Kâr amacı gütmeyen medya nasıl finanse edilebilir?

Okurların “like”lamanın ötesine geçtiği yeni bir dünyada kitlesel fonlama yöntemleri de gerçekçi olabilir

P24

07.12.2016

 
Geleneksel ticarî basında satış ve reklam gelirlerinde azalmayla beraber, Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde gazeteciler artan bir şekilde “üçüncü sektör” adı verilen, kâr amacı gütmeyen ve hükümetten bağımsız olarak hareket edebilen medya girişimlerine göç ediyor. Genellikle yabancı kuruluşların fonlarına bağlı bu yapıların sürdürülebilir olması için nasıl kaynak yaratabileceği, gazeteciliğin geleceği için hayati bir soru.
 
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün de üyesi olduğu Güneydoğu Avrupa Medya Gözlemevi projesi kapsamında, Hırvat medya araştırmacısı Milan F. Zivkovic tarafından hazırlanan “Gazetecilik için parayı kim verecek?” başlıklı rapora göre farklı gruplara hizmet veren medyanın finansmanında kamu kaynaklarının kullanılması eğitim, sağlık ve benzeri alanlardaki devlet yatırımları kadar doğal ve gerekli.
 
Gazeteciliğin içinde bulunduğu krizin dinamiklerini, farklı ülkelerde doğrudan ve dolaylı olarak medyaya verilen devlet desteğini ve araştırmacı, hak yönelimli ve kâr amacı gütmeyen medyanın uzun vadede finansman seçeneklerini tartışan Zivkovic’in raporu kâr amacı gütmeyen medyayı destekleme konusunda hem basın politikaları ouşturmaya katkıda bulunan uzmanlar hem de bu alanda faaliyet gösteren gazeteciler için yeni modeller oluşturmada değerli bir kaynak.
 
Araştırmalara göre, yeni bağımsız medyanın finansmanında kitlesel fonlama yöntemleri ve bunun için gerekli dayanışma kültürünün oluşması hem medya hem demokrasi için önemli bir kazanım olacaktır. Okurların finanse ettiği ve okurların sahibi olduğu gazeteler, radyo ve televizyon istasyonları, bağımsız gazeteciliği içinde bulunduğu krizden kurtarabilirler.
 
Raporun tamamını aşağıda bulabilirsiniz:
 
BAĞIMSIZ MEDYA FİNANSMANI İÇİN ALTERNATİF MODELLER
GAZETİCİLİK İÇİN PARAYI KİM VERECEK?
MILAN F. ŽIVKOVIĆ
YÖNETİCİ ÖZETİ

İnternet çağında ticari basının uzun süredir içinde bulunduğu kriz tehlikeli bir eşiğe ulaştı. Satış ve reklam gelirlerindeki düşüş, gazeteciler arasında tam anlamıyla bir kıyım yarattı.
Krizin en çok vurduğu alan, ekonomik ve siyasi konularda karar vericilerin hâlâ en çok başvurduğu bilgi kaynağı olan matbu gazetecilik ve televizyon haberciliği oldu. Bazı ülkelerde gazeteci istihdamında yüzde ellinin üzerinde düşüşler yaşandı.
Avrupalı ülkeler geleneksel olarak bu sorunu çözmek için iki türde politika uygulayageldiler: medyaya verilen dolaylı ve doğrudan destekler. Vergi indirimi ve devlet bütçesinden karşılanan reklamlar gibi dolaylı destek yöntemlerinin etkisiz olduğu görüldü. Doğrudan verilen destekler, medya kuruluşlarının ve gazetecilerinin kayıplarını azaltmakta başarılı olduysa da bu tür desteklerin çoğu ticari basın kuruluşlarının kârlılığına yönelik olarak geliştirildi. Kamu yayıncılarını istikrarlı bir şekilde finanse etmenin de siyasi anlamda iyi bir seçenek olduğu geçtiğimiz dönemde anlaşıldı.
Günümüzde birçok toplumsal yönelimli — “üçüncü sektör” olarak da adlandırılan — kâr amacı gütmeyen medya kuruluşu gelişmekte, araştırmacı gazetecilik ve profesyonel meslek ahlâkını besleyerek birçok önemli konuyu yeniden kamuoyunun gündemine getirmekteler. Ticarî medya kuruluşlarında işlerini kaybeden birçok gazeteci ya kâr amacı gütmeye medyan girişimlerine, derneklerine ve kooperatiflerine katılmakta ya da kendi kuruluşlarını kurmaktalar. Ancak SEE Media Observatory (Güneydoğu Avrupa Medya Gözlemevi) projesinin bulgularına göre, genellikle her an kaynak vermeyi kesebilecek yabancı donörlerden gelen küçük meblağlar bu tür kuruluşların hem etkisini hem yaşam kalım gücünü sınırlıyor.
Bu sorunu çözmek amacıyla birkaç tane kâr amacı gütmeyen medya kuruluşu ile çok sayıda bağışçı kuruluşu bir araya getirme amacını güden aracı platformlar ortaya çıkmaktadır. Crowdfunding (kitlesel fonlama) yöntemlerinin barındırdığı gerçek demokratik katılım potansiyeline rağmen, yeni kâr amacı gütmeyen medya yapılarının devamı için sistemik olarak uygulanan kamusal politikalar gerekmektedir.
Fransa, Hollanda ve Hırvatistan’da kâr amacı gütmeyen medyaya destek için uygulanan bazı programlar, birçok kültürel, yerel ve çıkar grubunun iletişim ihtiyaçlarını karşılamakta geleneksel medyaya oranla daha başarılı olan üçüncü sektörün medya sistemi içerisinde nispeten kısa bir sürede gelişebilmesinin mümkün olduğunu gösterdi.
Bunun gibi destekleri çoğaltmak ve medya yapılarına kamusal fon desteği sağlanmasının ve kamu hizmeti gazeteciliğini kemer sıkma politikalarına karşı dirençli kılmak için medya üzerine geliştirilen politikalar yeni finansman kaynakları bulmalı ve bunların dağılımını demokratikleştirmelidir. Hollanda örneğinde, yerel radyo istasyonları toplanan düşük oranda bir vergiden fon alırken, Fransa’da yerel toplulukların radyo istasyonları ticari basının reklam gelirlerine uygulanan özel bir fon aracılığıyla destekleniyor. Bir diğer örnekte, Finlandiya’da kişilerin bireysel gelirinin belli bir yüzdesini kamusal bir ücret olarak bireylerden alıp medyaya yönlendirmek, mali durumu çok iyi olmayan vatandaşların yükünü hafifletip maliyetleri düşürerek yapılan ödemenin kapsamını genişletti. Güneydoğu Avrupa’nın genelinde, kâr amacı gütmeyen gazeteciliği finanse etmek için benzer yöntemlerle elde edilen kaynakları kullanmamak için hiçbir neden yok.
İnternetin hâkim iletişim kanalı olarak ortaya çıkması medya kuruluşlarına içeriği anında ve neredeyse hiçbir maliyet olmaksızın izleyiciye ulaştırma, geleneksel yazılı basının masraflarının çevresinden dolaşma ve bunun yanı sıra birçok başka iş başarma kapasitesini verdi. Ancak bu durum gazetecilik içeriği için ücret alma olasılığını ortadan kaldırdı. Şimdiye kadar dijital içeriği okurlara parayla satmak için yapılan hiçbir girişim ikna edici bir iş modeli kurmayı başaramadı. Ancak internet abonelikleri ve dijital reklamdan gelen gelirler artmaya devam ediyor. Bu şekilde üretilen kârın en azından küçük bir bölümünü kaliteli online içerik yaratımını finanse etmek için kullanmak stratejik olarak önem taşıyor. Bu içeriğin kamu yararını da gözetmesi yalnızca kamu politikasınca alınacak önlemlerle mümkün olabilir.
 
GİRİŞ
Var olan basın politikalarında reform yapılmasıyla ilgili temel argüman şu soruda somutlaşıyor: “Kamu yararına en iyi hizmet eden gazetecilik uygulamalarını nasıl finanse ederiz?” Geliştirilmekte olan bazı modeller bu soruya çeşitli yanıtlar verebilir. Bu modellerin ve bağımsız medya ve gazeteciliğin sürdürülebilir bir biçimde finanse edilmesine dair fikirlerin ve alternatif seçeneklerin analizi, medya sistemlerinin baştan sona yenilenmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Kamu hizmeti yayıncıları için var olan nispeten güvenilir ve sürdürülebilir kamu finansmanı ve pazar gelirleriyle ticari basın için yerleşik finansman modellerine dayanmak yetersiz olacaktır. Bu yüzden kâr amacı gütmeyen “üçüncü sektör” medyasının yaratılmasına yönelik düşünmek gerekmektedir. Çeşitli yerel gruplarca yönetilen kâr amacı gütmeyen medya kuruluşları bazı ülkelerde daha çok sayıda bazılarında ise daha az sayıda olmaktadır, ancak genel kural olarak kültürel, etnik, siyasi ve finansal açıdan dar bir alana sıkışmış durumdadır. Ne olursa olsun, bu tür medya kuruluşlarının gelişimi yeni medya politikalarının hem pazar etkisinden hem de hükümet denetiminden uzakta şekillenmesi için bir çıkış noktası rolü oynayabilir. Bunun gerçekleşebilmesi için kâr amacı gütmeyen medyanın kararlı ve yeterli kamu fonlarıyla finanse edilmesi gerekir.
Her şeyden önce, medyada gözlemlenen kriz, gazeteciliğin ve gazetecilik ahlâkının bir krizidir. Kamuoyu çok uzun süredir kamu yararı yerine siyasi ve ekonomik elitlerin çıkarlarına hizmet eden gazeteciliğe inancını kaybetmiş durumdadır. Bu güveni yeniden tesis etmek çok emek isteyecektir ancak bu iş temelde medyayı kamu önünde hesap verebilir kılacak mekanizmaları bulma işidir. Aşağıdaki analiz, demokratik bir medya politikasının temel amacının gazeteciliğe kamusal ve sürdürülebilir fon sağlanması olduğunu gözler önüne serecektir.
Medya sisteminde ticari oyuncular hâkim olduğundan, bu sunumun ilk bölümünü basında gözlemlenen uzun süreli krizin boyut, tezat ve etkileri ile kısaca bu krizle baş etmek için basın politikası düzeninde yapılmış geliştirme denemeleri gözden geçirilecektir.
İkinci bölümde ise medya politikası, medya politikalarında reforma gidilmesi veya bağış desteği aranması pratiklerinin ortaya koyduğu alternatifler incelenecektir. Hollanda veya Hırvatistan’da kâr amacı gütmeyen medya için kamu yayıncılarının katılımcı kapasitesinin kullanılması veya yerel kamu radyosu yayıncıları için kamu desteği gibi uygulamalar, üçüncü medya sektörünü geliştirmekte kullanılan medya politikası seçimleridir. Bu seçeneklerin düzensiz olarak uygulanmasının temel nedenlerinden biri sonu gelmeyecek gibi görünen yaygın kemer sıkma politikaları olmuştur. Bu nedenle internet servis sağlayıcılarının gelirleri, reklam vergileri, elektronik cihazların satışından, kamu yayıncılarının lisans ücretlerinden gelebilecek alternatif kamu kaynaklarının belirlenmesi önemlidir. Finlandiya'da uygulanan kamu hizmeti yayıncılığı vergisi her bir bireyin ekonomik kapasitesine göre değişkenlik gösteren katkıların her haneye sabit olarak uygulanan lisans ücretlerinin yerini alabileceğini göstermektedir. Bu konuyla bağlantılı olarak ortaya çıkan diğer bir — genellikle sevimsiz — konuysa kamu hizmeti yayıncılarının yönetimidir. Çok zengin bir deneyim göstermektedir ki kamusal kaynakların dağıtımıyla uğraşan komite ve konseylerde var olan sistemler, seçim süreçleri, kriterleri ve şeffaflık seviyesi sıklıkla çıkar çatışmaları, önyargı ve siyasi saiklerle oy kullanımına kurban gitmektedir. Yerinde veya değil, bu tür şüpheler kamusal medya politikalarının meşruluğuna halel getirmekte ve kemer sıkma ve pasif hükümet kıskacında daha da sıkışmalarına yol açmaktadır. Bu nedenle demokratikleşme ile ilgili önerileri göz önünde bulundurmak ve kamusal fonları uygun gördüğü şekilde dağıtması yetkisini halka devretmek gerekmetekdir. 
Bu sunum bağımsız medya finansmanının önündeki zorlukları listeleyecek ve acil eylem için birkaç öneri sunacaktır.
 
1 KRİZİN BOYUTLARI VE  KRİZE CEVAP OLARAK MEDYA POLİTİKALARINDA GERÇEKLEŞEN DEĞİŞİKLİKLER
Dünya Gazete ve Haber Yayıncıları Birliği'nin (WAN-IFRA)2014 verilerine göre adı geçen yılda günlük gazete satışları önceki yıla oranla yüzde beş düşüş gösterirken, son beş yılda ise yüzde 20 azalma kaydetti. 2013 yılında reklam gelirleri önceki yıla oranla yüzde 8,2 düşüş gösterdi ve beş yıl öncesine göre yüzde 17,9 daha aşağıda. Benzer şekilde ticari televizyon ve radyo yayıncılarının gelirlerinde düşüş meydana geldi. Güneydoğu Avrupa’daki medya sistemlerinin hepsi bu eğilimleri gösteriyor.[1] Dijital reklam gelirlerindeki artışlar ve dijital içeriğin “paraya dönüşmesine" yönelik model arayışlarından edinilen gelirler, reklam gelirlerindeki düşüşten doğan zararı kapatmanın yanına bile yaklaşamıyor. Gazeteler basılı reklam gelirlerinden kaybettikleri her yedi dolar için dijital reklam satarak zar zor bir dolar kazanabiliyor[2].
Hâlihazırda işleyiş biçimi ve ölçeğinden bağımsız olarak ticari medya kuruluşları iş modellerini nasıl tanımlanacak olursa olsun kamu yararına yönelik habercilik yapmanın yanı sıra kâr da edebilecek biçimde yenileyemediler. Gelirlerdeki azalma büyük miktarda iş kesintisine yol açtı. Gazetecilerin istihdamında onlarca yıldır aşağı yönlü bir gidişat var. ABD gazetelerinde çalışan gazeteci sayısı 1989’da en yüksek düzeye ulaştığında 56,900 kişiydi. Bu rakam 2013’e gelindiğinde 36,700’e düşmüştü[3]. Avrupa Komisyonu’nun gerçekleştirdiği bir çalışmada, “AB’de haber merkezlerinde dramatik, genel bir personel kesintisi” buldu. Aynı çalışmaya göre: “Her on gazeteciden 6’sı haber merkezinde çalışan elemanların sayısında bir azalma deneyimledi. Vakaların üçte birinde bahsedilen kesintiler çok büyük orandaydı.”[4] 2008 – 2013 yılları arasında Hırvat medyası, çalışanlarının yüzde 53’ünü işten çıkardı. [5] Medyada kalanlar kendi alanlarında uzmanlaşma fırsatlarından yoksun kalırken araştırma ve doğrulama yapmak için vakit bulamıyor. Peki, medyaya yönelik politikalar bu krize nasıl cevap verdi?
1.1 DOLAYLI DESTEKLER Hükümetler medya sahiplerine her zamanki yöntemlerle — genellikle vergi indirimi, kamu reklamları ve diğer dolaylı destek gibi uygulamalarla– para aktarmaya devam etti. AB’nin birçok ülkesinde ve bölgedeki diğer ülkelerde, gazeteciler düşük, hatta yüzde 0 tutarında Katma Değer Vergisi (KDV) oranlarından yararlandılar. Sırbistan’da basına uygulanan KDV oranı yüzde 8’e, Montenegro’da yüzde 7’ye, Makedonya’da yüzde 5’e indirildi. Hırvatistan’da ise medya krizi döneminin son on yılında iki defa KDV indirimine gidildi. Bu ülkede KDV oranı yüzde 22’den yüzde 10’a düşürüldü (2007). Maliye Bakanı bunun yılda 46,6 milyon euro değerindevergi indirimine eşdeğer hesapladı. Peki, gazetelerin fiyatları da bu indirimlerle birlikte azaldı mı? Aksine, yükseldiler. Satışlar ve reklam gelirlerindeki düşüşler ile çalışan gazeteci sayısı azalmaya devam etti. Bu ürünün kalitesinden ödün verilmesine neden olarak satış ve reklam gelirlerinde tekrar azalmaya sebep oldu ve bu böyle devam etti. 2013 yılında gazete sahipleri KDV oranının bir kez daha — bu kez yüzde 5’e – indirilmesini istedi[6][7]. Bu noktada işsiz gazetecilerin çoğu genellikle bağımsız kâr amacı gütmeyen medya kuruluşlarında çalışmaya başlamışlardı. Bu yüzden kamuoyu önünde şu soruyu sorabildiler: KDV oranının yüzde 5’e indirilmesi ile oluşacağı ömgörülen yıllık 17.5 milyon euro değerinde vergi indiriminin ne kadar ticari gazetelerde çalışan meslektaşlarının maaşına gidecekti?
Önde gelen medya ekonomisi uzmanı Robert G. Picard’a göre “günlük basına verilen destekler genellikle başarısız olmaktadır çünkü bu tür destekler günlük gazetelerdeki başat maliyet problemi olan sabit giderlerden ziyade değişken maliyetlere yöneliktir.”[8]  Picard, “sabit giderler” derken gazetecilerin emeğinin karşılığını, yani satış ve reklam gelirlerindeki iniş çıkışlardan etkilenmeyen bir “harcama” kalemini kastediyor. İstatistikler bu çözümler hakkında neyi gösteriyor? Hırvatistan’da günlük gazetelere verilen vergi indirimi önlemlerinden hiçbiri istihdamdaki düşüşü kesmeyi başaramadı. Aksine, KDV oranındaki her iki (ilkinde yüzde sekiz ikincisinde yüzde altı oranında) kesinti de satışlardaki düşüşe rağmen kârın artmasını sağladı[9]. Şüphesiz, medya sahiplerinin dolaylı desteklere bu kadar düşkün olmasının en büyük nedenlerinden biri budur. Hem kamu fonlarını ellerinde tutma imkânı buldular — Almanya’da yaklaşık yılda 525 milyon euro, İtalya’da yıllık 560 milyon, Birleşik Krallık ’ta 748 milyon ve ABD ve Fransa’da 800 milyon euro’nun üstünde[10] kamu kaynağı bu desteklere ayrılıyor–hem de gelir karşılığında ne ürün vereceklerine pazarın karar vermesini sağlayabildiler.
Medyaya dolaylı destek uygulamalarının yalınızca gazetecilik krizine tepki olarak ortaya çıkmadığını söylemek gerekir. Bazı destek yolları — örneğin postayla gönderim veya radyo frekansları tarifelerinde indirimler gibi – uygulamalar kitle basınının doğduğu döneme kadar gidiyor. Tartışmasız bir biçimde bu tür uygulamalar toplumun gazetecilik ve bilgiye dayalı demokrasi için endişelerini yansıtıyor ve medya sistemini şekillendirenin “doğal pazar yasalarından” ziyade her zaman kamu politikası olduğunu gösteriyor. Tek soru bu tür politikaların gerçekten kamu yararına ve gazetecilik yararına olup olmadığı. Medya sahipleri ciddi devlet desteği alırken medyadan hükümeti uzak tutmanın en iyisi olduğu görüşünü anımsatan ve McChesney ve Nichols tarafından söylendiği şekliyle bu tür destek politikalarını “laissez-faire mitolojisinde kaybedilmiş kirli bir sır”a dönüştürmüş olabilirler mi?[11]
 
1.2 DOĞRUDAN DESTEKLER Bu çekinceler İsveç’te devletin medyaya verdiği dolaylı desteği arttırmasına engel olmadı. Bu ülkenin doğrudan medya desteği — tanım itibariye oldukça seçici bir biçimde — 2013 yılında 53 milyon euro’ya ulaşmıştı. Aynı şekilde Norveç Hükümeti benzer bir model kullanarak medyayı yıllık 44 milyon euro değerinde finansmanla doğrudan desteklemekte hiçbir sakınca görmedi[12]. Avusturya’da 2012’de medya 11 milyon euro değerinde destek alırken[13] Fransız devleti belli gazete ve web sitelerine 615 milyon euro destek verdi[14].  Bu nasıl olabiliyor? Bu durum pazardaki rekabete ve medya çoğulculuğuna zarar verdi mi? Bu ülkelerdeki medya hükümetlerin borazanına dönüşmedi mi?
Aslında tam tersi oldu. On yıllık gazete krizi boyunca yayın sayısında azalmanın en düşük olduğu ülkeler yukarıda adı geçen ülkeler. Doğrudan medya desteği olmayan medya sistemlerindeyse — örneğin Macaristan, Bulgaristan ve Hırvatistan gibi — hükümetler ve medya arasında hayra yorulmayan ilişkilerin varlığına dair eleştiriler sık sık ortaya atılıyor. Bu arada, medyaya doğrudan destekle tanımlanan aktif medya politikaları olan ülkeler basın özgürlüğü sıralamasında en yukarılarda yer alıyor.
Jönköping International Business School’da bir medya ekonomisi profesörü olan Karl Erik Gustaffson[15], İsveç için geliştirdiği doğrudan destek politikasını, Batı Avrupa medya sistemlerini 1950’lerde ve 1960’larda görülen “gazete ölümleri dalgası” öncesinde etkisi altına alan medya sahipliği yoğunlaşmasını kısıtlayacak şekilde tasarladı[16]. Geleneksel olarak İsveç gazetelerine aktarılan doğrudan yardımlar — her alanda en çok satan yayınlar dışarıda bırakılarak — haber merkezlerinin giderlerini ve dağıtım maliyetlerini karşılamayı hedefledi[17]. Buna ek olarak 2016 başlarında İsveç’te “geliştirme desteği” uygulamaları başladı. Yılda en az 45 sayı basan ve tirajı ortalama olarak en az 1500 olan gazeteler için yılda yaklaşık 3,8 milyon euro ayrılıyor. Bu fonlar dijital platformlarda özgün içerik geliştirilmesini ve “dijital iş modellerinde” inovasyonu desteklemeye yarıyor ve reklamlar için alınan ek yüzde 3’lük bir vergiden sağlanıyor[18].
2009’dan beri Fransız destek sistemi gazetelerin dijital ortamda hayatta kalması için ek olarak yıllık 20 milyon euro destek sağlıyor[19]. Devlet bu fonları ücretsiz matbu yayınlara (broşürler, kataloglar, doğrudan postayla reklam gönderimi gibi) verilen reklamlara yüzde 1 oranında bir vergi uygulayarak sağlıyor[20]. Hollanda Gazetecilik Fonu, 2002 yılında medya kuruluşlarının “yeni, dijital fırsatlardan yararlanma çabası” ve “okunma ve reklam gelirlerindeki düşüş”ten kaynaklı “değişen çevreye adapte olma” çabalarına destek sağlamak için geliştirilen inovasyon projeleri için doğrudan destek programı başlattı[21]. Program çerçevsinde, 2015 yılına kadar haber merkezlerinin dijitalleştirilmesi, web sitelerinin yeniden tasarlanması, çeşitli pazar ve izleyici araştırmaları, gazeteci ve editörlerin eğitimleri ve gençleri veya kültürel, etnik ve diğer azınlık topluluklarını hedef alan yeni internet medyasının desteklenmesi için 21,2 milyon euro dağıtıldı[22].
Her şeye rağmen bütün bunların genelde etkisi zayıf oldu. Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nden Rasmus Kleis Nielsen bu durum için uygulanan stratejiyle ilgili operasyonların ve stratejinin etkisinin bilinçli reformlar yüzünden değil sahada değişen şartlar yüzünden değiştiği bir süreç olarak tanımladığı “politika sürüklenmesini”  (policy drift)  suçluyor[23].
Bu süreçte gerçekleşen en belirgin değişikliklerden biri yazılı gazeteciliğin, günlük gazetelerden internete göçü oldu. Bir süre için, devlet desteklerinin gazetelerin gazetecilik faaliyetlerini finanse edebilme yeteneğini geri kazanmasına yardım edebileceği sanrısına inancı sürdürmek mümkün olabilirdi. Ancak ana sorumuz olan – internette profesyonel gazeteciliği nasıl finanse ederiz — sorusuna halihazırda var olan medya politikası uygulamaları şimdiye kadar bir yanıt bulabilmiş değil.
2 YENİ MEDYA YAPILARI İÇİN YENİ FİNANSMAN MODELLERİ
 
Alman medya araştırmacısı Stephan Weichert ve ortakları tarafından geliştirilen ve gazeteciliği koruma odaklı yeni bir “Marshall planı” [24] “ticari gelir akışı tümüyle kurumadan önce” gazeteciliğin finansmanı için seçenekler hakkında geniş tabanlı bir tartışma başlattı. “Dijital çağda gazeteciliği kurtarma nosyonu — gazetelere devlet tarafından verilebilecek destekleri tartışmak yerine– öncelikle halkın ve sivil toplumun yeni biçimlerde bağlılığı tarafından desteklenen gazetecilik hizmetlerinin sağlanması fikrine dayanıyor. (…)
 
Gazetecilik artık pazarda satılacak bir ürün olmaktan çıkıp kâr amacı gütmeyen bir biçimde yeniden zenginleşebilecek bir “kamu malına” başka bir deyişle “kamu yararına” dönüştü[25]. Bu fikirler verilen devlet desteğinin doğrudan veya dolaylı olmasından bağımsız olarak kamu gazeteciliğinin ana finansörü olarak özel, ticari medyaya olan inancın yanlış yere yöneltildiği varsayımından yola çıkıyor. Gerçekten durum böyleyse, alternatifler neler olabilir? Bu alternatifler nasıl finanse edilebilir? “Kamunun ve sivil toplumun adanmışlığının yeni biçimleri”nin özellikleri nelerdir ve bunları desteklemek tam olarak neleri içermektedir?
Üç çözüm bulunmaktadır: 1 – Finansman kaynaklarını ve bunların dağılımını devlet (kamu) politikalarıyla sağlamak 2- Özel sektörden bağışçılara yönelmek veya 3- Küçük bağışlar şeklinde “sivil topluma” dönmek[26].
2.1 MEDYA POLİTKASI VE KÂR AMACI GÜTMEYEN MEDYA İÇİN KAMU DESTEKLERİ
Günedydoğu Avrupa Medya Gözlemevi’nin medya dürüstlüğünün korunması konusunda bölgesel olarak incelediği iyi uygulama örnekleri çok sayıda “sahipleri gazeteciler olan ve siyasi ve ticari güç merkezlerinden uzak olan kâr amacı gütmeyen merkez”in varlığını belirledi[27]. Ancak Bosna Hersek üzerine hazırlanan medya dürüstlüğü raporunda görülebileceği gibi, internette faal olan bu kuruluşların birçoğu istediği herhangi bir anda desteğini çekebilecek “uluslararası bağışçılardan gelen desteklere bağımlı” durumda[28]. Bu konu üzerindeki çalışmalar çeşitli medya politikası programları aracılığıyla “büyük oranda devlet bütçesinden finanse edilen” “genellikle küçük medya girişimlerinden gelen” “eleştirel sesleri ve kamu yararı savunucularını” ayrı bir yere koyuyor[29]. Bu programlardan biri 2013 yılında Hırvatistan’da başlatılan ve kâr amacı gütmeyen medyayı güçlendirip, bu medyanın profesyonelleşmesine katkıda bulunmak için geliştirilmiş hibe programları[30]. Özellikle de ticari medya kuruluşlarına verilen devlet desteğiyle karşılaştırınca mütevazi bir meblağ olan yılda yaklaşık 400,000 euro (piyango idaresi gelirlerinden alınarak) bu program çerçevesinde teknolojik platformlarından bağımsız olarak seçilen 20 adet kâr amacı gütmeyen haber merkezinin faaliyetlerini desteklemek için kullanıldı. Elbette, desteğin verilme şartı kâr temelli olmadan faaliyet göstermeleriydi. Yani elde kalan bir gelir olursa, bunun tekrar gazetecilikle ilgili aktivitelere yönlendirilmesi gerekli.
Güneydoğu Avrupa Gözlemevi raporu Hırvatistan’daki iyi medya uygulamaları örneklerinin arasında Elektronik Medya Çeşitliliği ve Çoğulculuğu Teşvik Fonu adlı kâr amacı gütmeyen medya için nispeten geleneksel bir medya politikası aracı olan yeni bir finansman çizgisinin kuruluşunu ayrı bir yere koyuyor. Adı geçen fonun kullanımına (2014 yılında yaklaşık 4.8 milyon euro) kamu yayıncılarının lisans ücretlerinden alınan bir toplam aktarılıyor. Bu tutar başat olarak yerel düzeyde özel kamu yararı bulunan radyo ve televizyon prodüksiyonlarını finansa etmek için kullanılıyor. [31] Bu tür fonlar başka ülkelerde de var. Örneğin, Slovenya, İrlanda, Birleşik Krallık ve Almanya’nın federal eyaletleri gibi. 2015 yılında Sırbistan medya politikası da benzer bir mekanizma için kaynak ayırdı.[32] Bu destek uygulamaları genel kural olarak ticari ve kâr amacı gütmeyen medya kuruluşları arasında bir ayrım yapmıyor. Bunun sonucu olarak 2013 yılında Hırvatistan’da bu fondan yararlanabilen yalnızca beş kâr amacı gütmeyen radyo kuruluşu oldu[33]. Fransa’daysa tümüyle farklı bir yapı yürürlükte. Fond de Soutien à l’Activité Radiophonique (FSER) dünyadaki en büyük “üçüncü medya sektörlerinden” birinin gereksinimlerinin üçte ikisini karşılamak üzere yıllık yaklaşık 30 milyon euro ayırarak 665 yerel radyo kuruluşunu destekliyor[34]. Tarihi 1997’e kadar giden bir destekte, Hollanda’nın “yerel kamu radyosu” (locale omroepen) politikası yerel yönetimlere kendi bölgelerinde kâr amacı gütmeyen radyo istasyonları için kaynak yaratmak üzere mikro düzeyde gelir toplama yetkisi verdi. Bunu takiben yerel medya vergileri (hane başına 1.30 euro) ulusal bir vergiyle değiştirildi ve bu yöntemle toplanan fonlar 275 radyo kuruluşunun faaliyetini destekliyor. Karşılaştırmak adına, 1981 yılında Hollanda’da yalnızca 18 bu tip radyo istasyonu faaliyetteydi[35].
 
2.1.1 MEDYA POLİTİKA FİNANSMANININ YENİ KAYNAKLARI
Hollandalı yerel kamu radyosu da yeterli kaynak olmaksızın faaliyetlerini devam ettirmeye çabalıyor ancak medya politikasının kâr amacı gütmeyen medya üzerinde bir etki yapması isteniyorsa alternatif kaynakları güvence altına almanın ne kadar önemli olduğuna dair inandırıcı bir örnek sunuyor.
Stephan Weichert “kaliteli gazeteciliği desteklemek için lisans ücretleri ve vergiler tarafından yürütülecek bir kamusal vakıf” kurulmasını savunuyor. Weicher’tın hesaplamalarına göre Almanya’daki 40 milyon haneden alınacak ek bir 2 euro’luk katkı her yıl 1 milyar euro değerinde bir fon yaratabilir. Olası siyasi baskıya dair tümüyle anlaşılabilir endişelere rağmen, kamu hizmeti gazeteciliği tıpkı finansman kaynağı gibi “borsanın iniş çıkışlarına bağışık” olduğunu kanıtladı[36]. Dikkate değer bir nokta, herkes için aynı oranda uygulanan hane başı bir ücretin birçoklarını eşit olmayan bir düzeyde bırakacağı. Finlandiya’da uygulandığı şekliyle kamu medyası ücretleri bir medya vergisine dönüştürme uygulaması bu eleştiriye cevap veriyor. Birey başına vergi çalışan geliri veya sermaye gelirinin yüzde 0.68’i olarak hesaplanıyor[37]. Tıpkı birçok vatandaşın gelirlerine göre oranlanmış vergi ödemesi gibi — bir hanelerde çocuk olmamasına bakılmaksızın çocuk yuvaları için en sık kullanılan kaynaklardan biri — bir lisans ücretinin bir hizmetin doğrudan fiyatı olmadığı (“İzlemiyorum, neden ödeyeyim?) anlayışı yer etmeye başlıyor. Bu ödemenin hizmet karşılığı olmaktan ziyade okul öncesi eğitimden daha az önemli olmayan kamunun bilgilenmesi konusunda çalışan insanlara destek olma amacını taşıyan bir finansal kamusal dayanışma aracı olduğu anlayışı yerleşiyor. Mali durumu çok iyi olmayan vatandaşın sırtındaki yükü almanın yanı sıra Finlandiya bu yöntemle bazen yüzde 10’a kadar varabilen vergi toplama masraflarının da önüne geçti, ayrıca bu katkıdan kaçınma ihtimalini de ortadan kaldırmış oldu. Kamu yayıncılarının gelirinin en azından şimdiki düzeyinde kalacağı varsayımından hareketle, bu yöntemle elde edilen önemli miktardaki fon başka medya politikası önlemlerini finanse etmeye aktarılabilir.
Medya kuruluşlarının gelirlerinde sert düşüşler gözlemlenirken, internet erişimi sayesinde yaratılan gelir astronomik bir biçimde büyüme gösteriyor. Internet gelirlerinden alınan sembolik bir meblağ bile okul medyası ve internet gazeteciliğini desteklemek için yeterli olacaktır. Elbette, bu yönde getirilen öneriler yeni değil. 2011 yılında Avrupa Parlamentosu benzer bir modeli tartışışmış, bu konuda yapılan bir fizibilite çalışması internet aboneliği başına iki ila beş euro tutarında bir katkı ücreti almak yaklaşımını ele almıştı[38]. Bu konuda karşılaştırma yapmaya olanak veren çözümler (içerik veya kültürel katkı adı verilen bir başlık altında ücret alınması karşılığında P2P paylaşımları tüm kullanıcılar için yasal hâle getirmek) birçok tartışmada yer almaktadır. 
Weichert, Finansman modelinin “uygun bir üçüncü yola” çıkması için genişletilmesi gerektiğini savunuyor. “Google gibi arama motorları gazetecilik içeriği üretenlere kendi reklam gelirlerinden bir yüzdeyle katkıda bulunmalı.”[39] Gazetecilik ve kâr amacı gütmeyen medyayı desteklemek için McChesney ve Nichols’ın önerdiği listede reklam için uygulanan vergi, radyo frekansı ihaleleri ve televizyon ve başka alıcılar, tabletler, akıllı telefonlar ve başka tüketici elektronik araçlarından alınacak sembolik bir vergi de var. “Buradaki fikir tüketici elektronik cihazlarına para veren insanların o cihazlarda erişilebilecek kaliteli ve ticari olmayan içeriğe de para vermesi.[40]” Medya politikası kapsamında uygulanan önlemlerin geçmişinde uzun süredir reklam giderlerine uygulanan ek vergiler olsa da (örneğin İsveç ve Fransa) reklamların ekonomi, tüketiciler ve özellikle medya üzerinde uzun zamandır kanıtlanmış olan olumsuz etkileri konusunda geniş bir farkındalık oluşmadı[41].  Bu arada, Hırvatistan ve Sırbistan’da medya sahiplerinin reklamlara uygulanan KDV’nin dâhi kaldırılmasını istediği dönemler oldu.
2.1.2 DESTEK DAĞILIMI İÇİN YENİ YÖNTEMLER
Verilecek destek için başvurular açıklandıktan veya hiçbir duyuru olmadan bir program başlatıldıktan sonra söz konusu destekten  hangi kuruluşların yararlanacağı ile ilgili kararı genellikle hükümetin atadığı uzman komisyonlar verir. Refahın daha yüksek olduğu sistemlerde, bu sorun yaratmayabilir. Ancak fonların az ihtiyaçlarınsa büyük olduğu ortamlarda, bu tür komisyonların kararları genellikle yolsuzluk suçlamalarına maruz kalır. Tam da bu nedenle, Dan Hind’in kamusal destek dağıtımı için geliştirdiği alternatif modelin başlangıçta gazeteciliği desteklemek için var olan kaynakların nispeten sınırlı olduğu bir yerde denenmiş olması şaşırtıcı değil[42]. Hind’e göre bir medya projesine para verme kararını bir uzman komisyon veya pazara bırakmak yerine, bu kararı  halkın vermesi sağlanmalı. Hırvatistan’da elde edilen deneyimde neredeyse hiçbir maliyet olmaksızın ve oldukça güvenilir bir şekilde internette kamu oylaması gerçekleştirilebilirken, çıkan sonuç da yetkili bir komitenin değerlendirmesinden çok farklı olmadı. Fonlara başvuran projeler üzerine oylama öncesi yürütülen kamuoyu tartışması da büyük olasılıkla sonuca katkıda bulundu.
McChesney ve Nichols, kamusal kaynakların dağıtımı için bir vatandaşlık haber karnesi modeli öneriyor. Bu model Hırvatistan’da yeni medya politikaları üzerine yürütülen kamuoyu tartışmasında “gazetecilik için vatandaş bağışları” adını almış ve destek bulmuştu[43]. Bu basit modelde her yaştan vatandaş fona başvurabilme yeterliğine sahip kâr amacı gütmeyen medya kuruluşlarından en beğendiğini seçiyor. Bunun sonrasında seçilen kuruluşa kamusal bir fondan belli bir miktarda bir “bağış” yapılıyor. McChesney ve Nichols’a göre “bu fon sağlama mekanizması politika oluşturma konusundaki tavsiyelerimizin temel bir taşını oluşturuyor ve bu modeli kamu medyası, belirli toplulukların medyası ve ticari basın sonrası dönemin yeni nesil gazeteleri dahil tüm diğer kâr amacı gütmeyen medya yapılarına uygulamak istiyoruz.” En önemlisi, bu model internette gazetecilik için istikrarlı ve uzun dönemli finansman sağlanmasını güvence altına alabilir[44].
2.2 CROWDFUNDING ULUSU
 Fransız ekonomist Julia Cagé’in coşkulu bir şekilde savunduğu öneriye göre bir çeşit crowdfunding (kitle fonlaması) uygulaması — vatandaşların haber karnesine benzer şekilde — hem demokraside hem de medyada reformun temelini oluşturmalı. Bu modelde vergi verenler kâr amacı gütmeyen medya kuruluşlarına yaptıkları bağışlar için ödeyecekleri vergiden indirim isteme hakkına sahip oluyor. (la société de medias à but non lucratif). Bu modeldeki en önemli nokta, yeni medya yapılarına yapılan bu küçük miktardaki bağışların, bağışçıların bu yapıların idarecilerini seçmek için bağış yapılan meblağa ters oranla oy kullanma hakkına dönüşmesi.[45]Finansal baskı altındaki The Guardian’ın 2016 başından başlayarak sadık okurlarından abonelik seçeneklerinden bağımsız olarak yılda 62 ilâ 760 euro arası küçük bağışlar toplamaya başlaması pazar gelirlerinin içinde bulunduğu yapısal krizin boyutları hakkında çok şey söylüyor. Bir bölgenin nüfusu ve hane halkının eline kalan net gelir kesinlikle bu tür girişimlerin başarısını etkileyen bir unsur olsa da[46], belki de Alman Tageszeitung gazetesinin — daha crowdfunding diye bir şey yokken bir tür crowdfunding uygulaması olan — örneği cesaretlendirici olabilir. Gazetenin editörlerinden Rüdigar Rossig anlatıyor: “Taz’ın tam anlamıyla bir sahibi yok. Gazete, 500 euro’dan 100,000 euro’ya kadar para veren vatandaşlardan oluşan bir kooperatif (Genossenschaft). Kooperatifin her üyesi (hâlihazırda 12,000 üye var) ödediği meblağdan bağımsız olarak tek bir oy hakkına sahip. Ödemeler internet baskısı gibi projeleri finanse etmek için kullanılıyor. Normalde bir kâr olmuyor ama az bir para kalırsa bu da bağımsız basına yatırım olarak yönlendiriliyor.” Taz’a abone olanlar gazetenin 55,000 tirajının çoğunu satın alıyorlar. Bağımsız medyaya desteklerini var olan seçeneklerinden birini seçerek gösteriyorlar: 5 euro değerinde bir bağıştan aylık olarak ödenen ve adına “politik” ücret denilen EUR 59,6[47]
İtalyan gazetesi Il Manifesto da benzer bir şekilde ilerliyor. Le Monde diplomatique’in Hırvatistan yayıncısı da bir medya kooperatifi.
Crowdfunding, elbette üçüncü medya sektörünün katılımcı karakterine bağışçıların fonlarına güvenmekten çok daha uygun, aynı zamanda da içeriği “paraya dönüştürmek”ten kökten bir şekilde farklı. Küçük miktarda yapılan internet bağışlarını satışlardaki kayıp için bir telafi veya yeni bir start-up fon veya “yeni iş modeli” değil; bir bağlılık ve dayanışma ifadesi – ya da Taz’da dedikleri gibi — "siyasi bir duruş" olarak görmeli. Weichert ve Kolo bu alternatif modelden şöyle bahsediyor: “Belki de gazetecilik içeriğini destekleyen sivil toplum örneğinin en temel ve en dürüst biçimi.”[48] Bu “temel biçimin” idarede (örneğin medyanın demokratikleşmesinde) gerçekten katılımla ne kadar ilgisi olduğunun ya da bu tür bağışların sadece parasal bir “Like” olup olmadığının tam olarak net olmadığını söylemeye gerek yok. Her durumda, bu tür ilginç örnekler medya finansmanı için sürdürülebilir yöntemler hâline gelecekse, “kitlenin” yalnızca meraklı olmak yerine çok daha örgütlü olması gerekir.
2.3 FON KURULUŞLARINDAN GELEN YARDIMLAR
Hem pazar hem de devlet desteği sonuç vermediğinde, belki de hayırseverlerin ortaya çıkmasının zamanı gelmiştir[49]. Gerçekten de çeşitli medya projelerini desteklemeye yönelik bir bağışçı kuruluşlar ağı olan Media Impact Funders’ın rakamlarına göre, ABD’de 2009 – 2012 yılları arası 2.700’den fazla vakıf 7.000 kâr amacı gütmeyen medya kuruluşuna 2.2 milyar dolardan fazla bağış yaptı. Bağışı alanlar arasında birçok bireysel projenin yanı sıra — 45 gazeteci istihdam eden ve kâr amacı gütmeyen bir haber sitesi olan ProPublica.org da dâhil olmak üzere —   ABD kamu medyası da yer aldı.[50] Kendi deyişleriyle “tam öncülük etme diyemeyeceğimiz bir biçimde,” ProPublica 2008 yılında ulusal gazetelerden önemli makaleleri paylaşarak başladı[51]. Site, kendi elindeki mortgage kredilerini alıcı finansal çöküş yaşamadan dakikalar önce satmış olan bankacılar Marion ve Herbert Sandler’in desteğiyle kuruldu. 2010 yılında, mükemmel zamanlama ve vergi indirimleri ProPublica’nın araştırmacı gazetecilik alanında bir Pulitzer Ödülü almasını ve hayırsever deteğiyle kaynak sağlayan örnek bir “kâr amacı gütmeyen medya ekosistemi[52]” olmasını sağladı[53].
Açık Toplum Derneği (OSF) gibi birçok vakfın kâr amacı gütmeyen veya ticari medya olmasından bağımsız olarak bağımsız medyayı destekleme geleneği vardır. OSF, 2016 bütçesinde “otokrasi, şiddet veya yoksulluk gibi zor koşullar altında yaptıkları gazeteciliği geliştirmeye çabalayan insanlar veya toplulukların ürettiği umut vaat eden girişimler” için 21.3 milyon dolar ayırdı.[54] Ancak medya krizi ve sivil toplum gelenekleri arasındaki kriz üzerine yapılmış önemli bir çalışmanın sahibi olan Anker Brink Lund uyarıyor: “Bağışçı vakıflar veya diğer zengin vakıflar tarafından sağlanan medya destekleri elbette sihirli bir kurşun değildir. Pazar yönelimli veya devlet destekli gazetecilikte olduğu gibi, sivil toplumla olan parasal ilişkilerde bağış yapan kuruluşun beklentileri olabilir[55]. Bu böyle olsa da, “önemli partnerler” “hiçbir beklenti olmadan” fon bulabilse de fon verenlerde belirgin bir biçimde görülen seminerleri, yürütmeye değer araştırmaları ve start-up girişimlerini destekleme eğilimi gazeteciliğin karşı karşıya olduğu sorunlara uzun vadede bir çözüm getirmekten uzaktır.[56]
İşte bu yüzden Free Press (Özgür Basın) medya reform hareketinin kâr amacı gütmeyen çöpçatanlar adını verdiği programı ortaya çıktı. Buradaki aracılar gazetecileri bağışçı vakıfların elinde bulunan destekle buluşturmaya çalışıyor[57]. Bunun amacı açık: çöpçatan bir kuruluş çok sayıda bağışçı kuruluşun yer aldığı bir “ağdaki” her kurumu belli bir medya projesinin sosyal yararlarına ikna ettikten sonra, belli sayıda kurum başka bir bölgeye odaklanmak istediklerinde veya destekledikleri alanlarda yeni öncelikler belirlediğinde veya start-up’larla ilgili meraklarını gidermeye karar verdiklerinde ağdan çekilebilir. Onların yerini başka kurumların bağışları doldururken, araştırmacı gazeteciliğin sürdürülebilirliği de tehlikeye atılmamış olur. Bu tür destek yapılandırma örnekleri arasında 2016 başında Panama Belgelerini yayınlayarak bilinirlik kazanmış olan International Consortium of Investigative Journalists (Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu) [58] Güneydoğu Avrupa’da BIRN[59] ve Journalismfund.eu gösterilebilir[60]. 2015 yılında tam anlamıyla bağışçı bir dernek olmaktan ziyade gazeteciler ve bağış veren kuruluşlar arasında bir çöpçatan olarak rol oynayan European Journalism Centre (EJC) habercilikte gelişim ve inovasyon için 15 kişi veya kuruma hibe verileceğini açıkladı. Verilecek hibe toplamda 270.000 euro tutarındaydı ve Bill & Melinda Gates Vakfı’ndan geliyordu. Aynı hibe programı altında EJC dört büyük medya kuruluşunu desteklemek için 600,000 euro ayırdı. Toplamda 2015 ve 2016 yılları arasında EJC’in dağıttığı fonlar temelde gazetecilik finansmanındaki yapısal sorunları ele almaya yönelik olarak ayrılmış yaklaşık 1.8 milyon doları buldu.[61] 
Hırvatistan’da kâr amacı gütmeyen medyanın kendi kendine örgütlenme geleneğini devam ettirmeye niyetli ve inişli (sıklıkla) çıkışlı (nadiren) kamu desteği politikalarından mustarip ve E-net özgürleşme ağı üyesi 10 haber merkezi 2015 yılında böyle bir fon kurmaya başladı. Bu girişimin adı  Nezavisna – za slobodu medija (Bağımsız – basın özgürlüğü için).
3 TİCARİ MEDYA 2.0?
Ticari medyanın haberci olarak dürüstlük, ekonomik göstergeleri ve sosyal etkilerinin içinde bulunduğu felaket durum, bir kamu malı olarak gazeteciliğin hem değer belirleme hem kaynak dağılımı açısından pazar dinamiklerine kesinlikle indirgenemeyeceğini çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Gazetecilik ve pazar dinamikleri arasındaki tezat, bu iki öğenin ilişkisini her zaman zorlamıştı ve internetin gelişiyle bu bağ artık kopma noktasına geldi. ABD’li bir istihdam sitesine göre ülkede “gazete muhabiri” “postacı,” “park metresi okuyucu” ve “çiftçiden” sonra kaybolma tehlikesi en yüksek olan dördüncü  meslek.[62]Nasıl ilerleyebiliriz?
En azından bazı kuruluşlar için belli bir sayıda küçük meblağda bağış veya tek bir büyük bağış problemi halledebilir ama genel anlamda bağışlar sistemik bir çözüm değildir. Profesyonel gazeteciliğin yerini algoritmalar ve bülten gazeteciliği mi alacak?[63]
Vergi indirimi gibi dolaylı bağışlar gazeteciliğe katkıda bulunmak adına fazla işe yaramıyor ve pazar “bağımsızlığı” ve devlet politikaları arasındaki çok gerçek olan bağlantıyı gizlemeye yarıyorlar. İş pasif regülasyon politikalarına kalırsa gazeteciliğin geleceği pazarın insafına bırakılırken, medya sahiplerine “onlara destek olmak için” el altından belli meblağlar verilmeye devam ediliyor. Savaş sonrası büyüme döneminde pazardaki aktörlerin haber merkezlerini düzgün bir şeklide finanse etmesi beklenebilirdi ancak günümüzde medya bilimi ve gazetecilik uygulaması alanlarında çalışan herkes geçmişte görülen profesyonel gazetecilik ve kâr güdümü arasındaki bağlantının genel bir kuraldan ziyade tarihi bir istisna olduğu konusunda tümüyle hemfikir. 
20. yüzyılın ikinci yarasında, aktif medya politikaları gazeteciliği desteklemeyi, siyasi fikirlerde çoğulculuğu ve kamu yararı alanında regülasyonu en azından denediler. Sonuçlar da ticari medyanın “ezberinin” aksine, pazar etkisinin kesilmesinin hükümete boyun eğmeyi getirmediğini gösterdi[64]. İskandinav modelinin tasarımcısı Karl Erik Gustaffson’a göre tam tersi doğru oldu. “Devlet destekleri sayesinde gazetelerin siyasi partileri eleştirmesi daha kolay oldu. Önceden daha partizanca yaklaşıyorlardı. Şimdi, ‘umurumuzda değil, nasılsa devletten para alıyoruz’ diyebiliyorlar. ”
Peki şimdi ne olacak? Geçmişte internet hakkında iyimser düşünenler, geleneksel medya sistemlerinin meslekî bütünlüğünün çöküşünün yüzbinlerce ufak medya projesi, blog ve “like” a yol açağını düşünmüşlerdi. Ancak ümitleri yeni oluşmuş bir avucu geçmeyecek sayıda tekelin kontrol ettiği bir “bulut”un içinde buharlaştı gitti. Onların tahmin ettiğinin aksine “yeni bilgi ekonomisi” şimdilik Google, Apple ve Microsoft gibi devler yaratırken küçük üreticileri ve yayıncılara kapıyı kapattı; bunun sonucu olarak da yazar ve gazeteciler bilgi otobanının kaldırımına itildi. Dijital el değiştirme için var olan kamu desteği şimdi şu soruyu ortaya çıkardı: acaba meşrulaştırıcı “inovasyon” başlığı altında “yeni iş modelleri aramak” gerçekten ne ölçüde yeni medya yapılarının yaratılmasına gidiyor ve gerçekten bu çabanın ne kadarı yalızca eski yapıların yeni müşteri bulma şansını arttırmaya yarıyor? Medya içeriği ücretsiz olarak dolaşımda olduğu sürece bu içeriğin üretiminearada bir verilen zorunlu veya gönüllü bağışlardan daha fazla bir euro bile ödemenin anlamı yok [65][66][67]
4 ÇIKARIMLAR
Güneydoğu Avrupa’da uzun bir süredir medya politikaları devlet medyası ve kamu fonlarına dayandırıldı. Sonuçlar tatmin edici olmaktan uzaktı. Bunun üzerine bütün ümitler özel medya ve pazar finansmanına çevrildi. Sonuçlar daha da kötüydü. Kamusal, ticari ve üçüncü sektör bileşenlerinden oluşan ve her bir bileşenin farklı bir topluluk önünde hesap verebilir olduğu, farklı hedeflere ulaşmaya çalışan ve gazeteciliği çoklu kaynaklardan finanse eden bir sistem kurmanın zamanı geldi.
Yeni medya politikalarının uygulayıcıları ve savunucularının iddialarına göre bu, kamu medyasının ve kamu fonlarının bağımsız ve kâr amacı gütmeyen medyaya yönlendirilmesiyle değişebilir. Ne olursa olsun, gazetecilik kâr elde etme isteğinden doğmamıştır. McChesney ve Nichols’a göre  “yalnızca nihilist biri gençlerimizi eğitmek veya ulusu saldırılardan korumak için sadece kâr yönelimli ticarî çıkarlara veya bağış verenlere güvenmenin yeterli olacağını düşünebilir.” Atalarımız  toplumun eğitimi, kamu sağlığı, emeklilik ve benzeri sistemlere vergiler aracılığıyla yatırım yapmanın gerekliliğini kavradığı gibi bizim neslimiz için de de kamu tarafından finanse edilen bir medya sisteminin aslında bir zorunluluk olduğunu anlamanın zamanı geldi[68].”
Devlet görevlileri böyle bir medyanın oluşturulması için birçok şey yapabilir. Sorunları görmezden gelmek yerine bu konuyu gündemlerine alabilirler. Kolay yolu izlemeyi tercih edip ticari şirketlerin çıkarlarını savunan lobicilerin kendilerine verdiği görevleri yerine getirmek yerine kamu yararını gözetmeyi seçebilirler. Halk yöneticileri güçlü ve örgütlü bir baskıya maruz bırakmadığı sürece bunun kendiliğinden olma olasılığı çok düşük olacaktır. Eğitim, sağlık ve emeklilik gibi hakları güvence altına almak büyük mücadeleler sonucunda oldu. Benzer şekilde, hiçbir devlet kamusal bir iletişim altyapısı hakkını bize kendiliğinden vermeyecektir. Hiçbir gazeteci, medya uzmanı, sivil toplum aktivisti, siyasi lider; gazetecilik gibi demokratik kurumlar hakkında endişesi bulunan hiç kimse, bu mücadeleye yalnızca pasif bir izleyici olarak katkı veremez. Bölgemizde demokrasilerin gerektirdiği ve vatandaşların hak ettiği türden bir medyanın yaratılması yalnızca ortak bir çaba sonucu gerçekleşebilir.
5 POLİTİKA ÖNERİLERİ
GENEL MEDYA POLİTİKASI ÖNERİLERİ
1. Uzun vadede medya politikaları hâlihazırda var olan kamusal ve ticari medya ayrımından uzaklaştırılmalı ve birçok kâr amacı gütmeyen veya düşük kârlılıkta faaliyet gösteren “üçüncü sektör” yapılarının gelişebildiği karma bir sisteme yönelmeli.
 
KAMU MEDYASI ALTYAPISI
 2. Devlet veya yerel gruplara ait medya organlarını özelleştirmek veya kapatmak yerine, bu kuruluşların kamu medyasına ve gazetecilik kooperatiflerine dönüştürülmesi ve bu şekilde hükümette o an kimin olduğundan bağımsız olarak bu kurumlardaki gazetelerin veya faaliyetlerinden fayda sağlayan gruplar tarafından yönetilmesi sağlanmalıdır.
KAMU KAYNAKLARINDAN DESTEK POLİTİKALARI:
3. Devletçe doğrudan sağlanan medya destekleri şu alanlara yönelik olmalıdır: (1) gazetecilerin yaptığı işler (2) medya içeriği ve (3) bu içeriğin dağıtımı. Doğrudan yapılan yardımlar kâr üretim süreçlerini desteklememelidir. Verilen desteklerin yoğunluğuna getirilen kısıtlamaların kaldırılması gerekmekle beraber, aynı amaç için çoklu destek alma olanağının önü kesilmelidir.
 4. Kamu yayıncıları ve başka kamu medyası kuruluşlarının üçüncü sektör medya ile işbirliğini geliştirmek özel önem taşımaktadır.
YENİ FİNANSMAN KAYNAKLARI:
5. Gazetecilik ve medya faaliyetleri için kamusal bir fon oluşturmak gereklidir. Devlet ve yerel bütçelere ek olarak bu kamusal kaynak her türlü reklam vergisinden (yüzde 1 ila 3 oranında ve belli bir markanın reklamında beş yıl sonra indirim yapılabilecek şekilde), tüketici kullanımına yönelik elektronik cihazlar (yüzde 1 -3 ), internet aboneliği gelirler (yüzde 3 civarı) ve radyo frekansı kullanım ücret ve ihaleleri (yüzde 5-7).
6. Kamu hizmeti yayıncılarına aktarılmak üzere her haneden sabit olarak alınan ücretler, (yüzde 1-2 arasında değişen) ve yasayla vergi verenin emeği veya gelirine göre belirlenen münferit bir orana dönüşmeli. Verginin uygulanmayacağı bir alt eşik (50 euro civarı) olmalı.
7. Vergi düzenlemeleri, kâr amacı gütmeyen medyaya yapılacak küçük (örneğin yıllık 100 euro gibi bir limitle) bağışların vergi tabanından düşülebilmesine olanak sağlamalı. Bu tür bağış yapan şirketlerin vergi indiriminden yararlanma hakkı olması şart değildir.
KAYNAK DAĞILIMI MODELLERİ:
8. Gazetecilik ve medya faaliyetleri için vatandaş bağışlarına dayalı bir sistem oluşturmalı. Böyle bir modelde tüm vatandaşlar, örneğin 13 yaşından başlayarak, gazetecilik ve medya için kendi paylarına düşen kaynağı seçtikleri medya kuruluşlarına dağıtma hakkına sahip olabilir.
9. Elde kalan kaynaklar medyada temsili düşük olan küçük ve yeni medya, medya eğitim çalışmaları, yurtdışından ve yabancı dillerde yayın yapan medyaya ayrılmalıdır. Bu, (1) kamu ihaleleri veya (2) uzman komisyonların kararları aracılığıyla gerçekleştirilmelidir. Bu tür komisyonlar ya (1) ilgili tarafların çıkarlarının eşit temsili temelinde (2) bağımsız olarak (başvuruların duyurulduğu kamu ilanları ile çıkar çatışmalarını engellemek amacıyla getirilmiş sert kuralların getirildiği ihalelerle).
10. Bu tür komisyonların tüm kararları (kaybeden veya seçilen projeler hakkındaki değerlendirmeler, oturumların notları..vb.) şeffaf olarak belgelendirilmeldiri. Projelerin seçim kriterleri önceden kamuoyuna açıklanmalı ve destekten faydalanacakların onayıyla formüle edilmelidir.
 
 
MILAN F. ŽIVKOVIĆ 2012 – 2015 yılları arasında Hırvatistan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nda medya politikalarından sorumlu olarak görev yaptı.
 
Bu rapor Güneydoğu Avrupa Gözlemevi Projesi (Southeast European Media Observatory) projesi çerçevesinde hazırlanmıştır. Daha fazla bilgi için http//www.mediaobservatory.net
 
 
Bu belge Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle üretilmiştir. İçeriği yazarın ve Peace Institute’un sorumluluğundadır ve Avrupa Birliği’nin duruşunu yansıtmamaktadır.
 
 
Zivkovic’in “Gazetecilik için parayı kim verecek?” başlıklı raporuna PDF formatında şuradan ulaşılabilir.

 

[1] 1 WAN–IFRA, World Press Trends, 2014; WAN–IFRA, World Press Trends, 2015; European Audiovisual Observatory, Yearbook, 2014; Lasić et al., Nacionalni izvještaj o medijima, Radni materijali za raspravu o medijskoj politici Republike Hrvatske 2015 – 2020, 2015; Petković ed., Media Integrity Matters: Reclaiming Public Service Values in Media ve Journalism, 2014.
[2] Rosenstiel, Jurkowitz ve Hong, “The Revenue Gap,” Pew Research Center, 5 Mart 2012. Şu adreste bulunabilir: http://www.journalism.org/2012/03/05/revenue-gap/. All hyperlinks were ac- cessed on 30 Nisan 2016.
[3] Pew Research Center, Newspapers: Total, Minority, ve Female Newsroom Workforce. Şu adreste bulunabilir: http://www.journalism.org/media-indicators/newspapers-total-ve-minority- newsroom-workforce/.
[4]  Economisti Associati, Feasibility study for the preparatory action “ERASMUS for journalists”
– Statistical Review, 2010, s. 26.
[5] Hırvat İstatistik Bürosu, Strukturne poslovne statistike poduzeća za djelatnosti J5813 i J5814 (izdavanje novina, časopisa i periodičnih publikacija): broj plaćenih zaposlenika. Şu adreste bulunabilir: http://www.dzs.hr.
 
[6] Avrupa Komisyonu, VAT Rates Applied in the Member States of the European Union  Situation 1 Ocak 2016. Şu adreste bulunabilir: http://ec.europa.eu/taxation_customs/resourc-es/documents/taxation/vat/how_vat_works/rates/vat_rates_en.pdf.  Bu kuralın istisnaları Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgarsitan ve Slovakya.
[7] Lasić et al., Nacionalni izvještaj o medijima, Radni materijali za raspravu o medijskoj poli-
tici Republike Hrvatske 2015 – 2020, 2015.
[8]  Picard, “Issues ve Challenges in the Provision of Press Subsidies,” Press Subsidies in Europe, 2007, s. 217.
[9] Hırvatistan İstatistik Bürosu, Strukturne poslovne statistike poduzeća za djelatnost J5813(izdavanje novina): promet i bruto poslovni višak. Şu adreste bulunabilir: http://www.dzs.hr. 10 Nielsen ve Linnebank, Public
[10] Nielsen ve Linnebank, Public Support for the Media: A Six Country Overview of Direct ve Indirect Subsidies, 2011, s. 8.
[11] McChesney ve Nichols, The Death ve Life of American Journalism: The Media Revolutionthat Will Begin the World Again, 2010, s. 143.
[12] Ohlsson, The Nordic Media Market, 2015, ps. 26-27
[13] Murschetz ve Karmasin, “Austria: Press Subsidies in Search of a New Design,” State Aid
for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, s. 144.
[14] Cardoso, La gouvernance des aides’ publiques a` la presse. Rapport remis au Ministre du Budget, des Comptes publics et de la Re ́forme de l’Etat et au Ministre de la Culture et de la Communication, 2010, s. 81.
[15] Nordenson, “The Uncle Sam Solution: Can the government help the press? Should it?” Columbia Journalism Review, 2007
[16] Picard, “Issues ve Challenges in the Provision of Press Subsidies,” Press Subsidies inEurope, 2007, s. 212.
[17] Ots, “Sweden: State Support to Newspapers in Transition,” State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, ps. 307-322.
[18] Presstödsnämnden. Şu adreste bulunabilir: http://www.mprt.se/sv/presstod/presstodsnamnden/
Presstödsnämndens föreskrifter om presstöd. Şu adreste bulunabilir: http://mprt.se/documents/ presst%C3%B6dsn%C3%A4mnden/regler/krfs-2-2014_web.pdf. Presstödsförordning (1990: 524). Şu adreste bulunabilir: http://www.riksdagen.se/sv/dokument-lagar/ dokument/svensk-forfattningssamling/presstodsforordning-1990524_sfs-1990-524.
[19] Fonds Stratégique pour le Développement de la Presse. Şu adreste bulunabilir : http://www.cul- turecommunication.gouv.fr/Politiques-ministerielles/Presse/Aides-a-la-presse/Le-fonds- strategique-pour-le-developpement-de-la-presse-aides-directes; Lardeau ve Le Floch, “France: Press Subsidies—Inefficient but Enduring,” State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, ps. 195-214.
[20] Munteanu, Media in Crisis: Should the State Intervene? 2010.
[21] 2013 yılına kadar, Stimuleringsfonds voor de Journalistiek ; Stimuleringsfonds voor de Pers adını kullanıyordu. 1974 2007 arası ise Bedrijfsfonds voor de Pers adıyla biliniyordu. Şu adreste bulunabilir: https://www.svdj.nl/dutch-journalism-fund/.
[22] Lichtenberg, “State Aid to the Press in International Perspective: the Dutch Case,” Press Subsidies in Europe, 2007, s. 107-117; Lichtenberg ve d’Haenens, “The Netherlands: Initiatives to Subsidise Press Innovation,”  State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, ps. 271-289.
[23] Nielsen, “‘Frozen’ media subsidies during a time of media change: A comparative analysis of media policy drift”, “Six Western democracies,” Global Media ve Communication 10(2), 2014, ps. 121-138.
[24] Weichert ve Kramp, “Eine Art Marshallplan: Fünf Modelle, wie die Zeitungsbranche ger- ettet werden kann,” 9 Temmuz 2009. Şu adreste bulunabilir: http://de.ejo-online.eu/redaktion-oekonomie/ medienokonomie/eine-art-marshallplan?print=pdf.
[25]  Weichert ve Kolo, “Germany: Evaluating Alternatives to Finance Quality Journalism,”  State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, s. 225 
[26] Ibid, s. 226-230.
[27] 27 Petković ve Hrvatin, “Regional Overview,” Media Integrity Matters: reclaiming publicservice values in media ve journalism, 2014, s.38.
[28] 28 Hodžić, “Bosnia ve Herzegovina,” Media Integrity Matters: reclaiming public service values in media ve journalism, 2014, s. 134.
[29] 29 Popović, “Croatia,” Media Integrity Matters: reclaiming public service values in media ve journalism, 2014, s. 223.
[30] 30 Ibid, s. 201.
[31] 31 Ibid, ps. 201, 218-219.
[32] 32 Barlovac, State-media financial relations in Serbia: a transitional year – who will benefit from reforms? 2015, ps. 5-15.
[33] 33 Lasić et al., Nacionalni izvještaj o medijima, Radni materijali za raspravu o medijskoj politici Republike Hrvatske 2015 – 2020, 2015.
[34] 34 Fonds de soutien à l’expression radiophonique locale (FSER), Rapport d’activité 2014. Şu adreste bulunabilir: http://www.culturecommunication.gouv.fr/Politiques-ministerielles/Audiovisuel/ Fonds-de-soutien-a-l-expression-radiophonique; Coyer ve Hintz, “Developing the ’Third sector’: Community Media Policies in Europe,” in Media Freedom ve Pluralism: Media Policy Challenges in the Enlarged Europe, 2010, ps. 275-297; European Parliament, The State of Community Media in the European Union, 2007.
[35] Organisatie van lokale omroepen in Nederland (OLON). Şu adreste bulunabilir: http://www.olon.nl/ pagina/1505727734; Coyer ve Hintz, “Developing the ’Third sector’: Community Media Policies in Europe,”  Media Freedom ve Pluralism: Media Policy Challenges in the Enlarged Europe, 2010, s. 296.
[36] Wechert ve Kolo, “Germany: Evaluating Alternatives to Finance Quality Journalism,” State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, s. 227. 3
[37] Yleisradio oy, Balance sheet book 2015, 2016. Şu adreste bulunabilir: https://drive.google.com/file/d/0B99iwmeg19YFb2NlZlozdEpnY3M/view?pref=2&pli=1.
[38] Avrupa Parlamentosu, The Content Flat-rate: A Solution to Illegal File-sharing? 2011.
[39]  Weichert ve Kolo, “Germany: Evaluating Alternatives to Finance Quality Journalism,” State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, s. 228.  2013 senesinde Google, Fransız Hükümetiyle yaptığı bir anlaşmada gazetelerin modernizasyonu için 60 milyon euro ve yayıncıların kullanımı için açılanmayan bir meblağ katkıda bulunmayı  kabul etti. Bkz. Guardian, “Google sets up £52m fund to settle French publishing row,” 1 Şubat 2013. Şu adreste bulunabilir: https://www.theguard- ian.com/technology/2013/feb/01/google-52m-fund-help-french-publishers.
 
[40] 40 McChesney ve Nichols, The Death ve Life of American Journalism: The Media Revolution that Will Begin the World Again, 2010, s. 210.
[41] 41 Baran ve Sweezy, “Theses on Advertising,” Monthly Review 65(3), 2013[1964].
[42] 42 Hind, “The new news: media reform in Croatia“, Al Jazeera, 8 Ağustos 2013. Şu adreste bulunabilir: http:// www.aljazeera.com/indepth/opinion/2013/08/20138611361669444.html.  Gazetecilik işlerinin kamu ihalesi olarak verilmesi hakkında daha fazla bilgi için bkz:http://www.min-kul- ture.hr/default.aspx?id=9517; Hind, Return of the Public, 2010; Popović, “Croatia,” Media Integrity Matters: reclaiming public service values in media ve journalism, 2014, s. 201.
[43] Public debate on media policy (7 Temmuz 2015).  Çalışma grubunun dördüncü oturumunun toplantı notlarına bakın. Şu adreste bulunabilir: http:// www.min-kulture.hr/default.aspx?id=12953.
[44] McChesney ve Nichols, The Death ve Life of American Journalism: The Media Revolutionthat Will Begin the World Again, 2010, s. 201-206
[45] Cagé, Saving the Media: Capitalism, Crowdfunding, ve Democracy, 2016.
[46] 2014 yılında bir Alman ailesinin gerçek kullanılabilir geliri 27,191 euroydu. Bir başka deyişle, Hırvatistan’da bir ailenin reel kullanılabilir geliri olan 27,191 euro’nun 120 katıydı.  “Real adjusted gross disposable income of households per capita in PPS” belgesine bakın. Şu adreste bulunabilir: http://ec.europa.eu/eurostat/tgm/table.do?tab=table&init=1&language=en&pcode=tec00113&plugin=1.
[47] Bakotin, “Novine novinarima i čitateljima,” Novosti, 2 Haziran 2012.
[48] Wechert ve Kolo, “Germany: Evaluating Alternatives to Finance Quality Journalism,” State Aid for Newspapers: Theories, Cases, Actions, 2013, s. 226.
[49] McChesney, The Political Economy of Media: Enduring Issues, Emerging Dilemmas, 2008, s. 458.
[50] Media Impact Funders’ın grafik ve istatistkleri. Şu adreste bulunabilir: http://mediaimpactfunders.org/media-grants-data/.
[51] McChesney ve Nichols, The Death ve Life of American Journalism: The Media Revolution that Will Begin the World Again, 2010, s. 97
[52] Lewis, “Non-Profit Journalism Entrepreneurialism in the United States,” Is There a Better Structure for News Providers? – The Potential in Charitable ve Trust Ownership, 2011, ps. 97-114.
[53] Gazeteilik ve medya inovasyonu için 38.3 milyon dolar ayıran Knight Foundation, 2014 yılında kâr amaı gütmeyen yeni dijtial medya için en büyük finansör oldu. Google da vakfa 2 milyon dolarlık bir katkı yaptı. Kaliteli gazeteciliğe destek veren kar amacı gütmeyen girişimlerin az çok güncel bir listesi için bakınız:  Weichert ve Kramp, Das Verschwinden der Zeitung? Internationale Trends und medienpolitische Problemfelder, 2009, ps. 69-103.
[54]  Bkz. “We support independent journalism for a more informed ve empowered society.” Şu adreste bulunabilir: https://www.opensocietyfoundations.org/about/programs/independentjournalism. Ayrıca Bkz. https://www.opensocietyfoundations.org/about/expenditures.
[55]  Lund, “Can Civil Society Mitigate Consequences of Crises?” , European Media in Crisis: Values, Risks and Policies, 2015, s. 214.
[56] Pickard, Stearns ve Aaron, Saving the News: Towards a National Journalism Strategy, 2010, s. 23.
[57] Ibid.
[58] 58 Apart from support from large philanthropic foundations, the International Consortium of Investigative Journalists accepts individual donations. Şu adreste bulunabilir: https://www.icij.org/ about. Boris Postnikov notes that the limits of “uncovering” the Panama Papers consti- tute “a bad part of the system” rather than “a part of a bad system.” See Postnikov, “Krojači Paname,” 18 Nisan 2016. Şu adreste bulunabilir: http://www.portalnovosti.com/krojai-paname.
[59] 59 The Balkan Investigative Reporting Network (BIRN) publishes news, in English, from nine Balkan countries with support from donors ve foundations for international development ve cooperation of the Swedish, Norwegian, Swiss, ve U.S. governments. See http://www. balkaninsight.com/en/static-page/donors
[60] 1998 yılında Fonds Pascal Decroos voor Bijzondere Journalistiek adıyla kurulan fon yılda 700,000 euro’nun üzerinde bağış desteği veriyor. Bkz.  http://journalismfund.eu/about-us.
[61] Bkz. http://journalismgrants.org/news/2015/ejc-announces-15-development-reporting-grant- winners ve http://journalismgrants.org/news/2015/ejc-announces-the-winners-of-the-special- funding-round-for-european-media.
[62] Projected growth outlook by 2020: minus 13 percent, Bkz. The Most Endangered Jobs of 2015: #4 Newspaper Reporter. Şu adreste bulunabilir: http://www.careercast.com/slide/ most-endangered-jobs-2015-4-newspaper-reporter.
[63] Bülten gazeteciliği için bu metnin orijinalinde “churnalism” terimi kullanılmaktaydı. Bu terimi 2008 yılında çıkan kitabı “Flat Earth News” de ilk defa bir Guardian muhabiri olan Nick Davies kullanmıştı. Davies “churnalism” kavramını “özgün araştırma yerine basın bültenleri veya ajans haberleri gibi var olan malzemeyi tekrar kullanmaya dayalı bir gazetecilik türü” diyerek tarif ediyor. Bkz.: http://www.theguardian.com/comment- isfree/2008/feb/04/comment.pressandpublishing.
[64]  McChesney, Digital Disconnect, 2013, s. 63.
 
[65] Nordenson, “The Uncle Sam Solution: Can the government help the press? Should it?”Columbia Journalism Review, 2007.
[66]  66 Picard, “The Challenges of Public Functions ve Commercialized Media,” The Politics of
News: The News of Politics, 2007, s. 212.
[67]  Ancak atlanmaması gereken bir nokta, 2013 yılında Amazon’un sahibinin Washington Post’u satın almış olduğu. (Bkz. http://www.poynter.org/2013/washington-post-sold-to-jeff-bezos/220310/) Aynı şekilde 2014 yılında eBay’in sahibi Glenn Greewnald gibi yerleşik gazetecilere de iş sağlayan Firstlookmedia’yı başlattı. (Bkz. http://www.politico.com/magazine/story/2015/02/ken- silverstein-the-intercept-115586 ve http://www.poynter.org/2015/adweek-clarifies-article-on-the-intercepts-business-model/312001/).
[68] Nichols ve McChesney, “The Death ve Life of Great American Newspapers: the collapse of journalism threatens democracy itself – that’s why we need a government rescue,” The Nation, 18 Mart 2009. Şu adreste bulunabilir: http://www.thenation.com/article/ death-ve-life-great-american-newspapers/.