Kadın genel yayın yönetmenlerine yol açın

The Guardian’ın başına Katherine Viner geçti, hem de gazete çalışanlarının oylarıyla…

ASLI TUNÇ

23.03.2015

Geçtiğimiz cuma Britanya’nın en saygın gazetelerinden The Guardian 194 yıllık tarihinde ilk kez bir kadın genel yayın yönetmenini başa getirdi. 44 yaşındaki Katherine Viner, 20 yıldır bu görevi yapan Alan Rusbridger’dan sorumluluğu devraldı. Düşünün Viner, 1821’de kurulmuş gazetenin sadece 12. genel yayın yönetmeni olacak. Bu köklü haber kurumlarının ne kadar titizlikle lider seçtiğini ve öyle kolay kolay değiştirmediğinin de bir göstergesi bu. 18 yıldır The Guardian’da farklı yönetici pozisyonlarında görev yapan Katherine Viner’ın Oxford eğitimi, sektör deneyimi ve habercilik yeteneğiyle zaten görevi hak ettiği açık.
 
Gazetenin sahibi, kâr amacı gütmeyen Scott Trust vakfı başvuru aday listesini 26’dan ikiye indirip çalışanlar arasında oylamaya gitti. Rakibi Ian Katz’ı oylamada açık ara geride bırakan Viner, The Guardian’ın son 20 yıldır hızla yükselen dijital gazetecilik hedeflerinin de müthiş bir savunucusu. Bir zamanlar sadık Britanyalı okurlarına hitap eden gazete artık dünyada internet üzerinde en çok okunan ve haberleri Facebook üzerinden en fazla paylaşılan küresel dev bir haber kuruluşu. Viner dijital teknolojileri içerikten ödün vermeden iyi gazeteciliği sürdürme çabasında olduğunu belirtmiş.
 
The Guardian gazetesi aslında son derece yetkin ve cesur kadın editör ve gazetecileri barındıran bir kurum. Viner’ın bu pozisyon için yarıştığı iki kadın rakibine baktığımızda bunu daha net anlıyoruz. Örneğin Janine Gibson, Edward Snowden vakasını gazeteye taşıması, bu olayın büyüklüğünü gazeteci sezgisi ile anlaması sayesinde gazeteye Pulitzer ödülü kazandırmıştı. Diğer bir rakip Emily Bell, gazeteyi Columbia Üniversitesi Tow Dijital Gazetecilik Merkezi’nin başına geçmek için terk etmiş.
 
Başka büyük kurumlara baktığımızda dünyadaki finans, ekonomi ve politika ağırlıklı ciddi haber yayınlarının hiçbirinin başına kadın editör geçmediğini görüyoruz. The Financial Times, The Wall Street Journal, The Washington Post, and The Los Angeles Times’ın hiç kadın genel yayın yönetmeni olmamış mesela; aynı şekilde The Times ve Telegraph’ın da. Sunday Telegraph, Sunday Times ve Observer’da Pazar eklerini yöneten kadınlara rastlansa da bu çok zaman önce kaldı.
 
The New York Times’a ilk kez kadın genel yayın yönetmeni (Jill Abramson) 2011’de geldi; Le Monde’a  ise 2013 yılında (Natalie Nougayrède). Her ikisi de şu anda bu pozisyonda değiller. Nougayrède özellikle Le Monde çalışanlarına haşin davranışlarıyla Fransa’da epeyce tartışıldı. En sonunda gazetenin basılı ve internet versiyonunda çalışan gazetecileri birleştirme kararı alınca olan oldu. Le Monde çalışanları isyan edip ayaklandı. 2014 bu çalkantıları yaşarken Kanada’nın ünlü gazetesi The National Post da Anne Marie Owens’ı ilk kadın genel yayın yönetmeni olarak seçti.
 
The San Francisco Chronicle da kadın genel yayın yönetmeni hamlesini ancak 2015 yılında yapabildi. 37 yaşındaki 2 yaşındaki çocuk annesi Audrey Cooper’ı 150 yıllık gazetenin ilk kadın genel yayın yönetmeni yaptı. Ancak Suudi Arabistan’da İngilizce basılan Saudi Gazette’e Somayya Jabarti adlı bir kadın gazeteci baş editör olunca bu eğilimin artık en muhafazakâr ülkelere bile sızdığını görmüş olduk.
 
2015 yılına kadın haber yöneticileri için devrim niteliğindeki haberlerle girdik. Bu yılın Ocak ayında The Economist dergisi de 171 yıllık tarihinde, anlaşılan artık zamanı geldi diyerek ilk kadın genel yayın yönetmenini başa getirdi. Zanny Minton Beddoes 1843 yılından beri Londra’da yayına hazırlanan derginin 17. genel yayın yönetmeni oldu.
 
Türkiye’ye baktığımızda ise ilk kadın genel yayın yönetmeni Akşam gazetesinde Nurcan Akad’dı. Tabii Akşam’a henüz Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) el koymamış ve çoğunluğu kadın olan pek çok kişiyi işten çıkarmamıştı. Sonra Ece Temelkuran üç ay kadar kısa bir sure de olsa BirGün gazetesinin genel yayın yönetmeni oldu. Neşe Düzel de Taraf gazetesinde bu görevi yaptı.
 
Kuşkusuz gazetenin haber dümeninin başına bir kadın geçirmekle işlerin iyi gideceğinin garantisi yok. Ancak onca eğitimli, donanımlı, vizyon sahibi kadın bir asır sonra bu olanağı ancak bulabiliyorsa burada bir problem var demektir.
 
Batıdaki köklü saygın gazeteler artık üzerlerindeki tozlu kafa yapısını ve hantal işleyiş yapısını atıp dinamik, çağı okuyan, niteliği koruyup küresel piyasaya açılan bir vizyonun peşinde. Bunun için iyi eğitimli, genç, hırslı ve risk alabilen kadınlara güvenmek zorunda.
 
Türkiye’de ise haber odası hâlâ erkek egemen. Erkek yöneticiler, kadınlara şans tanımamak, o küçük iktidarlarını kadınlara bırakmamak için direniyorlar; donanımlı, sözünü sakınmayan, iktidar karşısında her daim eğilip bükülmeyen kadınlardan ölesiye korkuyorlar. Kanımca ülkemizde kadın genel yayın yönetmenleri en başta taciz, tecavüz olaylarında fark yarattılar, medyada kadına yönelik dilin değişmesine çok büyük katkıları var. Sadece kadını ilgilendiren konulara değil tüm toplumsal meselelere daha duyarlı ve sağduyulu yaklaştılar. Eğer dileğimiz dibe vuran ana akım medyanın niteliğini yükseltmekse kadınların haber odalarında var olma, yükselme ve yetki alma mücadelesine destek olmalıyız, sabırla, inatla.