Adalet yürüyüşünün siyasi etkileri ne olacak?

Kürtler, bu konuşma içinde Kürt sorununa değinilmesini ve Selahattin Demirtaş’a selam gönderilmesini hak ediyordu

MUSTAFA PAÇAL

12.07.2017

 
Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşüne başlaması, öncesi olmayan ve hızlı gelişen bir eylem olarak kamuoyu ve siyasetin gündeminin ilk sırasına oturduğunda, hemen tüm değerlendirmelerde kimi çekinceler ve kimi eleştiriler vardı.

O kadar ki bu yürüyüşü önemsizleştirmek ve gündemden düşürmek için AKP iktidarı ve onun medyası ile kimi Kürt/sol ve CHP içi çevreler adeta birbirini tamamlayan açıklamalarda ve davranışlarda bulunuyorlardı.

Yürüyüş ilerledikçe önce “hele dur bakalım ne olacak” tavrı bunun yerini aldı.

Sonrasında yürüyüş kendisine daha geniş bir destek alanı bulunca iktidar çevresine bir sessizlik hâkim oldu ve diğer eleştiri yapan çevreler de ya destek vermeye başladılar veya susmayı tercih ettiler.

Tüm bunlar bize, bir siyasi liderin bu kadar uzun bir yürüyüşe ve bu kadar birleştirici bir sloganla çıkabileceği ve büyük oranda başarılı olacağı konusunda hazırlıklı olmadığımızı gösterdi.

Ve yürüyüş günleri ilerledikçe, adalet yürüyüşüne olan destek her geçen gün çeşitli çevrelerin katılımı ile arttıkça ve yürüyüşün kitleselliği güçlendikçe toplumsal kanıksama ile birlikte hemen tüm açıklamalar daha dengeli ve olumlu gelmeye başladı.

Erdoğan bile “izin veririm” demek zorunda kaldı.

Gerçi izin verip vermemek olukça sorunlu ve buyurgan bir ifade de olsa onu bu noktaya yürüyüşe olan katılım ve verilen güçlü toplumsal destek getirdi.

Yaklaşık bir ay süreyle gündemi sarsan bu yürüyüş sayesinde, özellikle Kılıçdaroğlu’nun siyasetine yönelik “pasif” eleştirileri yerini daha olumlu tespitlere bırakırken, yürüyüşün CHP içine doğru etkileri de çok kısa zamanda kendini gösterdi.

Ve Kılıçdaroğlu bu eylemiyle parti içi birliği hızla sağladı.

Deniz Baykal ve Muharrem İnce ve diğer muhalif çevreler yürüyüşün siyasi ve toplumsal etkisini görünce destek mesajları verdiler.

Ancak yürüyüşün yarattığı siyasi etkinin CHP içinde bununla sınırlı kalmayacağını düşündüğümü belirtmek istiyorum.

Bu sürecin CHP içinde siyasi yol haritasının değişmesine ve daha mücadeleci bir “sosyal demokrat” çizgiye çekilmesine neden olabileceğini ve, en önemlisi, mağdurların ve adaletsizliğe uğramış olanların siyasi temsilcisi olunmasının hedeflenmesi gibi önemli siyasi değişimlere de neden olabileceğini düşünüyorum.
Buraya kadar yürüyüş kararı, adalet sloganının birleştiriciliği ve bunun CHP içine doğru olası gelişmeleri yorumlamaya çalıştım.

Şimdi ise 9 Temmuz mitingi ve bu sürecin CHP dışındaki siyasi etkileri konusunda düşüncelerimi söylemeye çalışacağım.

Yürüyüşün CHP dışına doğru etkilerinin başında AKP’nin siyasi tabanında ve toplumsal çevresinde yarattığı erozyon geliyor.

Tahminime göre, 15 Temmuz gösterileriyle bunu gidermeye çalışacak olsalar da bu erozyonun pek çok siyasi ve ekonomik nedenle artacağını düşünüyorum.

Bu durum Erdoğan’ı OHÂL’i uzatarak daha sert davranmaya itebilir.

Bu tercih de yıpranmanın hızını arttırır.

Ve bunun yaratacağı siyasi boşluğu CHP ve Kılıçdaroğlu’nun nasıl dolduracağı başlı başına ayrı bir sorunu oluşturur.

Bu nedenle; AKP’nin gerek parti içi ve gerekse hükümet içinde gideceği değişiklikler tamamen tabanı ve seçmeni yeniden konsolide etmeye yönelik olacaktır.

Kılıçdaroğlu’nun miting konuşmasına gelince, genelde ve daha çok referandum sonucu ortaya çıkan yüzde 50’lik kesimin içindeki farklılıkları ve “hassasiyetleri” dikkate alarak hazırlamış olduğu gözleniyor.

Bu kesimler mütedeyyin çevreler, milliyetçiler ve ulusalcı Kemalist çevrelerden oluşuyor. Konuşma bu çevrelere mesaj verdi. Hukuksuzluğa ve adaletsizliğe uğramış olanlar için mesajlar verdi.

Ancak bence konuşmanın kapsadığı bu tablo yeterli olmadı.

Kürtler, bu konuşma içinde Kürt sorununa değinilmesini ve Selahattin Demirtaş’a selam gönderilmesini hak ediyordu.

Olmadı. Olsaydı çok iyi olurdu.

Tüm bunlar adalet yürüyüşünün toplumsal ve siyasi etkilerinin yine de çok olumlu olduğu yönündeki değerlendirmeleri etkilemese de gönlümüzün ve aklımızın gör dediğini söylemekten de geri durmamak gerekirdi.

Son olarak adalet yürüyüşü siyasi ve toplumsal hayatımızı sarsmış, üzerimizdeki “ölü toprağını” atmış ve en önemlisi demokrasi, özgürlük alanında umutlarımızı tazeleyen bir etki yaratmıştır.

Şimdi CHP liderliğinin bu toplumsal dalgayı arkasına alarak yerel ve genel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmaya odaklanması gerekiyor.

Bunun için diğer siyasi ve toplumsal çevrelerle çok geniş bir siyasi mutabakat zeminini oluşturmak ve bu zemini bir siyasi manifesto üzerinde uzlaştırarak ülkeyi bu karanlık günlerden çıkarmanın yollarını bulması gerekiyor.

Örneğin, OHÂL’in hemen kaldırılması, tüm milletvekillerinin serbest bırakılması, gazeteci, akademisyen ve bilim adamlarına özgürlük ve KHK mağdurlarının haklarının iade edilmesi gibi adımların kısa vadede atılması.

Ayrıca orta ve uzun vadede;

1. Hukuk devleti ve özgürlükleri güvence altına alan demokratik sivil bir anayasayı süreci başlatmak ve başarmak.

2. Kürt sorunun çözümüne yönelik süreci bölge siyasetiyle birlikte geçmişte yaşanan olumsuzluklardan ders çıkararak yeniden başlatmak.

3. Uluslararası düzlemde ve Ortadoğu’da karşılıklı çıkara dayalı iyi komşuluk ilişkilerini yeniden sağlamak.

4. AB ile gerginliğin kaldırılması ve müzakerelerin önündeki sorunların karşılıklı yapıcı adımlar atarak aşılması ve müzakere sürecine yeniden dönülmesi için karşılıklı çabaları artırmak.

5. Ekonomi de yapısal sorunların aşılması için güçlü bir reforma gitmek.

Bu çerçevede bir Türkiye hedeflemek ve bu hedefe ulaşmanın herkesin isteği ve mücadelesiyle olacağını anlamak, anlatmak gerekiyor.