Basın tarihi: Sosyalist IMF Başkanı…
Ekim 2019’da Türkiye’ye ilişkin istisnasız tüm İngiliz basınında yer alan güncel haber, IMF Başkanı Strauss-Kahn’a Bilgi Üniversitesi’ndeki konuşması sırasında ayakkabı fırlatılmasıydı
01.10.2024
Basın tarihi denince bu tarih sadece Türk basınından ibaret değil elbette.
2009 yılındaki İngiliz basınının gündemini merak ettim… Hem Türkiye’ye hem dünyaya ait ne haberler yayınlamışlar, gündemde neler varmış diye.
2 Ekim 2009 tarihli İngiliz basınında Türkiye’yle ilgili iki haber vardı.
The Economist dergisi, geçen hafta Basın Tarihi’nde “Asrın Vergi Cezası” başlığıyla yazdığım Maliye Bakanlığı’nın Doğan Medya Grubu’na kestiği vergi cezasını gündeme getiriyordu.
Haber-analiz “Hükümetin, Türkiye’nin en büyük medya grubuyla mücadelesi çirkinleşiyor” başlığıyla verilmişti.
Vergi cezasıyla ilgili tartışmaların geniş bir özeti yapıldıktan sonra konunun farklı bir yanına değinilmekteydi:
“Bazı gözlemcilere göre Aydın Doğan ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki mücadelenin basın özgürlüğü meselesi ile pek bir ilgisi yok.
“Olay daha çok, Anadolu kökenli ve dindar yeni bir girişimci sınıfın ortaya çıkışıyla ilgili.
“Bu sınıf AKP’nin yükselişinin simgelerinden birini oluşturuyor. Doğan Grubu’nun da bir parçası olduğu eski İstanbul eliti gerilerken, onlar giderek güçleniyor.”
***
İstisnasız tüm İngiliz basınında yer alan güncel haber ise IMF Başkanı Strauss-Kahn’a Bilgi Üniversitesi’ndeki konuşması sırasında ayakkabı fırlatılmasıydı.
2008 krizinin dünyayı kolları arasında çıtırdatmağa devam ettiği 2009 yılında IMF-Dünya Bankası toplantıları ikinci kez İstanbul’da yapılıyordu.
Strauss-Kahn’ın konuşmasının sonuna doğru bir öğrenci “IMF Türkiye’den defol” diyerek ayakkabısını fırlattı.
Ayakkabı konuşma yapılan platforma düştü ve Strauss-Kahn’a isabet etmedi. Soğukkanlılığını bozmayan IMF Başkanı, “Bu da nedir? Bir ayakkabı. Pek de hoşuma giden bir şey değil” diyerek gülümsedi.
Eylemi gerçekleştiren Selçuk Özbek akşam saatlerinde serbest bırakıldı.
***
İşin ilginç yanı birçok kez Fransız hükümetlerinde bakan olarak da bulunan IMF Başkanı, Fransız Sosyalist Parti üyesi solcu bir siyasetçiydi.
Üstelik yapılacak 2012 Başkanlık seçimlerinin en güçlü adayıydı.
Ancak daha sonraki yıllarda adı ABD’de kaldığı oteldeki temizlikçi kadına taciz olayına karıştı.
Hayatı alt üst oldu, siyasal geleceği karardığı gibi Fransa’nın en ünlü gazetecilerinden biri olan eşi Anne Sinclair’den de ayrıldı.
Olup biteni, Başkanlık seçimlerindeki çok güçlü pozisyonu nedeniyle kendisine kurulan bir tuzak olarak değerlendirenler de oldu.
***
2 Ekim 2009 tarihli Financial Times, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’a İstanbul’da ayakkabı fırlatılması vesilesiyle, IMF-Türkiye ilişkilerini değerlendiriyordu.
Türkiye’nin bir dönem, IMF’nin en devamlı müşterisi olduğunu yazan gazete, gelinen noktayı ise şu satırlarla özetliyordu:
“Türk hükümeti, artık IMF’nin ne kaynağına ne de siyasi rehberliğine ihtiyaç duyduğunu kanıtlamakta kararlı. Üstelik bu kararlılık, resesyonun etkilerinin hissedildiği bir dönemde sergileniyor. Ancak IMF’ye göre, Türkiye ekonomisi bu yıl benzer yapıdaki ülkelere kıyasla daha fazla zorluk çekecek olsa da daha hızlı toparlanacak.
“IMF Dünya Ekonomileri Çalışmaları Araştırma Bölümü Başkanı Jörg Decressin ise durumu ‘Türkiye üretim sektörünün büyüklüğü ve ağırlığı nedeniyle daha dinamik’ diye değerlendiriyor.
“Decressin, Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılasının bu yıl yüzde 6,5 küçüleceğini, ancak 2010’da yüzde 3,7 artacağını söylemekte.”
***
2009’da da İran yine gündemdeymiş…
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri ve Almanya, nükleer programı ile ilgili olarak İran ile müzakere masasına oturmuş.
Gazeteler, Ekim 2009 Cenevre’deki buluşmanın İran’ın nükleer programı ile ilgili krizin çözümü konusunda umutları yeşerttiği görüşünde birleşiyordu. Örneğin 2 Ekim 2009 tarihli The Guardian şu satırlara yer veriyordu:
“Cenevre’deki müzakerelerde varılan anlaşmalar, Tahran ile son üç yılda yürütülen müzakerelerdeki en önemli ilerlemeye işaret ediyor. Nükleer krizin en azından geçici olarak dindirilmesi adına da umut vaat ediyor.
Batılı diplomatlar temkinli davranıp, bu ön anlaşmaların sıra detaylara geldiğinde çözülebileceğini belirtiyor. Ancak tamamlanmaları durumunda bu anlaşmalar, İran’a yönelik yeni yaptırımlar ve olası askeri müdahale tehdidini öteleyecek.”
Bu antaşma 2013 yılında imzalandı.
O günlerdeki yorumlardan biri şöyleydi:
“1979 İslam Devrimi’nden bu yana ABD ile kavgalı olan, Suriye, Filistin ve Lübnan’da Batı ve İsrail’in çıkarlarına karşı vekalet savaşları yürüten İran, ilk kez Washington ile bir anlaşmanın altına imza koydu. Bu kararın bölge için, Amerikan yönetiminin ikili ilişkileri için ve Türkiye için ciddi sonuçları olacak. Bu gelişme hem fırsatlar hem de yeni riskler içeriyor.
“Değişen dengenin merkezinde yıllarca İran’ın kuşatılması vardı. ABD Ortadoğu’da yaklaşık son 40 yılı Batılı ve bölgesel müttefikleriyle birlikte İran’ı çeşitli ittifaklarla dengeleyerek geçirdi. Amerikan yönetimini önceliği, Batı ekonomilerinin birincil çıkar alanı olan Basra Körfezi’nin, petrol akışının, üretiminin ve fiyatlarının kontrol altında tutulmasına verdi.”
Bugün ise durum malum…
***
2 Ekim 2009 tarihinde, yani 15 yıl önceki İngiliz basınında çıkan haberlere göz atmak hem o zamanki durumu hem öngörüleri hem de bu öngörülerin ne kadar doğru ya da yanlış çıktığını gösteriyor.
Tahmin edilenlerin gerçekleşip gerçekleşmediğini görüyorsun.
Ama ben en çok IMF’nin sosyalist Başkanını protesto eden genç öğrencileri merak ettim… IMF’nin sarsıcı tedavilerine rahmet okutan bugünkü Türkiye için ne düşünüyorlar acaba?