“İş hayatında acı gerçekler”

Birgün gazetesi ekonomik krizin “karşılıksız çek” ayağını manşete taşırken, Cumhuriyet gazetesinin manşetinde “Beykoz yağması” yer aldı.

P24

05.06.2019

Birgün gazetesi manşetinde, “İş hayatında acı gerçekler” başlıklı habere yer verdi. Haberde, “2016’da karşılıksız çeke hapis cezası getirildi. Ancak ekonomik kriz yüzünden binlerce esnaf alacağını tahsil edemediği için çeklerini ödeyemedi. Esnaflar, karşılıksız çeke hapis cezası kaldırılsın mücadelesi veriyor. 10 binden fazla esnaf ise bu bayramı cezaevinde geçiriyor. Karşılıksız çekte ekonomik krizle beraber rekor artış görülüyor. Birçok iş insanı borcunu çeşitli sebeplerle ödeyemez duruma geldi. Türkiye Bankalar Birliği’nin Risk Merkezi verilerine göre karşılıksız çek sayısı; 2018 Nisan ayında, 40 bin 507 iken 2019 Nisan ayında, 73 bin 730’a yükseldi. Böylece son 1 yıl içinde karşılıksız çek sayısı yüzde 82 artmış oldu. Yine Risk Merkezi’nin verilerine göre nisan ayı itibariyle borcu yasal takibe intikal etmiş gerçek kişi sayısı son 1 yılda yaklaşık 1 milyon kişi artarak 3 milyon 409 bine ulaştı. 2018 aralık ayı itibariyle resmi rakamlara göre sadece 2018 yılında 1549 şirket konkordato ilan etti. Konkordato ilan eden şirketler borçlarını erteleyebildiler, ancak bu sefer de bu şirketlerin alacaklıları zor duruma düştü. Alacağını tahsil edemeyen alt tedarikçilerin çekleri karşılıksız çıktığı için hapis cezasına çarptırılıyor. Dahası birçok iş insanı devletten hak edişlerini tahsil edemiyor. Hal böyle olunca alacak borç zincirinde alt dişliler mağdur oluyor. 180 bin kişinin ceza davası devam ederken, 10 binin üzerinde esnaf ise bu bayramı hapiste geçirecek. Bu mağduriyeti karşılıksız çeke hapis cezası kaldırılsın mücadelesi veren iş insanı İbrahim Cem Özgeçen ile konuştuk. Özgeçen, yıllardır piyasanın içinde olan itibarlı KOBİ’lerin ekonomik darboğaz yüzünden hapis cezalarıyla karşı karşıya kaldığını ifade etti. Özgeçen karşılıksız çekteki mağduriyeti şöyle anlattı: ‘Bir konkordato ilan eden firma hem icradan hem cezalardan sorumluluğunu tamamen üzerinden atmış oluyor. Diyelim ki bir X firmasını göz önüne alalım, bu firmanın bizim içimizde 87 mağduru var. Bunlar bu firmaya alt tedarikçi tekstilciler. Firmaya ürün üretiyorlar, fakat firma konkordato ilan edince hem çeklerini hem de diğer borçlarını ödemiyor. Alacaklı olarak da siz gidip icraya başvuramıyorsunuz. Çünkü firma konkordato ilan etmiş, bu firmaların ekonomik olarak dokunulmazlığı bulunuyor. Yani bir nevi zırh kazanmış oluyor. Hatta elinizdeki çekin dahi bankada işlemini yaptıramıyorsunuz. Hal böyle olunca bu firmaya tedarikçi olan zincirdeki diğer firmalar onlarda zincirdeki diğer firmalarda hammadde vs. aldıkları için onlar da borçlarını ödemekte zorlanıyorlar. Yani zincirde baştan büyük dişli kırıldığı için küçük dişlilerin dönme imkanı asla ve asla kalmıyor. Dolayısıyla piyasa darboğaza giriyor, konkordato alan firma hiçbir cezai yaptırıma maruz kalmıyor. Ama altındaki tedarikçi firmaların tamamı ödenmeyen çekler yüzünden 5 yıl hapis cezasına çarptırılıyor’” ifadeleri kullanıldı.
“Beykoz yağması”
Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “Beykoz yağması” başlıklı haber yer aldı. Haberde, “Orman alanları ile kaplı ve birçok yeri yapılaşmaya kapalı olan Beykoz’daki araziler eski Başkan Yücel Çelikbilek döneminde Erdoğan’ın ailesi ve yakınlarına ya tahsis edildi ya da imar planlarına aykırı bir şekilde yapılaşmaya açıldı. Remzi Gür’ün I. derece sit alanında yaptığı ve hakkında yıkım kararı bulunan ‘kafe’sini yıkmak şöyle dursun bir de imar barışından yararlandırılırken II. derecede sit ve orman içi dinlenme alanında kalan Dereseki mevkiinde Berat Albayrak’ın vakfına bağlı NUN Okulları’nın devasa kampus yapmasına izin verildi. Danıştay’ın planları iptal kararına rağmen NUN Okulları’nın inşaatı durdurulmadı ve her yıl genişleyerek büyüdü. Kavacık’ta 2007 yılında Beykoz Belediyesi’ne ait arazi kat karşılığı ihaleye çıkarıldı. İhaleyi o sırada kamu bürokratı olan ve bir kamu hastanesinde başhekimlik yapan Dr. Eyüp Gümüş kazanıyor. Bürokrat olan birinin nasıl ticari bir işe giriştiği sorgulanmadan belediye arazisini alan Eyüp Gümüş, dört kat karşılığında Medistate hastanesini inşa etti. Hastanenin açılışını da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptı. Hastaneyi yapan Eyüp Gümüş birden Sağlık Bakanlığı’na müsteşar oluverdi. Erdoğan ailesinin sağlık sorunları için gittiği tek adres olan Medipol Hastanesi’ne de Kavacık’ta üniversite ve hastane binası için özel imar verildi. Damat Bey’in vakfı Beykoz’da faaliyet gösterirken Bilal Erdoğan’ın Vakfı mahrum bırakılırsa ayıp olurdu doğrusu. Beykoz Belediyesi tarafından halka dinlenme tesisi yapılması amacıyla Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na ait Beykoz Alibahadır C Tipi Mesire Yeri 29 yıllığına 12 Mayıs 2014 tarihinde belediye tarafından kiralanıyor. İhaleye dahi çıkarılmadan alanda 2 kır kahvesi, 2 kır lokantası, 1 adet büfe ve 10 adet de yöresel satış standı yaptırıldıktan sonra tesislerin kullanım hakkı Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı’na tahsis ediliyor” ifadelerine yer verildi.

“Yargıya güven kalmadı”

Sözcü gazetesi manşetindeki, “Yargıya güven kalmadı” başlıklı haberinde, “DGM Başkanlığı da yapan hakim Turgut Okyay, son 20 yılda yargının nereden nereye geldiğini tek tek anlattı. İşte Okyay’ın tespitleri: ’42 yıl hakimlik yaptım. Üzülerek söylüyorum, günümüzde yargı bağımsız ve tarafsız değil. Benim dönemimde bana iktidarın müdahalesi olmadı. Vicdanımızın sesini dinleyerek ve yasalara uyarak yargılama yapıyorduk. Şu anda yargıya güven kalmadı. Bunun nedeni iktidardakilerin yargıya saygı göstermemesi. Şu anda açıkladıkları şekilde bir yargı reformuna gerek yok. Mevcut yasalarla bu iş sağlanabilir’” ifadelerini kullandı.