Kim ki kendisini “devlet” ile “millet” ile özdeşleştiriyorsa bilin ki o siyasi çıkarları için size yalan söylüyordur, demagoji ve hamaset yapıyordur.
14 Mayıs’ta seçim var ve biliyoruz değil mi, bu seçim en tarihi, en kritik, en hayati, en önemli seçim...
Evet; bu da “kader” değil! Tespit yapılmış ama hiçbir önlem alınmamış. En hafif ifadeyle, öldüren bir sorumsuzluk...
Hayat “olağan” seyrinde devam etmeye başlayınca, olanlar unutulur... Fakat bu kez unutulmayacak. Unutulmasın. Unutturmayalım.
Onbinlerce ölümüz var. Yerle bir olduk. Var mıdır ötesi? Daha ne gelebilir bu ülkenin başına?
Küfrederek, muhalif medyayı bastırarak, depremi birkaç müteahhide yıkarak “Bu felaketi de atlattık işte” diyebilecek misiniz? Sanmam...
Bu felaketin müteahhitleri yakalansın, tutuklansın, yargılansın. Peki bu felaketin “siyasi ayağı” ne olsun?
Depremzede yurttaşların imdat çığlıklarını, yardım çığlıklarını, “devlet nerede?” çığlıklarını duymayan ve yüreği yanmayan var mı?
Meseleye sığ bakanlarla, şu eksik bu fazla minvalinde bir tartışma yürütmek, hadi imkansız demeyeyim ama çok zor.
Albert Camus sever misiniz? Çok sevdiğim yazarlardandır ve bu da onun sözüdür: “İnsanı savunuyorum. Çünkü düştüğünü gördüm.”
Güncel bilgilerilerden /duyurulardan haberdar olmak için mail listemize kayıt olun.