Trump’ın ilk haftası
Bu sertlikle giden bir başkanlık söz konusu olursa, dört yıl içinde dünya savaşı çıkmazsa ve büyük felaketlere uğramazsak sevinmemiz gerek

28.01.2017
Meksika sınırına duvar örülmesi, nüfusu ağırlıklı olarak Müslüman yedi ülke vatandaşlarına ABD’ye giriş kısıtlaması / vize yasağı… Dakota ve Keystone XL boruhatlarına onay… Çevre Koruma Kurumu’nun (Enviromental Protection Agency) internet sitesinden iklim değişikliği ile ilgili sayfanın kaldırılması… Kürtajdan bahseden sivil toplum örgütlerine resmî maddi desteğin kesilmesi… Medyayı yalancılıkla suçlamak… Çin’e karşı, Güney Çin Denizi’nde ABD’nin güvenlik tedbirleri alacağına ilişkin sert açıklamalar… ABD Anayasa Mahkemesi’ndeki boş sandalyeye atanacak ismin seçilmesi… Obama döneminde yapılan en önemli ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Anlaşmasından çekilme… CIA’in, ABD dışındaki işkence merkezleri ve hapishanelerinin yeniden açılmasına yönelik başkanlık kararnamesi taslağının hazırlanması…
Trump’ın henüz birinci haftası dolan başkanlığında bunlar oldu bile…
ABD ve dünya, Trump’ın başkanlığını gerçekten de kazasız belasız, büyük belalara saplanmadan nasıl atlatabilecek? Açıkçası bunun mümkün olabilmesi zor gözüküyor.
Önce Türkiye’yi en çok ilgilendiren ve 27 Ocak 2017 Cuma günü yasalaşan kararlarından birini inceleyelim Trump’ın… Yedi ülkenin vatandaşlarına ABD’ye giriş kısıtlaması /vize yasağı öngören başkanlık kararnamesine yani.
Trump’ın bu kararnamesi, sadece kısa süreli ABD ziyaretçilerini veya ABD’ye göçmen olarak yerleşmeyi düşünenleri de ilgilendirmiyor; bu ülkelerden mültecilere ve ABD’ye okumak ya da benzeri sebeplerle gidecek olanların yüzüne kapıyı da tamamen kapatıyor. Dahası bugün yedi ülkeye yasak; ya yarın?
“Müslüman Yasağı”: Nereye kadar gidebilir?
Trump, Aralık 2015’te, başkanlık kampanyasının henüz başlarındayken “Müslüman Yasağı” tartışması ile gündeme gelmişti. Trump’ın ekibinden yapılan bir basın açıklamasında, “Donald J. Trump, ülkemizin temsilcileri tam olarak ne oldup bittiğinin ayırdına varana kadar, Müslümanların, tümünün ve tamamının, ABD’ye girişlerinin yasaklanması çağrısında bulunuyor” denilmişti. Trump, kampanyasının başlarında, camilerin istihbarat tarafından gözaltına alınması ve ABD’de yaşayan tüm Müslümanların kimlik bilgilerinin bir veri tabanında toplanması “politikalarını” da önermişti.
Başkanlığının ilk haftasında, Trump’ın yedi ülke vatandaşlarına geçici olarak ABD vizesi verilmemesi kararının altına imza atması son derece ciddi bir durum. ABD vizelerinin dondurulduğu, geçici olarak da olsa, vatandaşlarına ABD’ye girişin yasaklı hâle geldiği ülkeler şunlar: Irak, İran, Suriye, Libya, Sudan, Yemen ve Somali. Bu yasağın etkileri konusunda farklı yorumlar var: kimileri, bu ülke vatandaşlarının zaten vize alabilmelerinin çok güç olduğunu ve dolayısıyla yasağın fiilî durumda büyük değişikliklere neden olmayacağını öne sürüyor. Öte yandan, ABD’de sadece İran kökenli bir milyon göçmen olduğu düşünülürse, bu yedi ülkeden gelen ve bu ülkelerde akraba ve ziyaretçileri olan göçmenler açısından çok büyük sıkıntıların ortaya çıkacağı açık. New York Times’ın Tahran büro şefi Thomas Erdbrink’in, 28 Ocak’ta duyurduğuna göre, İstanbul’dan Los Angeles’a yapılan THY uçuşuna, geçerli vizeleri olan İranlılar alınmadı. Sadece Green Card sahibi İranlıların uçuşuna izin verildi. Görüldüğü üzere, muğlaklık çok fazla; kararın geniş yorumlanması mümkün. “Yeni vize verilmemesi” değil, tüm vizelerin geçersiz sayılması gibi… Zaten ilk gün uygulamaları buna işaret ediyor.
Bir kere, bu başkanlık kararnamesinin son derece elastik ve aşırı uçlara çekilebilecek bir dili var: Kararname geniş kapsamda yorumlanırsa, yasak kapsamına (kesinlikle) Türkiye vatandaşları da girebilir. Kararnamede, “Amerikalıları korumak için, bu ülkenin kuruluş prensiplerine karşı düşmanca benimsemiş olanların, Amerika Birleşik Devletlerine girmemesi sağlanmalıdır. ABD, Anayasası’nı desteklemeyenleri veya şiddet içerikli ideolojileri Amerikan kanunlarının üzerinde tutanları kabul edemez. Buna ek olarak ABD, bağnazlık ve nefret içeren hareketlerde bulunan (“namus” cinayetleri, kadınlara karşı diğer şiddet türleri ve kendilerininkinden farklı dine mensup kişilerin baskı görmesini içeren) ve her türlü ırk, cinsiyet veya cinsel yönelimden Amerikalıları ezenler, ABD’ye kabul edilmeyecektir.”
Görüldüğü üzere, bu kapsama girebilecek çok kişi, çok ülke var… Bir kere, ABD vizesi almak artık herkes için çok daha zor olacak. Kararnamenin “yazılı olmayan kuralı” belli ki bu.
Buna ek olarak bu karar, ABD vize prosedürleri genelinde köklü değişimlere neden olan derin bir krizin sadece başlangıcı olabilir: Avrupa ülkelerinin, ABD’ye olan kısa süreli ziyaretlerinde vizeye ihtiyacı yoktu. Ancak, son yıllarda, bazı “sorunlu” addedilen ülkeleri ziyaret etmiş olan Avrupa ülkeleri vatandaşları da (örneğin İran’a gidenler), önce ABD Büyükelçiliklerinden “temiz” kâğıdı almak durumunda kalıyordu. Şimdi, Trump’ın, Cuma günü imzalanan başkanlık kararnamesi ile, vize mülakatı muafiyeti kaldırıldı. Herhangi bir sebeple, ABD’de diplomat, geçici iş, öğrenci ve bunun gibi sebeplerle bulunan ve vizesini uzatmak isteyenler, mülakattan muaf tutuluyordu. Aynı şekilde, 7 yaş altı ve 80 yaş üzeri olanlar da… Şimdi, net biçimde, bu vize mülakatı muafiyeti kalkıyor.
Bununla beraber, Avrupa vatandaşlarının da içinde bulunduğu vize muafiyetine sahip 38 ülkenin, ABD’ye giriş-çıkışlarında talep edilen belgeler ve şartlarda da değişiklik söz konusu olabilir. ABD’ye fiilen vizesiz giren (klasik vize görüşmesi prosedürlerinden farklı, çok daha pratik bir başvuru ile e-vize alan) ülkelere de kısıtlama gelebilir. Los Angeles Times’ın geçen hafta yayınladığı taslak başkanlık kararnamesinde, “vizesiz ABD ziyareti uygulamasının” tamamen kalktığı belirtiliyordu. Bu kararnamede ise, “tüm vize prosedürlerinin standart hale getirilmesi”, yani farklı uygulamalar ve istisnaların kaldırılması gerektiği ifade ediliyor. Trump’ın elinde şöyle bir koz da var: Avrupa’da, Brüksel ve Paris örneklerinde olduğu gibi büyük saldırıları gerçekleştirenler Avrupa Birliği vatandaşları idi. Avrupalı Müslümanlar da, ABD kapılarının yüzlerine kapanması gerçeği ile karşılaşabilir.
Türkiye’ye yasak çok mümkün
Kararnamede bahsi geçen yedi ülkenin ağırlıklı olarak Müslüman nüfusları var; yani, Trump’ın altına imza attığı fiilen gerçekten bir “Müslüman Yasağı”. Baskı gören dinî azınlıklar ise, kararname kapsamında istisna oluşturuyor.
Kararnamenin bütününe bakıldığında, özellikle de “güvenlik kaygıları” ile temellendirilen meşruiyetini ele alırsak, yarın öbür gün benzer bir kararnamenin Türkiye’yi de kapsayan başka ülkeler için çıkmayacağının hiçbir garantisi yok. Trump’ın tartışmalı “Müslüman Yasağı” çıkışı, Aralık 2015’te San Bernardino’da 14 kişinin öldürüldüğü ve 22 kişinin yaralandığı silahlı saldırı ertesinde gelmişti. ABD’de veya dünya genelinde yaşanacak en ufak bir güvenlik açığı, bir saldırı, Türkiye gibi ülkelerin de etkileneceği biçimde daha kapsamlı vize yasaklarına da dönebilir. Zaten belirttiğimiz gibi kararnamede, “kadına şiddet uygulanan, namus cinayetlerinin yaşandığı ülkelerin değerlerinin, Amerika Birleşik Devletleri değerlerine ters düştüğü” atfı da yer alıyor.
Trump dönemi ile ilgili anlaşılamayan belki de şu: gerçekten sağı solu belli olmayan, fazla derin düşünmeden ve sonuçlarını hesaplamadan “delibozuk” hareket edebilecek bir yönetim söz konusu. Şu bir haftalık dönemde alınan kararlar, neredeyse tüm Barack Obama döneminin silinmesine yol açacak boyutta. Diğer bir deyişle, Obama’nın sekiz yılı neredeyse sekiz günde sıfırlanmış durumda. Ve sekiz ayda veya (Trump’ın ikinci kez seçilmesi durumunda) gelecek sekiz yılda, ABD’nin iç ve dış politikasının ne gibi keskin virajlar alacağını kimse öngöremez.
Türkiye’nin elinde de, öyle sanıldığı gibi büyük pazarlık kozları yok: İncirlik Üssü’nü kullanıma kapatma tehditleri veya ABD’yi “üst akıl’’ olmakla itham ederek, medya üzerinden anti-Amerikanizm pompalamak Obama yönetimi döneminde işe yaramış olabilir. Bunun başlıca sebebi de, Obama yönetiminin orta yolu bulmayı ve müzakereyi her şeyin üzerinde tutan bir ilkesel duruşu olmasıydı. Diğer bir deyişle, Obama başkanlığı geçen sekiz yılda, son derece eleştirilecek birçok politika benimsemiş olsa da, istediğini almaktan çok bir denge sağlamaya ve müttefiklerinin iradesine saygı duyarak, onları ikna etmeye odaklanıyordu. Trump yönetimi ise, sadece istediğini almaya odaklanacak: her ne pahasına olursa olsun.
Müslüman Kardeşler terörist ilan edildikten sonra…
ABD genelinde faaliyet gösteren liberal Müslüman gruplar; yani Sünni veya Şii, her türlü mezhep ve kökenden aktivistler, Trump’ın dini “İslam” kabul edilen herkesin ABD’ye girişinin kısıtlanacağı bir ortamın yaratılacağını düşünüyorlar.
Haksız da değiller; Trump hızlı başladı. ABD resmî makamlarından, mültecilerle ilgili çalışan birimlerden gelen duyumlar da, ülkeye mülteci alımıyla ilgili “her türlü temasın durdurulduğu” yönünde.
Her yerde olduğu gibi, ABD’de de politika belli bir konuda sert söylemler benimseyince, bürokrasi de hızlı biçimde takip ediyor. Dolayısıyla, ABD’ye seyahatin özellikle Müslüman nüfus ağırlıklı ülkeler için daha zor hâle gelmesinde, dünya genelindeki ABD dışişleri bürokrasisinin çok daha sert ve olumsuz tavırlar benimsemesi de rol oynayabilir.
26 Ocak günü, daha önce örneği görülmedik biçimde, ABD Dışişleri Bakanlığı’nda üst düzey diplomatların tümü istifa etti. Washington Post’ta Josh Rogin’in yazdığına göre, bu istifaların ardında, dışişleri bürokratlarının Trump dönemi ile ilintilendirilmek istememeleri yatıyordu. Buna karşılık, Beyaz Saray’daki kaynaklar, Trump yönetiminin dışişlerinin üst düzey diplomatlarına mektup yazarak onları istifaya davet ettiği iddia ettiler. Gerçeğin ipinin ucunun kaçtığı, işin iç yüzünün ne olduğunun belirsizleştiği bu tuhaf durum, Trump yönetiminde ne ilk ne son olacağa benzer. Kesin olan bir şey varsa, ABD Dışişleri Bakanlığı, bu istifalarla beraber yepyeni bürokratlarla, farklı bir “üst akla” sahip olacak. Görevi bırakan diplomatların, dışişlerinin en deneyimli isimleri olması, bilgi ve tecrübe birikimi açısından kurumsal hafızayı da sıfırlıyor.
Bu arada, istifa edenler arasında, Konsolosluk İşleri Dairesi Başkanı Michele Bond da var. Bond’un, “hukuka çok bağlı bir diplomat olması nedeniyle,” ABD’ye Müslümanların girişinin kısıtlamasına yönelik düzenlemeler ve uygulamalarda Trump yönetimi ile çatışma potansiyelinin yüksekliği nedeniyle gittiği veya gönderildiği yorumu yapılıyor.
Trump döneminde, sadece vize gibi konularda değil, ilişkiler açısından da, liderliği “Müslümanlığa” politik vurgu yapan ülkeler ile sıkıntı yaşanması söz konusu olabilir. Özellikle, yakında gerçekleşmesi çok muhtemel bir adımla, Müslüman Kardeşler’in ABD’nin “terörist gruplar” listesine alınmasıyla beraber, Türkiye’de bu grupla ilintili olmuş kimselerin de “kara listeye” girmesi gayet mümkün.