Sokağa çıkma yasakları ve gazetecilik

Sokağa çıkma yasakları gerekçe gösterilerek gazetecilerin habercilik faaliyeti engellenemez, yasak gazetecilere uygulanamaz

VEYSEL OK

24.01.2016

Bilgilendirme hakkının artık tamamen iktidar tekeline geçtiği böylesi kanlı bir dönemde, Kürt illerinde olan bitenden bizi haberdar etmeye çalışan gazetecilerin kimi zaman gözaltı ve tutuklamalarla veya şiddet içeren fiziki müdahalelerle kimi zaman da yayın yasakları ve erişim engelleme kararları ile durdurulduğu günler yaşıyoruz.

Siyasi iktidar, bölgede olanları “terörle mücadele” olarak tanımlasa da, kentlere yönelmiş olan devlet şiddetinin boyutu, yıkıcılığı ve karşı koyanların çokluğu, yaşananların bir iç çatışma olduğunu açıkça gösteriyor. Öte yandan, bölgede olanları ‘’terör’’ vurgusuyla tanımlamanın esas amacı, kentlerde yaşayan sivillerle, çatışmaları haber yapan gazetecilere karşı uygulanacak hukuku da belirlemek.

Sivil ölümleri ya da yapılan hukuksuzlukları haberleştiren her gazeteci terör soruşturmaları ile karşı karşıya kalabiliyor, tutuklanabiliyor. İşin en vahim tarafı da sahada faaliyet yürüten gazeteciler kurşunların hedefi olabiliyor. Basın özgürlüklerinin yanında yaşam hakları da ihlal ediliyor.

Gazetecilerin yaşam haklarına saldırının en son örneği İMC TV kameramanı Refik Tekin oldu. Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde sokağa çıkma yasaklarının ve çatışmaların 38. gününde, cenaze ve yaralıları almak için Cudi Mahallesi’ne giden heyete ateş açılmış, bu olayı haber yapmaya çalışan Refik de kurşunların hedefi oldu, ayağından yaralandı.

Oysa hem BM Güvenlik Konseyi kararlarında hem de Türkiye’nin de imza attığı birçok uluslar üstü sözleşmede çatışma alanlarında habercilik faaliyeti yürüten gazetecilerin hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır.

Cenevre Sözleşmesi gazetecilerin çatışmalarda görev alan gazetecilerin mesleki faaliyetlerine saygı gösterilmesi ve korunması gerektiğini açıkça sözleşmesel hüküm haline getirmiştir.

Sözleşmenin “Gazetecilerin Korunması İle İlgili Tedbirler” başlıklı 79. maddesinde  silahlı çatışma bölgelerinde görev yapan gazetecilerin sivil kabul edildiği ve savaş gazetecilerinin sözleşmeden kaynaklanan haklarına halel getirilemeyeceği belirtilmiştir.

BM Güvenlik Konseyi’nin de özellikle tehlikeli bölgelerdeki gazetecilerin korunmasına dair birçok kararı mevcuttur.

BM Güvenlik Konseyi kararlarında özellikle silahlı çatışmaların bulunduğu bölgelerde görev yapan gazetecilerin mesleki bağımsızlıklarına ve gazetecilik haklarına saygı gösterilmesi,  tehlikeli bölgelerde gazetecilere yönelik işlenen suçların derhal soruşturulması gerektiği ve de çatışma taraflarının gazetecilere yönelik gözaltı, rehin alma, kaçırılma gibi durumlarda gazetecilerin derhal serbest bırakılması hükme bağlanıyor.

Aynı şekilde, UNESCO İletişim Araçlarının  Temel İlkeleri ve  Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Medyada Siyasi Tartışma Özgürlüğü Bildirgesinde de devletlerin gazetecilere karşı sorumlulukları  hatırlatan bir çok madde mevcuttur.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Şubat 2004  tarihli “ Medyada Siyasi Tartışma Özgürlüğü Bildirgesi’ne göre, özgür ve bağımsız medyada halkı ilgilendiren konularda halkın bilgi edinme hakkını garanti etmek ve halkın kamusal ve siyasi konularda bilgi edinmesini sağlamak üye devletlerin görevlerindendir.

Avrupa Konseyi’nin “BİLGİ EDİNME TEMEL İNSAN HAKKIDIR” başlıklı ifade özgürlüğü bildirgesinde  ise devletlerin gazetecilerin mesleki faaliyetlerini hiçbir suretle engellemeyeceği ifade edilmiştir:

“Gazeteciler, bilgi verirken hiçbir devlet veya özel otoritenin müdahalesine izin vermez. Devlet otoriteleri bilgilenme hakkının kendilerine ait olduğunu düşünmemelidirler.”

Buna benzer birçok uluslar üstü metin sayabiliriz. Bu metinlerin ortak mesajı, devletlerin halkı ilgilendiren konularda halkın bilgi edinme hakkını garanti etmek, gazetecilerin faaliyetlerini engellememek ve halkın kamusal ve siyasi konularda bilgi edinmesini sağlamaktır.

Türkiye’nin de uymakla yükümlü olduğu hukuk metinlerini dikkate aldığımızda sokağa çıkma yasakları gerekçe gösterilerek gazetecilerin habercilik faaliyetleri engellenemez, yasaklar gazetecilere uygulanamaz.

Yüz binlerce insanın etkilendiği sokağa çıkma yasakları başlı başına bir haber konusuyken, yüz binler ile ilgili haber almak da bizler için bir haktır. Bölgede kamusal görev yürüten gazetecilerin görevlerini yapması engellenmemelidir.

Sokağa çıkma yasağı olan kentlerde görev yapan polislerin, doktorların mesleklerinin kamusal niteliği ile gazetecilerin faaliyetlerinin kamusal niteliği arasında bir fark yoktur. Devletin bu bölgelerdeki yapması gereken yegâne şey gazetecilerin mesleki faaliyetlerini yürütürken gerekli güvenlik önlemleri alması ve kolaylık sağlamasıdır