“KDV indirimi bu canavarı durdurmaz”

​Karar ve Birgün gazeteleri “KDV indirimleri”yle ilgili eleştirileri manşete taşıdı.

P24

30.03.2022

Karar gazetesi manşetinde, “KDV indirimi bu canavarı durdurmaz” başlıklı habere yer verdi. Haberde şu ifadeler kullanıldı:

“İğneden ipliğe zamlarla artan hayat pahalılığına karşı hükümet yine KDV indirimini devreye soktu. Vatandaşın cebini bir nebze rahatlatacak karar olumlu karşılandı ancak uzmanlar enflasyon karşısında bu adımın tek seferlik çözüm olacağını belirtti. ‘Şimdiki indirim bir ay sonra yine buharlaşacak. Kısır döngüden çıkışın yolu yapısal hamleler’ denildi.

Enflasyona önlem alınmayıp milli paradaki değer kaybının önüne geçilemeyince hükümet çareyi yine KDV indiriminde buldu. Ancak ikinci el araç ticaretinde vergi oranının yüzde 1’den 18’e çıkarılması dikkat çekti. Yapılan değişikliğin piyasaya fiyat artışları şeklinde yansıyacağı belirtildi. Deterjandan, konuta kadar yapılan indirimlerin ise sürekli artan enflasyon karşısında bir ay sonra anlamsız kalacağı kaydedildi.

Gelecek Partili Serkan Özcan ‘Enflasyonla mücadele doğru para politikasıyla yapılır. İndirimin bütçede yarattığı açık için Hazine yüzde 27’den borçlanıyor’ dedi. Ekonomistler de ‘geçici çözüm’ vurgusu yaptı: Maliyet artışını durduramıyorsan KDV indiriminin fiyata etkisi iki gün sürer. Gıda yüzde 1’e indi ne oldu? Fiyatın içinde olan vergiyi indirince fark tüketiciye fayda sağlamaz. Yüzde 75’i satıcıya gider, diğeri kaybolur.

Dizginlenemeyen enflasyona karşı hükümet yine KDV indirimi yaptı. Yapılan düzenlemeye göre; temizlik ürünlerinde, tıbbi cihazlarda, süt toplama tankları gibi kimi ürünlerde, 150 metrekareyi aşmayan konutlarda KDV oranı yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Ekonomistler vergi indirimin önemli olduğunu ancak maliyet artışı durdurulmadıkça fiyatlara etkisinin çok kısa süreli olacağını belirtti.”

“Yaramıza pansuman bile olmaz”

Birgün gazetesinin manşetinde, “Yaramıza pansuman bile olmaz” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:

“İktidarın enflasyon ve maliyet artışlarına neden olan politikaları değiştirmeden KDV indirimleri ile fiyatları düşürme çabası devam ediyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada bazı temel ihtiyaç maddeleriyle, yeme ve içmede KDV oranlarının yüzde 18'den yüzde 8'e düşürüldüğünü belirtmesiyle bu indirimlerin fiyatlara etkisi tartışılmaya başladı. Erdoğan’ın açıklamasının ardından KDV oranlarında değişikliğe gidilen yeni düzenleme Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, kağıt havlu, peçete, hijyenik kadın pedi, bebek bezi, diş macunu, diş fırçası ve diş ipi gibi ürünlerin KDV’si yüzde 18’den yüzde 8’e indirildi.

KDV indirimlerinin enflasyona etkisini değerlendiren Ekonomist Güldem Atabay, para politikasının enflasyonu düşürme odaklı olduğu bir ekonomide temel tüketim mallarında KDV indirimlerinin doğru bir adım olabileceğini belirtti. Ancak ekonomide bir para politikasının olmadığına vurgu yapan Atabay, ‘Kur korumalı mevduatla enflasyonu kontrol altına almaya çalışıyorlar. Dolaylı olarak cari fazla olacak, cari fazla ile TL bollaşacak, TL'nin değeri artınca bu fiyatları olumlu etkileyecek ve enflasyon düşecek. Yılın zaten ilk 3 ayında yürümeyeceği ispatlanmış bu yöntemle enflasyonla mücadele ediyorlar’ dedi.

İktidarın enflasyonla mücadele politikasının olmadığını belirten Atabay, ‘Yüzde 55’e varmış tüketici fiyatları enflasyonu, 5 bin liraya ulaşan açlık sınırı, gıda fiyatlarındaki artışın daha da yukarı gideceği bilinirken, bu tür KDV indirimlerinin hiçbir etkisi olmaz’ değerlendirmesinde bulundu.”

“Garantörlük ateşten gömlek”

Cumhuriyet gazetesi manşetindeki, “Garantörlük ateşten gömlek” başlıklı haberinde, “Dolmabahçe’de bir araya gelen Rusya ve Ukrayna arasındaki görüşmelerden kısmi ateşkes çıktı. Ukrayna heyeti tarafsızlık karşılığında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülkeyi garantör olarak görmek istediklerini bildirdi.

Emekli Büyükelçi Ümit Pamir, ‘Teker teker ülkelere verilecek bir garantörlük, gelecekte Ukrayna’ya yönelik Rusya’nın yeni bir operasyonu halinde Türkiye’nin savaşa girmesi sonucunu doğurabilir’ dedi.

Pamir, Ukrayna’nın 1994’te Budapeşte’de imzaladığı nükleer silahlarından vazgeçmesini öngören protokolde de bir garantörlük sistemi olduğunu ancak bu sistemin işlemediğini kaydederek ‘1994’te Ukrayna’da nükleer silahların kaldırıldığı dönemde nükleer silahlarından vazgeçmesi karşılığında ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Ukrayna’ya verdiği toprak bütünlüğünün korunacağına dair bir güvenlik garantisi vardı. Fakat bu süreçte bu garantilere kimse değinmedi. Belki Ukrayna, ABD, İngiltere ve Fransa’ya bu sorumluluklarını yerine getirip getirmeyeceğini sormuş olabilir fakat anlaşılan olumlu bir yanıt çıkmadı, öyle görünüyor’ dedi. Garantörlük sisteminin niteliğinin önemli olduğuna dikkat çeken Pamir, ‘Ukrayna’nın önerisinde atıfta bulunduğu NATO anlaşmasının 5. maddesi, ‘taraflardan birine bir saldırı olduğu takdirde bütün üye ülkelerin silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan tarafa yardımcı olunacağını’ öngörür. Burada Ukrayna’nın gündeme getirdiği garantörlükte öngörülen tek tek ülkelerin garantörlüğü müdür, yoksa kolektif bir garantörlük sistemi mi öngörülmektedir, bu ikisi arasında ciddi fark var, buna bakmak gerekiyor’ dedi” ifadelerine yer verdi.