İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla verilen ağırlaştırılmış müebbet kararı yurt içinde ve yurt dışında büyük yankı uyandırdı.
Anadolu Ajansı’nca “Darbe Çağrışımı Davası” olarak adlandırılan davada gazeteci ve medya çalışanlarına ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan (TGS) Sınır Tanımayan Gazeteciler’e, AGİT’ten IPI’a kadar basın ve ifade özgürlüğü alanında söz sahibi çok sayıda kişi ve kuruluş tarafından kınandı.
Kararla ilgili ortak bir açıklama yapan BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye ve AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Harlem Désir, kararla “eleştirel seslerin görülmemiş bir düzeyde bastırıldığını” söyledi.
Kaye, daha önce Twitter hesabından yaptığı paylaşımda kararın “tüm dünyadaki gazetelerin manşet haberi” olması gerektiğini belirtirken, Sınır Tanımayan Gazeteciler Başkanı Pierre Haski ise “Türkiye artık maalesef bir hukuk devleti değildir” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Yazarlar Birliği (International PEN), Article 19, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) ve Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin de dahil olduğu dokuz kuruluşun ortak açıklamasında ise karardan birkaç saat önce gazeteci Deniz Yücel’in Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile Başbakan Binali Yıldırım arasındaki görüşmenin ardından serbest bırakılmasına dikkat çekilerek “Bu baskının daha da fazlasına ihtiyaç var” dendi.
Karara gösterilen tepkilerden öne çıkanlar şöyle:
Birleşmiş Milletler Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye: Kaye, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “Bu beklenen ancak dehşet verici kararın tüm dünyadaki gazetelerin manşet haberi olması gerekir ve Türkiye’de temel haklar üzerindeki baskısının bir tezahürüdür,” derken Désir ile ortak yaptığı açıklamada ise şu ifadeleri kullandı: “Gazetecilerin, darbe girişimine dahil olduklarına dair herhangi bir kanıt sunulmaksızın ve adil yargılama sağlanmaksızın çalışmalarından dolayı ağırlaştırılmış müebbete çarptırılmaları gazeteciliği ve gazetecilikle birlikte Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğünden arta kalanları ciddi derecede tehdit etmektedir.”
AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Harlem Désir: Désir Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “Türkiye’de bugün Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın da dahil olduğu gazeteciler hakkında mahkeme tarafından alınan müebbet hapis cezası kararı nedeniyle dehşete düştüm! Türkiye’ye bugünkü kararı iptal etme ve gazetecileri serbest bırakma çağrısında bulunuyorum” derken Kaye ile yaptığı ortak açıklamada ise şunları söyledi: “Bu cezaların ağırlığı ve mahkemenin Anayasa Mahkemesi’nin davayla ilgili bağlayıcı kararını uygulamaması yargının Anayasa ile garanti altına alınmış olan ifade özgürlüğünü koruma yetisi hakkında önemli soru işaretlerine de yol açmaktadır.”
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Başkanı Pierre Haski: “İstanbul’da karar belli oldu, korkunç olmasıyla beraber herhangi bir sürpriz yok: ‘Sübliminal mesajlar’ ile suçlanan Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler ile Nazlı Ilıcak müebbet hapis ile cezalandırıldılar. Türkiye artık maalesef bir hukuk devleti değil.”
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Genel Sekreteri Christophe Deloire: “Gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın sözde darbeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle müebbet hapse mahkûm edilmeleriyle Türkiye adaleti ve onu kontrol eden iktidar kendilerini tüm dünyanın gözü önünde küçük düşürdü.”
Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü Gauri van Gulik: “Bugün Türkiye’de basın özgürlüğü ve adalet adına karanlık bir gün ve bu karar benzer uydurma terör suçlamalarıyla yargılanan diğer sayısız gazeteci için tüyler ürpertici bir emsal oluşturuyor. Bu siyasi amaçlı cezaların – 30 yıl hapis, 23 saate kadar varan hücre hapsi ve herhangi bir şartlı tahliye imkânı olmaması – açıkça korku salmayı amaçlıyor. Böyle bir cezayı uygulamak yalnızca ifade özgürlüğünü hor görmekle kalmıyor, işkence ve kötü muamele yasağını da ihlal ediyor”
Açıklamanın tam metnini (İngilizce) buradan okuyabilirsiniz:
Uluslararası Yazarlar Birliği (International PEN), Article 19 ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) de dahil olduğu ortak açıklama: “Uluslararası PEN Başkanı Jennifer Clément “Temmuz 2016’daki darbe girişimi ile bağlantılı olmakla suçlanan gazeteciler hakkında verilen bu ilk karar Türkiye’de benzer asılsız suçlamalarla yargılanmakta olan diğer gazeteci ve yazarlar için yıkıcı bir emsal teşkil ediyor” dedi. (…) Article 19 İcra Direktörü Thomas Hughues ise “Türkiye’nin adalet sistemi bir kriz içinde ve insan hakları istismarı alanında iç hukuk yolları ise işlemiyor. Altanlar ve Nazılı Ilıcak’ın dosyalarına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Nisan 2017’de öncelik verilmişti. Şimdi bu dosyalar hakkında acil karar verilmesi gerekmektedir” dedi. İmzacı kuruluşlar ayrıca Avrupa Birliği üye ülkelerine, Altanlar, Nazlı Ilıcak ve temelsiz suçlamalar nedeniyle tutuklu olan diğer gazetecilerin serbest bırakılması için Türkiye üzerindeki siyasi baskıyı arttırma çağrısında bulundu.”
Açıklamanın tam metnini buradan (İngilizce) okuyabilirsiniz.
Açıklamayı imzalayan kuruluşlar Uluslararası Yazarlar Birliği (International PEN), Article 19, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Uluslararası Yayıncılar Birliği, Artícolo 20, İtalya Basın Federasyonu PEN Belçika/Flandra’dan oluşuyor.
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI): “Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), gazetecilere yönelik darbe girişiminden açılan davalar arasında karara bağlanan ilk davada verilen hükmü şiddetle kınıyor, ve ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ağır bir ihlali olarak nitelendiriyor. (…) IPI Genel Müdür Yardımcısı Scott Griffen verilen hükmün Türkiye’de hukuk devletinin önlenemez düşüşünü doğruladığını vurguladı. Griffen, “Mehmet Altan’ın Anayasa Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararına rağmen bugün müebbet hapisle cezalandırılması tamamen absürt ve Türk yargı sisteminin gazeteci haklarını korumaktan aciz olduğunu gösterir nitelikte” ifadelerini kullandı. “Bu davanın sanıkları, Altan kardeşler de dahil, adil bir yargılama sürecine tabi tutulmadı. Verilen hüküm derhal temyize gönderilerek, geri çevrilmeli.”
Açıklamanın tam metnini buradan okuyabilirsiniz.
Freedom House Başkanı Michael Abramowitz: “Bu dehşete düşürücü kararlar ve hapis cezaları Türkiye’de adalet sisteminin tamamen siyasetin kontrolü altında olduğunu gösteriyor. Alt mahkemeler hükümetin kabul etmediği Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayı reddediyor ve gazeteciler de yapay ilişkilendirmelerle müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. Bağımsız mahkemelerin olmadığı yerde adalet olmaz.
Açıklamanın tamamını (İngilizce) buradan okuyabilirsiniz.
TGS: AYM’nin hakkında tahliye kararı verdiği yazar Mehmet Altan ile gazeteciler Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a ağırlaştırılmış müebbet hapis verilmesi hukukla açıklanamaz. Mahkemelerin siyasi intikam aracı yapılmasını kabul etmiyoruz.
DİSK Basın-İş: Bu dönemin yargısının aldığı kararlar da tıpkı cemaat yargısının, 12 Eylül yargısının kararları gibi tarihe birer utanç olarak geçecektir. Tüm gazeteciler serbest bırakılmalı, OHAL kaldırılmalı KHK’larla yaratılan mağduriyetler giderilmeli.
Açıklamanın tam metnini buradan okuyabilirsiniz.
Uluslararası Yazarlar Birliği Politika ve Savunu Direktörü Sarah Clarke: Bugün Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında verilen müebbet hapis cezaları Türkiye’de hukuk devletinin bozulmasında bir uç noktaya işaret ediyor. Hakim, Türkiye Anayasa Mahkemesi kararını görmezden geldi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mutlaka harekete geçmelidir.”
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF): “Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın mahkûmiyeti Türkiye’nin eleştirel gazeteciler ve basın özgürlüğüne yönelik baskısına son vermediğini göstermektedir.”
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Uluslararası İlişkiler Sözcüsü Rebecca Harms: “Hem kendisi hem de eşi için çok mutu olmama sebep olan Deniz Yücel’in tahliyesi ile ilgili olumlu haber, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’da dahil olmak üzere altı gazeteci meslektaşını müebbet hücre hapsine mahkûm eden acımasız karar tarafından gölgelendi. Bu kararlar Türkiye’de aylardır ve yıllardır tutuklu olan ve benzer temelsiz suçlamalarla karşı karşıya olan tüm gazeteciler için büyük bir darbedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne artık daha fazla utandırıcı gecikme yaşanmaksızın bu dosyalar hakkında nihayet bir karar vermesi çağrımı yineliyorum. AB ve üye ülkeleri Türkiye üzerinde etkili olmak için daha fazla çaba göstermelidir. AB, Türkiye’yi hukuk devletine ve insan haklarına saygıya geri dönmeye zorlamak için ekonomik ağırlığını kullanmaya hazır olmalıdır.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Avrupa ve Orta Asya Direktörü Philippe Dam: Gazeteciler Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak hakkındaki müebbet hapis cezaları basın özgürlüğüne yönelik acımasız bir saldırı ve Türkiye için kara bir gün.
Index on Censorship Basın Özgürlüğü Haritalandırma Projesi Sorumlusu Hannah Machlin: “Bugünkü dehşete düşüren karar Türkiye’de basın özgürlüğü için yeni bir dip noktasıdır ve mahkemelerin ifade özgürlüğü ile ilgili diğer davalara nasıl yaklaşabileceklerine ışık tutmaktadır. Bugün cezaevindeki tüm gazetecilerle ilgili dayanışma içindeyiz ve hükümete bütün suçlamaları düşürmesi için çağrımızı sürdürüyoruz.”
Açıklamanın tam metnini (İngilizce) buradan okuyabilirsiniz.
Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) Başkanı Philippe Leruth: “Bu skandal kararlar Türkiye’de basın özgürlüğe yönelik baskıda bir tırmanmayı temsil ediyor. Gazetecilik faaliyetlerinin kriminalize edilmesi diktatörlüklerin ifade özgürlüğünü baskı altına almalarının tollarından biri. Türkiye Avrupa Konseyi’nin bir parçası olan demokratik ülkelerden biri ve tüm demokratik ülkeler Türkiye yetkililerine bu davada bir adım fazla ileriye gittiğini açıkça ifade etmelidir. Basın özgürlüğü demokrasinin termometresidir ve bunu kırmak Türkiye demokrasinin yeniden toparlanmasına yardımcı olmayacaktır.”
Açıklamanın tam metnini (İngilizce) buradan okuyabilirsiniz.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson: “Altan kardeşler, Ilıcak ve diğerlerine yönelik dava en başından beri siyasi bir amaç taşıyordu. Karar, Türkiye’de halen yargılamaları süren onlarca gazeteci, yazar ve muhalif için korkutucu bir emsal oluşturuyor. (…) Deniz Yücel’in uzun süredir gecikmiş tahliyesi halen hakkında suçlamalar olduğuna dair gülünç gerçekliği örtmüyor. Altanlar ve Ilıcak kararı ile birlikte, bu durum Türkiye hükümetinin muhalif sesleri susturmak için adaleti ne denli eğip bükmeye kararlı olduğunun da göstergesi.”
Açıklamanın tam metnini buradan okuyabilirsiniz (İngilizce)
New York Times: Perşembe günü Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından gösterebileceği fazla bir şeyi olmayan ABD Dışişleri Bakanı Rex W. Tillerson, halihâzırda devam eden baskı altında ABD vatandaşlarının tutukluluklarının devam etmesi ile ilgili “ciddi bir endişe” duyduğunu belirtti. İlerlemeler ise bir adım ileri, iki adım geri şeklindeydi. Örneğin Almanya yetkilileri Cuma günü Almanya ve Türkiye vatandaşı gazeteci Deniz Yücel’in tahliye kararını memnuniyetle karşıladılar. Bu vaka her iki ülke arasındaki ilişkileri zedelenmesine neden olmuştu. Ancak, Die Welt gazetesi için çalışan Yücel serbest kalsa bile, kendisine 18 yıla kadar hapis cezası talebiyle “terör propagandası” ve “halkı kin ve nefrete tahrik” suçlamaları yöneltildi. Aynı anda, başka bir mahkeme altı gazeteciyi anayasal düzeni bozmak suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı. İki gazeteci ile ilgili verilen müebbet hapis cezası kararı - tanınmış bir yazar ve gazeteci olan Ahmet Altan; ve köşe yazarı kardeşi Mehmet Altan – keyfiyetin Türkiye’nin yargı sisteminde son aylarda nasıl bir kural haline geldiğini gözler önüne serdi.