“Esrarengiz ‘alo’”

Günün en “esrarengiz” haberi Cumhuriyet gazetesinde yer aldı.

P24

20.05.2019

 
 
Cumhuriyet gazetesi ön sayfasının altında, “Esrarengiz ‘alo’” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinde birçok mahalle muhtarının kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından aranarak kendilerine demografik yapıya ilişkin sorular sorulduğu belirtildi. Muhtarlar, telefonla arayan kişilerin kendilerine mahallede hangi memleketten insanlar yaşadığını ve kanaat önderlerinin kim olduğuna dair sorular sorduğunu söyledi. Gazetemize konuşan mahalle muhtarları, kendilerini arayan kişilerin soruları karşısında şaşkınlık yaşadıklarını belirterek tepki gösterdi. Bir mahalle muhtarı ‘Bize bu soruları neden sorduklarına dair bir açıklama yapmıyorlar. Bir çalışma için diyorlar, ama tabii ki kendisinin emniyetten olup olmadığı da belli değil. Telefonda ‘polis memuru bilmem kim’ diyor. Tabii ki biz de hiçbir bilgi vermiyoruz kendisine. Sadece telefonla arıyorlar. Bu sadece bana da değil, diğer muhtar arkadaşlarıma da yapıldı’ diye konuştu. Yine aranan bir başka mahalle muhtarı ise ‘Bize ‘hangi memleketten daha çok insan mahallenizde yaşıyor ve sizin dışınız da kanaat önderi olabilecek bir isim verebilir misiniz’ diye soruyorlar. Başka bir şey sormadılar. Önceki gün sabah aradılar. Açıkçası bu olay bende seçime yönelik siyasi bir çalışma yapıldığı izlenimi uyandırıyor’ dedi” ifadeleri yer aldı.
 
“Kan kaybı artıyor”
 
Birgün gazetesinin manşetinde, “Kan kaybı artıyor” başlıklı haber yer aldı. Haberde, “Ekonomist Mustafa Sönmez, seçim sürecinin enflasyonu ve işsizliği kemikleştireceğini belirtiyor. Sönmez, ‘Alınmış borçları geri ödeme, büyüme için yeni rüzgâr bulma konusunda çok ciddi sorunlar var. Böyle olunca da bunun sonucu olarak döviz fiyatlarında artış yaşanıyor. Döviz fiyatları arttığında ürün maliyetleri artıyor ve enflasyon yükseliyor. İnsanlar enflasyon oranında gelirlerini artıramadıkları için fiili olarak bir yoksullaşma hissetmeye başladılar. İş yerleri kapanıp yeni yatırımlar yapılamayınca işsizlik devasa boyutlara ulaştı. Dolayısıyla şimdi kitleler kriz halini hissediyorlar. AKP’nin buradan çıkışı epey zor. Türkiye riski müthiş artmış bir ülke olarak artık dışarıdan da para bulamıyor. Bu anlamda diğer benzer ülkelerden de epey ayrışmış durumda. Burada dönüp dolaşıp gideceği yer sonunda IMF. Ama onun da ABD ile ilişkilere bağlı olan birçok şartı var. Tekrar seçim kararı yeni bir türbülans yarattı. Çünkü geçen yıl, özellikle ekonomik krize denk gelmesin diye 24 Haziran seçimlerini öne almışlardı. Aslında ağustostaki döviz şokunu beklemiyorlardı. Sandılar ki, biz 24 Haziran seçimlerini kazandıktan sonra tek adam rejimi Batı’ya da cazip gelir. Hesaba göre Batı, tek adamla muhatap olup birçok meseleyi kolayca halledecekti. Öyle olmadı ve olmadığı gibi arkasından da ABD ile Rahip Brunson gerilimi baş gösterdi. Küçük bir gerilim bile ortalığı altüst etmeye yetti. Yerel seçimleri bu nedenle önemsemeye başladılar ve mevzi kaybetmemeyi hedeflediler. Yerel seçimleri, özellikle de İstanbul’u kaybettiklerinde parti içinde büyük bir sarsıntı olacağını gördüler. Haliyle oraya odaklandıkları için, ekonomide almaları gereken birtakım disiplin tedbirlerini sulandırdılar. Ayrıca takvimde seçim varsa, herkes ‘bekle gör’ pozisyonuna geçer. Dolayısıyla yatırım ve tüketim niyetleri ertelendi. Herkes kendisini güvende hissetmek için daha çok dövize yönelir. Seçim, yani bekleme konjonktürleri hep böyle sonuçlar doğurur. 31 Mart sonuçlandıktan sonra, bu kez İstanbul konusunda bir belirsizlik yarattılar. 35 gün öyle geçti. Arkasından 6 Mayıs’la beraber süreci 23 Haziran’a uzattılar. Bütün bu uzatmalar belirsizlik demek ve ‘bekle gör’ pozisyonunu besliyor. Dolayısıyla seçimler Türkiye’ye sürekli kan kaybettiriyor. Enflasyonun kemikleşmesi, işsizliğin devam etmesi, dayanma gücü kalmayan firmaların kepenk kapatması bunun sonuçları’ dedi” ifadeleri kullanıldı.
 
 
“Sömürüyü katladılar, kârlarını uçurdular”
 
Evrensel gazetesi manşetindeki, “Sömürüyü katladılar, kârlarını uçurdular” başlıklı haberde, “Emekçilerin hızla yoksullaştığı 2015-2017 yılları arasında enerji, savunma sanayi ve inşaatın başını çektiği 100 firma ortalama yüzde 605 büyüdü. İlk sıralardaki firmaların büyümesi yüzde 5 binleri buldu. Türkiye’deki milli gelir artışının 18 kat üzerine çıkan firmaların yarattığı istihdam ise sadece yüzde 70 arttı. Büyüme için işçilere aynı süre içinde üç kat fazla üretim yaptırılırken, işçilerin kaybedip, patronların kazandığı bu tablonun duyurulduğu törene katılan Ticaret Bakanı 3 milyar 104 milyon TL destek açıklamasında bulundu. Evrensel Gazetesi Ekonomi Yazarı Bülent Falakaoğlu, Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi listesini şöyle değerlendirdi: ‘Ortalama kuruluş ömürleri 10 yıl civarında olan firmaların ortalama yüzde 600 gibi devasa kârlar elde etmesi, teknoloji gelişimi, inovasyon, kurumsallaşma gibi kavramlarla anlatılsa da bu kavramlar bu devasa kârı, kazancı anlatmaya yeterli değil. Bahsedilen kavramların her birinin etkisi olsa dahi, şirketlerin sektörel dağılımına baktığımızda karşımıza söz konusu kavramların ötesinde başka bir hikaye çıkıyor. En hızlı büyüyen 100 firma listesi birçok sektörü kapsasa da ağırlık, enerji, savunma sanayi, inşaat gibi iktidarın önünü açtığı, rantı yüksek alanlar oluşturuyor. Bu firmaların kazanç artış oranında, köklü birçok şirketi geride bırakıyor olması, başarıları kadar devlet desteği ve piyasada hükümetin önlerini açmasının yarattığı yüksek rant ile de alakalı. Anadolu’dan doğup küreselleştiği söylenen bu firmaların, büyüdükçe ücretler genel düzeyini de geriye çektikleri görülüyor. Bu da yoğun bir sömürü anlamına geliyor’” ifadelerine yer verdi.