Say ki deprem olmuş. Zaten ülkede her şey her an her anlamda sallanıyor. Yıkıntıların altında debeleniyoruz.
Hiçbir şey yapamadığımda “Kendime bir kahve koyayım” diyorum bazen. Kahve bir ritüeldir ne de olsa.
Death to 2020 (2020 Bit Artık) filmi, dehşet yılı 2020’ye kronolojik düzlemde ve çok sağlam örülmüş tematik zıplamalar eşliğinde bakıyor
Babanın isyanı, malzeme niyetine depremzede değil insan sayılma talebinin ta kendisi: “Bırakın acımızı yaşayalım.”
Adınla Çağır Beni ve Bul Beni, beni son zamanlarda heyecanlandıran, içinden çıkmak istemediğim tek hikâye oldu.
Aciman ölümün karşısında hayatı değil, aşkı koyar. Zira hayat kimi zaman doğru dürüst yaşanmaz, verili zaman çarçur edilir
Bir insanı diğerinden farklı ve hafızada kalıcı kılan hep küçük ayrıntılardır. Yoksa seks de nihayetinde dünya yüzünde her gün her an yaşanır.
Mâbetler, cisimleşmiş hikâyeler bir bakıma. Buradaydık, vardık, yaşadık diyen işaretler.
“…Orada Montparnasse bulvarında bir kahveye oturdum. Sıcak bir Nisan yağmuru yağıyordu. En sonunda yaşamın tam ortasındaydım.”
Ben çok ana muhalefetin “Alt tarafı bir kararnameye bakar. Ne diye şovunu yapıyorsunuz” şeklindeki itirazına güldüm.
Güncel bilgilerilerden /duyurulardan haberdar olmak için mail listemize kayıt olun.