2017’nin kahramanları: Tacize karşı susmayan kadınlar
#BenDe” (#MeToo) kampanyası cinsel şiddete uğrayan kadınların yalnız olmadığını ve dayanışmanın önemini görmek açısından önemli
24.12.2017
2017’nin dünyayı sarsan toplumsal hareketi kadınlardan geldi. Üstelik hareketin ateşini fitilleyen bu kadınlar varlıklı, şöhretli ve alanlarında kudretli kadınlardı. Ekim ayının sonlarında ünlü film yapımcısı Harvey Weinstein’e karşı cinsel taciz ve tecavüz iddiaların ardından 24 saat içinde 85 ülkedeki 5 milyona yakın kadın sosyal medya üzerinde #MeToo (ben de) diyerek cinsel tacize uğradıklarını ifşa ettiler.
Weinstein’in yaptıkları adeta yıllarca karanlık köşelerde gizlenen ve unutulmaya çalışılan tüm kirli anıları ortalığa saçmıştı. Pandora’nın kutusu açılmıştı bir kere. Dünya kadınları yaşadıklarını Facebook, Twitter ve Instagram’da haykırmaya başlamışlardı. Ünlü, ünsüz pek çok kadın sonunda konuşacak cesareti bulmuştu. Avrupa’dan Ortadoğu’ya ve Amerika’ya 24 saat içinde 12 milyon mesaj ve yorum siber âlemi doldurdu.
Fransızca #balancetonporc yani “Domuzunu ifşa et”, İspanyolca #YoTambien ve Arap ülkelerinde وأنا_كمان# ve وانا_ايضا# etiketleriyle kadınlar yaşamlarını karartan o tek kişiye değil var olan erkek iktidarına isyan ediyorlardı.
Aslında #BenDe” (#MeToo) kampanyası sosyal medya öncesi zamanlara dayanıyor. Bu kampanya 2007 yılında Tarana Burke adındaki bir aktivistin dezavantajlı toplumlardaki cinsel saldırı mağdurlarına ulaşmak için başlattığı bir hareketti.
İnternet ise on yıl içinde kadınların öykülerini paylaşmakta yepyeni ve son derece güçlü bir mecra oluşturmuştu. Bu kampanya diğer yayılıp bir anda sönen sosyal medya oluşumlarının aksine sorunun ne kadar dev boyutta olduğunu da gözler önüne seriyordu.
Eğlence dünyasından medyaya, müzik endüstrisinden akademiyaya ve siyasete ortalıkta sayısız minik Weinstein’ler geziyor, birbirlerinin sırtını sıvazlıyor, hakkında şakalaşıyor ya da pisliklerini örtmelerine yardım ediyordu. Var olan hoyrat sistem mağdur kadınların şikâyetlerini hasır altı ediyor, onları küçümsüyor ve asla kendine ayna tutmuyordu.
Örneğin #BenDe kampanyasından hemen sonra Britanya parlamentosu aralarında bakanların da olduğu yaklaşık 40 muhafazakâr vekilin adının karıştığı cinsel taciz suçlamalarıyla çalkalandı. Skandalın ardından Savunma Bakanı Michael Fallon 15 yıl önce yaptığı cinsel tacizi itiraf etmek zorunda kaldı. Britanya Başbakanı Theresa May, Britanya’ya da sıçrayan cinsel tacize maruz kalanlardan özür dileyerek parlamentoda değişim sözü verdi.
Geçtiğimiz yıl ise Alman meclisi kadınları taciz ve tecavüze karşı daha etkin korumayı hedefleyen "Hayır, hayır demektir" diye bilinen yasayı çıkartmış ve tecavüzün tanımını değiştirmişti. Yeni yasa kurbanların haklarını genişletmiş ve bir olayın taciz olup olmadığı belirlenirken, kurbanların hem fiziksel hem de sözlü eylemlerinin dikkate alınması gerektiğini saptamıştı.
Bütün bu olumlu yasal adımların yanında dünyadaki durum ise hâlâ utanç verici. UNICEF’in son raporuna göre dünya üzerinde cinsel tacize uğramış olan genç kızların yüzde 90’ı saldırganı tanıyor. 15-19 yaş arasındaki 15 milyon genç kız ya tecavüz ya da cinsel tacize uğramış. Sadece geçtiğimiz yıl 9 milyon kız bu travmayı yaşamış ve sadece yüzde biri yardım için sesini çıkarmış.
Ceza, utanç, suçlanma, daha çok şiddet, ve tacizcisinin intikamından korkma sonucu bu kadınlar senelerce susmuş. Bu kampanya cinsel şiddete uğrayan kadınların yalnız olmadığını ve dayanışmanın önemini görmek açısından önemli. Elbette bu sosyal medya kampanyasının somut adımlarla, dayanışma ağıyla, yasal düzenlemelerle ve sivil toplum örgütlenmesiyle beslenmesi yaşamsal önem taşımakta.
Time dergisi 2017’de sessizliklerini bozan ve kişisel öykülerini cesurca dünyayla paylaşan kadınları yılın insanı seçti. Bu mücadele eminim önümüzdeki yıl sosyal medyada tacizcilerini ifşa etmenin çok ötesine geçecek. Ancak kesin olan bir gerçek var ki 2017, dünyanın her köşesinden kadınların bir araya gelerek, cinsel saldırı ve erkek tacizine karşı seslerini yükselttikleri bir yıl olarak hatırlanacak.