Barış konuşurken soluksuz kalmak

Çatışmadan arınmış bir toplum için çözüm önerilerini tartışırken geldi Tahir Elçi’nin katledilmesi haberi

ASLI TUNÇ

28.11.2015

“Tahir Elçi ölmüş galiba ama inanmak istemiyorum” dedi karşımdaki takım elbiseli ciddi görünüşlü politikacı.  Yüzündeki belirgin endişe izleri ile elinde sıkı sıkı tuttuğu cep telefonundan Diyarbakır’daki tanıdıklarına ulaşma çabasındaydı. Birden sağım solum akil insanlar, her partiden politikacılar ve barış sürecine kafa yormuş saygın akademisyenlerle doldu. Herkes Tahir Elçi’nin akıbetini öğrenmeye çalışıyordu. Ölmüş, öldürülmüş olamazdı. Bu kadar felaket, kötü haberlere aşina bu ülke için bile fazlaydı. Twitter’dan gelen haberler sadece “Diyarbakır’da çatışma” diyordu. “Yaralılar var. Ayrıntılar az sonra” diyordu. Ana akım haber medyasında ise tık yoktu. Tahir Elçi nasıl olur da öldürülmüş olabilirdi ki? En sonunda bölgeden bir politikacı telefonla hastaneye ve hatta morga ulaştı. Yanı başındaki hemşireden o korkunç haberi aldığında hepimiz inanmazlık içinde donduk bir süre. Onu yakından tanıyanlar iyice sarsılmıştı. Demek doğruydu. Sağduyulu, vicdanlı ve barıştan yana bir insan daha yok edilmişti işte. Yarım saat sonra Twitter’da haber kırıntıları akmaya başladı. Haber ajansları en sonunda felaketi doğruluyorlardı.
 
İronik şekilde barışı konuşmak, yabancı ülke örneklerini dinlemek ve onların deneyimlerinden bir şeyler öğrenebilmek için toplanmıştık. Yağmurlu bir günde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İrlanda’nın eski Başbakanı Bertie Ahern ve Güney Afrika’daki barışın mimarı ünlü müzakereci Roelf Meyer konuğumuzdu. Bilgi Üniversitesinde çok yeni ve büyük heyecanla kurduğumuz Çatışma Çözümleri Çalışmaları ve Araştırmaları Merkezinin açılış etkinliğini İngiliz Sivil Toplum kuruluşu Demokratik Gelişim Enstitüsü (Democratic Progress Institute) ile ortak yapıyorduk. Çatışmadan arınmış bir toplum için çözüm önerilerini tartışırken geldi Tahir Elçi’nin katledilmesi haberi. Bir anda yılgınlık, çaresizlik ve yenilmişlik siniverdi toplantı salonuna. Tahir Elçi de aslında aramızda olacakken son anda Diyarbakır’da kalmayı tercih etmişti. Toplantıya bir süre daha devam edip sonlandırmayı uygun gördük. Bölgeye yakın politikacılar çoktan Diyarbakır’a gitmek üzere salonu terk etmişlerdi bile. Çatışma Çözümleri Çalışmaları ve Araştırma Merkezimiz böyle yakıcı bir olayla ne kadar önemli bir işlevi olduğunu bize daha iyi hatırlattı.
 
İlk şoku atlattıktan sonra olayın ayrıntıları için haber takibine koyuldum. Tahir Elçi’nin barışçıl kimliği üzerinden bile toplum yarılmayı başarmıştı. Nefret mesajları, tehditler, küfürler içinde Twitter’da göz gözü görmüyordu. Bu insanlar bu kadar koyu bir nefreti ne ara, nasıl biriktirmişlerdi? İngiliz Büyükelçisi Richard Moore’un arkadaşıyla vedalaştığı “Arkadaşım Tahir Elçi'nin öldürülmesinin şoku ve üzüntüsü içindeyim. İyi ve cesur bir adam yok edildi. Yılların insan hakları savunucusuydu” tweet’inin hemen altında Tahir Elçi’nin otopsi fotoğrafı dolaşıma sokulup altına hakaret dolu mesajlar yazılabiliyordu. Her ne kadar sosyal medyanın gücüne ve olumlu yönlerine inansam da böyle acılı zamanlarda doğrusu insanın ne midesi ne vicdanı bu kadar nefreti ve cehaleti kaldırabiliyor. Televizyon kanallarını açsanız politik manipülasyondan ve eğilip bükülen anlatılardan gerçeğe ulaşmanız neredeyse imkansız. Tam Can Dündar ve Erdem Gül’ün hapise atılmalarını sindiremeden bugün de Tahir Elçi’yi kaybediyoruz. Bugün sadece barış konuşmak için toplanmıştık oysa. Soluksuz kaldık.