2018’in gazetecilik trendleri neler olacak?
Slow journalism çalışmaları ya da ever green yani her daim taze araştırmalar abone kütlesinin büyümesine yol açabilir
18.12.2017
Gazeteciliğin nereye gittiği sorusuna küresel anlamda verilen cevaplar muhtelif. Türkiye gibi ülkelerde bu konu her daim ifade özgürlüğü gibi temel meseleler üzerinden tartışılsa da gazeteciliğin bir endüstri olarak geleceği birçok profesyonel için çok önemli bir konu.
Dünyadaki gazetecilik profesyonellerinin ve akademinin gözünü ayırmadığı kurumlardan NiemanLab de son yıllarda her Aralık ayında yaptığı üzere bu yıl da önümüzdeki yılın gazetecilik trendleri konusunda dünya haber endüstrisi üzerinde söz sahibi olan isimlere söz hakkı tanıdı. Bu yazıda bir yandan NiemanLab’de yayınlanan bu tahminler arasında öne çıkan birkaç tanesini ele almaya, öte yandan da 2018 yılın için Türkiye’nin ve dünyanın gazetecilik trendlerine ilişkin akıl yürütmeye çalışacağım.
Öncelik tabii ki NiemanLab’e yazılan öngörülerden farklı kategorilerde en ilgi çekici bulduklarımda.
Örneğin, Spirited Media'nın CEO'su ve ESPN editörlerinden Jim Brady’ye göre reklam modelleri tartışmanın odağında olmaya devam edecek, zira sektörün mevcut hâli pek de normal değil. ABD’de yerel haber sitelerine girildiğinde tamamıyla odaklanmayı engellenen bir görsellikle karşılaşıldığını söyleyen Brady, gazetelerin dijital versiyonlarının okurlara mı yoksa reklamverene mi hizmet ettiği konusunda 2018’de bir karar vermeleri gerektiği görüşünde. Dahası Brady reklamlarca işgal edilen sitenin ya da ödeme duvarlarının aşılması için oluşturulan mevcut dijital abonelik modellerinin de tek taraflı bir sadakate dayalı olduğunu söylüyor, bu konuda da çok haksız değil. Zira, 2017’de özellikle Trump’ın başkanlığından ya da Brexit kararından sonra rekor abone alan The Guardian ve New York Times gibi yayınların her zaman abonelerine sunacak ekstra bir şeyi olsa da ya da politik bir angajman sağlamanın artı değerini sunsalar da yerel gazeteler ya da diğer aktörler için bunu söylemek ne kadar mümkün bilmiyorum.
Mother Jones'un izleyici kitlesi yönetmeni Julia B. Chan ise okurla kurulan tek gecelik ilişkiye benzettiği tek tıklık ilişkilerin geleceği olmadığını söylüyor. 2018’de ilişki hedefleri olarak tüm dijital platformların asli hedefinin sürdürülebilir bir okur-mecra ilişkisi kurmak ve okuru daha iyi anlamak olduğunu söylüyor. Chan’e benzer bir söylem de okurların süreçlere katılması ve daha fazla bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen craigslist ve Craig Newmark Philanthropies kurucusu Craig Newmark’tan geliyor. Newmark, günümüzde okurun hakikate daha fazla ihtiyaç duyduğunu ve bunu yapmak için daha okuryazar olmak istediğini belirtiyor. Bu iki figürün ortaya koyduğu daha angaje ve kuvvetli okurla ilgili yazının sonunda ben de bir ek değerlendirme yapacağım.
Benim ve medya ekonomisi çalışanların özel ilgi alanı olarak, gazetecilik ekonomisine yeni eklemlenen pozisyonlara dair ise Sunday Times’da yazılımcı-gazeteci ve Londra City Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Basile Simon yorum yapmış. Simon’a göre önümüzdeki yıl bu yılın yazılım çılgınlığının yerini editörlerin iyi yazma, iyi rapor etmeye verecekleri öncelik alacak. Zira haber camiasının nerd’leri bu alandaki nitelikleri bakımından istenen durumda değiller.
Türkiye’de çoğunlukla ajanslardan alınan fotoğrafların haber tasarımı için yeterli olduğunu düşünenlere ise kötü haber Washington Post’un bir yayını olan The Lily çalışanlarından Amy King’den gelmiş. King’e göre her gün yüzlerce içerik üreten ve dağıtan yayın organlarının artık daha iyi grafikler ve ayrışma için çok daha iyi görsel editörlere ihtiyacı var.
Yukarıda değindiğim bu öngörüleri dillendirenler ya sektördeki kilit noktalarda ya da yeni tip pozisyonlarda bulunanlar ya da yenilikçilikte başı çeken ekiplerin parçaları. Doğal olarak söylemleri belirgin bir tecrübenin sonucu. Benim Türkiyeli gazetecilerle birlikte yaptığımız çalışmalardan yola çıkarak ortaya koyabileceğim öngörüler ise şöyle.
Okura “bir havuç veren” abonelik kampanyalar
2018’de gazetecilik adına daha görünür olmasını beklediğim trendlerin başında, Sözcü’nün adblocker’lara karşı geliştirdiği abonelik sistemine dayanan anlayışının yeni birkaç gazete tarafından daha benimsenmesi yahut adblocker’lara karşı aktif olmasa da Evrensel ve BirGün’de olduğu üzere, aboneliğin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de politik nedenlerle kapsamlı kampanyalarla özendirilecek olması. Elbette abonelik kampanyası yapan gazeteler okura verecek ekstra bir havuç peşinde de koşacaklardır. Bunun ne olacağı konusu elbette gazeteden gazeteye değişecektir; ancak slow journalism (yavaş gazetecilik) diyebileceğimiz akımın parçası olarak yapılan ya da ever green yani her daim taze araştırma içerikleri üzerine odaklanan ek ürünler bu tür bir abonelik dalgasının kütlesinin büyümesine yol açabilir.
Podcast’in Türkiye’deki geciken doğumu
Bir diğer trend ise Medyascope, Webiz gibi yayınların parçası olduğu dijital video canlı yayın haberciliği mantığının artık iyice oturacak olmasının yanı sıra yavaş yavaş farklı platformlarda oturmaya başlayan habere ve gündem yorumlamasına erişim için başvurulan podcast kullanımının artacak olması. Son dönemde üniversitedeki öğrencilerimin alışkanlıklarından, Ünsal Ünlü’nün geçtiğimiz günlerde hesabında paylaştığı podcast dinlemelerine ilişkin ekran görüntüsüne dek Podcast’e yönelik ilginin artacağını sezmeme neden olan birçok kanıtla karşılaştım. Podcast Türkiye’deki “geciken patlamasını” 2018’de yaşayabilir.
Tasarımsız, sıradan haberin “ebedî yalnızlığı”
Amy King’in tasarımsal olarak günlük içerik üretiminin iyileştirilmesi gerekiyor tespitine ise tamamen katılıyorum. Bugün artık haber sitelerinin kendi tasarımlarını aşan, haberin içeriği ve biçimine tamamen yansıyan bir tektipleşme var. Dijital haber sitelerinden birini takip eden birinin bir diğerini takip etmesine gerek yok. Herkesin “öldü” dediği RSS okuyucular ve Instapaper gibi güzel uygulamalar sayesinde korkunç tasarımlar ve reklamlardan azade bir okuma tecrübesi birçok “news and politics junkie” (haber ve siyaset bağımlısı) için öne çıkan bir yönelim hâline geldi ve bu eğilim artacak. İçerik kürasyonu platformları sadelikten ödün vermezlerse bu kötü haber ve içerik tasarımlarıyla birçok dijital haber odasının “tık odaklı yaşamlarında” çok ciddi yara alacağını düşünüyorum. Hele ki Jim Brady’nin reklamlarca işgal edilmiş haber sitelerine ilişkin tahminini anımsamak gerekirse, Türkiye’de en prestijli gazetede bile durumun bu olduğunu görmek zor değl.
Yeni bir sosyal ağ kullanımı mantığı
2018’de bana göre Türkiye’ye özgü olarak yaşanacak durumlardan biri, Twitter ve Facebook’ta artık gazetelerin muhabiri daha aktif olarak kullanacağı ve bağlantı paylaşmayı aşan bir anlayış oluşturmak zorunda kalacak oluşları. Buna kaç medya kuruluşu katılır ya da “büyüklerden” katılan olur mu bilmem; ancak köşe yazılarının ve haberlerin etrafındaki tartışma ve dolayısıyla angajmanı kadar büyük olduğunu keşfetmiş olan haber kuruluşlarının içeriği üretenin içerikle ilişkisini editöre teslim ettikten sonra tamamen kestiği mevcut sistemden vazgeçmesi gerektiği ortada. Bunun güzel bir örneği İsveç’teki blankspot.se projesi, facebook grup ve sayfalarına girilirse ne demek istediğim sanırım daha iyi anlaşılabilir.
Tabii herkes gibi ben de Türkiye’de gazetecilerin ifade özgürlüğü krizi dışında gazeteciliğin hayatî ve aslî problemlerine ilişkin de konuşabilecekleri ortamların oluşacağı, iyi gazeteciliğin ceza değil ödül alacağı ve iyi gazeteciliğin yalnızca iyi slogan olmaktan çıkıp evrensel standartlara ulaşabileceği bir yıl olmasını umuyorum. Ancak bu ne yazık ki bir öngörü değil bir umut.