2024: Fransa için krizlerin yılı
Fransa’da 2024 yılına damga vuran 10 gelişme
31.12.2024
Fransa krizlerle dolu bir yılı geride bırakıyor. Siyasi ve sosyal çalkantılar ile ekonomik sıkıntıların gölgesinde geçen 2024, hem iç hem de dış politikada önemli değişimlere yol açtı.
Ülkede, 2024 yılına damga vuran 10 gelişme:
1. Eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden ilk başbakan
Başbakan Elisabeth Borne’un görevinden istifa etmesinin ardından Ocak ayında Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, başbakan olarak 34 yaşındaki Eğitim Bakanı Gabriel Attal’ı atadı. Attal, modern Fransız tarihinin en genç ve eşcinsel olduğunu açıkça ifade eden ilk başbakanı oldu.
Genç yaşlardan itibaren siyasetin içinde olan Attal, geniş kesimler tarafından 2020 yılında hükümet sözüsü göreviyle tanındı. Pandemi dönemindeki kararları açıklamak için sık sık kameralar karşına geçen Attal, 2022 yılında kurulan Élisabeth Borne Hükûmeti Kamu Hesapları Bakanı olarak görev yaptı, 2023 yılında Milli Eğitim Bakanı olarak atandı. Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, kadınların çarşaf giymesi tartışması sürerken, okullarda çarşafı giyilmesini yasakladı. Öğrencilik yıllarında kendisinin de zorbalığa uğradığını belirten Attal, okullardaki hayati bir duruma evrilen zorbalık için çalışma başlattı.
2. Emeklilik reformuna karşı protestolar devam etti
Fransa’da tartışmalı emeklilik reformuna karşı 2023’te başlayan protestolar, hükümetin emeklilik yaşını yükseltme ve emeklilik sistemini elden geçirme planıyla 2024’te de devam etti. İşçi sendikaları, sol siyasi gruplar ve kamu sektörü çalışanları, reformların özellikle fiziksel olarak zorlayıcı işlerde çalışanları haksız yere etkileyeceğini ve sosyal eşitsizlikleri daha da kötüleştireceğini savundu. Ekim ayının ilk haftası, başkent Paris dahil olmak üzere, Lyon, Toulouse gibi farklı kentlerde toplanan protestocular emeklilik yaşının kademeli olarak 62’den 64’e çıkaran reformun yürürlükten kaldırmasını talep etti.
Yasa hükümetten geçse de, merkezi bir siyasi mesele olmaya devam ediyor.
3. AP seçimlerinin iç politikada yarattığı kriz
Haziran 2024’te gerçekleşen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri öncesinde Fransa’da aşırı sağın yükselişi, siyasi atmosferi yeniden şekillendirdi. Marine Le Pen’in gölge liderliğini sürdürdüğü aşırı sağcı parti Ulusal Birlik (RN) hem ulusal hem de Avrupa çapında dikkat çeken bir yükseliş elde etti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 9 Haziran’da yapılan AP seçimlerinde aşırı sağın birinci olmasının ardından Ulusal Meclis’i feshetti ve erken seçime gidileceğini açıkladı.
30 Haziran’da yapılan genel seçimlerin ilk turunu RN, birinci parti olarak tamamladı. 7 Temmuz’da yapılan ikinci turda ise sol birlik Yeni Halk Cephesi (NFP) zaferle çıktı. 577 sandalyeli mecliste çoğunluğu sağlamak için 289 sandalyeye sahip olmak gerekiyordu ancak mevcut durumda hiçbir ittifak/parti bunu sağlayamadı. Böylece ülkede başbakan koltuğu yaklaşık iki ay boş kaldı.
4. Olimpiyat oyunları bir asır sonra yeniden Paris’te
2024 yılı, Fransa için yalnızca siyasi ve toplumsal tartışmalarla değil, aynı zamanda Olimpiyat oyunlarının getirdiği uluslararası ilgiyle de anılacak. 26 Temmuz’da başlayan 2024 Paris Olimpiyatları, dünyanın dört bir yanından gelen sporcuları ve milyonlarca izleyiciyi ağırlayarak küresel çapta büyük bir ilgi topladı. Paris, neredeyse bir asır sonra Olimpiyatlara yeniden ev sahipliği yaparken, Olimpiyatlar spor organizasyonu kimliğinin yanı sıra Fransa’nın kültürünü sergilediği bir organizasyon haline geldi.
5. İlk kez bir hükümet düştü
Olimpiyatların sona ermesiyle Macron tarafından başbakan olarak Michel Barnier atandı. Uzun yıllardır Fransa siyasetinde aktif olan Barnier, görevine istikrar ve yeniden yapılanma hedefiyle başladı. Ancak, Fransa’nın ekonomik durumu ve bütçe açıkları siyasi istikrarın önündeki en büyük engellerden biri oldu. Barnier hükümeti, göreve geldikten birkaç ay sonra derin bir bütçe kriziyle karşı karşıya kaldı. Hükümetin hazırladığı bütçe tasarısı hem mecliste hem de kamuoyunda büyük tepki topladı. Tasarı, kamu borçlarını azaltmak için sosyal harcamalarda kesintiler yapılmasını ve vergilerin yeniden düzenlenmesini öngörüyordu.
Muhalefetin tamamı ve bazı iktidar partisi milletvekillerinin desteğini kaybeden Barnier, güven oylamasından yeterli desteği alamadı. Michel Barnier hükümeti, sol birlik NFP ittifakı ve aşırı sağcı RN’nin güven oylamasına gitmesiyle düştü. Böylece Fransa’da 1962’den bu yana ilk kez bir hükümet düşmüş oldu. Barnier, Beşinci Cumhuriyet’in en kısa süre görev yapan başbakan olarak tarihe geçti.
Michel Barnier hükümetinin düşmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Macron yeni başbakan olarak François Bayrou’yu atadı. 2002, 2007 ve 2012 yıllarında olmak üzere üç kez cumhurbaşkanlığına aday olan Bayrou, 2017 yılında Macron’u destekledi. Macron’un seçilmesinin ardından Adalet Bakanı olarak atanan Bayrou, partisinin AP fonlarını zimmetine geçirdiği iddiasıyla ilgili devam eden bir soruşturma nedeniyle istifa etmişti.
6. Le Pen için siyasi yasak talebi
Babası Jean-Marie Le Pen’in ardından Fransa’daki aşırı sağ siyasetin lideri olan Marine Le Pen’in siyaset yasağı ihtimaliyle karşı karşıya kalması ülke siyasetinde dikkat çeken gelişmelerden biri oldu. Le Pen ve 24 Ulusal Birlik görevlisi AP fonlarını zimmete geçirmekle suçlandı.
Savcılar Le Pen hakkında, toplamda 5 yıl hapis cezası ve 300 bin euro para cezası verilmesini talep etti. Ayrıca Le Pen’in itirazından ve temyiz sürecinden bağımsız derhal yürürlüğe girmek üzere 5 yıllık siyaset yasağı talep edildi. Le Pen’in söz konusu cezaya mahkum edilmesi durumunda 2027 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması mümkün olmayacak. Suçlamaları reddeden Le Pen, kendisinin siyasi idam cezasıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
7. Yeni Kaledonya’daki bağımsızlık hareketi
2024 aynı zamanda iç ve dış politikanın unsurlarının iç içe geçtiği bir yıl oldu. Fransa, Hint-Pasifik bölgesinde varlık gösteren tek Avrupa Birliği ülkesi. Mayotte, Yeni Kaledonya, La Réunion, Wallis ve Futuna ile Fransız Polinezyası gibi denizaşırı topraklarında yaşayan yaklaşık 1,6 milyon Fransız vatandaşı, bölgedeki varlığının temelini oluşturuyor. 2021 yılında Avustralya’nın Fransa ile denizaltı anlaşmasını iptal etme kararından itibaren Paris yönetimi bu stratejik bölgedeki etkisini artırmak için yoğun çaba sarf ediyor. Yeni Kaledonya ise bu planın merkezinde yer alıyor.
Fransız milletvekillerinin, Yeni Kaledonya’da 10 yıl boyunca yaşamış Fransız vatandaşlarının oy kullanmasına izin veren bir yasa değişikliğini onaylaması, adada ciddi tepkilere yol açtı. Çoğunlukla yerlilerden oluşan bağımsızlık yanlıları, söz konusu değişikliğin adadaki etkilerini azaltacağını gerekçesiyle adaya sonradan yerleşen Fransızların oy kullanmasına karşı çıktı. Dünya nikel rezervlerinin yüzde 10’undan fazlasını barındıran ve dünyanın en büyük üçüncü nikel üreticisi olan Yeni Kaledonya, Fransa’nın Hint-Pasifik stratejisinde yalnızca siyasi değil, ekonomik bir öneme de sahip. Ada, zengin yer altı kaynaklarıyla, özellikle Çin’in artan bölgesel etkisine karşı Fransa’nın stratejik konumunu güçlendiren bir konumda yer alıyor.
8. Paris’in simgesi Notre Dame Katedrali yeniden açıldı
Mimari ve kültürel mirasın dünya çapındaki önemli merkezlerinden olan başkent Paris’in simgelerinden biri olan Notre Dame Katedrali beş yıl önceki yangından sonra yeniden açıldı. Yangın sonrası tamamen yok olan çatı ve ikonik sivri kule, orijinaline sadık kalınarak yeniden inşa edildi. Siyasi liderlerin de katıldığı açılış töreni sırasında 2019’daki yangının söndürülmesine katılan itfaiyeciler ve restorasyonda çalışan işçiler ayakta alkışlandı.
9. Kadına yönelik cinsel şiddetle mücadelenin simge: Gisèle Pelicot
2024 yılında sadece Fransa değil tüm dünya Gisèle Pelicot davasıyla sarsıldı. Eski eşi Dominique Pelicot tarafından yaklaşık on yıl boyunca sistematik olarak uyuşturulup tecavüze uğrayan Gisèle, bu süreçte onlarca erkeğin de cinsel saldırısına maruz kaldı. Dominique Pelicot, eşini bilinçsiz hale getirerek, internet üzerinden tanıştığı en az 50 erkeğin tecavüz etmesini sağladı.
Görülen davada, Dominique Pelicot ağırlaştırılmış tecavüz ve diğer cinsel suçlardan suçlu bulunarak 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Diğer 50 sanık ise tecavüz, tecavüze teşebbüs veya cinsel saldırı suçlarından 3 ila 15 yıl arasında değişen hapis cezaları aldı. 50 sanıktan 17’si mahkeme kararına itiraz edeceğini de açıkladı.
Gisèle Pelicot, kimliğinin gizli kalma hakkından feragat ederek, duruşmaların halka açık yapılmasını talep etti ve bu cesur tavrıyla küresel çapta kadına şiddetle mücadelenin sembolü haline geldi.
10. Kürtaj Hakkı Anayasa’ya girdi
Hak mücadelesi veren kadınlar, 2024 yılında Fransa gündemini belirlemede önemli bir rol oynadı. Meclis 4 Mart 2024’te, 72’ye karşı 780 oyla kürtaj hakkını Anayasal güvence altına aldı. Bu tarihi oylama ile Fransa kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan ilk ülke oldu. Tasarının kabul edilmesinin ardından başkent Paris’teki kutlamalarda Eyfel Kulesi’ne Fransızca ve İngilizce olarak “Benim bedenim, benim kararım” ve “#Kürtaj Anayasa’da” ifadeleri yazıldı.