Çin’in 2021’deki dönüm noktaları: Türkiye ile ilişkiler

“Stratejik ortaklık” elbette sadece ekonomik ilişkilerle mümkün olabilecek bir yakınlık değil.

HAZAR GÖKÇEN ÖNEY

29.03.2021

Çin için bu dönem, dış ilişkilerinde ve içişlerinde dönüm noktaları yaşadığı kritik bir zaman dilimi. Pekin-Washington ilişkilerinde Joe Biden’ın başkanlığı ile yeni bir sayfa açılmaya başlarken; Koronavirüs Krizi’ni ekonomik ve sosyal olarak neredeyse tamamen geride bırakan Çin, içişlerinde yeni öncelikleri belirliyor. Öte yandan, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin 24-26 Mart 2021’deki Türkiye ziyareti ile beraber, Ankara-Pekin ilişkilerinde de gelişme yaşanması söz konusu olabilir. 

Türkiye-Çin ilişkilerini ele alarak başlayalım: iki ülke ilişkileri açısından “stratejik ortaklık” döneminin de başlangıcı olacak mı? En azından Türkiye tarafında böyle bir niyet söz konusu: Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Wang Yi ile görüşmesi öncesi yaptığı açıklamada, “Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in Türkiye'yi ziyaret etmesinden memnuniyet duyacaklarını, bu vesileyle ilişkileri kapsamlı stratejik ortaklık seviyesine çıkarmak istediklerini” vurgulamıştı. 

Çin ve Türkiye arasında 1971’den beri süren diplomatik ilişkiler, bir zamanlar Washington ve Ankara arasında olan türde bir “stratejik işbirliği”ne dönüşebilir mi? Bunu zaman gösterecek. Aslında, 2010’da Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabo’nun Türkiye’yi ziyareti esnasında ikili ilişkilerin adı “stratejik ortaklık” olarak konmuştu. Ancak, o dönemde Çin ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde bu şekilde adlandırılıyordu. Bu dönemde, iki ülke arasındaki ilişkilerin ivme kazanması da, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı sırasında 2009’da Çin’e gerçekleştirdiği ziyaretle beraber söz konusu olmuştu. 2012’de Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde, Çin’i ziyaretiyle yaklaşık 30 yıl aradan sonra başbakanlık düzeyinde de ilk resmî temas gerçekleşmiş oldu. Daha önce, 1985’te Turgut Özal, Çin’i ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olmuştu. Erdoğan, 2015’te cumhurbaşkanı olarak da Çin’i ziyaret etti. 2017’de de Türkiye’nin Çin’in Doğu Asya’yı Güney ve Kuzey Asya ile ve Avrupa ile bağlamayı hedefleyen projesi “Kuşak ve Yol”un zirvesine katılması da, ikili ilişkilerde yeni bir milat oldu; bilindiği gibi, Türkiye, 2013’te bu projeyi destekleyeceğini duyurmuştu. 

Bilindiği gibi, Kuşak ve Yol Projesi, tren ve kara yollarından oluşan “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve deniz yollarını kapsayan “21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu” olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Türkiye de, “Orta Koridor Girişimi” ile, bu projenin bir parçası olmak ötesinde de, kendine özel ortaklığını ve katkısını oluşturmaya da girişti. Diğer bir deyişle Türkiye, Kuşak ve Yol Projesi’nin çerçevesinde yer almanın ötesinde, kendi de hem Çin’le ortaklık içinde hem de kendi inisiyatifi ile bir İpek Yolu projesine girişti. Bu çift amaçlı yaklaşım, aslında Türkiye’nin dış politikasında diğer alanlarda da sıklıkla gördüğümüz bir durum. Ortaklıklarda, hep bir “ihtiyat” ve “Önce Ankara” tarzı bir kendi özerk projesini de oluşturma çabasında bir yaklaşım diyebiliriz.

Orta Koridor’un bir yandan Türkiye’nin Azerbaycan, Afganistan, Gürcistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Pakistan’a açılımını sağlamasınını hedeflediğini söyleyebiliriz. Öte yandan da, elbette Türkiye’nin de, Avrupa Birliği ile beraber en büyük ticaret ortağı haline gelen Çin’e ulaşımın kolaylaşması amacı da var.  2017’de yürürlüğe giren “İpek Yolu Ekonomi Kuşağının, 21. Yüzyıl Denizdeki İpek Yolunun ve Orta Koridor Girişiminin Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat Zaptı” ve “Türkiye-Çin Demiryolları Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşması”, iki ülkenin Kuşak ve Yolu somutlaştıran projeler gerçekleştirmesindeki kilit adımlar oldu.

Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi Köprüleri, Marmaray ve Avrasya Tünelleri, 1915 Çanakkale köprüsü, Türkiye içinde yapılan bölünmüş yol-otobanlar ile hızlı tren hatları, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu da, “Orta Koridor Projesi” kapsamında gerçekleşen, Çin’in finansal destek sağladığı alt yapı yatırımlarından. “Çin Demiryolu Ekspresi”, Kasım 2020’de de, Çin’in Xi’an kentinden kalkan yük treni Marmaray’ı kullanarak kesintisiz biçimde Avrupa’ya giden ilk kargo treni olmuştu. Çin-Türkiye arasında gidip gelen yük trenleri, 10 ülke, ve iki denizi, yaklaşık da 12 bin kilometre yolu 12 günde katediyorlar. Çin ile Avrupa arasında kesintisiz yolculuk için Türkiye’den geçiş tek çare çünkü Rusya’nın tren yolları Sovyetler Birliği döneminde farklı bir sistemle inşa edildiğinden, yüklerin indirilip yeniden yüklenmesi gerekiyor. 

Bu arada, 2020’de Kuşak ve Yol çerçevesinde, Türkiye tarafındaki gelişmeler dışında; Çin-Laos tren hattı ve Pakistan’da Lahore demiryolunun da işlemeye başladığını hatırlatalım. ve Macaristan-Sırbistan tren hattında da epey mesafe kat edildiğini anımsatalım. 

“Stratejik ortaklık” elbette sadece ekonomik ilişkilerle mümkün olabilecek bir yakınlık değil. Çin ile Türkiye’nin arasındaki diplomaside, Xi Jinping’in Ankara’ya olası bir ziyareti oldukça büyük bir adım olur. Xi’nin ilk ve şimdilik tek Türkiye ziyareti, 2016’da G-20 Antalya Zirvesi esnasında olmuştu. Xi ile Erdoğan daha sonra, 2018’de BRICS’in Johanesburg ve G-20 Buenos Aires Zirvelerii; 2019’da CICA’nın Duşanbe ve G-20 Osaka Zirveleri’nde görüşmüşlerdi. İkisi arasındaki son temas, 8 Nisan 2020’de Koronavirüs Krizi’ne ilişkin gelişmeleri değerlendirmek için telefon üzerinden gerçekleşti. 

İki ülkenin arasında yaşanan gelişmeleri, Çin ve Türkiye’nin ABD’nin yeni yönetimi ile ilişkilerini nasıl geliştirecekleri de etkileyecek. Başka bir yazıda, Biden yönetimi ve Çin arasında yaşanan gelişmeleri de ele alacağım. Çin ile Türkiye’nin kendi arasındaki temaslarda, belirleyici bir diğer konu da, Uygur Meselesi elbette. Çin’in politikası ve kamuoyu tarafından bakılınca, Türkiye bu konuda tutarlı bir destek vermiyor ve güvenlik kaygılarını anlamayıp, bu konuyu iç politika malzemesi yapabiliyor. Türkiye’nin penceresinden bakılınca ise, konu iktidar-muhalefet arasında bir kutuplaşma ve çekişme meselesine dönmüş vaziyette. Tabii bu arada, Türkiye Dışişleri’nin 2021’in bakanlığın, “Yeniden Asya” projesinin yılı olması gibi de bir hedefi vardı. Bu proje çerçevesinde, tüm Asya ülkeleriyle büyük bir iletişim ve ticaret ortaklığı atağı gerçekleşecekti. Çin de, “Yeniden Asya” projesi çerçevesindeki en ağır top.