“Siyasi Tıp Kurumu”

Evrensel ve Yeni Yaşam, ATK’nın Aysel Tuğluk hakkındaki skandal raporunu manşete çekti.

P24

17.02.2022

Evrensel gazetesinin manşetinde, “Siyasi Tıp Kurumu” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“Adli Tıp Kurumunun Aysel Tuğluk hakkındaki raporu uzmanlarca ‘Böylesi görülmedi’ denilen skandallarla dolu. Uzmanlara göre rapor tıbbi değil, siyasi…

Raporu değerlendiren Adli Tıp Uzmanı Profesör Doktor Şebnem Korur Fincancı muayene sonucu elde edilen verilerle tanının bilimsel olarak uyumsuz olduğunu vurgulayarak; ‘Veriler ‘hafif bilimsel bozukluk’ değil ‘orta-ağır bir demans’ tablosunu ortaya koyuyor. Bu da yardımsız yaşamını sürdürme olanağını ortadan kaldırır’ dedi.

İHD Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin ise 30 yılda çok kötü raporlar gördüğünü fakat böylesini ilk defa gördüğünü ifade ederek raporu; ‘Bu bir hekim raporu değil, bu devlet güvenlik mahkemelerinde görev yapan hakimlerin yazdığı bir karar adeta. Bu Adli Tıp Kurumunun tamamen siyasal iradeye bağlı olduğunun göstergesi’ şeklinde değerlendirdi.

Adli Tıp Kurumunun tamamen siyasal iradeye bağlı bir kurum olduğu değerlendirmesini yapan Keskin şöyle sürdürüyor sözlerini: ‘Bu kurum maalesef cezaevindeki hasta mahpuslar için, ki kanseri dördüncü evreye geçmiş, ağır kalp hastası olan, felçli olan hastalar var, ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu veriyor. Ve bu mahpuslar ancak ölümce çıkabiliyor hapisten. Bu o kadar acı ki son dönemde çok örneğini yaşadık, işte Turgay Deniz hastaneye kaldırılıp entube olunca tahliye edildi ve yaşamını yitirdi hastanede. Yazılı hukukta idam cezası kaldırıldı ama idam Adli Tıbbı Kurumunun raporları ‘Cezaevinde ölsün’ anlamına geliyor, aslında bu idam cezası.’”

Yeni Yaşam gazetesi habere manşetinde, “Alavere dalavere Kürt Aysel hapse” başlığıyla yer ayırdı:

“ATK, Demans teşhisi konulan, Mart 2021 tarihinden bu yana verilen Alzheimer başlangıç ilacına ve tespit edilen birçok belirtiye rağmen Aysel Tuğluk’un ‘cezai sorumluluğu’ olduğu yönünde rapor verdi.

Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve ‘demans’ teşhisi konulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un 1 Şubat 2022 tarihinde götürüldüğü Adli Tıp Kurumu (ATK), bir kez daha önceki raporuna benzer tespitlere yer verdi. Kobanê Davası’nın görüldüğü Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebiyle ATK’de 3 hafta tutulması talep edilen Tuğluk hakkında, 3 günde ‘cezai sorumluluğu vardır’ raporu verildi. Tuğluk hakkında hazırlanan 25 sayfalık raporun ilk 15 sayfasında, Kobanê Davası’ndaki suçlamalar anlatıldı.

Adaletsizlik tarihine geçecek hilede, Tuğluk’un suçlandığı fillerin işlendiği iddia edilen tarihlerde ‘cezai ehliyeti olduğunu’ belirten ATK, kendi raporunda, ‘Odanın içinde tutulmazsa düşme riski olduğu, 2-3 kez düştüğünü kaydettiği halde, durumu ‘hafif bilişsel bozukluk’ kavramıyla geçiştirdi. Kadınlar, ATK’nin açıkça suç işlediğini belirtti.”    

“Faturalardaki saadet zinciri”

Birgün gazetesi manşetinde, “Faturalardaki saadet zinciri” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“İktidarın açtığı yoldan yurttaşların sırtından büyük kârlar elde eden ancak yüksek faturalarla bir ilgileri olmadığını savunan dağıtım şirketlerinin kurdukları bir ihale düzeni sayesinde de ‘gizli kâr’lar elde ettikleri ortaya çıktı. Yatırım ihalelerini yüksek bedellerle yine kendi bağlantılı şirketlerine veren dağıtım şirketleri sonuçta pahalıya yapılan bu işlerin bedelini faturalara yansıtarak yurttaşlardan tahsil ediyor.

Şirketlerin sattıkları elektriğin fiyatının yüksek olmasının yanı sıra başka kalemlerden de büyük kârlar elde ettikleri anlaşıldı. Buna mevzuatta, dağıtım şirketlerinin düzenlediği ihalelere, bu şirketlerin hisselerini devralan ve ayrı tüzel kişiliği bulunan şirketlerin ortağı şirketlerin katılmasını engelleyici bir düzenlemenin bulunmaması yol açıyor.

Elektriğin satış fiyatı belirlenirken ‘dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamında gerekli olan yatırım harcamaları ile yatırım harcamalarına ilişkin makul getiri, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme- bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti ve iletim tarifesi kapsamında ödenen tutarlar gibi tüm maliyet ve hizmetler’ dikkate alınıyor. İletim ve dağıtım tarifelerinde yer alan fiyatlar, doğrudan tüketicilere ya da tüketicilere yansıtılmak üzere dağıtım şirketine faturalanıyor. Dolayısıyla yatırım maliyetleri doğrudan kullanıcılara yansıtılıyor.”

“Faturalardaki ‘gizli’ yük!”

Cumhuriyet gazetesi manşetindeki, “Faturalardaki ‘gizli’ yük!” başlıklı haberinde, “Elektrik zamlarıyla katlanan faturaya bir de “kayıp-kaçak bedeli” yükleniyor. EPDK her dağıtım bölgesi için kendi özel koşullarına göre kayıp-kaçak hedefi belirliyor. Hedefin altında kalınması durumunda geliri dağıtım şirketi alıyor.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu üyesi Olgun Sakarya kayıp-kaçak oranı yüksek olduğunda ödenecek bedelin de yükseldiğini belirterek, ‘Bir kentte elektriğe yapılan yatırım 100 lira, başka bir kentte 80 lira. Daha az yatırım alan kentteki yurttaş da 100 lira yatırım yapılan yerdeki maliyete ortak oluyor’ dedi” ifadelerine yer verdi.

“Böyle ‘uyum’ olur mu”

Karar gazetesinin manşetinde, “Böyle ‘uyum’ olur mu” başlıklı haber yer aldı:

“Türkiye’nin kucak açtığı Suriyelilerin topluma entegrasyonunda en kritik halka olan eğitimde ‘düğme yanlış ilikleniyor’. Esenyurt Cumhuriyet İlkokulu’nda, 7 yaşındaki mültecilere Türk öğrencilerle bir arada değil bahçedeki konteyner sınıfta uyum eğitimi verildiği ortaya çıktı. Çocukların kış şartlarında maruz kaldığı vicdan sızlatan muamele ‘izolasyonla nasıl uyum sağlanacak’ tepkilerine yol açtı.

Uzmanlar, Türkiye’nin mülteciler için eğitimde uyum programı oluşturması gerektiğini belirtti. Bu kapsamda programlar hazırlandı. Ancak uygulamadaki sorunlar dikkat çekiyor. İstanbul’daki Esenyurt Cumhuriyet İlkokulu’nda uyum öğrencileri normal sınıflarda değil bahçedeki konteynerde eğitim görüyor. Vahim tabloya tepki gösteren Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul ‘Mültecilerin yalıtılarak eğitim görmesi kabul edilemez’ dedi.

MEB’in sorumluluğuna işaret eden Kurul ‘Bu çocuklar neden sıcak bir sınıfta değil?’ sorusunu yöneltti. AB Türkiye Delegasyonu’nun mülteci fonlarını denetlemesi gerektiğini kaydeden Kurul ‘Kitle örgütlerine sorgulama izni verilmiyor. Anlaşılan fonlardan bu çocuklara az bir pay kalmış” diye konuştu. Okul Müdürü Serkan Gökşen ise “Hiçbir öğrenciye ayrımcılık yapılmıyor. İhtiyaçları karşılanıyor’ ifadesini kullandı.”