“AKP karanlığı ülkeyi boğuyor”
Gündemin öne çıkan haberleri Cumhuriyet, Birgün, Karar ve Evrensel’in manşetinde yer buldu.
09.12.2022
Cumhuriyet gazetesinin manşetinde, “AKP karanlığı ülkeyi boğuyor” başlıklı haber yer aldı. Haberde şöyle denildi:
“İsmailağa bağlantılı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, kızı H.K.G’yi 6 yaşında evlendirdiği ve cinsel istismara uğramasına sessiz kaldığının ortaya çıkmasıyla tarikat ve cemaatler yeniden gündeme oturdu.
1925’te çıkarılan 677 sayılı ‘tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması’na ilişkin yasayla yasaklanan tarikat ve cemaatler, özellikle AKP iktidarıyla birlikte yeniden güç kazanarak vakıf ve dernekler aracılığıyla faaliyetlerini sürdürüyor. İsmailağa bağlantılı çok sayıda yöneticisi bulunan Diyanet ise istismar skandalına karşı günlerce sessiz kaldı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ise dün Rusya’da düzenlenen bir foruma ‘onur konuğu’ olarak katıldı.
Prof. Dr. Şahin Filiz ‘tarikatların Türk siyasetini rehin aldığını’ söyledi. ‘Çocuklarımızın istismarı, Türk toplumunun ahlakına, İslam dinine ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir suikasttır. Bu çocuk istismarı olayı, tarikat ve cemaatlerin Türk siyaseti üzerindeki vesayetinin iktidarda zirveye ulaştığının resmidir’ diyen Filiz, iktidarın tarikat ve cemaatlere ucu açık destek sağladığını, bu yapıların da yaptıkları her şeye dini kılıf bularak davranışlarını meşrulaştırmaya çalıştığını vurguladı.”
“En büyük ihanet”
Birgün gazetesinin manşetinde, “En büyük ihanet” başlıklı haber yer aldı. Haberde şu ifadeler kullanıldı:
“BirGün’ün gündeme taşıdığı Hiranur Vakfı Onursal Başkanı’nın kızının maruz bırakıldığı istismar AKP’nin alan açtığı dini yapıların yüzünü yine gösterdi. İktidar tarafından laikliğin sadece bir kavrama dönüştürülmesi ve kamuculuğun ortadan kaldırılması bu dini yapıların ülkenin her tarafına yayılmasına neden oldu. Bakanlıklar bile bu yapılar arasında paylaşıldı.
AKP tarafından oluşturulan tarikatlarla ve diğer dinci yapılarla kurulan ortaklık özellikle laikliğin içinin boşaltılmasıyla oldu. Laiklik sadece Anayasa’da yer alan bir kavrama dönüştürüldü. Dinci yapılara ‘ne istedilerse verildi’. Buradan cesaret alan tarikatından vakfına kadar dinci yapılar her alanda söz sahibi haline getirildi. Halktan aldığı vergileri bu yapılara hizmet için kullanan hükümetinden belediyesine kamu kurumları onların önünü açtı. Başta İlim Yayma Cemiyeti ve Ensar Vakfı gibi yapılar olmak üzere birçoğunun önü açıldı. Hayatın bütününe hâkim olmaya çalışan bu yapılar sokaklarda içki içenleri taciz etti, laiklik karşıtı ve şeriat propagandasının yapan bildiriler, cezaevlerinde bulunan tutuklu hükümlerin hangi dine mensup oldukları bile araştırıldı. Laikliğin sadece bir kavrama dönüştürülmesi ile en çok eziyeti ise kadınlar çekti. Bu yapılar kadınları sürekli hedef aldı ve eve kapanmasını salık verdi. Onların hedef göstermesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkıldı.
Bunun yanında dinci ve gerici yapılar AKP’nin kendilerine açtığı alanda faaliyet yürüttü. Özellikle eğitimde ve sağlıkta bu yapılara açılan alan oldukça büyük. Birçok yurtları bulunan bu vakıflar veya tarikatlar belediyelerden usulsüz şekilde aldıkları arazilerle ülkenin her yerine yayılmış durumda. Devletin açması gereken yurtlar bunlara bırakıldı. Süleymancılar, Ensar ve TÜRGEV gibi vakıflar özellikle AKP’li belediyelerden aldıkları binalarda faaliyet yürüttü ve yürütmeye devam ediyor.
Siyaset Bilimci Prof. Dr. İlter Turan konuya ilişkin şunları söyledi: ‘Ortada kanunen suç olduğu açık olan bir olay var. Bu olaydaki gibi yapıların siyasi destek bahanesiyle hoş görülmemesi gerekir. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin tabiatına uygun değil. Her ülkede kanunlarla inanç kesimleri arasında bu tarz durumlar olabilir. Örneğin ABD’nin Utah eyaletinde çok eşliliği isteyen yapılar var. Elbette yapılara kanunlar karşısında olduğunda hoşgörü gösterilmemesi gerekir. Fakat mevcut iktidar siyasi desteği zayıfladıkça kendisini her koşulda destekleyecek bu tarz gruplara ihtiyaç duyuyor. Toplumun genelinde ise hâkim olan düşünce bu yapıların kamudan uzak tutulması. Ama mevcut iktidar bu yapılara itibar ederek ayakta durmak istiyor. Bu da tabii toplumda ciddi rahatsızlığa neden oluyor.’”
“Dostlar bizi hatırladı”
Karar gazetesi manşetindeki, “Dostlar bizi hatırladı” başlıklı haberinde, “Ankara’nın köprüleri kurmasıyla Körfez para musluklarını açtı. Katar ve BAE’den sonra Suud’la 5 milyar dolarlık anlaşma duyuruldu. Seçim öncesi dikkat çeken gelişme üç soruyu öne çıkardı: Milyar dolarlar ne karşılığında geliyor? Alınan paralar hangi amaçla kullanılıyor, doları tutmak için mi yakılıyor? Geri ödemenin ne zaman ve hangi şartlarda yapılması planlanıyor?
Türkiye’nin ipleri kopardığı başkentlerle ‘normalleşme’ sürecinin son aşamasında Kahire ve Şam’a zeytin dalı uzatıldı. Körfez’le ilişkiler ise ‘iş birliği’ aşamasına geldi. Rusya’dan para girişi ve veresiye gaza dönük kamuoyuna yansıyan gelişmelerin ardından Katar’la 10 milyar dolara ulaşabilecek kaynak girişi için zemin oluşturuldu. 15 Temmuz’un sorumlusu olarak gösterilen BAE’yle de 5 milyar dolarlık swap anlaşması imzalandı.
İstanbul’un göbeğinde Kaşıkçı’nın vahşice katledilmesi sonucu atılan köprülerin yeniden kurulmasıyla birlikte Suudi Arabistan da paranın önünü açtı. Maliye Bakanı Muhammed el-Jadaan ‘Birkaç gün içinde TCMB’ye 5 milyar dolar yatıracağız’ açıklaması yaptı. Erdoğan’ın ‘Birçok dost ülke destek veriyor’ sözleri sonrası oluşan tablo soru işaretlerine yol açtı. ‘Bu paralar ne uğruna geliyor, Türkiye’ye maliyeti ne olacak?’ soruları yöneltildi” ifadelerine yer verdi.
“Sanata biat dayatması”
Evrensel gazetesinin manşetinde, “Sanata biat dayatması” başlıklı haber yer aldı:
“Kültür ve Turizm Bakanlığı, Emin Alper'in ‘Kurak Günler’ filmi için verilen destek fonunu faiziyle geri istedi. Emin Alper ve filmi iktidar medyası tarafından hedef gösterilmişti.
Konuyla ilgili açıklama yayımlayan Emin Alper, ‘Bu film sayesinde ilk kez uzun metraj bir film için ‘parayı geri isteme’ örtük tehdidi hayata geçirildi. Dolaylı bir sansür mekanizması işletilerek paramız geri isteniyor şu an. Bu çok tehlikeli. Bütün yönetmenleri şu an tedirgin eden bir sürece imza atmış oldu maalesef bakanlık’ dedi.
Açıklamada, ‘Bakanlık, senaryolar üzerindeki değişiklikleri takip etmek bahanesiyle eserlerimize yönelik açık bir sansür süreci işletmektedir’ denildi.”