“Siyasi oyun”un anası!
Yeni Yaşam ve Evrensel gazeteleri “oyunu” bozdu…
05.09.2019
Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı davayla Cumhuriyet ve Evrensel gazetesi dışında ilgilenen olmadı. Davutoğlu’nun ihraç kararı sonrası yaptığı açıklama da yalnızca Karar gazetesinde öne çıkarken, yandaş basının, Aydınlık ve Cumhuriyet gazeteleriyle birlikte bugün de manşetten devam ettirdiği “oyuna” cevap Yeni Yaşam ve Evrensel gazetelerinde yer aldı.
Yeni Yaşam gazetesi manşetinde, “Siyasi bir oyun!” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“Diyarbakır’da ‘Çocuklarının dağa götürüldüğünü’ öne süren küçük bir grup, HDP il binası önünde önceki gün oturma eylemi başlattı. İktidarın ve iktidara yakın basının ‘büyük ilgi’ gösterdiği eylemin arkasında emniyetin olduğu öne sürüldü. HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, ‘HDP etrafında büyüyen demokratik direnişi baltalamaya yönelik yeni oyunlar sergilenmeye başlanmıştır’ diye konuştu. Eylemlerin polisin yönlendirmesiyle yapıldığını söyleyen Ceylan, şunları vurguladı: ‘Bu siyasi bir oyundur. Herkes çok iyi biliyor ki partimiz HDP demokratik siyasetin merkezidir. HDP, her zaman ve her koşulda barışçıl politikaları savunmuştur. Ölüme karşı hep yaşamı savunan HDP savaş ve çatışma politikalarının karşısında durmuştur.’ Öte yandan Vatan Partili bir grup da dün HDP önüne gelerek gerginlik çıkardı.”
Yusuf Karataş Evrensel gazetesinde konuyla ilgili, “Gençleri HDP mi dağa çıkarıyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Karataş’ın yazısının bir bölümü şöyle:
“Medyada bir süreden beri önce 1 ve sonra da 3 annenin ‘HDP’nin çocuklarını dağa kaçırdığı’ iddiasıyla HDP Diyarbakır il binası önünde yaptıkları eylemle ilgili haberler yayımlanıyor. Öncelikle bu konunun gündeme geliş biçimi ve zamanlamasının dikkat çekici olduğunu belirtmek gerekiyor. Öte yandan HDP’lilerin attığın her adımın BBG evi gibi gözlendiği bir ortamda ‘Dağa eleman kazandırma’ iddiasının ciddiye alınır hiç bir tarafı bulunmuyor. Düşünün ki, HDP’li üç Büyükşehir Belediye Başkanı; Ahmet Türk, Selçuk Mızraklı ve Bedia Özgökçe haklarında alınmış hiçbir hukuki karar olmadığı halde ‘Terörle ilişkili oldukları’ iddiasıyla İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Ağustos’ta görevden alınıyor. Sonra seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıran, hukuk ve demokrasinin en temel ilkelerini yok sayan bu karara karşı toplumun geniş çevrelerinde tepkiler yayılmaya başlıyor. Derken 22 Ağustos’ta H.A. isimli bir kadın ‘HDP’nin çocuğunu dağa kaçırdığı’ iddiasıyla HDP Diyarbakır il binası önünde eylem yapmaya başlıyor. İçişleri Bakanlığının HDP’li belediye başkanlarını ‘Terörle ilişkili oldukları’ iddiasıyla görevden aldığı günlerde ‘HDP’nin çocuğunu dağa kaçırdığı’ iddiasıyla eylem yapan bir kadın… Verilmek istenen mesaj çok açık: ‘Bakın, HDP çocukları/gençleri dağa çıkarıyor. Biz de zaten bu terör faaliyetlerinin önüne geçebilmek için HDP’li belediyelere kayyum atadık.’ İktidar yanlısı medyada o günden bugüne böylesi haberler döndürülüyor. Öyle haberler ki bunlar H.A’nın 2010’da PKK’ye katılan oğlu Fırat’ın HDP yöneticileri tarafından ‘Irak’ta inşaatta çalışacaksın’ denilerek Kandil’e götürüldüğünü yazıyor. Oysa 2010’da HDP diye bir parti bile yoktu-ki, HDP 2012’de kuruldu. Ancak bu gerçekler bile, dertleri haber değil, kara propaganda yapmak olan bu medya organlarını durdurmaya yetmiyor.”
“MİT yakalandı”
Hrant Dink davasıyla ilgili habere Cumhuriyet gazetesi manşetin altında, “MİT yakalandı” başlığıyla yer ayırdı. “Dink’in valiliğe çağırıldığı toplantıya ilişkin verdikleri ifadeler yalanlandı” üst başlığıyla verilen haberde şöyle denildi:
“Dink cinayeti davasında, Dink’i cinayetten iki yıl önce valiliğe çağıran dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Güngör ifade verdi. Görüşmeyi MİT’in istediğini söyleyen Güngör, MİT’çilerin ‘Biz gittiğimizde Dink tesadüfen oradaydı’ ifadelerini yalanladı. MİT mensuplarını Dink’e kendi akrabaları olarak tanıttığını söyleyen Güngör, ‘Kendisine Sabiha Gökçen’e dair kaleme aldığı bu konunun çok hassas olduğunu belirttim. Dink’in getirdiği belgeleri de MİT’çiler alıp götürdü’ dedi.”
Evrensel gazetesi ise manşetin yanındaki, “‘Öldür’ diyenler yargılansın” başlıklı haberinde, “Hrant Dink davası öncesi adliye önünde açıklamalarda bulunan Dink’in arkadaşları ve yakınları, ‘Öldür diyenler yargılansın’ talebinde bulunarak, katiller cezayı alana kadar adalet demeye devam edeceklerini söyledi” ifadelerine yer verdi.
Davutoğlu da artık “ilkeli”
Ahmet Davutoğlu ihraç kararıyla ilgili sessizliğini bozdu. Davutoğlu, “AK Parti yönetiminin ihraç etmek istediği şahıslar değil, daha önce hatırlattığımız ilkelerdir; söylediklerimizin arkasındayız" dedi.
Karar gazetesi habere ön sayfasının altında, “Şahısları değil ilkeleri ihraç etmek istiyorlar” başlığıyla yer verdi:
“Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti’den ihracına ilişkin ilk kez değerlendirmede bulundu. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Davutoğlu, ‘AK Parti yönetiminin ihraç etmek istediği şahıslar değil, daha önce hatırlattığımız ilkelerdir’ ifadesini kullandı. Davutoğlu iletisinde, 31 Mart seçimleri sonrası yayınladığı ‘manifesto’ metnini de paylaştı.”
“Made in Turkey’ mucizesi”
Karar gazetesinin manşetinde, “‘Made in Turkey’ mucizesi” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“Son 14 yılda kurdaki yükselişle TL’nin değer kaybetmesine karşın ihracatta olması gereken artış yaşanmadı. Türk malları ucuzladığı halde satışlar yerinde saydı. Ekonomideki ‘para değer kaybederse ihracat artar’ kuralına aykırı tablo, çarkları yavaşlatan sebeplerin ele alınması gerektiğini gösterdi. Türkiye’nin ihracatı geçen ay yüzde 1.7 artışla 13 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalat ise yüzde 0.27 azalışla 15 milyar dolar oldu. Dış ticaret açığı ağustosta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9.88 geriledi. Ancak dış ticaret verilerine dikkat çeken tablo yansıdı. Dolar 2005’ten bugüne büyük artış göstermesine rağmen yurt dışına ürün satışı beklenenin altında kaldı. Türk malı etiketli ürünlerin yurt dışına satışındaki düşündürücü tablo en çarpıcı haliyle verilere yansıdı. Kilogram başına ihracat fiyatı yıllar içinde düşüş gösterdi. 2014’te 1.59 dolar olan rakam, geçen yıl 1.44’e, bu yıl 1.19’a geriledi. İhracatta en büyük pay otomotiv sektörünün oldu. Onu, makine ve tekstil takip etti. İhracat yapılan ülkeler sıralamasında ise zirveye Almanya yerleşti. İngiltere ile Irak ikinci ve üçüncü sırada yer aldı.”
“Yoksullaşan çiftçi umutsuzluk biçiyor”
Evrensel gazetesi manşetindeki, “Yoksullaşan çiftçi umutsuzluk biçiyor” başlıklı haberde, “Türkiye2nin 81 ilinde 3 binden fazla çiftçi ile yapılan görüşmelerle elde edilen sonuçlara göre çiftçilerin yüzde 61’inin geliri geçen yıla göre azaldı. Yoksullaşan çiftçilerin yüzde 30’u ekim alanlarını azalttı. Çiftçiler mazot fiyatı, gübre, ilaç ve tohum maliyetlerini en büyük sorun olarak sıralıyor. Çiftçinin, geleceğe dair umudu da yok. Çiftçilerin yüzde 41’i işlerini kimseye devredemeyeceğini düşünüyor” ifadelerine yer verdi.
“Kansız” bir haber
Birgün gazetesinin manşetinde, “Kan ihalesini kaptı, 2 yılda adım atmadı” başlıklı haber yer aldı:
“Kandan üretilen ilaçların işlenmesi ihalesini almasına karşın yükümlülüklerini yerine getirmediği iddia edilen şirketin kime ait olduğu ortaya çıktı. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakınındaki isimlerden Ethem Sancak’ın yeğeni Murat Sancak’a ait olduğu anlaşıldı. Ancak 12 yıllığına verilen ihalenin yükümlülükleri yerine getirilmedi. Plana göre birçok hastalığın tedavisi için kandaki plazmadan elde edilen ürünler Türkiye’de işlenerek dışa bağımlılık sona erdirilecekti. Türk Kızılay’ının toplayacağı kanlardan ilaç üretilmesi projesi hala hayata geçmedi. Kamu maliyesine 15 milyar katkı sağlayacağı açıklanan proje ile ilgili TEB Başkanı Erdoğan Çolak çarpıcı sorular yöneltti: ‘Sözleşme karşılığında firma neler vaat etti? Kızılay kendi görevini yerine getirdi mi? Kan topladı mı, yurtdışına gönderdi mi? Yoksa Kızılay sürecin dışında mı bırakıldı? Alım güvencesinin tek bir firmaya verilmesi ile ilaç alanında bir tekel yaratılmış olunmayacak mı?’”