Uzaylı Yazılar 27: Popüler, topal.

Kimilerimiz de “saf”, “üst”, “kirlenmemiş”, “yoz olmayan” bir kültür olabileceğini hayal edecek: korkunç haksızlığın, adaletsizliğin farkına varmadan.

LEVENT YILMAZ

08.05.2022

Pek keyfim yok, vardı, geçti. O yüzden, kusura bakmayın, eski bir yazıyı derleyip toparlayacağım ve şöyle soracağım: Popüler kültür dediğimizde anlam acaba tamlamanın içine mi yuvalanmıştır? Popüler, halkın kendisinin ürettiği kültür anlamına mı gelir, yoksa, vurgu “yaygınlık kazanmış” bir kültür üzerine midir? Kelime Latince “populus”tan türetilmiş, ki zaten “halk” demek; tamlamanın ikinci sözcüğü ise “kültür”: Antropolojinin gözlüğüyle bakıldığında, bir insan topluluğunun edimlerinin, yaratılarının, fikriyatının tümü anlamında. Tamlamada bir çelişki olduğu kesin: Eğer kültür, bir insan topluluğuna ilişkin her türden üretimin adı ise, ister istemez “popüler” olmak zorunda değil mi? Yani bir kültür var ise, bu ister istemez o halkın ürettiği, dolayısıyla “popüler” bir kültür olmayacak mı?
 
Eğer durum böyle değilse, bir kültürü “popüler” olarak adlandırmak, “popüler” olmayan bir kültür olduğunu da söylemek anlamına gelmez mi? Öyleyse, toplumda katmanlar, birbirinden kesin çizgilerle ayrılmış sınıflar, bölümler olduğunu mu söyleriz, kültürün popüler olan versiyonundan söz ettiğimizde?
 
Buradan da hareketle, toplumdaki bir katmanın kültürünü “popüler” olarak adlandıranların, kendilerini o katmandan farklılaştırdıklarını mı ima ederiz? Galiba ve evet, ama, acaba, “popüler” olarak adlandırılan kültürün, “popüler” katmanda, yani o farklı olduğu varsayılan katmanda üretildiğine emin miyiz? Ve acaba şu önermeyi baştan, hem de kesinlikle söyleyebilir miyiz? Kültürün “popüler” bir versiyonu olduğunu söylemek anti-demokratik değil midir?
 
Çünkü popüler kültür, kendisini o kültüre ait hissetmeyenlerin icat etmiş olduğu, yani kendilerini “halktan” görmeyenlerin kullandığı bir tanım. Kendileri var, bir de “ötekiler”, “aşağıdakiler”. Ancak, açık ki, bir kültürü “popüler” olarak tanımlayan kişiler, onlarla aynı toplum içinde, onlara “dokunarak” yaşamaktalar. Dolayısıyla “popüler” adlandırmasının, içinde ağır bir iktidar işleyişi barındırdığı açık. Bir ilk belirlemeyi, kim bilir, belki de yöneten yönetilen ayrımından yola çıkarak yapabiliriz.
 
Üst kültür, bir toplumu yöneten, egemen sınıfların kültürüdür denilebilir, popüler kültür ise, yönetilenlerin kültürü. Ama bu ayrımın da baştan sallantılı olduğu açık: Yönetenlerin diye adlandırdığımız kültürün içinde, ne ölçüye kadar yönetilenlerin kültürü de vardır? Yönetilenlerin kültürü ise, “üst” denen kültürle ne derece akrabadır? Bu iki kültürün birbirleriyle hiç mi ilgileri, etkileşimleri yoktur?
 
Burada elbette, “popüler” kültür tanımlamasının tarihsel olarak ortaya çıkışından önceki durumları hayal etmeye çalışıyoruz. Örneğin, Osmanlı’da, mesela Bursa’da, 17. yüzyılda, egemen kültür, üst kültür diye bir şey var mıydı? Ve bu kültür, acaba, yönetim kademesinin uzağında duran toplumsal kesimler tarafından paylaşılmıyor muydu? Kadınlar, çocuklar, gençler, tüccarlar, köleler, hangi kültüre aittiler?
 
Lucien Febvre’in bugün bize uzak kaçan “zihniyet” kavramını ortaya atarken sorduğu soru bu açıdan önemlidir: Caesar ile en küçük rütbeli lejyoneri, Charlemagne ile tarlalarda çalışan köylü, Cristoforo Colombo ile denizcilerinden biri arasında ortak ne vardır? Var mıdır? Varsa, nedir? Zorlu sorular bunlar ve bunlara yanıt vermeden galiba kültürün “popüler” olanını anlamak pek de mümkün değil.
 
Peki nereye koyacağız bugünün popüler kültürünü? Pop kültürünü, alt kültürünü? Yaygınlaşma boyutunun dünyanın her yerine uzanması, “popüler kültür” olarak hâlâ utanılmadan adlandırılan ürünlerin mantığı içindeki gizli iktidar işleyişini, tahakküm niyetini yok mu etmekte?
 
Halk sessiz (Ahmet Güntan, bu durum için “halk tatile çıktı” diyordu). Çığıranların halktan olmasına bakıp (ama yer aldıkları yerlerin –televizyon, gazete, radyo, sinema, facebook, tweeter, kitap– halktan olup olmadığına bakmadan) da halka dair olanın bu olduğunu söylemek mümkün mü?
 
Söylenebilecek şey, tek şey, bugün bile, hâlâ, popüler olarak adlandırılan kültürün üretim ve dağıtım süreçlerinin “popüler” olmayışıdır. Sorunun temelindeki tahakküm niyeti, iktidar işleyişi çözülmedikçe de “popüler kültür” galiba var olmaya devam edecek. Kimilerimiz bu ürünlere bakarak, bunların “popüler” olduğunu sanacak, kimilerimiz de “saf”, “üst”, “kirlenmemiş”, “yoz olmayan” bir kültür olabileceğini hayal edecek: Bu terimlerin içindeki korkunç haksızlığın, adaletsizliğin farkına bile varılmadan.
 
—–
Kapak Görseli: Jordy Meow, Kyoto (Pixabay)