“‘Kötülüğün sınırı yok’”

Yeni Yaşam ve Evrensel, HDP’nin seçim mitinginde IŞİD saldırısında bacaklarını kaybeden Çalan’ın kayyum tarafından işten çıkarılmasını manşetten verdi

08.01.2020

Yeni Yaşam gazetesinin manşetinde, “Kayyum kimin izinden gidiyor?” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“Diyarbakır’da 5 Haziran 2015’te HDP’nin seçim mitingine yönelik IŞİD’in gerçekleştirdiği saldırıda ağır yaralanan ve iki bacağını kaybeden yönetmen Lisa Çalan’ın, 2016 yılından bu yana çalıştığı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi’ndeki işine kayyum yönetimi tarafından son verildi. Çalan’la birlikte 7 kişi daha kayyum tarafından ‘Bu kadrolara ihtiyaç yok’ denilerek işten çıkarıldı. Kayyum tarafından 2016’dan bu yana işten çıkarılan çok sayıda insan dan sadece birisi olduğunu söyleyen Çalan, ‘Benim tek farkım fiziksel koşullarım sebebiyle iş bulma imkanımın başkalarına göre çok sınırlı olması. Ben ayağa kalkmak ve duruşmada katillerin karşısına dikilip onlardan hesap sormak için mücadeleden hiç vazgeçmedim. Bu haksızlığı yapanlarla da mücadele edeceğim’ dedi.”

Evrensel gazetesi manşetindeki habere, “‘Kötülüğün sınırı yok’” başlığını attı ve “IŞİD’in 5 Haziran 2015 tarihinde Diyarbakır’daki HDP mitingine yönelik bombalı saldırısında iki bacağını kaybeden Lisa Çalan, 2016 yılından bu yana ‘terör mağduru’ olarak istihdam edildiği Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinden kayyum atanması sonrası çıkarıldı. İşten çıkarılmasını ‘Bunlarda kötülüğün sınırı yok’ diye nitelendiren Çalan, yasada hak olan işin kendisinden alındığını belirterek hayatın zorluluğunun kendisi için arttığını ifade etti. Evrensel’e konuşan Lisa Çalan, ‘İşten çıkarılacağımı hissetmiştim ama hiç kimse bu durumun olabileceğine inanmamıştı, 'bu kadar da değildir' demişti. ‘O kadar da değildir'i biz o kadar da yaşadık ki, çok da şaşırmıyorum. Onların gözünde bir ‘terör mağduru’ değilim. Davalar sonuçlandı, kendilerince adalet sağlandı diye düşündüler. Bizim için kötülüğün sınırı var, ötekisini hayal bile edemiyoruz. Bunlar da görüyorsunuz kötülüğün de sınırı yok. Bunun şaşkınlığı ve adaletsizliği de insanı üzen bir şey. Artık her alanda adaletsizce kararlar veriliyor, vicdanlar susmuş. Hakkın olan, kendi yasasında geçen şeye itiraz ediyor, senden alıyor. Garip olan, çelişkili olan şey bu’ diye konuştu. 5 Haziran davasının ve Lisa Çalan’ın Avukatı Alişan Şahin ise Evrensel’e verdiği röportajda, ‘Diyarbakır Katliamı davası içinde katılan sıfatını kazanmak adına hem Lisa hem de avukatları olarak büyük bir çaba sarf ettik. Büyük güçlüklerle karşılaştık. Lisa’nın o katliamda ağır şekilde yaralandığı sabitken ne yazık ki, kararını yakın zamanda açıklayan mahkeme yaklaşık 8-9 ay sonra katılan sıfatını verdi. Lisa hem sağlık sorunlarıyla hem devletin güvenlik görevini yerine getiremediği için yaşanan bu katliamdan dolayı -ki devlet Lisa’ya tazminat ödemek zorunda kaldı- bunlar sabitken, psikolojik zorluklar içinde olan Lisa’nın mahkeme sürecinde çıkarılan zorluklarla manevi yıkıma uğramasına sebeptir. Hadi devlet tazminatı ödedi diyelim ama bu yapılan gerçekten çok ayıp. Zaten kayyumun hukuksuzluğu herkesçe malum. Bunun yanında 8 tane çalışanla Lisa’nın çıkarılmış olması çok ayıp” ifadelerini kullandı.

“Hanımın çiftliği”

Cumhuriyet gazetesi manşetinde, “Hanımın çiftliği” başlıklı habere yer verdi:

“Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un eşi Rana Selçuk’un Mersin’de katılacağı Türk müziği konseri için, Yenişehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, ilçedeki okullardan görevlendirme istedi. Yazıda, ‘Hanımefendinin 8 Ocak Çarşamba günü saat 18:30’da düzenlenecek konsere katılmak üzere her okuldan seçilecek iki öğretmenin bilgilerinin iletilmesi’ istendi. Rana Selçuk’un ziyareti nedeniyle hasta çocukların okula gönderilmemesi de istendi. Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, ‘Bakan eşi için ne sıfatla resmi yazı yazıldığı, ne sıfatla okulları gezdiği, ne sıfatla gideceği konsere resmi görevlendirme istendiğinin cevabı tamamen keyfi bir otoriter iktidar anlayışıdır’ dedi.”

“Popülist fiyasko”

Karar gazetesi manşetindeki, “Popülist fiyasko” başlıklı haberinde, “Uber’in Türkiye’ye gelişi ‘Rekabet oluşur, hizmet artar’ dedirtmişti. Ancak taksiciler bu fırsatı değerlendirip eksiklerini gidermeye yöneleceklerine kısa vadeli çıkar hesabı yaptı… Seçim öncesi dönemde hükümetin de ‘sayıları daha çok olan’ sarı taksicilerden yana duruşuyla Uber kontak kapattı. Yanlış adımın sonucu ise korsanın dönüşü oldu. Akılcılıktan uzak popülist yaklaşımların çözüm değil problem kaynağı olduğunu gösterdi. Son dönemde tartışmalarla adından oldukça söz ettiren Uber, tüm dünyada taksici esnafıyla karşı karşıya kaldı. Adil bir şekilde rekabet edilmediği gerekçesiyle Türkiye’de defalarca taksici esnafı tarafından sıkıştırılmış ve içinde yolcular olmasına rağmen hem araç hem de sürücüleri darp edilmişti. Uber’in Türkiye pazarına girmesiyle birlikte rekabetin oluşacağı anlaşıldı. Bu vesileyle taksici esnafının kendine çeki düzen vereceği düşünüldü. Hizmet tarafında da değişimin olacağı hesaplandı fakat, yerel seçimlerden önce Uber’e Türkiye’de son verildi. Popülizme sarılan ticari taksici esnafı, savaşın galibi geldi ve Uber’e kontak kapattırdı. Hükümetin de sarı taksilerden yana yaklaşımıyla Uber faaliyetlerini sonlandırdı. Uzun uğraşlar sonucu amacına ulaşan taksiciler ve rant kavgası sonunda eskiye geri dönüş yaptırdı. Korsan taksiciler ve ikiz plaka dönemi yeniden hortladı. Böylece sistem yeniden hata verdi. Akılcılıktan uzak anlayışın her durumda olumsuz sonuca yol açmasının kaçınılmaz olduğunu gösterdi” ifadelerine yer verdi.