Modern yaşamın aynası Diddy: Seks, uyuşturucu, ticaret, ‘freak offs’
Raf ömrü, aynı kullandığı kişiler gibi tükenen, yaptıkları açığa çıkan ve artık zengin müşterilerine hizmet edemez hale gelen Diddy’yi gözden çıkarıp, yerine alternatiflerini kullanmaya karar veren bir sektör olmasaydı, emin olun ki Diddy de tutuklanmazdı
01.10.2024
Her şey, Cassie lakabıyla tanınan şarkıcı Cassandra Ventura’nın Kasım 2023’te eski sevgilisi müzik yapımcısı ve rapçi Diddy’ye suç duyurusunda bulunmasıyla başladı. Ventura dilekçesinde on yıl süren ilişkileri boyunca asıl adı Sean Combs olan Puff Daddy, Love ve Diddy lakaplarıyla da tanınan yapımcının “iktidar konumunu manipülatif, zorlayıcı cinsel/romantik ilişkinin zeminini hazırlamak için kullandığını” söylüyor ve Diddy tarafından düzenli olarak dövülerek tekmelendiğini, şiddetli tacize maruz bırakıldığını ayrıntılı olarak aktarıyordu.
Ventura’nın savcıya anlattıkları arasında Diddy’yle tanışıp albüm anlaşması yaptıkları, sonrasında ise Diddy’yle ekibi tarafından lüks otel odalarında düzenlenen ve “freak offs” adı verilen partilerde birtakım istekleri zorla yerine getirdiği de bulunuyordu. Bu isteklerden bazıları; verilen uyuşturucuları (ketamin ve ecstasy) kullanmak, kamerayla çekim yapılan ortamda üzerlerine yağ sürülen altı erkek seks işçisiyle birlikte olmak, kendisinden istenen şiddet ve seks fantezilerini uygulamak, bazen günlerce süren “aktivitelerde” ona dayatılan her şeyi yapmaktı. İşleri bittikten sonra Diddy ve ekibinin çekimlere katılan insanları gördükleri fiziksel zararlar nedeniyle tedaviye aldıklarını belirtiyordu Ventura.
Bu suç duyurusundan sonra Diddy, Ventura’nın para peşinde olduğunu açıklayarak onunla bir anlaşma yapmış ve bu anlaşma karşılığında Ventura şikâyetini geri çekmişti. Lakin dava kapanmadı. Gerek Ventura’nın şikâyetinin yarattığı domino etkisi gerekse de Diddy’yle yüklü bir meblağ karşılığında anlaştığının duyulması nedeniyle benzer bir deneyim yaşatılan birçok kadın art arda Diddy hakkında şikâyette bulunmaya başladı.
Kasım 2023’ten Mart 2024’e kadar şikâyetçi olan şiddet mağdurlarının sayısı artınca, işin boyutu büyüdü ve geçtiğimiz Mart ayında FBI, Diddy’nin Los Angeles’taki malikanesine bir baskın düzenledi. Baskında Ventura’nın iddialarını doğrulayacak şekilde onlarca kamera, binin üzerinde bebek yağı, seks oyuncakları, maskeler, fantezi kostümleri, çocuk kıyafetleri ve şiddet aletleri bulundu. Diddy, baskını önceden haber aldığı için olsa gerek, evde yoktu ve sadece oğulları gözaltına alındı.
Geçtiğimiz Mayıs ayında ise Ventura’ya otel koridorunda şiddet uyguladığına dair bir video basına sızdırılınca Diddy’nin artık hiçbir kurtuluş yolu kalmadı. Aranan ve yakalanmamak için sürekli konum değiştiren Diddy nihayetinde geçen ay FBI’ın New York’taki evine baskın düzenlemesiyle gözaltına alındı. Görünen o ki Diddy artık hamileri tarafından gözden çıkarılmış ve teslim olmasına karar verilmişti. Kendi deyimiyle de yakalanmak için New York’a gelmişti. Tutuklanarak Metropolitan Gözaltı Merkezi’nde tek kişilik bir bölüme kapatılan Diddy hakkında hazırlanan iddianame basına ve kamuoyuna açıklandığında bütün dünyada büyük ses getirdi.
New York’taki ABD Bölge Mahkemesi Diddy’yi “seks ticareti, fuhuşa zorlama, uyuşturucu kullandırma, insan kaçırma, zorla çalıştırma, rüşvet, suç örgütü kurma” da dahil birçok suçtan yargılayacak.
“Freak offs” ticareti
Amerikan müzik piyasasında yapımcı olarak güçlü bir konuma sahip olan Diddy 2004’te Hollywood yıldızlarından müzik dünyasına, politikacılardan milyarderlere kadar birçok ünlü simanın arz-ı endam ettiği White Party’ler düzenlemekle işe koyulmuş, 2009’dan itibaren de bu partilerin yanı sıra “freak offs” adını verdiği, seks ve uyuşturucu aktivitelerinin kamerayla videoya kaydedildiği ticari bir organizasyona girişmişti. İddialara göre bu “freak offs” partilerinde Diddy parası ve gücüyle denetim altında tuttuğu bazı ünlü simaları da kullanıyordu.
Mesele günlerce süren bu suç organizasyonlarında yapılanların hangi müşteriler, yani dünya milyarderleri tarafından talep edildiği, kimlerin bu çekilen videoları izlediği ve hatta bu organizasyonlara interaktif katılım sağlayarak mağdurlara suç unsuru içeren eylemlere katılmalarını emrettiğiydi. Eksik parça halen bu.
Eğer Diddy davası, sadece Diddy’nin suçları ve mağdur ettiği insanlarla sınırlı kalmaz, organizasyonları veya kasetleri talep ederek karşılığında ücret ödeyen kişilere de uzanırsa, davanın gerçek boyutu o vakit gözler önüne serilir.
Justin Bieber, Rihanna ve diğerleri
Ortaya çıkan tablo esasen modernleşmenin yarattığı tüketim toplumunun bir aynası. Tüketimin ulaştığı boyut öyle ki, her şey artık kolaylıkla nesneleştiriliyor. Toplumun talep ettiği çeşitlilik eğer doğal yollardan sağlanamazsa, stüdyolarda sanal olarak yaratılıyor ve gerçek insanlar bu rollere büründürülüyor.
Şimdilerde dünya kamuoyu sıranın bir diğer ünlü rapçi ve müzik yapımcısı Jay Z’ye de sıranın geleceğini konuşurken, Diddy ve Jay Z’nin ortak özelliklerine göz atmak şart. İkisi de ABD müzik piyasasının en güçlü yapımcıları. Yapımcı derken yanlış anlaşılmasın, sadece yetenekli gençlere albüm çıkarmakla uğraşmıyorlar, sıfırdan aldıkları kişileri laboratuvarlarda adeta yeniden üretiyorlar.
Mesela Justin Bieber’ı Diddy’nin, Rihanna’yı ise bir Jay Z’nin “ürünü” olarak piyasa sürülen imajlarla tanıdık. İki genç sanatçı da ünlerini, kazançlarını ve imajlarını yapımcılarına borçluydu. Bu yapımcılar keşfedildiklerinde alt sınıfa mensup sıradan genç sanatçıları, stüdyolarında yeni imajlarına büründürerek dünyanın yeni starları olarak piyasaya sürmeleriyle biliniyor. Bunun en iyi örnekleri Bieber ve Rihanna, bazen sahiplerinin belirlenmesinde müzik endüstrisinin çıkarlarının çok büyük rol oynadığı Grammy’lerde onlarca ödül kazandılar.
Fakat her şeyin bir bedeli vardı. Stüdyo üretimi imajlarıyla para ve şöhrete kavuşan mağdurlar, şöhretin bedelini ağır biçimde ödemek zorunda kaldılar. Hem ait olmadıkları bir imaj ve karakterin içine hapsoldular hem de yapımcıları tarafından sürekli manipüle edildiler.
Justin Bieber’ın vesayeti henüz 15 yaşındayken ailesi tarafından rapçi Usher’a verilmişti. Zamanında Diddy’nin tedrisatından geçerek üne kavuşan Usher ise Bieber’ı, Diddy’ye teslim etmişti. Sonrasında Bieber’in madde bağımlılığı ve depresyon sarmalının içinden çıkmasına hep birlikte tanık olduk.
Rihanna ise benzer bir süreci Jay Z ve eşi Beyoncé ile yaşamıştı. Henüz Jay Z ve Beyoncé ile ilgili iddialar ortalığa dökülmese de, günümüzde yapım şirketlerinin, baştan yarattıkları ünlülere nasıl köle muamelesi yaptığı herkesin bildiği bir konu.
Rihanna, altı albümlük anlaşmaları boyunca Jay Z ve Beyoncé tarafından çanta gibi her yere taşınmış, “özgürlüğüne” kavuşur kavuşmaz da “Anti” adlı bir albüm çıkarıp, tanıtım videosunda kendi hikâyesini sembolik biçimde anlatmaya çalışmıştı. Justin Bieber ise yaşadıklarını “Lonely” ve “Yummy” şarkıları ve klipleriyle canlandırmıştı.
Ventura’nın yaşadıkları de çok farklı değil. Yapımcısının elinden bir sanatçı olarak yaratılıp piyasaya sürüldükten sonra dünya starı olamamış, muhtemelen milyarderler tarafından arzulanarak talep edilmiş ve “freak offs” organizasyonlarına katılmaya zorlanmıştı.
Belli bir yaşa gelen mağdurlar söz konusu ticaret zincirinden kopsalar da, daha reşit bile olmayan yeni yüzlerin stüdyolarda baştan yaratılarak şöhretli arzu nesneleri haline getirilmesi müzik piyasasını sürekli besledi. Zira tüketim toplumunda tatmin yoktu: Eskilerden sıkılacak, sürekli yenilikle farklılık talep edecek, onları arzulayacak, sahip olmaya çalışacak ve yine sıkılacaklardı. Çarkın mağdurlarının ekseriyetle çocuk olması ise en büyük trajediydi.
Celladına benzeyen mağdurlar
Diddy davası bağlamında, celladına benzeyen mağdurları da tartışmak gerek.
Diddy’nin eski sevgilisi Jennifer Lopez’in yakın çevresini oluşturan Kardashian ailesi, özellikle de Kim Kardashian’ın ve ünlü edip sayesinde Justin Bieber’a ulaştığı Usher’ın, Diddy’nin milyarderlere sunduğu seks ticaretinde aparat rolü oynadıkları ABD kamuoyu tarafından sıkça dile getiriliyor. Daha önce kendileri de mağdur olan bu insanların bu organizasyonu bilmelerine rağmen sustukları ve hatta ortak oldukları öne sürülüyor. Diddy’nin tutuklanmasının ardından Pink ve Usher’in tweet’lerini silmesi, 25 yaş üstü partner seçmemesiyle magazin sayfalarının alay konusu haline gelen Leonardo DiCaprio’nun White Party’lerin baş konuğu olması, Kardashian kardeşlerin ve gözünü hırs bürümüş annelerinin her skandalda başrollerden birini kapması da bu tartışmaları alevlendiren etkenlerden bazıları.
Hollywood ve müzik dünyasının en toplumun en yoksun kesimlerinden gelen “keşfedilmiş” ünlülerinin parlak hayat, para ve şöhret karşılığı bu bedeli ödemeye gönüllü hale gelmeleri hazin.
White Party konukları
Diddy’nin meşhur White Party’lerinin konukları ise ABD basınında liste liste yayınlanmaya başlandı. Bu partilere katılan ünlü isimlerden bazıları şunlar: Obama çifti, Clinton çifti, Kamala Harris, Leonardo DiCaprio, Naomi Campbell…
2004’ten bu yana düzenlenen White Party’lerde partiye getirilen seks işçileri davetlilerin isteklerini yerine getirirken, 2009’dan itibaren hayata geçirilen “freak offs” organizasyonlarında otel odalarında günlerce süren şiddet fantezili seks aktiviteleri düzenlendiği belirtiliyor. İddianameye bakılırsa FBI da aslolarak 2009’da başlayan “freak off”lara odaklanıyor.
Peki, 2009’dan bu yana düzenlenen bu organizasyonları FBI’ın bilmemesi mümkün müydü? Tam tersine, Diddy’nin müşterileri arasında ABD’nin ve dünyanın en zenginleriyle politik anlamda güçlü isimlerin bulunmasının şimdiye kadar bu organizasyonlara dokunulmasını engellediği aşikar.
Bir Diddy gider, on Diddy gelir
Tüm bu bilgiler ışığında sistemin sahiplerinin Diddy’yi bir satıcı, ünlüleri ise meta olarak kullandığı görülüyor.
Sarmalında bulunduğumuz tüketim toplumu ve kültürü asla en yoksunların hizmetinde olmadı. Bugünün dünyasında “ihtiyaç” adını verdiklerimize gerçekten ihtiyacımız olup olmadığı tartışmaya açıkken, kararlarımızı özgür irademizle verdiğimiz dahi söylenemez.
Tamamen reklam ve pazarlamayla oluşturulan “ihtiyacın var, trendleri takip et, şunu giy, böyle görün, onu al, bunu ye…” ağı içinde özgür iradesini kaybeden toplum, artık kendi tercihini yaptığı yanılsamasına kapılarak bu döngüye iştirak ediyor maalesef.
Ürünler kısa süre içinde eskitilmese de eskiyor. Yeni versiyonları (iPhone 16 gibi) piyasaya sürüldüğünde ise insanlar ihtiyaçları olmadığı, hatta ellerindeki ürün (iPhone 15 gibi) gayet iyi çalıştığı halde sadece piyasa tarafından beyinlerine kazınan yeni ürünü taşımanın sağlayacağı prestiji satın almak için alışverişe koşuyorlar.
Hollywood ve müzik dünyasının renkli ünlülerine bir de bu açıdan bakmak gerek. Gösterişli imajlarla arzu nesnesi haline getirilen bir çocuk, piyasaya çıkar çıkmaz sadece paraya, şöhrete ve hayran kitlesine kavuşmuyor, ona sahip olmak ve onu kullanmak isteyen milyarderlerin de tatminsiz arzularını körüklüyor. Diddy ve Diddy gibiler tam bu noktada devreye giriyorlar. Stüdyoda ürettiklerini pazarlamak da onların işi oluyor. Tüketilen kişi ya sarmalın bir parçası olarak yaşamına devam ediyor ya da pılını pırtısını toplayıp o güne kadar kazandığı ün ve parayla hayatın tadını çıkarırken, aynı ağa yeni mağdurların düşmesine sessiz kalıyor.
Bu sarmal yalnızca Diddy’nin değil, başlı başına modern yaşamın, kültür endüstrisinin, tüketim toplumunun sarmalı. Sadece Diddy özelinde tartışıldığı ve mevcut gerçekler görülmediği sürece de devam edecek. Kapitalizmin yarattığı sektör, Diddy’nin tutuklanmasıyla asla son bulmayacak.
Raf ömrü, aynı kullandığı kişiler gibi tükenen, yaptıkları açığa çıkan ve artık zengin müşterilerine hizmet edemez hale gelen Diddy’yi gözden çıkarıp, yerine alternatiflerini kullanmaya karar veren bir sektör olmasaydı, emin olun ki Diddy de tutuklanmazdı.