Kasırga ve tayfun haberleri ekranları savuruyor

Bir muhabir rüzgâra karşı ayaklarını toprağa nasıl sabitlediğini gösterirken arka fonda iki kişi gayet rahat yürürken görüntüye girdi

ASLI TUNÇ

16.09.2018

Okyanustan karaya doğru saatte 120 km hızla gelişi adeta saniye saniye izlenen Florence Kasırgası beklendiği gibi sonunda ABD’nin doğu yakasını vurdu. Bu satırlar yazılırken medya kuruluşları Kuzey Carolina’dan beş can kaybı haberini geçiyordu. Şimdiye dek Kuzey ve Güney Carolina’da en az 500 bin kişi elektriksiz kaldı, doğu kıyısında 1300’den fazla uçuş iptal edildi, Jacksonville kentinde bir otelin çatısı çöktü ve buradan 60 kişi kurtarıldı.

Kasırga, yoğun yağış, her şeyi önüne katıp uçuran ve yerle bir eden şiddetli rüzgâr ve yükselen su seviyesi ile bu tür felaketlere neredeyse alışık Amerika’yı bile zorluyor. Florence karaya ulaşmadan Kuzey ve Güney Carolina eyaletlerinde yüz binlerce kişi evlerini terketti. Milyonlarca insan gözlerini anlık güncellenen televizyon haberlerine, özellikle de 24 saat hava durumu sunan Weather Channel’a çevirmiş durumda. Sadece meteoroloji kanalı değil tüm haber kuruluşları muhabirlerini günler öncesinden fırtınanın beklendiği şehirlere yolladı. Florence’ın karaya vurmasıyla şiddetli yağmur ve rüzgâr altında yağmurluklarına sarılmış, kapüşonlarını kafalarına geçirmiş, uçmasın diye mikrofonlarını zor tutan, rüzgar gürültüsünden çığlık çığlığa haber geçen muhabirler ekranları doldurmuş vaziyette. Hepsi bunun ne kadar korkunç bir kasırga olduğunu ve işlerin ne kadar ciddi olduğunu izleyicilerine anlatmaya çalışıyor.

Zaten durum yeteri kadar dramatikken işe ekstra görsel sos katan muhabirler de yok değil. Mesela Weather Channel muhabiri Mike Seidel Kuzey Carolina’da rüzgâra karşı ayakta durabilmek için ayaklarını toprağa nasıl sabitlediğini izleyicilere gösterirken arka fonda iki kişi gayet rahat yağmur altında yürürken görüntüye giriverdi! Kasırgayı iyice sansasyonelleştirmek, olduğundan da vahim göstermek, insanların kayıpları üzerinden adeta eğlencelik bir içerik yaratmak sosyal medyada da çok eleştirildi. Her alanda ne yazık ki sahte haberciliğin, abartı ve yalanın dibi görünmüyor.

ABD’de Florence Kasırgası sürerken aynı anda Filipinler’i de Mangkhut tayfunu vuruyor. Filipinler’de durum çok daha felaket. Zaten geçtiğimiz Temmuz ayında muson yağmurlarından kaçıp canını zor kurtarmış insanlar da dahil 10 milyon kişi bu tayfunun direkt hedefi. Bu bölgeye yılda ortalama 20 fırtına vururken Güneydoğu Asya’da morumsu bir tropik meyve olan Mangkhut ile anılan tayfun bu yılın 15. fırtınası ancak şimdiden hepsinden daha güçlü görünüyor. Saatte 270 km hızla esen rüzgârıyla Mangkhut, Florence’dan kat be kat daha yıkıcı.

Özellikle doğal âfet zamanlarında televizyon haberciliğinin önemi normal dönemlerden daha fazla öne çıkmakta. Paniğe yol açmayacak, serinkanlı, bilgilendirici televizyon yayıncılığı sosyal medya çağında bile hala son derece önemli. Bilgi kirliliğinin gırla gittiği siber alemde, görsel medya kurumsal ağırlığını ve editoryal süreç avantajını belirgin kılmak zorunda.

Bu olağandışı koşullarda kasırganın yol açtıklarını haberleştirmenin yanı sıra mağdurların sesini yetkililere ulaştırmak da görsel medyanın görevlerinden olmalı. Kimi zaman âfet noktasına ilk varan muhabirler kendilerini insani yardım gönüllüsü rolünde bulabilirler. Kendi ellerimizle mahvettiğimiz doğa, seller, kasırgalar ve tayfunlarla bizden adeta intikam alırken onu haberleştirmek de sanırım zamanın ruhuna uygun. Televizyon ekranlarında şova dökülen âfetler, adeta rock şarkıcılarına dönüşen hava durumu sunucuları, reyting için magazin hâline getirilen insan dramlarıyla televizyon kanalları da sosyal medyanın sahte haber dünyasına rakip olmaya kalkıyor. Medya ikliminde nitelikli haberciliği de savurup götüren bir kasırga da bu olsa gerek.