“Ustalık dönemi felaket getirdi”

DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın Erdoğan’a ve hükümete yönelik sert eleştirilerini Karar gazetesi manşete taşıdı.

12.10.2020

Karar gazetesi manşetinde, “Ustalık dönemi felaket getirdi” başlıklı habere yer verdi:

“DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, hükümetin özgürlükler ve demokrasiye yönelik yaklaşımını ‘Dışarıdaki ilkesel tutumu kendi vatandaşımıza gelince göremiyoruz. İçeriye dönünce şapkalar değişiyor’ sözleriyle hedefe koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert eleştiriler yöneltti: Ustalık dönemi iyi olmadı. Üç dönem kuralını boşuna koymadık. Süreler uzayınca ilkeler değil kişisel tutumlar ön plana çıkıyor. O da hataları artırıyor. Kürt meselesinde de böyle oldu. Diyarbakır’da ‘Güneydoğu manifestosunu’ açıklayan DEVA Partisi lideri Babacan, hassas başlıklara ilişkin partisinin yaklaşımını KARAR’a değerlendirdi:  Artık Türkiye için çözüm üreten hükümet yok, dar seçmen tabanına hitap edip kalan tüm toplumu iten, düşman gösteren bir iktidar var.  (Dış politika) İlişkileri kişiselleştirip ‘Ben onun elini sıkmam’ derseniz koskoca 84 milyon insanın kaderi bir kişini ruh haline bağlı kalıyor demektir. Kürt meselesi adalet ve demokrasiyi de barındırıyor. Bu başlıklarda dış ülkelerdeki ilkesel tutum vatandaşımıza karşı yok.  (Erdoğan’ın 2005’deki ‘Kürt sorunu benim sorunum’ ve 2015’teki ‘Kürt sorunu yok’ ifadelerini hatırlatması) Çıraklık, kalfalık dönemi var ama ustalık dönemi iyi olmadı. Üç dönem kuralını boşuna koymamıştık. Süreler uzayınca ilkeler değil  kişisel tutumlar ön plana çıkıyor. Bu Kürt meselesinde de hataları çoğalttı.”

“Mümin acıyı bal eylesin, yandaş parayı istiflesin!”

Birgün gazetesinin manşetinde, “Mümin acıyı bal eylesin, yandaş parayı istiflesin!” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“Sayıştay, kamu kaynaklarının pazarlık yöntemiyle yapılan ihalelerle belli şirketlere peşkeş çekildiği iddialarına konu olan yapım ve danışmanlık ihalelerindeki etik dışı uygulamalarla ilgili önemli tespitlerde bulundu. Büyük kamu ihalelerinin çoğunluğunu alan bildik şirketlerin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na 25’i lüks 91 araç ile cep telefonları, bilgisayarlar, televizyonlar verdiği, yüzlerce personeli yurtdışı ve yurtiçi gezilere gönderdiği belirlendi. Sayıştay’ın Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2019 Denetim Raporu’nda, müteahhit firmaların ‘İdarenin ihale konusu işle ilgili olmayan genel ve sürekli ihtiyaçlarını karşıladığı’ bildirildi. Buna göre, bunun yolu büyük bölümü pazarlık yöntemiyle ihale edilen işlerle ilgili imzalanan sözleşmelerin ‘Diğer Hususlar’ bölümünde düzenleme yapılarak açıldı. Kamu İhale Kanunu’nun ‘Temel İlkeler’ başlıklı 5’inci maddesinde, aralarında kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal alımı, hizmet alımı ve yapım işlerinin bir arada ihale edilemeyeceğinin hüküm altına alındığı vurgulanan raporda, ‘İdarenin genel ve sürekli ihtiyaçları şeklinde tanımlanabilecek binek otomobil ve ofis gereçlerinin, nitelikli ve niteliksiz personel istihdamının ve Harcırah Kanunu’na tabi bir kısım harcamaların bu sözleşmeler üzerinden temin edildiği görülmüştür’ denildi.”

“Tarikatların devlete sızma aşaması çoktan gerçekleşti”

Cumhuriyet gazetesi manşetinde, “Tarikatların devlete sızma aşaması çoktan gerçekleşti” başlıklı habere yer verdi:

“İslam Felsefesi uzmanı Prof. Şahin Filiz, iyi cemaat-tarikat, kötü cemaat tarikat olmadığını, devletleşebilecek güce erişeni ya da henüz erişemeyeni olduğunu belirtti. Filiz, ülkeyi saran yüzlerce tarikat ve cemaatin, bin bir çilelerle kurulmuş cumhuriyetin bütün kurum ve kuruluşlarını tüketmeye programlandığını söyledi. ‘Menzil, FETÖ’den sonra sıradadır. GATA vakası denizde kum tanesidir. Kum yığınları devasa dağlara dönüşmek üzere’ uyarısını yapan Filiz, ‘FETÖ gibi darbe girişimine akılları kesmeyenler devlet yönetimine ortak olmaya odaklanmış durumdadırlar. Ali Edizer ve belki de binlerce Edizer’i bu açıdan analiz etmek gerekir’ diyen Filiz’e göre, devletleşme amacındaki cemaat ve tarikatların sızma aşaması çoktan gerçekleştirdi. Filiz, ‘Tehlikeye göz yuman veya destek veren sorumlular, halktan aldıkları yetkiyi devrederse bu yapılar, önce yetki devrini yapanları alaşağı edecektir’ diye konuştu.”

“Çocuklarımızın eğitimi heba oldu”

Evrensel gazetesi manşetindeki, “Çocuklarımızın eğitimi heba oldu” başlıklı haberinde, “Aliağa Örnekkent mahallesindeki çocuklar için gerek uzaktan gerek yüz yüze eğitim Milli Eğitim Bakanının çizdiği olumlu tablonun dışına düşüyor. Okullar bu hafta tüm sınıflar için yüz yüze eğitime başlıyor. Bir yandan uzaktan eğitimin sıkıntıları devam ederken, yüz yüze eğitimin başlamasıyla velilerin endişeleri de arttı. Aliağa’nın Örnekkent Mahallesi’nde görüştüğümüz kadınlar, EBA’yla eğitimin ulaşılabilir olmadığını dile getirdi. Uzaktan eğitim için her evde internet bağlantısı ve tablet, telefon, bilgisayar gibi araçların olmadığına dikkat çeken veliler, ‘Geçtiğimiz yıldan bu yıla çocuklar resmen eğitimden uzak kaldı. Okullar açılacak dediler ama hiçbir hazırlık yapılmamış. Bir evde birden fazla çocuk ama bir telefon var. Çocuklar arasında seçim yapmak zorunda kalıyoruz’ dedi. Bir işçi semti olan Örnekkent’te evlerin genelinde internet bağlantısı yok. Tablet ya da telefona erişimi de olmayan çocukların birçoğu, televizyondan yapılan EBA yayınını takip ederek dersleri öğrenmeye çalışıyor. İçlerinde birinci sınıf öğrencilerin de olduğu birçok çocuk, katılımcı bir eğitim modelinden uzak bir şekilde kendi kaderine terk edilmiş durumda. Mahallede bulunan okula gitmeye başlayan çocuklar hijyen malzemelerini yanlarında götürmek zorunda. Görüştüğümüz veliler, pandeminin başından itibaren geçen sürede yapılan anketlerle ihtiyaçlarını dile getirdiklerini ancak kendilerine hiçbir dönüş olmadan bu yılki eğitime başlandığını belirtiyor” ifadelerine yer verdi.