“Yukarıya çift maaş, aşağıya tasarruf”

​Karar, Cumhuriyet ve Birgün gazeteleri, tartışılan “kamuda tasarruf” genelgesine geniş yer ayırdı.

P24

01.07.2021

Karar gazetesi manşetinde, “Yukarıya çift maaş, aşağıya tasarruf” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Yolsuzluk iddiaları ve israf şikayetleri her geçen gün artarken iktidardan ‘kamuda tasarruf’ genelgesi adımı geldi. Araç sayısının azaltılması ve kiralamalara frenle birlikte gazete alımının durdurulması gibi getirisi tartışmalı maddeler pakete konuldu. Alt kademelere yönelik bu düzenlemeler yapılırken, yüksek bürokraside ise vicdan yaralayan ‘çift maaş’ gibi konularda adım atılmaması dikkat çekti.

Milyonlarca çalışan ve emeklinin geçim derdi artarken devlette israf algısı rahatsızlık yarattı. Bu süreçte Cumhurbaşkanlığı kamuda tasarruf tedbirleri genelgesi yayımladı. Buna göre kurumlardaki araç sayısı 2023 sonuna kadar yüzde 20 azaltılacak. Hizmet binası, lojman için kiralama yapılamayacak, arazi satın alınamayacak. Paketteki, basını izleme birimlerinin günlük gazete alımını durdurmasına yönelik karar ise tartışma yarattı.

Genelgede Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin muaf tutulduğunu belirten CHP’li Seyit Torun ‘Bu çürümüşlüğün resmidir’ sözleriyle tepki gösterdi. Araç kiralama gibi alanlarda kısıtlama olumlu karşılandı. Ancak telefon görüşmesine, gazete alımına kadar detaylandırılan tasarruf ‘Çift maaş alan bürokratlar ne olacak?’ sorusunu gündeme taşıdı. Kamuoyunu rahatsızlık eden konuda düzenlemeye gidilmesi yönünde çağrılar yükseldi.”

Cumhuriyet gazetesi habere manşetin altında, “Saray’a tasarruf yok” başlığıyla yer ayırdı:

“Bütçesi 4 milyar lirayı aşan Cumhurbaşkanlığı, kendisini ve TBMM’yi kapsam dışı bırakarak kamunun tasarruf etmesini istedi. Genelgeye göre kamu hizmetleri bütçeyi aşmayacak, araç saltanatında yüzde 20 azaltmaya gidilecek, lojman ve kreş gibi tesisler yapılamayacak.

Kamuya personel alımı azaltılırken, şimdiye kadar kullanılmayan izinlerin karşılığı ücret olarak ödenmeyecek, bunun yerine çalışanlar ‘izne çıkarılacak’. CHP, ’19 yıldır ülkenin kaynaklarını savuranlar, belediyelerin kreşini israf görüyor’ tepkisini gösterdi.”

Birgün gazetesi ön sayfasının altındaki habere, “Saray’da şatafat” başlığını attı ve “Saray’a para da bütçe de yetmiyor. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyen Erdoğan, Saray’ı kapsamayan göstermelik tasarruf genelgesine imza atarken, Cumhurbaşkanlığı mal ve hizmet alımı için milyonlar akıtmaya devam ediyor.

Saray’ın şatafatı kendi raporuna da yansıdı. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı faaliyet raporuna göre, geçen yıl 2 milyar 872 milyon TL’lik harcayan Saray’a mal ve hizmet alımı yapabilmesi için yedek ödenekten 800 milyon lira aktarıldı.

Yedek ödenekten en yüksek payı ise 2.5 milyar TL ile Savunma Bakanlığı aldı. Onu Adalet Bakanlığı takip etti. İktidara yakın dernek ve vakıflara da bütçeden para yağdı, yaklaşık 1 milyar TL aktarıldı” ifadelerine yer verdi.

“Fetva devleti”

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “Fetva devleti” başlıklı haber yer aldı. “Hukukçulara ve ilahiyatçılara göre Diyanet’in son namaz talebi, topluma teokrasi dayatması” üst başlığıyla verilen haberde şöyle denildi:

“Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ulaştırma, Kültür ve Turizm, Ticaret ve İçişleri olmak üzere 4 bakanlığa yazı göndererek seyahat molalarının, namaz saatlerine göre ayarlanması talebinde bulundu. Erbaş’ın talebini Cumhuriyet’e değerlendiren ilahiyatçı Kılıç, ‘Türkiye farklı inançların yaşandığı bir ülke. Tek bir inancın egemen olduğu bir toplum değil. Dolayısıyla birtakım toplumsal düzenlemelerin sadece belli bir inanca göre gerçekleştirilmesi adil olmaz. Farklı inançlar, farklı yaşam tarzları da dikkate alınmalı, onların da rızası gözetilmeli. Rıza gözetilmezse bu, Kuran’a uygun, İslam’a uygun bir tavır olarak değerlendirilemez’ dedi.

Yapılan talebin İslam dini ile ilişkilendirilemeyeceğini vurgulayan Cemil Kılıç, ‘Müslüman olsun olmasın, namaz kılsın kılmasın bütün yolcuları namaz saatine göre yolculuk yapmaya zorlamak, haksızlık ve adaletsizliktir. Adaletsizliğin ve haksızlığın olduğu yerde de İslam’dan bahsedilemez. Bu talep İslami bir talep olmaktan ziyade teokratik devlet ideolojisinin bir talebi olarak değerlendirilebilir. Bizim anladığımız İslam ise teokratik bir düzeni öngörmüyor. Bu talep ayrıca, insan haklarına aykırıdır. Bütün topluma ‘Bizim inandığımız gibi hayatınızı düzenlemek zorundasınız’ dayatmasıdır’ ifadelerini kullandı.”