“İki seçmenden biri ‘Soylu istifa’ diyor”

​Cumhuriyet gazetesi, Süleyman Soylu’yla ilgili çarpıcı bir anketi okuyucularıyla paylaştı.

P24

07.07.2021

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “İki seçmenden biri ‘Soylu istifa’ diyor” başlıklı haber yer aldı:

“26 bölge, 27 il, 230 noktada 3 bin 848 kişiyle yapılan anketin sonuçlarını Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Araştırmalardan Sorumlu Genel Koordinatörü Siyaset Bilimci Derya Kömürcü değerlendirdi.

İki seçmenden biri, ‘Süleyman Soylu’nun istifa etmesi gerekir’ diyor. ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınmalı’ diyenlerin oranı ise yüzde 51.

Katılımcıların yüzde 58’i Sedat Peker’in açıklamalarına Süleyman Soylu’nun verdiği yanıtları tatmin edici bulmuyor. Bu da iktidar kanadından Soylu’ya yönelik bir eleştiri olduğunu gösteriyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘Asla oy vermem’ diyenler şu anda yüzde 50.4 ile Türkiye’nin en kitlesel ve kararlı siyasi gücünü oluşturuyor. Şubattaki ölçümde oran yüzde 43’tü.”

“Öcalan söylemişti”

Yeni Yaşam gazetesi manşetinde, “Öcalan söylemişti” başlıklı habere yer verdi. Haberde şöyle denildi:

“Peker’in açıklamalarından sonra yeniden tartışılan Baykal’ın şaibeli ilişkileri, Livaneli’nin ‘Baykal-Erdoğan işbirliği’ üzerine eski bir yazısıyla gündemleşti. Oysa PKK Lideri Abdullah Öcalan, o yılarda bunun Kürtlere karşı bir ‘iş bölümü’ anlaşması olduğunu söylemişti.

2011’de avukatlarına konuşan Öcalan, Beylerbeyi’nde yapılan görüşmeye ilişkin, ‘Erdoğan Fırat’ın doğusunu imha temelinde milletvekili oldu. Baykal’la öyle görüştüler. İslam’a özgürlük, Kürt’e imha! Baykal Kürtleri AKP eliyle bitirip, başbakan olacağını düşünüyordu’ demişti.

Öcalan, ‘İslam’la Kürtleri oyalayabiliriz’ anlayışının AKP’yi doğurduğunu belirterek, ‘Bunlar bütün dağı taşı satıyorlar. HES’ler ve benzeri şeylerle doğayı tahrip ediyorlar. Bahçeli de, Baykal da komisyon alıyor. Baykal’a Alevileri, Bahçeli’ye de Yörükleri kırdırdılar’ demişti.”

“Doğruyla hiç işi yok”

Birgün gazetesi manşetindeki, “Doğruyla hiç işi yok” başlıklı haberinde, “Kitle desteğini yitiren halka anlatacak hikayesi kalmayan Saray rejimi, çareyi yalana başvurmakta arıyor. Ekranlardan yaptığı her konuşmada pembe tablo çizen, peş peşe ‘mega proje’lerden bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son bir haftada ortaya attığı iki iddia bile durumu özetliyor. Erdoğan, dünyada ücretsiz aşı yapan tek ülkenin Türkiye olduğunu savunurken en ucuz benzinin de yine Türkiye’de kullanıldığını söyledi. Erdoğan’ın ülke gerçekleriyle uyuşmayan söylemlerini değerlendiren uzmanlar kullanılan dilin popülist sağ siyasetin bir yansıması olduğunu, dolayısıyla gerçek olup olmadığı şeklinde bir hassasiyet de taşımadığını vurguluyor.

‘Türkiye aynen dünyada olduğu gibi tuhaf bir dönemden geçiyor’ diyen İletişim Danışmanı Necati Özkan, ‘Bu tuhaf dönemin aslında temel olarak adı çok yaygın bir şekilde biliniyor. Post-truth, yani ‘gerçek ötesi dönem’ diyebiliriz özetle. Bu dönemde popülist siyasetçiler söyledikleri sözlerin gerçek olup olmaması gibi bir hassasiyet içerisinde değiller’ ifadelerini kullanıyor. İktidarın temel olarak yapmak istediğinin gerçeklerden çok duygulara dayalı bir mesajı ortaya koymak ve bunu sürekli tekrar etmek olduğuna dikkat çeken Özkan, bu durumun Trump döneminde Amerika’da, Brexit döneminde İngiltere’de, bugün Macaristan’da, Rusya’da, Brezilya’da sık sık gördüğümüz bir siyaset yapma tarzı olduğunu ifade ediyor.

‘Maalesef bu siyaset yapma tarzı belirli bir süre çalışıyor, belirli bir süre kendisine inanan bir vatandaş kitlesini etrafında toplayabiliyor’ diyen Özkan sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘Bu popülist siyaset dediğimiz zaman bu siyasetin en önemli uygulama laboratuvarlarından biri maalesef 10-20 yıldır Türkiye oldu. Özellikle siyasal İslam’da ya da onun dilini kullanan siyasetçilere karşı ‘öyle söylüyorsa doğrudur’ diye inanan bir kitle de var biliyorsunuz o tarafta. Türkiye’de ‘dün ‘dündür bugün bugündür’ şeklindeki sağ siyaset bugünkü hakikat ötesi siyasetin öncülüdür. Popülist sağ siyasetçiler de bu durumu birbirlerinden öğreniyorlar’” ifadelerine yer verdi.

“‘Tosun’a gizlilik”

Karar gazetesinin manşetinde, “‘Tosun’a gizlilik” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Çiftlik Bank üzerinden 1 milyar TL’lik vurgun yapıp yurt dışına kaçan Mehmet Aydın’la ilgili soruşturmaya gizlilik getirildi. Karar kamuoyunda rahatsızlık yarattı. ‘132 bin kişinin dolandırıldığı dosyada neden böyle bir ihtiyaç duyuldu?’ sorusu gündeme geldi.

Türkiye’de kâr payı vaadiyle yüksek miktarda para toplayıp ardından firar eden ve Brezilya’da teslim olup İstanbul’a getirilen Mehmet Aydın'ın Emniyet’teki sorgusuna başlandı. ‘Tosuncuk’ lakaplı Aydın’a, yanında getirdiği 300 sayfa evrakın incelenmesi ve müfettiş raporları ile karşılaştırılmasının ardından 60 sayfadan oluşan sorular yöneltilmeye başlandı. Aydın’ın üç avukatı eşliğinde ifadesini verdiği belirtildi.

Soruşturmaya gizlilik kararı konulması ise tartışma yarattı. Çorlu faciasından, Rabia Naz’a kadar birçok davada atılan benzer adım, can kayıpları nedeniyle kamuoyunun bir kesiminde makul bulundu. Ancak bir ‘vur kaç’ dosyasının perde gerisine çekilmesi sorgulamalara yol açtı. CHP’li Veli Ağbaba ‘Dolandırırken aleni yargılarken gizli. Nedeni basit, birileri Tosuncuk’a yardım eden bürokratlardan haberdar olmamızı istemiyor’ dedi.”

Cumhuriyet gazetesi habere ön sayfasının altında, “Tosuncuk’u kim gizliyor?” başlığıyla yer ayırdı:

“Tosuncuk olarak bilinen Mehmet Aydın neden teslim oldu? Yargılama süreci ile ilgili birtakım garantiler aldı mı? Bu soruların yanıtını ararken ‘Çiftlikbank soruşturmasına gizlilik kararı getirildi! Tosuncuk’un teslim olmasında etkili olan irade dosyaya da gizlilik kararı getirmiş gibi görünüyor.”