Sosyal ağda “seçmenin nabzı” yoklanabilir mi?

“Şuraya bakarsan seçmenin tercihini görürsün” demektense “şuraya bakarsan x partisinin iletişim stratejisini kavrayabilirsin” demek mümkün

SARPHAN UZUNOĞLU

23.04.2018

Erken seçim tartışmalarının ortaya çıkması ve nihayet Cumhurbaşkanı’nın tarih vermesiyle birlikte herkes aklındaki “ne olacak” sorusunu etrafındakilere sormaya başladı. Her seçimde olduğu üzere bu seçimde de Twitter başta olmak üzere birçok sosyal ağda anketler baş gösterdi.
 
Twitter’ın “anketler” özelliğine güvenenler için iş pek de keyifli değil. Zira çok spesifik bir soru sormadıkları sürece etkili ve detay içeren bir yanıt alamıyorlar. İşi biraz daha profesyonel yapalım diyenler için havuz problemi ortaya çıkıyor. Zira birçok anket servisi belirli sayının üzerinde ve çok sorulu anketler için çeşitli miktarlarda ücret isteyebiliyor. Bunlar da çoğu zaman “zevk için ödenecek” miktarlar değil. Zaten Türkiye’deki en büyük araştırma şirketlerinin bile metodolojileri ve örneklemleri şüpheliyken, zevk için kalkışılacak bir iş de değil bu.
 
Teknik ve yöntemsel birçok problemi olmasına karşın sosyal ağlarda karşılaştığımız anketlerin en önemli özelliği kendi kanaatlerimizi güçlendirme isteğimiz. Yalnız olmadığımızı hissetme arzumuz. Yani aslında Swarm’da bir mekânda toplu check-in yaparak miting yaptığımızı düşünmekle eşdeğer bir ilginçlik var burada.
 
Fizikî eylem ve dijital eylemin ağırlığı bir mi?
 
Fizikî eylemle arzunun ya da düşüncenin arasındaki ilişki uzun yıllar felsefenin konusu oldu. Peki ya “dijital eylem”? Dijital eylem, her ne kadar çok daha kamusal ve çok daha geniş kitlelere ulaşma potansiyeline sahip bir eylem tipi olarak görünse de Türkiye gibi sosyal ağ kullanımı yoğun bir ülkede dahi aslında mesele bu şekilde gerçekleşmiyor. Bu hem Twitter ve Facebook’ta oluşturduğumuz yankı odalarına dayalı iletişimsizlik sisteminin yarattığı derin problemlerle ilgili, hem de ifade konusunda yeterince özgür hissetmediğimiz için asıl kanaatlerimizi açıklamaktan kaçınmamızla ilgili.
 
Eylemlerin dijital ve fiziksel olarak ikiye ayrılıp ayrılmaması konusu üzerine uzun uzun düşünmeye değer bir konu. Cinsellikten arkadaşlığa birçok sosyal davranışın dijital formlarda gerçekleşme biçimleriyle fiziksel evrende gerçekleşme biçimleri arasında büyük farklılıklar var. Peki bu farklılıklar evreninde, fiziksel eylem de dijital eylem de kognitif bir sürecin sonunda gerçekleşse de seçmen davranışının yerini nereye koyacağız? Kişilerin dijital alandaki eylem ve hareketleri gerçekten oy verme davranışları konusunda bize bir şey söyleyebilir mi?
 
Kolombiya’dan Türkiye’ye: Nasıl bir sosyal ağ araştırması?
 
University of Notre Dame’daki araştırmacılara göre sosyal ağlar kesinlikle seçmen davranışlarını ölçme konusunda önemli birer ölçüt arz ediyor. Kolombiya’daki referandum öncesindeki son üç haftada atılan tweet’lere göre bir sonuca gitmeye çalışan araştırma evet ve hayır diyen kitlelerin farklı değerler olarak tanımladıkları barış ve adalet üzerinden kutuplaşarak hareket ettiklerini doğruluyor. Araştırmacılar çeşitli anahtar sözcüklerin kullanımı ile seçimde verilen oyun rengi arasında bir ilişki olduğunu belirtiyorlar. Ancak bu elbette şu anda kamusal tartışmanın görece daha az sakıncalı olduğu bir ortamda gerçekleşiyor. Yani bizim de aynı yöntemi kullanarak hızla araştırma yapmamızın önünde türlü engeller var.
 
Sosyal ağı dinlemek özellikle niceliksel veri odaklı çalışanlar için oldukça keyifli. Bahsettiğimiz araştırmadakine benzer metrikler kullanarak partilerin sosyal ağlardaki popülerlikleri üzerine yorum ve çalışmalar oluşturmak mümkün. Ancak burada astroturfer olarak tanımlanan kampanyacı hesapların ve bot olarak tanımlanan hesapların yaratacağı etkiyi de her daim akılda tutmakta fayda var.  Bugün Twitter’da sıklıkla rastladığımız anlamsız trending topic’lerin arkasında bot olarak bildiğimiz hesapların olduğu bir gerçek. Elbette bu tür hesapların gerçekten bot olup olmayacağını anlamak için kullanılabilecek araçlar da mevcut. Ancak büyük ölçekli araştırmalar yapan araçların birçoğunun bu tür teknolojilerle desteklenmediği de bir gerçek.
 
Nereye bakmalı?
 
Peki, her yanın bot’lar ve kampanyacı hesaplarla (astroturfer) dolu olduğu bir ortamda nereye bakmalıyız? Açıkçası Türkiye’de siyasal tartışmanın en derli toplu yaşandığı sosyal ağ Ekşi Sözlük. Şahsen, kurulduğu günden bu yana benim en sık takip ettiğim ağ da Ekşi Sözlük. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir detay var. Twitter, Facebook ve hatta Linkedin’e kadar varan kampanyacılık, Ekşi Sözlük’te de devam ediyor. Her ne kadar farklı partilerin destekçileri birbirlerine anlamsızca troll deseler de (fikrini beğenmediğimiz herkesi troll ilan etmek hem bilgisizlikten hem de kibirden kaynaklanıyor) çetin bir mücadele yaşanıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Saadet Partisi, İyi Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi partilerin ana ekseninde olduğu bir tartışma oldukça hararetli şekilde devam ediyor.
 
Buraya bakarak bir analiz yapmak, özellikle de Ekşi Sözlük’ten veri çekecek yazılım veya kodların geliştirilmemiş olması nedeniyle oldukça güç. Basit söylem analizleri yaparak ilerlediğinizde de ironinin duvarına toslama ihtimaliniz yüksek. Yani otomatikleşmiş bir söylem analizi yapmak neredeyse imkânsız. Buradan sadece belirli partilerin, özellikle seçimlere girip girmeyeceği seçimlerin ana konusu hâline gelmiş yeni bir parti olan İyi Parti’nin kampanyacı hesaplarının veya gönüllü destekçilerinin geçmiş yıllarda Ekşi Sözlük’te seçimler öncesi farklı parti ve siyasetçilerin destekçilerine verilen türde bir destek verdiği, bir şekilde tartışmayı domine etme eğiliminde olduğu görülebilir.
 
Yani aslında “şuraya bakarsanız seçmenin tercihini görürsünüz” gibi iddialı bir söylem yerine, “şuraya bakarsanız x partisinin iletişim stratejisini kavramanız daha kolay” gibi bir sav ortaya koymak bana kalırsa daha mantıklı. Elbette seçimler yaklaştıkça niceliksel olarak daha derli toplu bir veri elimize geçecek. Biz de bu veriyi rahatlıkla kullanmaya başlayacağız. Yine de iletişim ya da siyaset alanında çalışanlar için büyük veri döneminin bu kaotik karakteri sorun olmaya devam edecek ve insanlar sonuç itibariyle geleneksel araştırma şirketlerinin son seçimlerde genellikle elde patlayan anketlerinde alacaklar soluğu.
 
Bu nedenle bu seçimlerde “seçmenin nabzını” dinlemek için kesin sonuç garanti etmese de sosyalağları dinlemekte fayda var; ama aslen “politikacıların beklenti ve ihtiyaçlarını” anlamak için onların hangi sosyal ağı hangi slogan ve taktiklerle yönettiğini çalışmak bana çok daha mantıklı geliyor.