CHP Hatay milletvekili Servet Mullaoğlu: Hatay sadaka değil, hakkını istiyor
“Halkla inatlaşarak siyaset yapmamalıyız. O dönem biz bin kişiyle görüştüysek, bini de Lütfü Savaş’ı istemiyordu”
25.09.2024
Hatay’a geri döndük demeyeceğim zira hiç bırakmamıştık. Hatay’ı da, Hataylıları da unutmadık. Gözümüz kulağımız halen orada, onlarla. Yerel seçimlerden bu yana altı ay geçti. ‘Hatay ve ilçelerinde neler yapıldı? Sorunlar çözüldü mü? Halkın talepleri nelerdir?’ sorularını, halkla iç içe olmasıyla örnek bir isme, CHP Hatay milletvekili Servet Mullaoğlu’na yönelttim. Ve elbette yerel seçim yenilgisinin nedenlerini de konuştuk.
“Hataylılar umutsuzluğa kapılmasın”
Hatay şu anda ne durumda? Toparlanabildi mi? Olumlu ve olumsuz anlamda gözlemleriniz nelerdir?
Hiçbir şey yapılmadı demek gerçekçi olmaz. Bir çaba var. Rezerv alan ilan edilen Antakya’nın belli mahallelerindeki inşaatlar neredeyse bitmek üzere. Fakat büyük bir organizasyonsuzluk söz konusu. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Rezerv alana ilişkin kanunundaki eksiklikleri baştan görmüştük. Çok muğlak ifadeler vardı. Sağlam binalara ne olacağına ilişkin hükümler yoktu ve bu konuyu mecliste de eleştirmiştik. Dönemin bakanı; “Biz deli miyiz ki sağlam binaları yıkalım?” demişti. Sonra “Kusura bakmayın, plan bütünlüğünü bozdukları için sağlam binaları da yıkacağız” dediler. Baştan düşünmeleri gerekirken, deneme yanılma yoluyla süreci götürmeye kalktılar. Oysa bir kuyumcu hassasiyetiyle yaklaşmaları gerekiyordu. Hatay’da bu iş bilmezliğin getirdiği sıkıntılar yaşanıyor.
Konteyner kentler yapıldı ve önümüz kış. En ufak bir yağışta konteynerler su altında kalıyor, elektrikler kesiliyor. Umarım bu kış önlem alınmıştır ve benzer manzaraları görmeyiz. Hataylılar çok büyük acılar yaşadı, artık bir zerre dahi acı yaşamalarını istemiyoruz. Geçen gün Harbiye’de, ihale verilen şirketlerin hafriyat kamyonlarının freni boşaldı. Aynı yerde bir kamyon 20 dakika önce kaza yapmıştı. Arkasından diğer kamyon geldi, freni patladı ve yedi aracı biçti. Altınözü tarafından gitmesi gerekirken, daha kısa ve daha ucuz diye o yolu kullandı.
Liyakatsiz bir ihale mi söz konusu ki freni arızalı kamyonlar hafriyat taşıyor?
Müthiş bir denetimsizlik var. 10 ton yüklenmesi gereken kamyona 50 ton yükleme yapılmış. Orada bir polis noktası olduğu halde, geçmesi yasakken nasıl geçebildi? Niçin izin verildi? Elbette inşaat faaliyetlerinin devam etmesi gerekiyor ama hukuksal zemin içinde gerekli denetimler yapılmalı ve önlemler alınmalı. Hiçbir şey insan hayatından daha kıymetli değil. Buna benzer hayatı zorlaştıran çok şey var ama bir şekilde hayata tutunmaya başladık.
Hatay’da yaşayan herkesten tek dileğim, umutlarını yitirmesinler. Bazı insanlar artık “Keşke ben de ölseydim” diyor çünkü iş bulamıyorlar ve geleceğe dair inançları kalmadı. Büyük bir sıkıntı çekiyorlar. Bu şekilde yaşamayı kendine yediremeyen onlarca insan var. Ne olur, sahipsiz hissetmesinler. Biz ekmeğimizi bölüşüyoruz, bölüşmeye de devam ederiz. Birbirimize tutunarak hayatımızı sürdürecek ve bu süreci atlatacağız. Kimse umutsuzluğa kapılmasın.
“Rezerv alan yasası iş bilmezlikle yürütülüyor”
Bana ulaşan Hataylıların büyük bir kısmı rezerv alan uygulansın istiyor zira barınma sorununun yanı sıra deprem gibi bir risk her daim mevcut. Aynı zamanda rezerv alana karşı olanlar da var. Hasarlı ve hasarsız binalar yan yana olduğunda hasarsız olanın da yıkılması gerekebiliyor. Nasıl çözülecek bu konu? Yasada boşluklar var demiştiniz, nedir o boşluklar?
Yeniden mahallelerin kurulması, yeşil alanların ve sosyal alanların inşası, yollar gibi projeler bilgisayar programlarıyla yapılıyor. Projeye göre bir bölgeden yol geçiyorsa “Bölgedeki binaları yıkacağız” diyorlar. Proje ayeti kerime değildir ki, üzerinde çalışacaksınız, gerekiyorsa alternatif ve farklı projeler yapacaksınız. Mesai harcamamak için kolay yolu seçiyorlar. Gerçekten başka çare yoksa ve bina yıkılacaksa da ev sahibinin muhatap alınması, ikna edilmesi gerekir. Süreç bu şekilde yürütülmeliyken, vatandaşa hiç bilgi verilmeden, bir günde tapuları ellerinden alınırsa elbette herkes kaygılanır. Sorun burada.
Devlet olmadan vatandaşın kendi evini ve apartmanını yapma imkânı yok. Baştan beri söylüyoruz; devletin bedava yapması lazım. 750 bin hibe, 750 bin kredi veriyor devlet. Zaten yapım maliyeti de bu kadar tutuyor, bunu vereceklerine, direkt bedava yapmalılar. Şu anda ise TOKİ’ler için vatandaşa boş senetlere imza attırılıyor. Boş senede imza attırmak yakışır mı devlete? Ya da TOKİ alan vatandaştan çevre düzenlemesi için 5 bin TL isteniyor. Koskoca TOKİ konutu yapmışsınız, çevre düzenlemesi mi ağır geliyor? Böyle tuhaf işler yapıyorlar. Doğa ve deprem zaten Hataylıları hırpaladı, hükümetin iş bilmezliği de daha fazla hırpalıyor. Dolayısıyla depremin sonuçları maalesef devam ediyor.
Kaç TOKİ yapıldı şu anda?
12 bin konut teslim edildi. Bir ay içinde 10 bin, 6 Şubat’a kadar da 15 bin konut daha biter diye tahmin ediyorum.
TOKİ’lerle ilgili “çürük yapıldıklarına” dair eleştiriler oldu. Siz ne düşünüyorsunuz?
Evet, haberim var. Samandağ’da ihaleyi alan firmanın eksik iş yaptığı tespit edildi ama sonra gerekli önlemler alındı. Büyük işlerde bu tür eksikler olabiliyor. Bizim isteğimiz denetlenmeleri. Bu kadar acıdan sonra herkesin aklının başına gelmiş olması gerekirdi ama bunu göremiyoruz.
“Doğru işler, itirazlara rağmen yapılmalı”
Rezerv alan konusunda usulsüzlük yapıldığına dair iddialar iletti bazı Hataylılar bana. Yaşandı mı bir usulsüzlük?
Hayır, doğru değil. Samandağ’da rezerv alana karşı büyük bir itiraz oldu ve hükümet geri çekildi. Aslında yapmaları gerekirken, bahane bulup geri çekildiler. Herkesi memnun etmek mümkün değil. Doğru işi, itirazlara rağmen yapmak gerek. Sonuçta binlerce insan hâlâ konteynerde yaşıyor ve onları da düşünmek gerekirdi.
Bu değerlendirmeniz tepki çekmez mi?
Başından bu yana aynı noktadayım. Sağlam evler yıkılmamalı, devlet evleri bedava yapmalı ama sırf itiraz olur diye geri çekilmelerini de doğru bulmuyorum. İtiraz edenlere saygı duyuyorum. Özellikle sağlam ev sahipleri haklılar. Peki, evsiz olanlar ne olacak? Bundan dolayı tepki alacaksam alayım, ben evsiz insanları da düşünmek zorundayım.
Sağlam evlerin yanında hasarlı binalar bulunduğunda, yıkılan hasarlı bina, sağlam olanın da temeline zarar veriyor noktasına geliyoruz yine. Peki, seçimden bu yana yollar yapıldı mı Hatay’da?
Benim doğduğum günden bu yana yollarımız çok kötüydü bizim ve maalesef yapılmadılar. Yollar bizim için çok önemliydi. Depremde tek tahliye yolumuz Belen yoluydu.
Büyükşehir ilk olarak Arsuz-Çevlik yolunu yaptı. Biz on yıllardır ‘Ne olur şu yolu yapın, araçlar tek geçitte sıkışıyor, alternatif bir yol olmalı’ diyorduk. Yol yapıldı. Belen yolunu da yapmaya başladılar. Ayrıca yıllardan sonra bir belediye başkanının dünyanın en uzun ikinci sahilini fark etmiş olması çok anlamlı. Sahil temizlendi, plaj yapıldı. Defne, Samandağ, Hatay hizmete o kadar susamıştı ki. Yapılanlar bizim için kıymetli ve doğru işler.
Şu anda ortada bir seçim yok, siyaset yapmayacağız ve doğru işi alkışlayıp, yanlış işi eleştireceğiz. Neticede bu memleket hepimizin.
Seçim öncesi insanların kaygılandığı gibi Alevi ilçelere hizmet anlamında bir ayrımcılık yapıldı mı?
Hayır, kesinlikle bir ayrımcılık söz konusu değil. Örneğin Hassa ve Kırıkhan’daki insanların bahçeli, müstakil, hatta tarihî evleri vardı. Onlar rezerv alana itiraz etmedi ve binlerce TOKİ yapıldı, çoğu teslim edildi. Yetkililer bana “Biz Samandağ ve Defne’de de yapmak istiyoruz, yoksa ileride ayrımcılık yapıldı denecek” dediler.
Eminim ki eninde sonunda yapılacak. Sağlam evler kurtarılsın tabii ama sadece itirazları bahane ederek insanları konteynerde yaşamaya mahkûm etmemeliler. Devletin soruna el atması ve evlerin bir an önce yapılması gerekiyor.
Meclis açılınca bu konuyu gündeme getirmeyi düşünüyor musunuz?
Sürekli takip ediyor, gündeme getiriyoruz. Daha önce soru önergesi de verdim. Artık kalıcı çözümler istiyoruz. Bugün onlar hükümet ama yarın biz iktidarda olabiliriz. Sorunları hem onlar hem de biz düşünmek zorundayız. Her hatayı siyasi malzeme yapmayı ahlaklı bulmuyoruz. AK Parti milletvekili arkadaşlarımız da bizim gibi çırpınıyorlar ama onların da etkisi bir yere kadar. Maalesef ki tek adam sisteminin olumsuzluklarını yaşıyoruz.
“HATSU’da yolsuzluk yapanlar yargılanmalı”
Hatay’ın sorunlarını siyaset üstü gördüğünüz ve konulara objektif bakabildiğiniz için sizinle röportaj yapmayı tercih ettim zaten. HATSU’ya geçelim. 2 Eylül’de Mehmet Öntürk “Nereye gitsek su ve kanalizasyon sorunu karşımıza çıkıyor. HATSU iflas etmiş durumda. Altyapı iki buçuk yıldan önce yapılamıyor. Ara çözüm olarak tamirat ve bakım ihalesi vereceğiz” dedi. Seçim öncesi HATSU’da nasıl yolsuzluklar yapıldığını, boruların çalındığını belgeleriyle birlikte defalarca haber yaptım. Sonrasında bu belgeleri ve tanıkları savcılığa da sundum. HATSU’yu bu duruma eski yönetim getirdi. Gelinen noktada HATSU’nun iflası yüzünden tüm Hatay susuz ve kanalizasyon sorunu çözülmüyor. Peki, bu sonucun suçluları için adli mekanizma işletiliyor mu? CHP bunu soruşturuyor mu? Neden HATSU bu duruma geldi?
Adlî süreç hakkında bilgim yok lakin net olarak söyleyeyim: Her kim yolsuzluk yapmışsa Allah onu bildiği gibi yapsın. Bela okumak istemiyorum ama hoş görmemiz mümkün değil. Hem ahlaken hem de savunduğumuz siyasi değerler nedeniyle müsamaha gösteremeyiz. Yargılanmaları gerekir. Milletin bir kuruşu alınmışsa bunun hesabı verilmeli.
Tabii bu sonuçta depremin de etkisi var. Hatay büyük bir deprem yaşandı, altyapı çöktü ve düzeltilemedi. İflasta Ak Parti’nin payı da var. Geçmiş dönemlerde suya zam yapılması gerekiyordu çünkü su çıkarırken elektrik harcanıyordu. Alınan ücret, su çıkarma maliyetinin çok altındaydı. O dönem AK Parti bu zamma karşı çıktı fakat yönetime kendileri gelir gelmez zam yaptılar. Siyaset yapmak uğruna vatandaşı mağdur etme anlayışı bize çok şey kaybettirdi. Artık bu anlayışı terk etmeli, en ucuz ve gerçekçi şekilde suyu vatandaşa ulaştırabilmeye çalışmalıyız. Biz bu konuda katkı sunmaya hazırız.
İki buçuk sene, su ve kanalizasyon sorunlarıyla nasıl geçecek? Sizin somut bir öneriniz var mı veya olacak mı CHP vekilleri olarak?
Hayır, henüz yok. Bütün gün iş isteyen, sıkıntı yaşayan insanları dinliyoruz maalesef. Hatay’ın altyapısı tamamen çökmüş durumda. Belediye tek başına bunun altından kalkamaz ve sorun sadece belediye bütçesiyle çözülemez. Merkezi hükümetin ve bakanlığın soruna direkt el atıp altyapıyı yapması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı, “Hatay’ın her sorununu halledeceğiz” diyerek çok net açıklamalar yapmıştı oysa. Hatay vekillerinden talep edelim o zaman: Eğer merkezi hükümet sorunu çözmeyecekse ve süre, tamiratlara rağmen iki buçuk yıl uzayacaksa sizler de ara çözümler üretir misiniz?
Ne yapıldığını, yapılacağını, iyileştirme olup olmayacağını mutlaka takip edeceğiz. Bakanlıklar ve merkezi hükümet ise Ak Parti’de ve artık bahane üretilemez. Belirtmeliyim ki Hatay, sadaka ve lütuf istemiyor. Hatay, vergi ödemelerinde bugüne kadar hep ön sıralarda yer aldı ama hizmet almadı. Bugüne dek ödediği vergilerin sadece çeyreği verilse, Hatay baştan imar edilir. Hatay’ın hakkı verilsin yeter.
“Lütfü Savaş’ın adaylığına ölümüne karşı çıktım”
Bugünün siyasi mevtası Lütfü Savaş yerel seçim döneminde CHP adayı olmak istediği zaman adaylığına karşı çıkmış, genel merkezinize de iletmiştiniz. Aldığım duyumlara göre seçim sonrası genel merkez Lütfü Savaş’ı desteklemediniz diye sizi eleştirmiş. Büyük hataları konusunda genel merkezinizi ikna edebildiniz mi, yoksa onları yenilgiye götüren hatalarını halen savunuyorlar mı?
Biz halkla inatlaşarak siyaset yapmamalıyız. Görevimiz, halkın beklentilerini karşılayacak, sıcak bakacağı insanları seçmekti. Elbette tüm siyasi partiler kazanmak ister. O dönem biz bin kişiyle görüştüysek, bini de Lütfü Savaş’ı istemiyordu. Ben Lütfü Bey’le kazanamayacağımızı gördüm ve yazılı olarak genel merkeze ilettim. Genel merkez gelgitler yaşadı ama neticede karar verdi.
Lütfü Bey’in bana yönelik inanılmaz ve akıl dışı söylemleri de olmuş, hatta siz bu ses kaydını haber yapmıştınız. Bizim için her şey siyaset değildir ve herkes onuru için yaşar.
Ağır ithamları için size hiçbir açıklama yapmadı mı Lütfü Savaş?
Her ne kadar inkâr etmiş olsa da biz kaydın gerçekliğini teyit ettirdik. Ayrıca 6 Şubat’ta halk tarafından protesto edildikten sonra televizyona çıkıp, bu protestoları yaptıranlar arasında benim olduğumu da söyledi. İnanılır gibi değil. Ben partinin milletvekiliyim, o ise aday. Tabii ki parti içinde çekişme olabilir ama nasıl bu kadar akıldışı konuşulabilir? Seçim çalışması için yanına gittik, selam dahi vermedi. Nasıl yanında duracaktık? Biz partimize oy istedik, partimize çalıştık, kendimize yakışanı yaptık. Öngörülerimiz haklı çıktı ve kaybedince de beni suçlu ilan etmeye çalıştı. Tabii bu da gerçekdışı. Ben 16 yaşımdan beri Cumhuriyet Halk Partisi’ndeyim. Gençlik kolları başkanlığı yaptım, kadın kolları dışında tüm kademelerde görev aldım. 2014’te büyükşehrin kazanılmasının en büyük mimarlarından biri bendim ve sonra en çok mağdur edilen yine ben oldum. Yine de hiç sesimi çıkarmadım, partimi terk etmedim. Lütfü Savaş aday olana kadar ölümüne karşı çıktım. Aday olduktan sonra ise parti tartışılmasın, zarar görmesin diye bana ağır hakaretler ettiği ses kaydı için dava dahi açmadım. İnsanların tepkisini bile bile gittik partimize oy istedik. Sonuçta on yıl boyunca biz bu insanlara hizmet edemedik ve insanlar tepkisini gösterdi. Bu kadar basitti. Genel merkez de ne olduğunu gördü.
“CHP, Lütfü Savaş konusundaki hatasının farkında”
Genel merkez yanlış aday çıkardığını kabul etti mi?
Elbette. Siz Kahramanmaraş’ı, Kilis’i alacaksınız, Hatay’ı kaybedeceksiniz. Sandıklardan çıkan geçersiz oyların çoğunda insanlar CHP’ye mühür basmış ama pusulalara aday için ağır hakaretler yazmışlardı.
Fotoğraf çekip bana gönderenler de oldu, hiç şaşırmadım. Siz de tahmin etmişsinizdir halkın öfkesini.
Siyasetçi olarak halkın tepkisini görmeseydim ve genel merkezi uyarmasaydım görevimi yapmış olmazdım. Tersine görevimi layıkıyla yaptım. Neticede siyasette tek belirleyici biz değiliz. Genel merkez karar verdikten sonra hepimiz saygı duyduk ve karar çerçevesinde elimizden geleni yaptık.
Sandık sonuçları gösterdi ki her yerde oy kaybı var. Güçlü olduğunu iddia ettiği ilçelerde, hatta kendi köyünde bile oy kaybetmiş. Halihazırdaki bir belediye başkanı 150 bin oy kaybediyorsa başka bir şey söylemeye gerek yok artık.
Lütfü Savaş’ın yerel seçim öncesi arkadaşının şirketine hileli anketler yaptırdığını da tespit ettik, sizin bilginiz var mı?
Sürekli sahada olan bir siyasetçiyim, halkın içindeyim ve hakkında bir tane olumlu şey duymadım. İlgili anketlerin objektif bir şirket tarafından yapılması mümkün değildi zaten.
Burada CHP’nin halktan kopuk olması ve hadi bizi geçtim, kendi milletvekilini kale almaması gibi ciddi bir hatası yok mu?
Bir tek ben karşıydım Lütfü Savaş’ın adaylığına. Diğer milletvekili arkadaşlarım Lütfü Bey’in olması gerektiğini ifade ettiler. Yine Lütfü Bey’in görevden aldırdığı ve yeniden dizayn edilen örgütler de Lütfü Bey’in olması gerektiğini söylediler. Genel merkez, hem örgütler hem de iki milletvekiline karşı ben tek kalınca, onların görüşünü doğru buldu demek ki.
Ama aynı dönemde onlarca haber yaptık, halkın mağduriyetini, tepkisini, yolsuzlukları belgeleriyle yayınladık. Bunlara niye kulak asmadılar?
Kitle partilerinde bazen hatalar oluyor. Önemli olan, kişinin kendine saygısını yitirmemesi. Ben kendi adıma hayatı, savunduğum doğrulara göre yaşıyorum, vicdanen çok rahatım ve görevimi yaptığıma inanıyorum. Keşke yanılsaydım da büyükşehir bizde kalsaydı, canı gönülden isterdim.
Ben istemezdim çünkü adayınız Lütfü Savaş’tı. Kaybetmesi Hatay için gayet iyi oldu. Peki, Mehmet Öntürk kazanmadı aslında, Lütfü Savaş kaybetti de diyebilir miyiz?
Sandık sonuçları analiz edildiğinde, siyaseti bilen herkes tabloyu net olarak gördü: Halkın tepkisi. Üzücü olan şu ki ilçeler de bu yüzden kaybedildi. Mesela İskenderun’da birçok partilimiz sandığa gitmedi ve 1070 oyla kaybettik. Binlerce kişi “Sandığa gidersem CHP’ye oy veririm. Aday Lütfü Savaş ise sandığa gitmiyorum” dedi ve ilçeleri kaybettik.
Biz halkla inatlaştık. “Bunlar bağırır çağırır ama gider bize oy verirler” görüşü dahi savunuldu, inanabiliyor musunuz? Hataylılar çok bilinçli bir halk ve bize büyük bir mesaj verdiler. Aldığımız ders, halka ve düşüncelerine önem vermemiz gerektiğini bir kez daha gösterdi.
Sonuçta hem bağırıp çağırdılar hem de oy vermediler tabii, gördük.
Evet, yaşlılar dahi vermedi. Düşünün çok büyük bir deprem oldu. Dünyanın her tarafından insanlar geldi ama bizim belediye başkanımız halkın yanına gitmedi! İnsanların tepkisini anlamak lazım. Kimse vazgeçilmez değil. Kimse bu halktan da, Cumhuriyet Halk Partisi’nden de büyük değil. Halka hizmet etmek istiyorsan, halkın partisiysen, halkın sözüne ve duygularına önem vermek zorundasın. Vermediğimizde, halkın bizi nasıl cezalandırdığını gördük. Türkiye’nin her yerinde bayram yaşanırken, biz hatalar yüzünden üzüldük.
Siz 2028’de Hatay büyükşehir belediye başkan adayı olmayı düşünüyor musunuz?
Halk isterse her şey olabilir, şimdilik bir şey diyemem.
Halkın içindesiniz zaten, halk ister mi sizce?
Kariyer planlamam yok açıkçası. Şu an için çok erken. Ama aday belirlemede ön seçimin çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Hatta belediye seçimleri için her parti tek değil, beş aday gösterebilir.
Artık bu sistem Türkiye’yi taşımıyor. Biz siyasetin önünü açmazsak, Türkiye’nin önünü açamayız. Siyasetin önü de ancak radikal adımlarla açılabilir. Sadece genel merkezlerin, merkezi yönetimlerin karar verdiği bir yapıyla doğru sonuçlara ulaşmamız mümkün değil. Doğrudan halkın karar vereceği sistemlere ihtiyacımız var. Ancak o zaman güçlü siyasetçiler çıkar ve gerçekten çok şey değişir ülkede.
“Büyük firmaların yatırımlarına ihtiyacımız var”
Hatay’ın acilen çözülmesi gereken üç temel sorununu sıralar mısınız?
Barınma, işsizlik ve eğitim.
Susuzluk?
Su ve kanalizasyon sorunlarının çözülmesi gerekiyor ama inanın sudan bile acil ihtiyaç, barınma ve işsizlik sorunun çözülmesi.
Sizin vasıtanızla Türkiye’deki büyük firmalara seslenmek isterim. Hatay’ın müthiş bir tarım ve turizm potansiyeli var. Onlardan rica ediyoruz; Hatay’da sadece istihdama yönelik, kâr amacı gütmeyen yatırımlar yapsınlar. İnsanlarımız çok çaresiz, işe ihtiyaçları var. Konteynerlerine ekmek götüremiyorlar. Onların desteklerine çok ihtiyacımız var.