Diyarbakır Gün TV’de bir gün

Punto24 ‘’Haber Nöbeti’’ için Diyarbakır’a gitti; Kürt gazetecilerin günlük haber temposuna ve zorluklarına tanık oldu

YAVUZ BAYDAR

28.02.2016

 
Türkiye'nin Kürt illerinde habercilik hiçbir zaman kolay olmadı. Fi tarihinden beri gazeteciler burada endişe ve korku içinde, hapsi ve ölümü göze alarak, yabancı iseler sınırdışı edilme riskiyle başbaşa, ama bıkmadan yılmadan kovaladılar haberleri.
 
Sorunlar derinliğini hep korudu burada. Şiddetin tırmandığı günler de haberciler için önemliydi, barış umutlarının yayıldığı, tartışmaların güçlendiği nispeten sakin dönemler de.
 
Şimdi yeniden karanlık günlerdeyiz. Öyle karanlık ki, birkaç haftadır gruplar halinde İstanbul ve Ankara'dan ‘’Haber Nöbeti’’ için kopup geliyor ve bölgede zorluklar içinde gerçeğe ulaşma kavgası veren Kürt meslektaşlarımıza yardımcı oluyoruz.
 
Geldiğimiz gün durumun vahametiyle ilgili bir küçük hadiseye tanıklık ettik. Nöbetçi arkadaşlarımızdan biri, Güliz Vural, Sur'da bir barikatın yakınlarında fotoğraf çektiği için kısa süreli gözaltı yaşadı, çekimleri silindikten sonra serbest bırakıldı.
 
Geçen hafta geldiğim Diyarbakır'da benim ‘’nöbet’’ mekânım Gün TV oldu, burada bir de canlı yayına aldılar beni.
 
Genç Kürt meslektaşım bana ‘’Abi sen 80'leri 90'ları da bilirsin, bugünler daha mı kötü’’ diye sorunca bir an düşündüm.
 
‘’Kötü günler hep vardı burada, gazeteci cinayetleri, kaybetmeler, kaçırmalar, sınırdışı etmeler, tehditler… Ama bu kez daha berbat bir başka durum var bunların tekrarına ek olarak…’’
 
‘’Nedir?’’
 
‘’O dönemde İstanbul medyası neresinden baksan bir çeşitlilik ve rekabet yaşıyordu. 32'nci Gün, ilk çıktığı zamanlarda Sabah gazetesi, 90'ların ilk başlarında Show TV vs. Şimdi, muazzam bir iktidar kontrolü var. Medyanın hemen tümü, televizyon kanallarının IMC TV, Halk TV ve CanErzincan TV hariç, biraz da belki CNNTurk hariç hepsi eşi benzeri görülmemiş bir sansür uyguluyor. TRT ve AA'sıyla, ya gerçek haberleri hiç görmüyor, ya haber kırpıyor, bozuyor karartıyor, ya da devletin manipülatif bültenlerini habermiş gibi sunuyor. Bunun sonucunda kamuoyu burada esasında ne olup bittiğini, daha önemlisi neden böyle olup bittiğini anlayamıyor…’’
 
Fark etmiyor. Yerel Kürt medyası canla başla cıvıl cıvıl faal bölgede.
 
Buraya gelen ‘’haber nöbetçileri’’ni üç yıldır faaliyet gösteren, yaklaşık üç yüz üyesi olan Özgür Gazeteciler Cemiyeti temsilcileri karşılıyor, mesleki durumla ilgili bilgilendiriyor ve habercilik için yardımcı oluyor.
 
Sokağa çıkma yasağı ve güvenli bölgelerde iş çıkarmak son derece zor.
 
Cemiyetten Hakkı Bolta, resmî makamların yerel gazetecileri dışlamasından, özellikle de Kürt gazetecilerin Sur gibi ‘’içi haber kaynayan’’ alanlara sokulmayışından, ateş altında kalan gazetecilerin çok ciddi fiziksel risklere maruz kalmasından, ölümle kurşunla mücadele ede ede geceyi gündüze katmasından söz ederken, hep ekliyor:
 
‘’Ey Istanbul'daki gazeteciler, gelin ve buradaki haberleri atlamayın! Bize destek olun! Bu günleri geceleri tarihe kayıt düşmemiz gerek, insani acıları anlatmak gerek!’’
 
‘’Burada gazeteciliği bitirmek istiyorlar, bu açıktır’’ diye de ekliyor.
 
Nöbetçiler olarak sağa sola dağıldık. Kimimiz ajansları seçti, kimimiz radyoyu, kimimiz de TV kanallarını.
 
TV tabii ki en güçlü mecra; kuşku yok. Diyarbakır ve yöresinde Gün TV ve Azadi TV sıkı izleniyor. AKP'ye yakın bulunan Söz TV de öyle. Dışardan IMC TV ve Med Nuçe'yi saymaya gerek dahi yok.
 
Bu arada Jiyan TV, TV21 ve çizgi kanalı Zarug TV'yi de ekleyelim.
 
DİHA, JİNHA ve FNA hararetli faaliyet gösteren ajanslar. Azadiya Welat da yoğun okunuyor.
 
Türkiye'nin ne havuz ne de ihale medyasına itibar var burada, gayet iyi anlaşılır nedenlerle. Gazetelerden Özgür Gündem, Evrensel ve Cumhuriyet okunuyor, itibar görüyor. Haber sitelerinden T24 ve Haberdar sıkı takip ediliyor, iyi biliniyor.
 
Zaman Kurdi, yani Zaman'ın Kürtçe versiyonu da beğeni topluyor, haberciliğinden ziyade, söyleşileri, kültüre gösterdiği özen ve – bir rakip gazeteden Kürt meslektaşımın söylediği üzere – düzgün Kürtçe kullandığı için.
 
Birgün ve Özgür Düşünce de izlenen gazeteler arasında.
 
Gün TV'de kırk beş kişi çalışıyor. Gün boyunca Kürtçe, Zazaca ve Türkçe haberler yayınlanıyor. Üç dil servisi birbiriyle eşgüdümlü çalışıyor ve yeni teknolojileri iyi kullanıyorlar. İnternet ve sosyal medya yayınlarda çok önemli bir unsur haline gelmiş.
 
‘’Bizim kadroda kadın oranı yüzde altmıştır, ama burada pek çok yerde de en az yüzde ellidir’’ diye anlatıyor Yayın Koordinatörü Tayip Temel.
 
‘’Güçlü bir ismin var’’ diye takılıyorum ona.
 
Gülerek ‘’Abi ama dikkat etmen lazım’’ diyor. ‘’Bende bir y harfi yoktur!’’
 
Türksat üzerinden yayın yapıyor Gün TV. Süreç esnasında rahatlık hissetmişler ama sonbahardan bu yana baskılarda ciddi bir artış var.
 
‘’Son üç ayda peşpeşe üç yayın cezası geldi’’ diyor Temel. ‘’Bunlardan biri Küçük Karabalıklar diye bir belgeseldi, faili meçhulleri anlatıyordu. Evvelce, iki kez yayınladığımız belgeseli geçenlerde yayından çıkarttırdılar.’’
 
Temel'e göre yeni bir safhaya geçilmiş durumda.
 
‘’Eskiden Terörle Mücadele Kanunu üzerinden dava açıklırdı, şimdi doğrudan doğruya habercilerin habere erişmesini engellemeye odaklandılar. Şöyle düşünüyorlar: Biz zaten yayına engel oluruz yasaklarla, nasıl olsa dava açarız, ama yeni haberlerin girmesine hele bu dönemde muhakkak mani olmalıyız diyorlar. Yani muhabirin çatışma abluka bölgelerine girmelerine mani oluyor, direnirse gözaltına alıyor.’’
 
‘’Kitap toplatmaya başladılar. Son dört ay içinde bir çok kitap, mesela Aram Yayınları'nın bütün kitaplarını toplattılar.''
 
Soruyorum:
 
''Burada halk Türkiye medyasının kanallarına gazetelerine ilgiyi kesmiş durumda iyice, neden?'
 
''Hiç güvenmiyorlar da ondan. Genel algı şu: TV kanallarının hepsi ayardan geçiyor, aynı resmî kaynaklardan besleniyor. Halk burada yaşadığı gerçeklerle bunların ekranlarına yansıyanları yanyana koyamıyor tabii. İnanmıyorlar. Ama belki garip gelir size; Türklerin de o ekranlarda gördüklerine inanmasını yadırgamıyorlar, ama nasıl olup da bu kadar etkili olduğunu da sorguluyorlar.’’
 
Tayip Temel, yangın yerine dönen bölgede haberciliği çok kritik bir varoluş savaşı içinde görüyor, ve ‘’Haber Nöbeti’’ dayanışmasını orada herkesin çok önemsediğini anlatıyor bana uzun uzun.
 
‘’Her şeye rağmen olup bitenleri anlatacak mecra bulmamız şart. Biliyoruz ki Türkiye'nin çok değerli gazetecileri olanları anlatacak yer bulamaz hale gelmiştir. Mücadelemiz ortaktır. O yüzden buraya gelsinler istiyoruz. Bizim burası, GünTV veya başka yerler bütün herkese açıktır, yayınlarımıza katılsınlar, ekrana girsinler ve yazsınlar, bizleri arasınlar, bilgi alsınlar. Ama özellikle gelsinler ve burada neler oluyor kendi gözleriyle görsünler.''
 
‘’Burada biz yalnızlaştırılmaya susturulmaya çalışıyoruz. İsteriz ki uluslararası medya da bu dayanışmaya katılsın. Önemlidir.''
 
Son bir soru soruyorum Temel'e:
 
‘’Kürtler arasında Türkiye'nin AB üyeliği konusunda yüzde doksana kadar destek vardı. Geçen yazdan beri bu destek ne durumda?''
 
‘’Bunu sokaktaki Kürtlere sormayın hiç abi’’ diyor Temel, gülerek.
 
‘’Neden?’’
 
‘’Çok küfür hakaret duyarsın AB'ye de ondan. Boşver…’’