Moral üstünlük

İktidarın medyasının çarpıttığı konular, iktidarın “şatosunu” kurmaya çalıştığı toprakların altındaki “boşlukları’’ da gösteriyor

AHMET ALTAN

13.12.2015

 
 
Çok yıllar önce, o zamanlar THY genel müdürü de olan ünlü bir pilotla bir konuşma yapmıştı Ayşe Arman.
 
O kocaman uçakları “nasıl kullandığı” sorusuna ünlü pilot, epeyce “grotesk”, o ölçüde de unutulmaz bir cevap vermişti.
 
– Kıçımla.
 
Daha sonra da bu şaşırtıcı cevabını açıklamıştı.
 
– Ben uçaktaki her değişimi, her küçük sarsıntıyı, motordaki her garipliği önce kendi bedenimde hissettiğim titreşimlerle fark ederim.
 
Bu sözler, bütün o teknolojik donanıma, güçlü göstergelere, ibrelere rağmen o göstergelere yansımayan başka faktörler olduğunu da anlatıyordu.
 
Aslında, sadece uçaklarda değil, toplumlarda ve çeşitli meslek gruplarında da “göstergelere yansımayan” ve uyarıcı “titreşimler” hissedilir.
 
Medyada da vardır bu titreşimler.
 
İktidarın sahip olduğu onlarca gazeteye, bilmem kaç televizyona, bütün bunlara akıtılan ilanlara, buralarda dile getirilen böbürlenmelere ve tehditlere karşın, tüm bu “göstergelere” yansımayan başka önemli değerler bulunuyor.
 
Bunların en başında da “moral üstünlük” geliyor bence.
 
Neredeyse medyanın yüzde doksanını ya bizzat sahipliğini üstlenerek ya da korkutarak denetim altına alan iktidarın ve medyasının, bir tür “histeri” krizinden kurtulamamasının, muhalif olan herkesin yargılanmasını, hapsedilmesini, sürülmesini, hatta sosyal medyada daha da ileri gidip “öldürülmesini” talep etmesinin altında bir türlü ele geçirilemeyen bu “moral üstünlüğün” eksikliği yatıyor.
 
Askerî vesayete karşı mücadele ederken, bugüne kıyasla “güçleri” çok daha az olmasına karşın “moral üstünlük” şimdiki iktidar sahiplerinde ve onların medyasındaydı. 

Haklıydılar ve ezilenlerin sözcülüğünü yapıyorlardı.
 
Tehlikeleri göze alıyorlardı.
 
Söyledikleri sözlerin, yazdıkları cümlelerin bedeli “kabaran banka hesaplarında” değil, çoğalan mahkeme celplerinde ortaya çıkıyordu.
 
Ne gariptir ki “mutluluk” ve “tatmin olmuşluk duygusu” artan güçle, çoğalan paralarla sağlanmıyor.
 
Moral üstünlük olmadan biriken güç ve para, zengin ihtiyarların takma dişlerle yemek yemesine benziyor, her türlü gösterişli yemeği yiyorsun ama kendi dişlerinle yediğin peynir ekmeğin tadını alamıyorsun.
 
İktidar medyasının haklı olmanın lezzetini kaybetmesinin onlarda yarattığı psikolojik “tatsızlık” elbette yaşadıkları tek sorun değil.
 
Moral üstünlüğü nerelerde kaybettiklerini, hangi konulara el süremediklerini, hangi konuları çarpıtmak zorunda kaldıklarını, hangi konuları “hayali” düşmanlar yaratıp onların üstüne atmaya zorlandıklarını biliyorlar.
 
İktidarın medyasının yaklaşamadığı, yalan söylediği, çarpıttığı konular, aynı zamanda iktidarın “şatosunu” kurmaya çalıştığı toprakların altındaki “boşlukları” ve bir sarsıntıda nerelerin yıkılacağını da onlara gösteriyor.
 
Sürekli bir tehlike duygusuyla yaşıyorlar.
 
Örneğin 17-25 Aralık’tan söz edemezler, ederlerse de hep birlikte dinlediğimiz tapelere, para dolu ayakkabı kutularına, para sayma makinelerine, içine para tıkıştırılmış hediye kutularına, havaalanı denetimlerinde resimleri çekilmiş çantalara rağmen bütün bunların “darbe” olduğunu iddia etmeleri gerekiyor.
 
Suçları işleyenleri değil onları yakalayan polisleri hedefe koymaları gerekiyor.
 
MİT TIR’larının içindeki silahların kimin emriyle, kime gittiğini sorgulamak yerine, gazeteciliği bırakıp devlet ajanlığına soyunarak, bunların “devlet sırrı” olduğunu iddia etmeleri gerekiyor.
 
IŞİD’in Türkiye’nin içinde cirit atmasının kimin koruma şemsiyesi altında gerçekleştiğini asla sormamaları gerekiyor.
 
Sulh Ceza Hakimliği denilen kuruluşların hukukla bir ilgisi olup olmadığını asla irdelememeleri gerekiyor.
 
Hukuku yok etmenin siyasi bir iktidarı “gayrımeşru” duruma düşürdüğünü asla “düşünmemeleri” gerekiyor.
 
Hapishanelere doldurulan gazetecilerin “casus” ve “devlet düşmanı” olduğunu söylemeleri gerekiyor.
 
Bir Rus uçağının düşürülmesinin hangi iç politika hesaplarına dayandığını, bunun siyasi ve iktisadi bedellerinin ne olacağını asla okuyucularının dikkatine getirmemeleri gerekiyor.
 
7 Haziran-1 Kasım arasında öldürülen 600 kişinin ölümüne yol açan ölüm iklimini kimin emirlerinin yarattığı sorusuna asla yanaşmamaları gerekiyor.
 
Ankara’da IŞİD bombalarıyla ölen masum insanların haklarına sahip çıkmamaları gerekiyor.
 
Diyarbakır’ın Sur ilçesinin artık tanklarla bombalanması, Diyarbakır’ın ürkütücü biçimde Halepleşmenin eşiğinde durması, onlar için yalnızca PKK’yı suçlamak için kullanılacak bir veri.
 
Onların dokunamadığı, konuşamadığı, tartışamadığı, tartıştığında çarpıtmak zorunda kaldığı konular, iktidar medyasının moral üstünlüğünü kaybettiği yerler. Bunlar aynı zamanda, bugünkü iktidarın altındaki toprağın derinlerine yerleşmiş “çöküntü” noktalarının ne kadar büyük ve çok olduğunu da onlara gösteriyor.
 
Derindeki bu büyük göçüklerin bir gün birleşeceğini ve iktidarı çökerteceğini hissediyorlar.
 
Geleceklerini, iktidarın geleceğine bağladıkları için bu ciddi bir tehlike onlar için.
 
Muhalif medyanın yaşadığı bütün olumsuzluklara, mahkemelere, hapishanelere, işsizliğe, parasızlığa rağmen sahip olduğu muhteşem “moral üstünlük” ise iktidar medyası için “yasak” olan bu konulara rahatça dokunabilmesinde ve haklı olmasında yatıyor.
 
Gerçekler, iktidarın ve medyasının haksızlığını, muhalif medyanın ise haklılığını ortaya koyuyor.
 
Zaten moral üstünlüğü de gerçeklerle ilşkiniz belirliyor, gerçekleri söyleyebiliyorsanız, gerçekler sizin için bir tehdit oluşturmuyorsa, varlığınızı yalanlara bağlamadıysanız moral üstünlüğe siz sahipsiniz demektir.
 
Ve moral üstünlük, geleceğin ve galibiyetin “göstergelere” yansımayan habercileridir.
 
Her iyi gazeteci, göstergelere yansımasa bile bu moral üstünlüğün titreşimlerini hisseder.
 
Moral üstünlüğe sahip olanlar da daima ama daima kazanır.
 
Bunun böyle olduğunu her zaman gördük, bundan sonra da göreceğiz.
 
Zaferi hemen yarın isteyen bir sabırsızlığa kapılıp, bu sabırsızlıkla yılgınlığa düşmezseniz, siz de moral üstünlüğün tadını çıkartıp, her an size biraz daha yaklaşan “haklılığın zaferini” güvenle bekleyebilirsiniz.