“Bir kara para listesi eksikti”

​Gündemin dikkat çeken haberleri Karar, Cumhuriyet, Birgün ve Evrensel gazetelerinin manşetindeydi.

P24

21.10.2021

Karar gazetesinin manşetinde, “Bir kara para listesi eksikti” başlıklı haber yer aldı:

“Küresel kara para ağını denetleyen Mali Eylem Görev Gücü, kaynağı belirsiz girişleri önleyemediği gerekçesiyle Türkiye’yi gri kategoriye almak için bugün Paris’te oylama yapacak. Ankara’nın, Sudan ve Yemen’in bulunduğu listeye girmesi durumunda yabancı sermaye açısından yeni riskler ortaya çıkacak. Kritik tablonun ardında ise kara parayla mücadele yasasının bugüne kadar çeşitli gerekçelerle ertelenmesi yatıyor.

Önü alınamayan kur artışı ve zam furyası sürerken bir kritik gelişme daha… Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye’nin kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığını öne sürdü. Kurul, Türkiye’yi Sudan, Fas, Arnavutluk ve Suriye gibi ülkelerin bulunduğu ‘gri liste’ye alıp almamak için toplanacak. Oylamanın Merkez Bankası’nın faiz kararıyla aynı gün yapılması süreci daha da kritik hale getirdi.

Görev Gücü’nün aleyhte kararında Türkiye yakın izlemeye alınacak. Bu durumun yatırımcı girişini olumsuz etkileyeceği belirtildi. Ekonomik krizi besleyecek gelişmenin sebebini ise Erdoğan’ın ‘Görev alacak il başkanı bulamazsınız’ ifadesiyle öne çıkan ‘şeffaflık paketinin’ yıllardır sürekli ertelenmesi oluşturdu. Çekmece bırakılan düzenleme için ‘Çıkarılsaydı ülkeye yeni ek maliyetler çıkmazdı’ eleştirisi yapıldı.”

“‘İşgalci güç’ suçlaması”

Cumhuriyet gazetesi ön sayfasının altında, “‘İşgalci güç’ suçlaması” başlıklı habere yer verdi. Haberde şöyle denildi:

“AB Komisyonu raporunda Ankara’nın izlediği dış politikanın AB’nin öncelikleriyle uyumlu olmadığı belirtildi. Türkiye’ye ilk kez ‘işgalci güç’ suçlaması yöneltilen raporda ‘Suriye’de, Türk askerleri ve bağlantılı silahlı güçlerin kontrolündeki bölgelerde insan hakları endişe kaynağı’ denildi.”

Gazete manşetindeki, “Örtülü FETÖ ‘affı’” başlıklı haberinde ise, “Eski AKP’li M. İhsan Arslan’ın oğlu AKP’li Mücahit Arslan’ın ‘FETÖ ile arabuluculuk yaptığı’ iddiasının ortaya atıldığı dönemde dikkat çeken bir gelişme yaşandığı belirlendi. Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu ABD’deki vakfı eşiyle birlikte yöneten Arslan ailesinin kızı Ayşe Arslan Çınar’ın dosyası ‘kapatıldı’.

İstanbul Başsavcılığı, Çınar’ın FETÖ ile bağlantıları ve para trafiğini ortaya çıkaran savcıdan, ‘Başka soruşturma var’ diyerek dosyayı Ankara’ya götürmesini istedi. Delilleri gönderen savcının bilmediği bir şey vardı. ‘Birleşsin’ diye gönderdiği soruşturma 2019’da kapatılmıştı” ifadelerine yer verdi.

“Kör labirent”

Birgün gazetesinin manşetinde, “Kör labirent” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Gözler bugün Merkez Bankası’nın saat 14.00’te açıklayacağı faiz kararında. Banka’nın ters köşe yapıp yapmayacağı tartışılırken çıkacak sonuçtan geniş halk kesimlerini olumlu etkileyecek bir seçenek çıkmayacak.

Ekonomi yönetiminin iktisadi gerçeklikle açıklanamayan faiz indirimlerine devam edip etmeyeceği bugün belli olacak. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından çıkacak olan karar son iki haftadır merakla bekleniyor. TCMB’nin faiz kararı son günlerde sürekli rekor kıran Dolar/TL kurunun seyrinde de belirleyici olacak.

Türk Lirası’ndaki değer kaybı, TCMB’nin 23 Eylül’deki toplantısında politika faizini 100 baz puan düşürerek yüzde 19’dan yüzde 18’e indirmesiyle hızlanmıştı. Kavcıoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunumda TL’deki değer kaybının sadece faiz indirimi ile ilişkilendirilemeyeceğini belirtmesinin ardından kurdaki yükseliş hızlandı. 

Prof. Dr. Yalçın Karatepe, ‘Merkez Bankası’nın politika faiz oranında 50-100 baz puan gibi bir indirime gideceği piyasalar tarafından kabullenilmiş gibi görünüyor. Kurların seviyesi buna işarete ediyor. Ancak ben bir tahminde bulunamıyorum. Mevcut ekonomik göstergelere bakınca faizlerin artmasının gerektiği açık bir biçimde görülüyor. Böyle bir dönemde faizlerin sabit tutulması bile piyasaları memnun edecek. Ancak TCMB ekonomik göstergelerden ziyade iktidara baktığı için alınacak kararı tahmin etmek kolay olmuyor’ diye konuştu.”

“Sağlık 5 dakikaya sığmaz”

Evrensel gazetesi manşetindeki, “Sağlık 5 dakikaya sığmaz” başlıklı haberinde, “Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Bakanlığı'nın randevu aralıklarını 5 dakika ile sınırlandırmasına hastane önlerinde yaptığı eylemlerle tepki gösterdi.

İstanbul'da, İstanbul Eğitim ve Araşatırma Hastanesi ile Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde açıklama yapılan eylemlerde ‘Bu uygulama daha çok istifa, daha çok hekim göçü, daha çok hastalık, daha çok sağlıksızlık, daha çok sağlıkta şiddet getirir. Halk sağlığını ve sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit eden bu uygulamalardan hızla vazgeçilmelidir’ denildi.

Kasım ayına kadar her çarşamba hastane önlerinde bu uygulamaya tepki göstereceklerini söyleyen İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Murat Ekmez, ‘Yıllardır sağlıkta dönüşüm programı adı altında yürütülen politikalar, hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye dönüştürdü. Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmetlerinde niteliği değil niceliği önceleyen politikalarında ısrara devam ediyor. Bu anlayışla yönetilen sağlık sistemi, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını ve hekimlik değerlerini yok saymaktadır’ dedi” ifadelerine yer verdi.

Haber Birgün gazetesinde de, “Sağlık 5 dakikaya sığmaz” başlığıyla yer aldı:

“Hekimler, 20 dakika olması gereken muayene süresinin 5 dakikaya indirilmesini ülkenin dört bir yanında protesto etti. TTB’den yapılan açıklamada, ‘5 dakikada hekimlik yapılmaz, sağlık 5 dakikaya sığmaz!’ dendi.

Hastaya ayrılacak muayene süresinin en az 20 dakika olması gerekirken birçok hastanede 5 dakikaya düşürüldüğünü söyleyen İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi Kılıç, ‘Bu yolla hekimlere günde yaklaşık 100 hasta randevusu dayatılıyor. Hekimin isteği ve bilgisi dışında Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden açılan bu randevular, hekimin hastasına yeterli zaman ayırmasına ve halkın nitelikli sağlık hizmeti almasına engel oluyor. Hekimlere daha çok muayene ve işlem dayatması yapılarak mesleki özerkliğimize müdahale ediliyor, halkın sağlığı tehdit ediliyor, sağlıkta şiddete zemin hazırlanıyor’ dedi.”