“Önce helalleşeceğiz, sonra barışacağız”

​Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti az sayıda gazetede yer bulabildi.

P24

11.03.2022

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun merakla beklenen Diyarbakır ziyareti gerçekleşti. Kılıçdaroğlu, “Bedeli ne olursa olsun, bu memleketin huzura, helalleşmeye, kucaklaşmaya ihtiyacı var. Bunu birlikte yapacağız” dedi. 

Karar gazetesi habere ön sayfasının altında, “Önce helalleşeceğiz, sonra barışacağız” başlığıyla yer ayırdı. Haberde şöyle denildi:

“6 partinin genel başkanı demokrasi için bir araya geldik. Birlikte Türkiye’yi aydınlığa çıkartabilirsek, kucaklaştırabilirsek bu konu siyaset tarihi kitaplarına girer, üniversitelerde ders olur.

Diyarbakır Hapishanesi’yle, Roboski’yle helalleşmezsek barışamayız.

6 ile güneş enerjisi yapacağız. Erdoğan ‘Elini tutan mı var’ diyor. Elimi tutan sensin. Delikanlıysan bizim kuracağımız şirkete 6 ilde arazi tahsis et.”
Cumhuriyet gazetesi manşetin yanındaki habere, “Kılıçdaroğlu’ndan helalleşme mesajı” başlığını attı:

“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da ilk olarak Sur ilçesinde esnafın sorunlarını dinledi. ‘Beraber düzelteceğiz’ diyen Kılıçdaroğlu, partiye yeni katılan üye töreninde de ‘Bedeli ne olursa olsun, bu memleketin huzura, helalleşmeye, kucaklaşmaya ihtiyacı var. Bunu birlikte yapacağız’ dedi.”

Birgün gazetesi birinci sayfasının altında, “Çatışmadan kaçınacağız” başlığıyla yer verdiği haberde, “Kılıçdaroğlu, ‘helalleşme’ ziyareti için gittiği Diyarbakır’da açıklamalarda bulundu. CHP lideri, ‘Büyük acılar çektiniz, dertleriniz, işsizlik, evlerde yoksulluk var, hepsinin farkındayım. Çatışmadan kaçınacağız’ dedi” ifadelerini kullandı.

Evrensel gazetesi habere manşetin yanında, “Diyarbakır’da da ‘helalleşme’ dedi” başlığıyla yer ayırdı. Haberde şöyle denildi:

“CHP liderinin beklenen Diyarbakır ziyareti gerçekleşti. Kılıçdaroğlu, partisine üye katılım töreninde, Diyarbakırlıların yaşadığı sıkıntıları bildiğini belirterek, ‘Bedeli ne olursa olsun bu memleketin huzura, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı var’ dedi.”

“‘Çözüm masada’ uzlaşması”

Karar gazetesi manşetinde, “‘Çözüm masada’ uzlaşması” başlıklı habere yer verdi:

“Antalya zirvesinden bütün dünyanın istediği ateşkes kararı çıkmadı ama her iki tarafın da ‘diplomasi tek çare’ yaklaşımında buluşması barış ümidini artırdı. Kiev’in beklenmeyen ölçüdeki direnişi ve ağır yaptırımlar karşısında ‘savaş makinesi’ yavaşlayan Moskova’nın dili değişti. Lavrov ‘Müzakerenin yerini alacak hiçbir şey olmadığı anlaşıldı’ dedi. Putin-Zelenskiy zirvesine kapı aralandı.

Dünyanın gözü önünde insanlık trajedisi sürerken Antalya Diplomasi Forumu, Ukrayna ile Rusya arasındaki en üst düzey temasa vesile oldu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun katılımıyla mevkidaşları Lavrov ve Kuleba bir araya geldi. Üçlü zirvede müzakereye devam etme yönünde mutabık kalındığına vurgu yapıldı. Lavrov ‘Müzakerinin yerini alacak hiçbir şey yok’ dedi. Çözüme yönelik her girişimi destekleyeceklerini belirtti.

Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba ise 24 saatlik ateşkes konusunda sonuç alınamadığını ancak Antalya formatında bir görüşmeye daha açık olduklarını kaydetti. Çavuşoğlu da ‘Diplomasinin işletilmesi ve barışın tesisi için çabamız devam edecek’ paylaşımı yaptı. Kritik masaya ilişkin Kremlin’den yapılan açıklamada da Ukrayna heyetinin Putin-Zelenskiy zirvesi için teklifte bulunduğu vurgulandı. ‘Görüşme yolu açılabilir’ denildi.”

“Sofranın yeni ortağı mazot”

Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “Sofranın yeni ortağı mazot” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“AKP, son dönemde motorin ve benzine yaptığı zamlarla, nakliye masraflarını yurttaşın sofrasına ortak etti. Gıdada taşıma giderleri son üç günde yüzde 10, 2022’nin ilk 69 gününde ise yüzde 80 arttı. Özellikle taşımacılıkta en çok kullanılan motorinin litre fiyatı, gelen son zamlarla 22 TL’nin üzerine çıktı.

CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım, gıdada taşıma giderlerinin son üç günde yüzde 10, yılın ilk 69 gününde ise yüzde 80 arttığına dikkat çekti. Yalım, sorunu 9 Mart tarihli fiyatlarla şöyle örneklendirdi:

‘İstanbul’daki bir gıda toptancısı Antalya’dan 1 kilo ürünü ücretsiz alsa bile bunu kente getirdiğinde, üzerine hiç kâr koymadan satmaya kalksa kendisine maliyeti 1.10 TL. Ki buna normalde, tarladaki üreticinin payı, komisyoncu ücreti, hal ücreti, KDV ve şehir içi nakliye ücreti, satıcı kârı gibi kalemleri de eklemek gerekiyor. Gıda ürünlerinin Antalya’dan İstanbul’a taşınabilmesi için 20 ton kapasitesi olan bir TIR’ın gidiş-dönüş 1600 kilometre yol yapması gerekiyor. Bir aracın yalnızca gidişteki yakıt ücreti 7 bin 341 TL. Geri dönüşü var, köprü geçişi, Osmangazi Köprüsü geçişi var, şoförün kişisel giderleri, araç bakım eklendiğinde rakam 22 bin TL’ye yükseliyor. Bu da ton başına 1100 TL, kilo başına da 1.10 TL maliyet çıkarıyor.’”

“Türkiye kendi Fukuşima’sını yaratıyor”

Evrensel gazetesi manşetindeki, “Türkiye kendi Fukuşima’sını yaratıyor” başlıklı haberinde, “Türkiye, 8 Mart’ta Nükleer Düzenleme Kanunu’nu Meclis’ten geçirdi. Bilim insanları ve muhalefetten tepki alan kanunun Anayasa Mahkemesine taşınması bekleniyor. Araştırmacı, Nükleersiz.org Koordinatörü Pınar Demircan Nükleer Düzenleme Kanunu sorduk. Demircan, işletmeci şirketin korunması adına nükleer felaketin başlamasıyla Fukuşima’da dünya genelinde ‘güvenli’ kabul edilen sınır dozlarının 20 kat üzerine çıkartılmasını örnek göstererek nükleer enerjiyi özel şirketlere açan Nükleer Düzenleme Kanunu ile muafiyetler ve sermayeye sağlanan olanaklarla Türkiye’nin kendi Fukuşima’sını yaratacağını söyledi:

‘Nükleer reaktörlerde yüzlerce çeşit ve yarılanma ömrü birbirinden farklı kanser ve türevi hastalıklara yol açma potansiyeli bulunan radyoaktif maddeler bulunur. Bu kanun ise nükleer gibi son derece stratejik nitelikteki alanın maliyetlerden kaçınmayı ve kâr etmeyi önceleyen şirketlere yani özel sektöre bırakılma ihtimaliyle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz.  Nükleer teknolojiyi 1970'lerden itibaren kullanan Japonya'da Fukuşima Nükleer Felaketinin meydana gelmesinde işletmeci TEPCO şirketinin tsunami riskine karşı yükseltmesi gereken duvarı maliyet hesabı nedeniyle 7 metre yükseklikte bıraktığını ve bunun bir felakete yol açtığını anımsayalım. Nükleer santraller gibi ekosistemin çok geniş coğrafyalarda radyoaktif kirlilik yaratma olasılığı karşısında maliyetlerden kaçınma ve kâr etme eğilimi içindeki şirketlerin hizmet vermesi radyoaktif felaketleri hem davet eder hem de derinleştirebilir.’”