Beyin göçünün önlenemez yükselişi
Beyin göçünün Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 2.5 milyar doları buluyor
02.11.2018
Bundan iki buçuk yıl önce Objective Uluslararası Araştırma Gazetecilik Programı kapsamında beyin göçü üzerine bir yazı dizisi hazırlamıştım. Bu kapsamda farklı kültürel, etnik ve siyasal kimliklerden 14 kişi ile mülakatlar yapmıştım.
Görüşme yaptıklarımın yarısı 2009’dan itibaren Türkiye’den ayrılan yani göç edenlerdi. Diğer yarısı 2014 sonrasında yaşadıkları ülkelerden daha önce Türkiye dönme kararı aldıkları hâlde dönmekten vaz geçenlerden oluşuyordu.
Beyin göçü tartışması benim söyleşileri yaptığım 2016 başında bugünkü kadar yoğun değildi ama yine de tartışılıyordu.
Görüşme yaptığım kişiler, özetle Türkiye’yi kendileri için daha az yaşanılır buldukları için gittiklerini ve yine aynı nedenle ülkeye dönmekten vazgeçtiklerini ifade etiler. Elbette farklı meslekler için özel nedenler de söz konusu işi ama temel neden, Türkiye’nin daha az yaşanabilir ülke olmasıydı.
Aradan geçen süre içinde beyin göçünde yaşanan artış devlet kurumlarının rakamlarına da yansımış durumda. Bu da konuyu farklı açılardan tartışma fırsatı da yaratıyor.
Göçün yönü gelişmiş ülkeler
Her ülke için vasıflı, kalifiye insan en büyük sermayelerden birisidir. Vasıflı, kalifiye insanlar ve iş gücü, zaman içinde büyük yatırımla ortaya çıkar. Bir ülkenin yetiştirdiği vasıflı insanların, yetiştikleri ülkeden başka bir ülkeye gitmesi ya da yatırım yapılarak başka ülkelere yetiştirilmek üzere gönderilenlerin ülkeye dönmemesi, o insana yapılan yatırımın boşa gitmesi anlamını taşımaktadır.
İşte beyin göçü, bu vasıflı, kalifiye insanların yetiştikleri ülkeyi terk etmesi ya da yetiştirilmek için gönderildikleri ülkelerden geri dönmemesinin adıdır.
Dünyada yaşanan beyin göçü süreçlerine baktığımızda, yönün sürekli olarak gelişmiş ülkelere doğru olduğunu görürüz. Bu açıdan beyin göçü, gelişmekte olan ülkelerin sorunudur.
Bu anlamda beyin göçü, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere sadece beşerî değil ekonomik anlamda da bir kaynak transferidir.
Beyin göçünün nedenini açıklamak için pek çok kişisel neden öne sürmek mümkündür. Ama bunun temel nedeni, göç veren ülkenin işsizlik, çalışma koşulları, özgürlük, yaşam tarzı ve hepsini kapsayan bir demokrasi ve özgürlük sorunudur.
Her dönem var
Beyin göçü modern dünyanın sorunu olarak görülse bile tarihi çok eskidir. İlk ve orta çağlarda çoğunlukla kilise baskısı ile farklı ve özgür düşünceye karşı olmuştur. Ve bu, tarih boyunca hep var olmuştur.
Yakın geçmişte Avrupa’da yaşanan en büyük beyin göçü İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler’in başında olduğu Almanya’da olmuştur. Almanya’dan yaşanan göçün en yoğun olduğu ülke ise ABD’ydi. Göç edenler arasında Albert Einstein da vardı. 1920’lerden sonra başlayan süreç boyunca yaşanan bu göç, ABD'nin bilim, teknik ve eğitim alanında kalkınmasına büyük katkı yaptı.
Bu dönem yaşanan göçün bir adresi de Türkiye olmuştu. Özellikle akademik alanda yaşanan göç, Türkiye’nin 1933 yılında üniversite reformunu yapmasının yolunu açtı. Yine şehirleşme, şehir planlanması, sağlık, mühendislik gibi pek çok alanda ülkemize büyük katkıları oldu bu göçün.
Görüldüğü gibi beyin göçü, gittiği ülkenin ekonomik olarak kalkınmasına ve zenginleşmesine, düşünsel iklimin özgürleşmesine, kamusal alanının çoğulculaşmasına katkıda bulunurken, diğer ülke için her alanda toplumsal, sosyal kayıp anlamına gelmektedir.
Rakamlara yansıyan gerçek
Son yıllarda Türkiye'den beyin göçünün arttığını açıklanan raporlardan, yapılan araştırmalardan anlıyoruz.
Ne yazık ki, Türkiye’nin kaynak harcayarak eğittiği, yetiştirdiği gençler başka ülkelere gidiyor. Üstelik bu göç, sadece gençlerle sınırlı değil. Orta yaş grubundan insanların da bu kapsamda yurtdışına gittiklerini yurt dışına yapılan iş başvurularından ve vatandaşlık arayanların artışından, araştırmalardan görüyoruz.
Örneğin bu yılın başında Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından yayınlanan “Türkiye’de Araştırma-Geliştirme: Ne Durumdayız? Ne Yapmalıyız?” başlıklı araştırma da, beyin göçünün Türkiye’nin kalkınmasını olumsuz yönde etkilediğini açıkladı.
Bu araştırmaya göre, Türkiye en fazla beyin göçü veren 34 ülke içinde 24. sırada yer alıyor. Türkiye, iyi eğitim alan her 100 kişiden 59’unu kaybederken, ülkede üniversitede okuyan gençlerin yüzde 73’ü yurtdışında çalışmak ve yaşamak istiyor.
Yine aynı araştırmada iyi eğitim görmüş gençlerin sadece yüzde 41’inin ülkede kaldığı ifade ediliyor. Bu araştırmaya göre beyin göçünün Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 2.5 milyar doları bulduğu ifade ediliyor.
Güney Afrika merkezli New World Wealth’in (NWW) yayınladığı “Milyoner Göçü 2018” raporuna göre geçtiğimiz yıl 95 bin milyoner yaşadığı ülkeyi terk etti. 2016 yılı araştırmasında 5.’inci sırada yer alan Türkiye, 2017’de 3.’üncü ülke konumuna yükseldi. Yine raporda, nüfusa ve milyoner sayısına göre ise en fazla göçü veren ülke Türkiye oldu. Rapor, iki yılda toplam 12 bin Türk milyoner ülkesini terk ettiğini gösteriyor.
Almanya merkezli İstihdam Araştırma Enstitüsü Beyin Göçü Veritabanı’nın (IAB) verilerine göre ise Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'ne (OECD) üye 20 ülke arasında yaşayan, yüksek okul ve üzeri eğitim seviyesine sahip Türkiyeli göçmenler, 30 yılda üçe katlanmış. 1980'de yüzde 4.4 olan oran, 2010'da 12.4’e yükselmiş.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV), IAB verilerine dayandırarak yaptığı hesaplamaya göre, her beş gençten birinin işsiz olduğu Türkiye’nin 20 OECD ülkesindeki göçmen stoğu, 230 milyar dolarlık yurt dışına giden doğrudan yatırım anlamına geliyor.
Yakın zamanda açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) göç istatistikleri bütün bu tabloyu tamamlar nitelikte. Açıklanan istatistiklere göre ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel nedenlerle Türkiye’den göç edenlerin sayısı 2017 yılında bir önceki yıla (2016) göre yüzde 42.5 artarak 253 bin 640 kişi oldu.
TÜİK rakamlarına göre, Türkiye’den göç eden nüfusun yaş gruplarına bakıldığında; en fazla göç edenler yüzde 15.5 ile 25-29 yaş grubunda. Bunu sırasıyla yüzde 14.4 ile 20-24 yaş ve yüzde 12.3 ile 30-34 yaş grubu izliyor.
Görünen o ki hükümet bütün bu rakamsal gerçeklerin farkında. Nitekim Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, konunun önemine işaret ederek; “Yıllardır yetişmiş insan kaynağımızı adeta bir beyin göçü ile maalesef kaybediyoruz. Sayın cumhurbaşkanımızın 100 Günlük İcra Programı'nda da ilan ettiği gibi bilim insanlarının ülkeye dönüş seferliği hedefi doğrultusunda TÜBİTAK ile ‘Uluslararası Lider Araştırmacılar’ programını hazırlıyoruz. Bu programda hem yetişmiş insan kaynağımızı ülkemize yeniden kazandıracağız hem de dünyanın dört bir yanından araştırmacıları ülkemize davet edeceğiz” açıklamasında bulundu.
Demokrasi olmadan göç durmaz
Türkiye’nin içinde olduğu ekonomik, hukukî ve siyasî istikrar sorunları sadece maddî kayıplara neden olmuyor aynı zamanda beşeri sermaye kayıplarına yol açıyor. Beşerî kayıpların başında da yukarıda rakamlara yansıyan beyin göçü geliyor, ki beşerî sermaye ülkenin kalkınması için en önemli kaynaklardan biri.
Yaşanan bu süreç durdurulmazsa, göç oransal olarak artacak devam edecek.
Beyin göçünün görünen en önemli nedenlerinin başında, gençlerin çalıştıkları alanda araştırma yapmaları, kendilerini geliştirmeleri için maddî ve manevî imkânların sınırlı olması geliyor.
Bunu, ülkenin Ar-Ge için ayırdığı bütçeden takip etmek mümkün. Nitekim ülke olarak Ar-Ge için ayrılan bütçe Gayri Safi Yurt Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) içindeki payı OECD ortalamasının yarısı kadar. Örneğin 2016 yılı için Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranı Hindistan’da yüzde 7.5, Çin’de yüzde 6.3, ABD’de yüzde 2.8 iken; Türkiye’de bu oran yüzde 0.9'dur. Yani binde 9.
Bununla bağlantılı önemli bir neden de, özellikle üniversite ve kamuda liyakatin değil kayırmacılığın öne çıkması.
Göçte ikinci neden ise özellikle gençler arasındaki “işsiz ve eğitimsiz genç” oranının yüksekliği. Türkiye, OECD ülkeleri içinde bu oranın en yüksek olduğu ülke.
Nitekim TÜİK’in istatistiklerine göre de 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı yüzde 20, istihdamda ve eğitimde olmayan gençlerde bu oran yüzde 28 dolayındadır.
Elbette bütün bunlara bir anlamda hem yol açan hem de kapsayan en önemli neden ise ülkenin demokrasi rayından çıkması. Ülkede hukukun evrensel normlardan uzaklaşması, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlanması, medya özgürlüğünün ortadan kaldırılması, yaşam tarzına müdahale tehlikesinin varlığı, son yıllarda artan beyin göçünün temel nedeni.
Nitekim araştırmaların da gösterdiği gibi beyin göçü sadece gençler arasında değil özellikle orta yaş grubunda ve zenginlerde de artmış.
Özetle ülkede yaşanan beyin göçünün ana nedeni 2016 başından bugüne değişmiş değil: Ülkenin yaşanır olma koşullarının adım adım ortadan kalkması.