“Avrupa ‘Kavala Yaptırımları’nın yolunu açtı”

​Avrupa Konseyi’nin Kavala dosyasıyla ilgili ihlal prosedürü başlatması az sayıda gazetede yer bulabildi.

P24

03.02.2022

Karar gazetesi ön sayfasının altında, “Avrupa ‘Kavala Yaptırımları’nın yolunu açtı” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Türkiye’nin Osman Kavala davasında AİHM kararlarına uymadığını savunup aralık ayında ihlal prosedürünü başlatan Avrupa Konseyi, süreci ikinci aşamaya taşıdı. Bakanlar Komitesi, oy çokluğuyla dosyanın AİHM’e gönderilmesine karar verdi. İpleri geren gelişmeye Ankara’nın tepkisi Dışişleri üzerinden geldi. Bakanlığın açıklamasında bağımsız yargıya saygı ilkesinin yok sayıldığı vurgulandı. ‘Siyasi saiklerle alınan ön yargılı karar’ denildi.”

Birgün gazetesi habere birinci sayfasının altında, “Yaptırımlar artık kapıda” başlığıyla yer ayırdı:

“Avrupa Konseyi’nin siyasi organı Bakanlar Komitesi, tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle Ankara’ya karşı resmen ihlal prosedürü başlattı. Karar Türkiye için ilk, Avrupa için ikinci ihlal prosedürü. Kavala dosyası şimdi yeniden AİHM’e gönderilecek. Kavala dört yıldan fazla bir süredir tutuklu bulunuyor.”

“Tabutta tahliye son bulsun”

Evrensel gazetesinin sürmanşetinde, “Tabutta tahliye son bulsun” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“İHD’nin ‘Acil tahliye edilmesi gereken ağır hasta tutuklular’ listesinde olan 39 yaşındaki Turgay Deniz yaşamını yitirdi. Kardeşi Baver Deniz, ‘Durumu biliniyordu. Kesinleşen cezası bile yoktu. 2018’de tutukladılar, sonra bırakıldı. Rahatladı içimiz biraz, tedavisini yaparız dedik. Dışarıda da rahat vermediler, tehdit ediliyordu… Ama yine de dışarıdaydı’ diyor. Deniz, ‘Tutukladılar, bir de oradan oraya sürgün ettiler. Bandırma Cezaevine sürgün edilirken anneme, ‘Anne, beni bile bile ölüme gönderiyorlar’ demişti. Öyle yaptılar… Doktorlar bize dün ‘gelin son kez görün’ demişti, enfeksiyon yayılmış vücudunun her tarafına artık… Yaşatmak için çok uğraştılar… Ama olmadı. Turgay’ı bile bile öldürdüler’ dedi.

Cezaevlerinde 1600 hasta tutuklu var. 600’ünün durumu ağır. 38’inin durumu çok ağır. Son 3 ayda Turgay Deniz ile birlikte 9 mahpus yaşamını yitirdi. 2021’de ise 59 hasta mahpus hapisten tabutla çıktı. Hasta mahpuslara ‘Cezaevinden ölünüz çıkar’ denildiğini vurgulayan avukat Davut Arslan, ‘hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalı’ dedi.”

Haber Yeni Yaşam gazetesinde, “Kaç ölüm gerekiyor?” başlığıyla yer buldu. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“Cezaevlerinde hasta tutukluların cenazeleri çıkmaya devam ediyor. Tüberküloz hastalığından dolayı 12 yıldır tüple yaşamasına rağmen tahliye edilmeyen ağır hasta tutuklu Turgay Deniz, fenalaşması üzerine kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. 

Turgay Deniz’in kardeşi Baver Deniz, kendilerine haber verilmeden ağabeyinin hastaneye kaldırıldığını belirterek, ‘Hastane ‘şansı yok’ dedikten sonra cezaevinden bizi arıyorlar. ‘Turgay Deniz hastanede, tahliye ettik’ diye. Biz habersiz sevinçle hastaneye gittik, alıp eve götüreceğiz sanıyorduk, durumu ağırmış, bilmiyorduk ki…’ dedi. Ağabeyi Deniz’in 20 yıl önce ameliyat olduğunu aktaran Baver Deniz, ‘Durumu biliniyordu. Kesinleşen cezası bile yoktu. 2018’de tutukladılar, sonra bırakıldı. Rahatladı içimiz biraz, tedavisini yaparız dedik. Dışarıda da rahat vermediler, tehdit ediliyordu. Ama yine de dışarıdaydı. Tutukladılar, bir de oradan oraya sürgün ettiler. Bandırma Cezaevine sürgün edilirken anneme, ‘Anne, beni bile bile ölüme gönderiyorlar’ demişti. Öyle yaptılar. Doktorlar bize dün ‘gelin son kez görün’ demişti, enfeksiyon yayılmış vücudunun her tarafına artık. Yaşatmak için çok uğraştılar ama olmadı. Turgay’ı bile bile öldürdüler. Bile bile…’ dedi.”

“Utanç meşalesi”

Karar gazetesi manşetindeki, “Utanç meşalesi” başlıklı haberinde, “Uygurlara karşı yüzyılın en büyük insanlık suçunu işleyen Çin’in bozulan imajını düzeltmek için kullandığı Pekin Kış Olimpiyatlarının açılış meşalesi yandı. Uygurların ve yüzlerce kuruluşun boykot çağrılarına birçok Batılı ülke icap ederken İslam dünyası yine kulaklarını tıkadı. Üstelik Pekin’in konuk listesinde en çok Orta Doğu ile Orta Asya’dan devlet ve hükümet yetkilisi olması ise vicdanları derinden yaraladı.

Doğu Türkistan’da Uygurlar ve diğer Müslümanların kimliğini yok etmek için sistematik olarak zulüm uygulayan Çin, dün 2022 Pekin Kış Olimpiyatları’nın meşalesini yakarken İslam dünyası Pekin’e baskı oluşturmak için büyük bir fırsat olabilecek boykot çağrılarına yine uymadı. Oysa ki oyunlar öncesi hak ihlallerini hatırlatan ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya, Litvanya, Danimarka ve Japonya hükümetleri diplomatik boykot kararı alırken Türkiye dahil İslam dünyası aylardır yapılan çağrılara kulak tıkadı.

Üstelik Pekin tarafından açıklanan konuk devlet ve hükümet başkanları, kraliyet mensupları ve uluslararası örgüt başkanları listesinde en çok Orta Asya ve Orta Doğu ülkeden isimlerin yer alması vicdanları daha da yaraladı. Doğu Türkistanlılar uzun süredir ‘Soykırımcıda olimpiyat olmaz’ diyerek küresel boykot çağrıları yapıyordu.

Küresel boykot kampanyası kapsamında birçok ülkede eylem yapan Doğu Türkistanlılar, insan hakları örgütleri ve STK’ların desteğiyle seslerini duyurmaya çalışıyordu. ‘2022 Pekin Kış Olimpiyatları, Çin hükümetinin vahşet suçları ve diğer insan haklı ihlalleri eşliğinde başlıyor’ şeklinde ortak bir açıklamaya imza atan 243 uluslararası insan hakları örgütü de hükümetlerden diplomatik boykota katılmalarını istemiş, atletlere ve sponsorlara da Çin hükümetinin hak ihlallerini meşrulaştırmamaları çağrısı yapmıştı” ifadelerini kullandı.

“Tarımda ipotek kâbusu”

Cumhuriyet gazetesi, “Tarımda ipotek kâbusu” başlıklı habere yer verdi. Haberde şöyle denildi:

“Zor günler geçiren çiftçi, borcunu borçla kapatmaya çalışıyor. İpotekli tarım arazilerinin toplam büyüklüğü 5 milyon 600 bin futbol sahasına eşit. İpoteğin miktarı ise 3 trilyon lirayı aşıyor. En borçlu il ise Türkiye’nin tahıl deposu Konya.

CHP’li Bekir Başevirgen, toplam büyüklüğü 5 milyon 600 bin futbol sahasına eşit olan tarım arazilerinin üzerindeki ipotek bedelinin 3 trilyon liranın üzerinde olduğunu vurgulayarak ‘Durdurulamayan maliyet artışlarının altında ezilen çiftçilerimiz arazilerini bankalara rehin bırakıyor. Türkiye’nin 24 milyon hektar civarında tarım arazisi varlığı bulunuyor. 4 milyon hektar civarında olan ipotekli tarımsal alan, toplam arazi varlığımızın yüzde 16.6’sına denk geliyor. Bu durum çiftçimizin son beş yılda dehşet verici düzeyde bir borca battığının göstergesidir. Acil bir tarımsal revizyona ihtiyacımız var. Bu gidişe dur denilmezse tarlasını, arazisini kaybeden çiftçilerimizin hazin dramına şahit olacağız’” dedi.