“Yine havada Kürdü vurdular”

“Havaya açılan ateş”le öldüğü iddia edilen 16 yaşındaki Hakkari’li genç Yeni Yaşam gazetesinin manşetindeydi.

P24

02.12.2020

Yeni Yaşam gazetesinin manşetinde, “Yine havada Kürdü vurdular” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“Hakkari’nin Derecik ilçesine bağlı Anadağ köyünde 16 yaşındaki Özcan Erbaş, askerlerin açtığı ateşle katledildi. Valilik yaptığı açıklamada, askerlerin havaya ateş açtığını savundu. Hakkari’nin Derecik ilçesinde Yeşilova’dan (İsyan) eski köyleri Anadağ’a (Bêruh) palamut toplamak ve piknik yapmak için giden 3 gence saat 15.00 civarında askerlerce ateş açıldı. Açılan ateş sonucu 16 yaşındaki Özcan Erbaş sırtına isabet eden kurşunla yaralandı. Yaralanan yeğenini yerden kaldıran amcası Sabri Erbaş olaya ilişkin Mezopotamya Ajansı’na şunları söyledi: ‘Anadağ’a 3-4 kişi piknik yapmak ve palamut toplamak için gittiler. Oradayken askerler ateş açıyorlar. Mamreşan (Bağlıca) ve Gerdin karakollarından taranıyorlar. Bize haber verildikten sonra yaralanan yeğenimi almaya gittik. Askerler de biraz kavga ettik. Yaralıya dokunmamıza izin vermiyorlardı. Yardım bile etmiyorlardı. Ben sırtla yola taşıdım. Sırtına bir kurşun isabet etmişti. Otopsi için Hakkari Devlet Hastanesi’ne kaldırdık.’ Valilik ‘kaçakçıların ikaza cevap vermemesi üzerine havaya yapılan uyarı atışı sonucu’ öldüğünü savundu. Daha önce de katledilen birçok Kürt için yapılan açıklamada ‘havaya açılan ateş’ savunması yapıldı.”

Haber Evrensel gazetesinde, “16’sında öldürüldü, ‘kaçakçı’ denildi” başlığıyla yer buldu:

“Hakkari Derecik kırsalında askerler üç kişiye ateş açtı, içlerinden 16 yaşındaki Özcan Erbaş öldü. Hakkari Valiliği, üç kişinin ‘kaçakçı’ olduğunu ve Erbaş’ın da havaya yapılan uyarı ateşi sonucu yaralanıp hayatını kaybettiğini öne sürdü. Köylüler ise üç kişinin ‘Palamut toplamak’ için bölgede bulunduğu bilgisini verdi.” 

“Hem pahalı hem Çin malı”

Karar gazetesi manşetinde, “Hem pahalı hem Çin malı” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

Salgınla savaşta Türkiye’nin 50 milyon dozluk Çin aşısı siparişi güvenilirlik tartışmalarını hararetlendirdi. İki büyük aşı üretici şirketinden birine iki yıl önce ‘düşük standart’ cezası kesilen Çin’in geliştirdiği ‘CoronaVac’ın sonuçlarına ilişkin net veri ortaya konmadı. Testlerin Körfez ülkeleri, Endonezya, Kuzey Kore gibi ülkelerde yapılması ve ekim ayında bir kişinin ölümü nedeniyle deneylerin askıya alınması da soru işaretlerini artırdı. Prof Dr. Mehmet Ceyhan ‘Çalışmalar tam sonuçlanmadı. Etkinliğiyle ilgili fazla veri yok’ dedi. Çin aşısı dışındaki seçeneklerin eczanede satışının ise muhafaza şartları nedeniyle mümkün olmadığını belirtti. Fiyatı yüksek Çin aşısına alternatif oluşturulması gerektiği belirtildi. ‘Türk doktor başarısı’ diye alkışlanan Türkiye’de de denemeleri yapılan yüksek başarılı BionTech aşısıyla ilgili anlaşma yapılmaması eleştiri konusu oldu. Batılı başkentler Pfizer, Moderna gibi başarı oranlarını açıklayan şirketlerle anlaşmalar yaparken, Türkiye’nin güvenliği şüpheli Çin aşısını tek alternatif olarak sürdürmesi tartışma yaratıyor. Fiyatı da diğer aşılardan aşağı olmayan ‘CoronaVac’ın vatandaşa tek seçenek olarak sunulması yerine daha somut verileri olan çalışmalara ulaşılması gerektiği belirtiliyor.”

Aydınlık gazetesinin manşetinde ise, “Ucuz, zahmetsiz, ispatlanmış” başlıklı haber yer aldı:

“Türkiye, 10 milyonu bu ay olmak üzere üç ay içinde 50 milyon doz aşı yapmaya hazırlanıyor. Sağlık Bakanlığı, SinoVac aşısının faz-3 çalışmalarının Türkiye’de olması ve erken dönemde aşıya erişim için Çin’le anlaştı. Toplumun salgından korunmak için kurallarda işbirliği yapması kadar aşı konusunda da işbirliği yapması gerektiği ifade ediliyor. Mevcut aşı çalışmalarını, onay bekleyen aşıları ve aşı tartışmalarını bilim insanlarına sorduk. Uzmanlar, halkın bilime ve sağlık sistemimize güvenmesini istedi. ‘Batı iyidir, doğu kötüdür kompleksinden kurtulmalıyız’ diyen uzmanlar, Çin aşısının ucuz olduğu, zahmetsiz edinebildiği ve yıllardır bilinen yöntemle üretildiğini söyledi.”

“Senaryolarla ülke yönetiyorlar”

Birgün gazetesi manşetindeki, “Senaryolarla ülke yönetiyorlar” başlıklı haberinde, “Ülkedeki yönetim krizi her gün daha da derinleşirken iktidar, ‘krizi nasıl yöneteceğiz?’ sorusuna yanıt bulamıyor. Ekonomi başta olmak üzere sağlık ve eğitim alanlarındaki başarısızlıklar iktidarın her yeni hamlesinde daha da görünür kılınıyor. Cumhur İttifakı ülkenin temel sorunlarına çözüm olamayınca da çareyi baskıyı artırmakta arıyor. Araştırmacılara göre de iktidar medyasının sorunu görmezden gelen ve pembe tablo çizen haberleri de yaraya merhem olmuyor. Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli, ellerindeki medya ordusuyla gerçeklerin konuşulmaması için ‘düşman arayışına’ çıksa da bu Cumhur İttifakı’nın çaresizliğini perdelemiyor. Tenceresini kaynatamayan, borçlar altında ezilen yurttaşlar için iktidarın anlattığı başarı hikâyesi bir ‘masaldan’ öteye gitmiyor. Hemen her krizde suçluyu dışarıda arayan söylemler de inandırıcı bulunmuyor. Türkiye’nin, ‘neopatrimonyal sultanizm’ diye tanımlanabilecek bir rejimle yönetildiğini belirten Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, ‘Bu rejimin temel özelliği, istikrarsız olmasıdır. Muhalefeti düşman olarak gördüğü için onunla düzgün görüşmeler yapmaz’ dedi ve ekledi: ‘Ülkede şu an ekonomik, siyasi istikrarsızlık var. Bunun nedeni her türlü kararın alınması için gereken koşullar, sistemin, yürütmenin en üst düzeyinde olanın kişisel kararlarına bağlanmış olmasından kaynaklanıyor. Daha alt düzeylerdeki kişilerin yetki alanları belirsiz. Rutin kararlar bile en yukarıdan gelen emirlere göre alınıyor. Zamanla iktidarın meşruluğu sorunu ortaya çıkıyor. Bu da daha derinleşirse yönetim krizine dönüşüyor’” ifadelerine yer verdi.