Soğuktan gelen kanal
Russia Today ve Britanya’da (ve ötesinde yarattığı) tartışmalar
22.10.2016
Russia Today, bilindiği gibi, Sputnik ile beraber Rusya devletinin uluslararası iki ana yayın kaynağından biri. RT, Moskova merkezli bir televizyon kurumu; uluslararası çapta yayın yapan kanalları dışında, ABD ve Britanya’ya yönelik bölgesel yayın yapan özel kanalları da var.
RT’nin hesaplarının dondurulduğu iddiaları, Rusya ve Batı arasındaki ilişkilerde yeni bir krize işaret ettiği, ambargolarda yeni bir dönüm noktası teşkil edebileceği için önemli. Ayrıca RT, Britanya başta olmak üzere dünya genelinde çok ciddi bir tartışmanın kaynağı: Bir devletin, yani Rusya’nın politik çizgisini yansıtacak biçimde yayın yapan bir kanal, “ifade özgürlüğü” kapsamına mı girer, propaganda kapsamına mı? Eğer propaganda kapsamına giriyorsa dahi, bu tarz yayıncılık, ifade özgürlüğüne ters düşmekte midir; yoksa engellenmeli midir?
Kamu ve devlet yayıncılığı ayrımı
RT, kâğıt üzerinde “özerk bir sivil toplum kuruluşu.” RT, 2005’te kuruldu ve 2008’de, Putin tarafından, Rusya’nın stratejik çıkarları gereği hiçbir şekilde bütçesi kesilemeyecek kurumlar arasında listelendi. Benzer şekilde “stratejik” önem arz ettiğine vurgu yapılan diğer haber kanalı ise, 2013’te kurulan Rossiya Segodnya ajansının bir parçası olan Sputnik. O da, internet yayıncılığı ve radyo alanlarında aralarında Türkçe ve Kürtçe’nin de bulunduğu 30’u aşkın dilde yayın yapıyor.
Uluslararası medya çevrelerinde gerek RT, gerekse de Sputnik’e yönelik ortak eleştiri, kimi zaman satır aralarında, kimi zamansa son derece açık biçimde, Kremlin’in politik çizgisini destekleyici yayın yapmaları. Ancak, özellikle, Britanya’da RT’ye yönelik oldukça çekişmeli bir tartışma ortamı var. RT ve Sputnik’in farklı kanalları ve yayın yaptıkları dillere göre içerikleri farklılık gösterebiliyor; ancak, her ikisinin de bir zamanlar, SSCB’ye yönelik yayın yapan Batı İttifakı radyoları ile benzer “ideolojik aygıt” vasıfları var. Bu durum zaten, Kremlin tarafından açıkça, “stratejik önem sahibi” olarak gösterilmelerinden de gayet açık biçimde belli. Türkiye’ye ile karşılaştırmalı bakarsak, son dönemde Ankara’nın da, uluslararası çapta yayın yapan medya yoluyla dünya kamuoylarına erişmeye çalıştığını görüyoruz. TRT ve Anadolu Ajansı’nın Arapça ve İngilizce başta olmak üzere çeşitli dillerde yayın yapmaya başlaması, TRT World gibi uluslararası çapta yayın haber kanallarının doğuşu, Rusya’daki “uluslararası ilişkiler medyasının” ortaya çıkışına benzer bir çizgide. “Uluslararası ilişkiler medyası” diyorum çünkü bu tarz girişimler, iktidar-medya ilişkisinde “uluslararası ilişkiler enstrümanı” rolü oynuyor.
RT ve Sputnik, birçok uluslararası medya kurumunun maddi kısıtlamalar ve finansal krizle karşılaştığı günümüzde, kaynaklarının bolluğu ve popülaritelerini arttıracak tarzda renkli ve Batı medyasına alternatif ve eleştirel yaklaşan çizgileriyle, yoğun ilgi görüyorlar. TRT’nin uluslararası yatırımları ile karşılaştırırsak, RT’nin bambaşka bir popülarite boyutunda olduğu gözleniyor.
İlgi görmenin ötesinde, RT ve Sputnik, yayın yaptıkları ülkelerdeki muhalif isimlerin, kendi yayınlarında yer almasını sağlayabiliyorlar ve o ülkenin kendi içinde politik tartışmalar için de alternatif bir platform sunabiliyorlar. Dahası, bu “alternatiflik” algısı, özellikle Suriye Savaşı nedeniyle, dünya politikasında “Batı’nın iki yüzlülüğü”, “Batı’nın çifte standartları”, “Batı medyasının vermediği haberler” gibi ana fikirlerle beraber, Kremlin’in politikalarını uluslararası kamuoyuna duyurma şansını da beraberinde getiriyor. Bugün, dünyanın en etkili devlet medya kurumları, RT ve Sputnik dersek çok da iddialı bir çıkış olmaz. BBC, Deutsche Welle gibi kamu yayıncılığı yapan kurumların, kendi ülkelerinden gerçekten de özerk bir çizgisi var. Bu noktada, “devlet” ve “kamu” yayıncılığı arasındaki ayrım net biçimde ortaya çıkıyor.
Öte yandan, Britanya’nın kendi içinde RT’ye ilişkin tartışma da sürüyor; Independent gazetesinde yayınlanan Matthew Turner imzalı “Eğer Russia Today’ın banka hesaplarının dondurulmasına seviniyorsanız liberal değilsiniz demektir” başlıklı makale, bu tartışmalara bir örnek. Independent’ta benzer tonda, RT’nin banka hesapları meselesinin tamamen siyasi amaçlar taşıyan bir tedbir olduğuna, ifade özgürlüğüne tehdit teşkil ettiğine dair başka yorumlar ve haberler de yer aldı. Bu arada, Independent’ın sahibinin, Rusya’nın son kalan muhalif yayını sayılabilecek Novaya Gazeta’nın sahiplerinden ve aynı zamanda “araştırmacı haber müdürü” olan Alexander Lebedev olduğunu anımsatalım. Eski bir oligark olan Lebedev, Britanya’da başka medya yatırımları da olan bir iş adamı ve aynı zamanda gazeteci olarak hayatını Moskova’da sürdürüyor. Kremlin’e muhalif çizgisini de koruyor; artık bir “milyarder” değil ama hâlâ çok zengin ve etkili.
Medya ve siyaset, Rusya’dan Britanya’ya uzanan biçimde işte böyle enteresan etkileşimler içinde. Ve siyaset nerede bitiyor, gazetecilik nerede başlıyor; bu sorular kolay yanıtlanabilir sorular değil. Kesin olan bir şey varsa, dünyanın tartıştığı basın ve ifade özgürlüğü sorunlarıyla Türkiye’ninkiler arasında büyük bir uçurum oluştu ve bu uçurum da sürekli derinleşiyor. 130 tutuklu gazetecisiyle, şu an Türkiye’nin Çin, İran, Mısır, Eritre, Etiyopya, Suudi Arabistan’dan, yani dünyada en çok tutuklu gazetecilerin olduğu diğer ülkelerin toplamından daha fazla tutuklu basın mensubu var. Bu da, kimse için kabul edilebilir bir durum olmamalı.