Yerel medyanın gardiyanı: Basın İlan Kurumu
Türkiye, sandığa giderken bağımsız medya üzerindeki baskılar her zamandan daha fazla hissediliyor. Ya yerel basın? P24 inceledi…
06.06.2015
Bu haber Objective Araştırmacı Gazetecilik Programı’nın desteğiyle hazırlanmıştır.
Türkiye’deki, tehdit edilen, işten atılan ya da hedef gösterilen muhalif gazeteciler, demokrasinin oldukça sorunlu olduğu bu ülkede ifade özgürlüğünün çöküşünün en yakın tanıkları.
Ancak çok azı bu çöküşü Ferit Tunç gibi protesto ediyor.
32 yaşındaki Tunç, geçtiğimiz yaz bir akşam üzeri, üzerinde “Yolsuzluğa Hayır!” yazan ve tepesindeki hoparlörlerinden Kürtçe halk türküleri çaldığı yük kamyonetiyle, memleketi Batman’ın dolambaçlı sokaklarını dolaştı.
Gözlüklerinin arkasından gözlerini kısarak, kendisine el sallayan bir yayaya selam vermek isteyen Tunç, “Birkaç hafta önce, insanlar kim olduğumu bilmiyordu bile. Şimdi işe beni tanıyorlar, el sallıyorlar,” diyor.
Tunç, çıkardığı yerel gazete bir yıl önce devletteki yolsuzluklarla ilgili haberler yayımlamaya başladığından beri, yerel makamlar tarafından takip edildiğini ve iflas etmeye zorlandığını söylüyor.
Yolsuzluklarla ilgili yazdığı yazılar, mahkemede aklansa da, devlet, Tunç’un reklam geliri almasını engelledi, yerel makamlar onun aleyhinde çok sayıda hakaret davası açtı ve önemli iş ortakları gazeteden desteğini çekti.
Türkiye bugün (7 Haziran) çok kritik bir genel seçime gidiyor; Tunç da, bir süre önce Türkiye’de yerel basın üzerindeki sansürün ne kadar derin olduğuna ilişkin farkındalık yaratmak amacıyla tecrübelerini insanlarla paylaşmaya karar verdi ve genel seçimlerde bağımsız aday oldu.
Tunç, kamyonetinden gelen yüksek sesli seçim kampanyası müziğinin gürültüsünde sesini duyurmaya çalışarak, “İnsanlar Türkiye’de basının üst kademelerde kokuşmuş olduğundan bahsediyor. Ancak bu basının her kademesi için geçerli,” diyor. “Artık bu şehirdeki insanların kendileri için önem taşıyan konularda söz söyleme hakkı yok.”
Elbette Türkiye’de basının nasıl bir çöküşte olduğunu vurgulamak için yüksek sesli seçim şarkılarına gerek yok.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (Reporters Without Borders) bu senenin başındaki basın özgürlüğü endeksinde Türkiye 180 ülke arasında 149. sırada.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta canlı yayında, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın, Türk güvenlik güçlerinin, Suriye’deki İslamcı militanlara cephane taşıdığını gösteren videoyu yayınladığı için bunun “bedelini ağır ödeyeceğini söyledi.
Bundan birkaç gün sonra, Erdoğan’ın avukatı Dündar’ın bu haberi yayınladığı için Kafkavari bir şekilde iki müebbet ve 42 yıl hapis cezasına çarptırılmasını istedi.
Anaakım gazetecilikteki riskler bile bu kadar açıkken, Tunç’un yaşadıkları, en ufak çaptaki bağımsız haberciliğin dahi bir gazetecinin kâbusu haline gelebileceğini gösteriyor.
Tunç, 2013 yılında Batman Yön Gazetesi’ni kurduğunda sekiz çalışanı vardı. Yerel bir işadamının desteğini almıştı ve yerel gazetelere devlet tarafından işletilen şirketlerin resmî ilanlarını ve reklamlarını basmaları için aylık 10.000 TL (3.750 dolar) veren yerel Basın İlan Kurumu’ndan akreditasyon almaya çalışıyordu.
Ancak 2014 yılının Mayıs ayında, Tunç 800 kelimelik bir makale kaleme aldı ve bir anda durum değişti. Makalede, bir devlet üniversitesi olan Batman Üniversitesi’nde, üniversite rektörü Abdüsselam Uluçam’ın kızı Zeynep Ekinci’nin, okulun insan kaynakları departmanında işe alındığından bahsediliyordu.
Aynı pozisyona başvuran adaylardan biri, Ekinci’nin deneme sınavından yeterince yüksek puan alamadığı ve başvurusunda sahte belgeler olduğu iddiasıyla Batman Üniversitesi’ni mahkemeye verdi.
Tunç, “Batman’daki diğer dört gazetenin hiçbiri bunu haber yapmadı” dedi. “Artık bunun sebebini biliyorum. Haberi yazmak bir saatten az sürdü ama etkisini hâlâ hissediyorum.” Son geçmeden Rektör Uluçam, Yön Gazetesi aleyhine üç ayrı dava açtı. Üniversite de, dört yerel gazetede tam sayfa reklam vererek haberi kınadı.
Mahkeme bu sene Mayıs ayında Uluçam’ın davalarını reddetti ve Batman Üniversitesi, aleyhinde verilen mahkeme kararıyla Ekinci’yi işten çıkarmak zorunda kaldı.
Ancak bunlar Tunç için büyük kayıplar karşılığında elde edilen zaferler. Makalenin yayımlanmasından sonra Yön Gazetesi, yerel Basın İlan Kurumu’ndan reklam parasını alamamaya başladı.
Tunç durumdan şikâyetçi. “Bir yıldan daha uzun bir zaman bekledik. Daha önce böylesi hiç duyulmamış. Bize hiçbir sebep verilmedi”.
Yasal olarak, Yön Gazetesi, günlük 500 abone ve en az altı çalışanıyla devletten fon alabilme şartlarını karşılıyor.
Tunç, “Ancak, geçen yıldan bu yana gazetemize eleştirel habercilik yaptığımız iddiasıyla 10 tane dava açıldı. Tamamlanan yedi davada da gazetemiz aklandı. Fakat, haberciliğimiz bahane edilerek kanuna aykırı bir şekilde bize fon verilmiyor,” diyor. “Bu çok acı bir durum. İnsanların çoğu haberleri internetten okuyor. Dolayısıyla devletin verdiği bu para, yerel bir gazetecinin tek geçim kaynağı.”
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, gazetenin iş ortağı geçen yılın sonlarına doğru desteğini çekti ve projeyi borç içinde bıraktı. Tunç’un çalışanlarından biri “Gazetenin şu anda aylık 12.000 TL (4.500 dolar) karşılanmayan masrafı var. Bunun büyük bir kısmı borç haline geldi,” diye konuştu.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2002 yılında seçimleri kazanarak başa geldiği tarihten bu yana Basın İlan Kurumu, Anadolu’daki yerel gazetecileri mali destek sağlama konusunda önemli bir araç haline geldi.
Geçen yılın Eylül ayında, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Basın İlan Kurumu’nun, geçtiğimiz son on yılda devletten reklam geliri alan gazetelerin sayısını 820’den 1200’e çıkardığını söyledi. Bu senenin Nisan ayında ise, Basın İlan Kurumu, Türkiye çapında 174 borçlu gazeteciyle 730.000 TL’den (275.000 dolar) fazla yardım yaptı.
Ancak kuruma yapılan eleştiriler bununla bitmiyor. Ocak ayında medya izleme ölçümü yapan Nielsen şirketi bir rapor yayınladı ve ulusal gazetelere 2014 yılına sağlanan devlet yardımlarının hacimlerini karşılaştırdı.
Araştırmaya göre, AKP yandaşı Star gazetesine verilen devlet reklamları, kendisinden üç kat daha fazla günlük tiraja sahip muhalif gazetelerden biri olan Sözcü gazetesine verilenden 120 kat fazla. Bir başka muhalif gazete olan ve Gülen hareketiyle bağları bulunan Zaman gazetesi ise hükümet yanlısı Sabah gazetesinden üç kat fazla tiraja sahipken reklam geliri Sabah gazetesinin elde ettiği gelirin yalnızca on altıda biri.
Türkiye Basın Konseyi’nin Başkanı Pınar Türenç Basın İlan Kurumu’na ilişkin en büyük tartışmanın Basın Ahlak Yasası olduğunu söylüyor. Türenç, bu yasanın “muhalif gazeteleri cezalandırma aracı olarak kullanılabileceğini” ekliyor ve yasanın Basın İlan Kurumu’na, bir gazeteye yalnızca iki aylık süreyle reklam vermeme cezası uygulama hakkını verdiğini vurguluyor. Ancak bu cezanın süresi sebep gösterilmeden uzatılıyor.
AKP ve Basın İlan Kurumu arasında yakın ilişkilerin olduğu iddiası, Şubat ayında yaşananlarla daha da güçlendi. Eski Basın İlan Kurumu Başkanı Mehmet Atalay görevinden istifa ederek AKP’den aday olmak için çalışmalara başladı. Fakat parti Atalay’ı seçimlere katılmak üzere aday göstermedi.
Basın İlan Kurumu bu makale için P24’ün görüşme taleplerini cevapsız bıraktı.
Yön Gazetesi Basın İlan Kurumu’na karşı durmak için farklı bir protesto yöntemine başvurdu.
Gazete Ocak ayında manşetlerini geleneksel Türk yemekleri tarifleriyle değiştirmeye başladılar ve “Vali Kebabı” ve gazetenin mizahi bir dille “Vekil Parmağı” dediği şerbetli tatlıyı nasıl hazırlayabileceklerine ilişkin okuyucularına tavsiyelerde bulundular.
Tunç, “İnsanlar ilk önce ne yaptığımızı anlamadı. Ancak aradan bir buçuk ay geçtikten sonra insanlar yaşadıklarımızdan bahsetmeye başladılar,” diyor. “Protestolar çok başarılı oldu ve bölgedeki bir grup işadamı Mart ve Mayıs ayı arasında derginin masraflarını karşılamayı kabul etti.
Gazeteci Tunç aynı desteği seçim kampanyasında da elde edebilmeyi ummuştu. Bölgedeki bir işadamı bir ziyaretinde Tunç’a “Bu seçimlerde sana oy vereceğimi söylersem, yalan söylemiş olurum. Ama yardım edeceğimiz başka yollar var,” demiş.
Gazetecilerin yalnızca çok az bir kısmı bu kadar şanslı. Anadolu’nun merkezindeki şehirlerden biri olan Kayseri’de gazeteci Recep Bulut, 2011 yılında gazetesi Kayseri Yeni Haber’i kurduğundan beri Basın İlan Kurumu tarafından boykot edildiğini söylüyor.
Kendisinden ve altı çalışanından bahsederken, “Biz yalnızca ayakta kalmaya çalışıyoruz,” diyor.
Kayseri’nin en büyük yerel televizyon kanalının eski yayın müdürü olan Bulut, yerel AKP yetkililerini sertçe eleştiriyor ve son 12 ayda adına 28 adet hakaret davası açıldığını ve binlerce lira ceza ödediğini söylüyor. Bulut P24’e, ‘’Haftada beş kez mahkemeye gidiyorum,” diye konuştu.
2014 yılında, Kayseri’deki bir polis karakolunda uygun olmayan yapım tekniğinin devlet denetiminden geçmesine ilişkin bir haber yaptı. Bulut, “Hakkımda açılan dava anında reddedildi. Ama bir yıl sonra baktığımızda dava aslında hâlâ devam ediyor. Resmî görevliler bu konuda birden fazla dava açtılar ve bu yüzden her ay mahkemeye gitmem gerekiyor. Hakkımda bu kadar dava varken ben kendi işimi nasıl yapabilirim ki?” diyor.
Yerel gazetecilerin karşı karşıya kaldığı sansür ise çok daha açık. Geçen seneki belediye seçimlerinden yalnızca bir hafta önce, Bolu polisi, sık sık AKP’li belediye başkanı Alaaddin Yılmaz’ı eleştiren haberler yapan iki muhalif gazeteye baskın yaptı ve kapattı. Şehir esnafı, ertesi gün dükkanlarının önüne çıkarak gazetelerin kapatılmasını protesto etti.
Geçtiğimiz senelerde, şimdi kepenklerini indirmiş olan Bolu Havadis gazetesi, yerel belediyeyi ufak çapta yolsuzluklar yaptığına dair sık sık eleştirmişti. Yayın Yönetmeni Mehmet Demirci, 2012 yılında rüşvet alan bir belediye başkanı danışmanı hakkında yazdığı yazı sayesinde, bu danışmanın yolsuzluk iddialarıyla görevden alındığından gururla bahsediyor. Demirci ayrıca, geçtiğimiz iki sene içinde gazetesiyle ilgili açılan on davanın hepsini kazandığını vurguluyor.
Ancak bu baskından bir yıl sonra, Demirci’nin gazetesinin resmîolarak kapalı olduğunu ve çalışan sayısının dörtten bire indiğini görüyoruz. Demirci, P24’e “Gazetenin internet baskısını ben evde hazırlıyorum. Ancak insanın moralini bozmadan yine böyle haberler yapabilmesi oldukça zor,’’ diye konuştu. Ayrıca kentin kapatılan diğer gazetesi olan Bolu Gündem’in altı aylık bir hukuk savaşından sonra yeniden açıldığını da sözlerine ekledi.
Batman’da ise Tunç, Batman havaalanının yakınlarındaki bir kafe olan ‘seçim karargâhı’nda, kartonpiyerden yapılma bir jet bulunan sıvalı duvarın önünde oturuyor. Yerel sansürün, toplumu kendilerini en çok etkileyen konularda konuşmasını engellediğini dile getiriyor.
“Barış sürecinin dışında, birçok ulusal konu, Batman’daki insanlar için çok soyut kalıyor. Dolayısıyla, bu konuların sansürlenmesi de yeterince yankı bulmuyor. Ancak buradaki insanlar yerel konulara oldukça hassaslar. Bu yüzden de gazeteme finansal destekte bulunuyorlar.”
Tunç’a göre Batman’ın bir çok önemli sorunu var. İnşaat sektöründeki yükseliş ve Ankara ve Kürt isyancılar arasında iki yıldır süren ateşkese rağmen, ülkenin şu ana kadarki en yüksek işsizlik oranı Batman’ı da vurmuş durumda.
Kentte önemli sanayi kolları bulunmuyor, ancak hava kalitesi Türkiye’nin sanayi merkezlerininki kadar kötü. Batmanlılar bunun sebebinin ısınmada yaygın olarak kömür ve odun kullanılması olduğunu söylüyorlar.
Konuştuğumuz seçmenler sandıkta tüm bunların göz ardı edilebileceğini düşünmüyor. Türkiye’deki son iki seçim gibi, bu seçim de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedeflerinin ve Kürtler için de, Ankara ile Kürt isyancılar arasında durma noktasına gelen müzakerelerin bir referandumu olacak.
Ancak Tunç, Türkiye’nin daha etkin yerel politikaları hak ettiğini düşünüyor. Buna ülke çapında birçok insan da katılıyor.
Bu hafta, İstanbullular , şehrin simgesi Boğaz vapurlarının yerini alacak olan, göze pek de hoş görünmeyen, yeni ve modern vapurları protesto etmek için sosyal medyaya hücum etti. Bu kargaşa arasında, birçok kişi bu gemiler için bir yıl önce teklif sunulduğunu ancak ulusal haber karmaşasında bu gelişmenin araya kaynadığını fark etti.
Tunç, “İnsanlar bilme ve yerel konuları tartışabilme haklarının ellerinden alındığını hissediyorlar,” diyor. “Öncelikle yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmadan, bu konuları ele alabilecek bir medya oluşturmanız gerekiyor.”
Eleştirilerin hedefindeki Yön Gazetesinin yaşadıkları da tam olarak bu. Şirketin borçları arttı ve gelecekte de aleyhinde davalar açılmaya devam edebilir. Eğer Batman’ın yeni seçilecek olan parlamento temsilcileri bu durumu dikkate almazsa, Tunç bu yıl içinde gazeteyi kapatmak zorunda kalabileceğini söylüyor.
“Kimbilir, belki de 8 Haziran’da kendimi bir anda parlamentoda bulurum. Bunun üstesinden gelebileceğime eminim. Ancak iş gazeteciliğe gelince, kendimi her gün tehlike altında hissediyorum. Daha fazla savaşabileceğimden emin değilim.’’