“Sadece adı var”
Gündemin dikkat çeken haberleri, Cumhuriyet, Sözcü, Birgün ve Evrensel gazetelerinin manşetinde yer aldı.
11.12.2017
Cumhuriyet gazetesi manşetinde, “Sadece adı var” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle yayımladığı mesajda, demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılmasında Türkiye’nin rahat bir ülke olduğunu öne sürdü. Diğer yetkililerden gelen mesajlarda da OHAL ve hak ihlalleri görmezden gelindi. Oysa gözaltında, cezaevlerinde ve mahkemelerde yaşananlar 12 Eylül dönemini aratır halde. Ankara Valisi Ercan Topaca da bir mesaj yayımlayarak her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye tabi tutulamayacağını ilan etti. Aynı saatlerde Yüksel Caddesi’nde işlerini geri isteyen KHK mağdurları, darp edilerek gözaltına alındı. İnsan Hakları Anıtı aylardır abluka altında, Yüksel Caddesi yasaklı bölge ilan edildi, her türlü gösteri yasaklandı” ifadeleri kullanıldı.
Manşetin yanındaki, “‘Korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor’” başlıklı haberde ise, “Diyarbakır’da konuşan İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Raportörü Emma Sinclair Webb, bu dönemin özetinin ‘keyfilik’ olduğunu söyledi. Webb, ‘Gözaltılar, tutuklamalar, ihraçlar, yasaklar var ama özet olarak keyfilik diyebiliriz. Tamamen korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor’ dedi” ifadelerine yer verildi.
“Al sana ballı ihale”
Sözcü gazetesi manşetinde, “Al sana ballı ihale” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “Çevre Bakanlığı, Üsküdar Çamlıca eteklerindeki 56 dönümlük ağaçlandırma sahasının imarını değiştirip 48 dönümünü ‘konut ve ticaret’ alanı yaptı. TOKİ de 41.7 dönümü gelir paylaşımı modeliyle ihaleye çıkardı. İhaleyi, 1 milyar 242 milyon lira teklif veren Esta İnşaat ile A Yapı ortaklığı kazandı ve Üsküdar Belediyesi’nden ruhsat alıp inşaata başladı. A Yapı’nın 3 ortağından biri ise İBB’nin AKP’li Meclis Üyesi Timur Sosyal çıktı” ifadeleri kullanıldı.
“Taşeron sürüyor”
Birgün gazetesinin manşetinde, “Taşeron sürüyor” başlıklı haber yer aldı. Haberde, “Kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya geçirilmesine yönelik sözlerin ardından düzenleme bir lütuf gibi sunuluyor. İşçilerin yıllardır verdiği mücadele hükümete geri adım attırırken açıklanan düzenleme birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Zamanında işçilerin, sendikaların sözüne kulak verilseysi bunca hak kaybı, bunca adaletsizlik yaşanmayacaktı. Kısaca ortada bir lütuf yok, geç de olsa giderilmiş bir haksızlık var. Taşeron sistemini Marslılar kurmadı ve yıllardır onlar uygulamadı. Bu hükümet inşa etti, uyguladı ve sayıyı bir milyona yaklaştırdı. 450 bin işçinin 657/4-d kapsamında kamu işçisi olacağı, ama yerel yönetimlerde çalışan 400 bin işçinin belediye şirketlerinde kadroya alınacağı açıklandı. Bu durum ciddi hak kayıpları yaratacak. Belediyelerde çalışan taşeron işçiler de kamu işçisi olarak kadroya alınmalı. Kadro konusu; sendikalarla, muhataplarıyla konuşulmadan ve ayrıntılar belli olmadan alelacele kamuoyuna duyuruldu. İki yıl önce de dönemin başbakanı taşeron işçilerin kamuda kadroya alınacağını vaat etti ama bu vaat gerçekleşmedi” ifadelerine yer verildi.
“Etüt salonu gitti, vaaz salonu geldi”
Evrensel gazetesi manşetinde, “Etüt salonu gitti, vaaz salonu geldi” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “Adana’da devlet yurtları, tarikatların ve cemaatlerin ellerini kollarını sallayarak girip etkinlik düzenlediği yerler haline geldi. Ders çalışma salonları dini sohbet salonlarına dönüştürüldü. Saz kursu, İngilizce kursu gibi etkinlikler kaldırıldı, yerine Kur-an, Osmanlıca, Siyer-i Nebi gibi kurslar getirildi. Sümer ve Fevzi Çakmak erkek yurtlarında öğrenciler ‘Devlet yurtlarının cemaat yurdundan farkı ne?’ diye soruyor. Yurtlarda, yurt yönetimi izniyle sohbetler düzenlendiğini söylüyorlar. Sohbetlerde ise, ‘’Şeytanlar niçin yaratıldı? Günahlar insan fıtratını nasıl bozar?’ gibi sorulara yanıt aranıyor” ifadeleri yer aldı.