“İnkâr ve karar”

Gazetelerin neredeyse tamamının manşetinde dört eski bakanın Meclis’te yaptığı “savunma” vardı.

23.05.2014

Yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan dört eski bakan dün Meclis’te kendilerini savundu. Meclis TV yayın yapmadı, AKP’lilerin çoğunlukta olduğu tek bir komisyon kurulmasına karar verildi.
Hürriyet, “İnkar ve karar” manşetiyle çıktı ve “Tapelerle ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının tümünü 3 bakan, Meclis kürsüsünden yalanladı. Ancak 453 vekilin oyuyla kabul edilen soruşturma komisyonuyla, Yüce Divan’da sonuçlanabilecek sürecin yolu açılmış oldu” dedi.
Milliyet, “AK Parti’nin önerisi yumruklar eşliğinde kabul edildi” üst başlığıyla manşetinde yer verdiği haber için, “4 bakana 1 komisyon” başlığını kullandı ve “Meclis’te söz alan 4 eski bakan kendilerini savundu. CHP’nin Çağlayan için ayrı komisyon istemesi kavga çıkardı. Oylamayla tek komisyon kuruldu” dedi.
Taraf manşetten verdiği habere, “Milletin önünde konuşamadılar” başlığını attı: “Rüşvetle suçlanan dört eski bakanla ilgili görüşmelerin, Meclis TV’den verilmemesi muhalefeti ayağa kaldırdı. Cemil Çiçek’in, TRT’nin kararını üç gün gizlediği ortaya çıktı. Eski bakanlar, önce AKP’nin kahvaltılı toplantısında savunma yaptı. İlk sözü alan Erdoğan Bayraktar, ‘Meclis’e gelemiyorum, çok zor durumdayım’ dedi. Bayraktar, konuşurken gözyaşlarını tutamadı. Muammer Güler ise, ‘Para villa satışından geldi’ derken, evdeki kasalara cevap vermedi. Zafer Çağlayan, çok tartışılan 700 bin liralık hediye saat için ilginç bir savunma yaptı. Çağlayan, ‘Saati bir gazete ilanında gördüm. Firmasıyla temasa geçerken yanımda Zarrab vardı. ‘Bizim orada ofisimiz var, alıp size iletirler’ dedi. Saatin faturası, alanın üzerine ama garanti belgesi benim’ dedi.”  
Zaman habere manşetinde, “Milli iradeye karartma” başlığıyla yer ayırdı ve “17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında hakkında fezleke hazırlanan AK Partili 4 eski bakanla ilgili Meclis’te soruşturma komisyonu kurulmasına karar verildi. 15 kişilik komisyonun 9’u AK Partili vekillerden oluşacak. Sert tartışmalara sahne olan Genel Kurul’daki tarihi oturuma ‘karartma’ uygulandı. Meclis TV yayın yapmadı” dedi.
Cumhuriyet, “Meclis’te hakkında komisyon kurulan 4 eski bakan yolsuzluk iddiaları için ‘kumpas’ savunması yaptı” üst başlığıyla manşetten verdiği habere, “Açıklayamadılar” başlığını attı ve “Dört eski bakan Meclis’ten önce AKP milletvekilleriyle kahvaltıda bir araya geldi. Çağlayan, ABD’deki neocon’lar, Yahudi lobisi ve paralel yapının ‘kumpas’ kurduğunu; Bayraktar iddialar nedeniyle utancından her gün ağladığını söyledi. Güler ise oğlunun evindeki kasalar konusunda bir şey söyleyemedi. Sarraf’tan 700 bin dolarlık ‘hediye saat’ almakla suçlanan Çağlayan, saati getiren kişinin Sarraf’la ortak tanıdıkları olduğunu belirterek ‘Fatura onun, garanti benim adıma’ dedi. TBMM’de dört eski bakan hakkında AKP’nin Meclis soruşturması açılması önergesi 453 oyla kabul edildi. Gergin geçen görüşmelerde Bayraktar konuşmazken eski bakanlar iddialara net yanıt vermek yerine ‘Defalarca hacca gittim’, ‘başörtüsünü savundum’ gibi dini vurguları öne çıkardı. 15 kişilik komisyonda 8 üyenin AKP’li olması ‘aklama komisyonu’ iddialarını gündeme getirdi” dedi.  
Vatan manşetinde, “İlk savunma” başlığını kullandı ve “17 Aralık sonrası istifa eden bakanlar dün ilk kez Meclis’te haklarındaki iddialara yanıt verdi. Oturum gergin geçti. Muhalefetin önergeleri reddedildi, tek soruşturma komisyonu kurulacak” dedi.
Habertürk, “Reza Zarrab, rüşvet, hediye, kasa ve ‘paralel komplo’ tartışmalarıyla…” üst başlığıyla manşetinde yer verdiği habere, “17 Aralık Meclis’te” başlığını attı ve 4 eski bakanla ilgili fezlekeler, Meclis’te görüşüldü. 3 eski bakan kendini savundu, suçlamaları reddetti. Komisyon kurulması 453 oyla kabul edildi” dedi.
Bugün gazetesi de haberi manşetten gördü. “Meclis’ten iPad’le canlı yayın” başlığını kullanan gazete, “Yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan 4 eski bakanla ilgili Meclis görüşmelerini TRT yayınlamayınca CHP Milletvekili Melda Onur halkı bilgilendirmek için iPad’le Genel Kurul’dan canlı yayın gerçekleştirdi” dedi.
Birgün, “Nereden uydum o zalime…” manşetiyle çıktı: “4 eski bakan hakkındaki yolsuzluk iddiaları 6 ay sonra Meclis’e geldi. Bayraktar AKP’lilere ‘Zor durumdayım, hep ağlıyorum’ dedi. Konuşmalar ardından yapılan gizli oylamada tek komisyon kurulmasına karar verildi.”
Sözcü manşetinde, “Yolsuzluk tiyatrosu perdeyi kapattı!” başlığını kullandı ve “4 bakanla ilgili yolsuzluk ve rüşvet iddialarını, halkın duymasını istemediler… Meclis TV’yi susturdular. Şaibenin üzerini örttüler” dedi.
Radikal habere sürmanşetinde yer verdi. Gazete, “4 eski bakana tek komisyon” ve “Saati Sarraf aldı parayı ben ödedim” başlıklı iki haber kullandı.
Yurt manşetin altında yer ayırdığı habere, “Yolsuzluğa karartma” başlığını attı ve “Meclis TV fezleke tartışmalarını vermedi. Halk TV yasağı delerek konuşmaları yayınladı. 3 bakan haklarındaki iddiaları reddettiler. AKP’lilerin çoğunlukta olduğu soruşturma komisyonu kurulması kabul edildi” dedi.
Star ön sayfasının en altında yer verdiği haber için, “Başınızı öne eğdirecek bir şey yapmadık” başlığını kullandı: “Haklarında önerge verilen dört eski bakan, vekillerle yaptıkları görüşmede, ‘Asla başınızı eğecek bir şey yapmadık. Vereceğiniz her türlü karara saygılıyız’ dedi.
Yeni Şafak, habere manşetin yanında, “Birkaç güne bakan da hükümet de kalmayacak” başlığıyla yer verdi: “AK Parti’nin, 17 Aralık’ta oğulları gözaltına alınan 4 bakanla ilgili soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin verdiği önerge Meclis’te görüşülerek kabul edildi. Sabah parti genel merkezinde Atalay’la bir araya gelen eski bakanlar ise ilginç bilgiler aktardı. Zafer Çağlayan, oğlunun ifadesini alan savcının, kendisi için ‘sayın bakan’ yazılmasını isteyen avukata kızarak ‘Burada bakan yok. Tepemi attırmayın, Zafer diye yazdırırım imzanı attırırım. Zaten birkaç güne bakan da hükümet de kalmayacak’ dediğini anlattı.
Sabah ve Akşam gazeteleri ise habere iç sayfalarında yer ayırdı.

“Basın özgürlüğü sorunu irtifa kaybettiriyor”
Türkiye’de basın özgürlüğünün gittikçe kısıtlanması dünyanın da dikkatini çekiyor. Son olarak Freedom House, Türkiye’yi “basını özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşürdü. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bunu “Türkiye’ye karşı bir algı operasyonu” olarak değerlendirirken ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf da bakanın iddiasına sert bir cevap verdi.
Gündelik basın toplantısında Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun değerlendirmesi ile ilgili soruya verdiği yanıtta, "İnsanların Türkiye'ye yönelik algısını, bakışını Youtube'a yapılan engellemenin durdurulması, Twitter'ın bloke edilmemesi ile değişir. Asıl bu engellemeler başka yerlerdeki insanların, 'Hey bakın, Türkiye'de basın özgürlüğü sandığımız kadar da iyi değilmiş' diye düşünmelerine yol açıyor" dedi.
Artık yavaş yavaş gelişmiş dünya ile Türkiye arasında bir soruna dönüşmeye başlayan basın özgürlüğü konusunda Sedat Ergin, “Basın özgürlüğü sorunu irtifa kaybettiriyor”  başlıklı önemli bir yazı yazarak ABD’nin Türkiye’de yaşanan basın özgürlüğü sorunu konusundaki algısını aktardı:
“ABD’nin başkentinde geçen Perşembe günü üç ayrı mekanda yapılan ve Türkiye’nin de konu edildiği üç ayrı açıklama aynı teşhiste birleşiyor: Basın özgürlüğü alanında yaşanan sorunlar Türkiye’de demokrasiyi geriye götürüyor…”
“Freedom House’un raporunda Türkiye’de basın özgürlüğü ikliminin 2013 yılı boyunca belirgin bir şekilde kötüleştiği, gerek Taksim Gezi olayları, gerek 17 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sürecinde çok sayıda gazetecinin işinden olduğu belirtilerek, ‘İşten atmalar, hükümet ve birçok medya patronu arasındaki yakın ilişkiyi ve bunun gazeteciler üzerinde oluşturduğu resmi ya da gayriresmi baskıyı öne çıkardı’ deniliyor…”
“Milliyet gazetesindeki ‘yüksek profilli’ işten çıkarma olaylarının gündeme getirilmesi, ayrıca Sabah gazetesindeki benzer tasarrufların hatırlatılması raporun dikkat çekici bir başka noktası…”
“ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Doug Frantz, bundan iki hafta kadar önce İstanbul’a gelerek basın özgürlüğünün durumunu yerinde incelemişti. Özellikle 17 Aralık sonrasında bir ‘geriye gidiş’ olduğunu vurgulayan Frantz, “Wahington’da Obama yönetiminde kaygı yaratan, bu geriye gidiştir. İstanbul’a gitmemin nedenlerinden biri de bu kaygılardı” diye konuştu…”
“Varacağımız sonuç, Türkiye’de basın özgürlüğü alanında işlerin kötüye gittiği konusunda Washington’da yönetimden düşünce kuruluşlarına, Kongre’den basına kadar her katmanda tam bir konsensüsün yerleşmiş bulunmasıdır…”
“Washington’da bundan dört-beş yıl öncesine kadar bu meselede böylesine kuvvetli bir konsensüsün belirmesi düşünülemezdi. Kuşkusuz bu bakış, AK Parti hükümetinin demokrasi siciline bir eksi puan olarak tahvil oluyor…”