Araştırma şirketlerinin seçim karnesi zayıf

İsrail seçimlerinden sonra Britanya’da da kamuoyu araştırma şirketleri sandık sonucunu tahmin edemedi. Bakalım bizde ne olacak

ASLI TUNÇ

17.05.2015

 
Geçtiğimiz hafta Britanya’da hiç beklenmedik bir şekilde Muhafazakar Parti tek başına çoğunluğu alarak iktidar oldu. Bu sonucu hiçbir kamuoyu araştırma şirketinin öngörememiş olması ülkede büyük bir tartışma başlattı.
 
Pek çok yabancı yayın organı seçimin en büyük kaybedeninin İşçi Partisi lideri Ed Miliband kadar kamuoyu araştırma şirketleri de olduğunu yazıyorlardı. Son dakikaya kadar tüm araştırmalar nefes nefese bir seçim yarışının olacağını ilan ediyor ve koalisyon alternatifleri üzerine analizler yapıyorlardı.
 
Kampanyanın son günlerinde, saygın bir şirket olan Ipsos/MORI Muhafazakar Partinin yüzde 36, İşçi Partisinin yüzde 35 oy oranı alacağını yayınladı. Son gün Guardian gazetesi ICM şirketiyle ortak yaptığı araştırmada İşçi Partisini yüzde 35, Muhafazakarları yüzde 34 olarak gösteriyordu. Herkes kendinden son derece emin görünüyor, ufak tefek oynamalarla çok benzer oy oranlarına işaret ediyordu.
 
Gelin görün ki sandık çıkış anketleri gelmeye başlandığında büyük bir şok yaşandı. Epeyce geride çıkan partilerin adayları bu sonuçlara inanmak istemediler. Hatta parti liderleri sosyal medya üzerinden bu ilk sonuçlarla dalga geçmeye başladı. Parlamentoda on sandalye kaybettiğini öğrenen Liberal Demokrat Parti’nin eski lideri alaylı bir tepkiyle “bu sonuçlar böyle çıkarsa halk önünde şapkamı yerim” bile dedi.
 
Peki Britanya seçimlerinde araştırma şirketleri nasıl olmuş da bu kadar yanılmıştı? Seçmenler anketlerde gerçek tercihlerini söylemekten kaçınmış mıydı? Kullanılan modelleme yöntemleri ya da seçilen örneklem mi hatalıydı? Sabit hatlı telefonla arama yöntemi ya da internet üzerinden anketler yanıltıcı mı olmuştu? Bütün bunlar şu anda Britanya’da hararetle tartışılan sorular.
 
Geçtiğimiz yıl İskoçya’nın bağımsızlığı için yapılan referandumda da araştırma şirketleri deyim yerindeyse çuvallamıştı. Yine başa baş tahmin edilen seçim yüzde 55 İskoç’un ‘’hayır’’ demesiyle kapanmıştı.
 
 
İsrail’de de benzer deneyim
 
Aslında kamuoyu araştırma şirketlerinin seçim tahminlerindeki başarısızlığı sadece Britanya’ya özgü değil. 17 Mart’ta İsrail’de yapılan erken seçimde tüm anketler ortanın solundaki Siyonist Birlik Partisini önde gösteriyordu. Seçim sonucunda Benjamin Netanyahu’nın zaferi şok olarak değerlendirildi. İsrail’de seçimlere dört gün kala anketlere yayın yasağı geldiği için, son dört günde seçmenin fikrini değiştirdiği iddia edildi. Seçimden bir ay kala bile yüzde 21 oranında kararsız ya da oyunu değiştirebilecek bir kitle olması İsrail seçimlerindeki yanılgının ana nedenlerinden biri olarak kabul edildi.
 
Sonuç olarak kamuoyu araştırmaları bilimsel yöntemle de olsa bir tahmine dayanıyor ve daima bir sapma ihtimali, hata payı mevcut.
 
Türkiye’de saygın araştırma şirketlerinin yanı sıra, bir aday/parti lehine veya aleyhine seçmeni etkilemek ve yönlendirmek için bilimsellikten uzak araştırma dizayn eden şirketlerin de olduğunu biliyoruz. Ülkemizde ciddi araştırma yapanlarla falcılığa soyunan “anketçiler” birbirine karışıyor.
 
Britanya ve İsrail’deki bilimsel sapmalar Türkiye’de olsaydı “oy verme davranışlarını manipüle ediyorlar” çığlıkları çoktan ayyuka çıkmış, komplo teorileri etrafı sarmıştı. 7 Haziran’a sayılı günler kalmışken her gün ideolojik yelpazede düştükleri yere göre parti oy dağılımlarını sıralayan medya kuruluşları seçmenin kafasını karıştırıyor. Yurttaş, güvenilir bir seçim anketini bulmakta zorlanıyor; ne de olsa araştırmanın kimin tarafından sipariş verildiğini ve hangi kaynaklar tarafından finanse edildiğini bilmesi neredeyse imkansız.
 
Farklı coğrafyalarda seçim sonuçlarının tahmininde sınıfta kalan kamuoyu araştırmaları bakalım ülkemizde nasıl bir sınav verecek? 8 Haziran sabahını bekleyip görelim.