Sosyal ağlar ve yerel gazeteler: İmkânsız bir birliktelik mi?
Türkiye’de yerel medyanın ne insan kaynağı düzeyinde ne teknik düzeyde büyük platformlarla entegre çalışması kısa vadede mümkün değil
22.01.2019
Yerel seçimden yerel seçime “varlıkları hatırlanan” yerel gazeteler ve yerel odaklı dijital yayınların içinde bulunduğu kriz düzenli olarak farklı yayınlarda işleniyor. Yerel medyayı bazen sömürüye uğrayan çalışanlarıyla, bazen siyasî kurumların propaganda organı işlevini görmeye çalışırken etik kuralları altüst eden haberleriyle konuşuyoruz.
Oysa yerel haberler, dezenformasyonun yoğun olduğu medya alanları konumundalar ve günümüzde fazlasıyla kentli nüfuslara odaklanan gazetecilik araştırmaları ve okur davranışı analizlerinin radarından kaçsalar da toplumsal etkileri oldukça yüksel olabiliyor.
Dünyada yalan haber tartışmasının en yüksek perdeden sürdüğü ülke olan Amerika Birleşik Devletleri ve yalan haber tartışmalarının vazgeçilmez kahramanı Facebook ise son bir yıl içerisinde yerel haber platformlarına ilişkin yaptığı yatırımlarla gündemde. Geçtiğimiz günlerde Christine Schmidt imzasıyla NiemanLab’de yayınlanan habere göre Facebook önümüzdeki üç yıl için bir kısmı yerel haber platformlarına olmak üzere 300 milyon dolarlık bir yatırımla haber endüstrisine destek sağlayacak.
Facebook farklı ülkelerde sayısız programla farklı aktörlere destek sağlıyor. Peki bu desteğin içeriği ne olacak diye baktığımızda haberden öğrendiğimiz kadarıyla Facebook geçtiğimiz yıl içerisinde başlattığı platform üzerinden oluşturulan abonelik ve ücretli üyelik sistemlerini yaymayı ve üyelik arttırma programlarını yaygınlaştırmayı planlıyor.
Facebook’un haber organizasyonlarıyla işbirliklerinden sorumlu ismi Campbell Brown özellikle yerel organizasyonlarla yapılacak projelerde olumlu istatistiklerin ortaya çıktığını belirtiyor. Zira geçtiğimiz yıl başlattıkları üyelik arttırma programı sayesinde örneğin The Denver Post %172’lik bir üyelik artışı yaşamış. Miami Herald da ücretsiz görüntülenebilir maksimum içerik sayısı olan üç içeriğe ulaşan okur sayısında üç katlık bir artış gözlemlemiş.
Elbette bu projelerin ve işbirliklerinin temeline baktığınızda aslında sizi pek de şaşırtmayacak bir fotoğrafla karşılaşıyorsunuz. En önemlisi, Facebook’un trafik sağlayan olarak konumunun kendi göbeğini kesmek için özgün bir stratejisi olmayan küçük medya kuruluşları için çok önemli ve belirleyici olması. İkincisi, ödeme duvarı ve benzeri haber ekonomisi bağlamında gazetelerin geleceğinde önemli yer sağlayacak teknolojilerde platformun kendini göstermesinin Facebook’un her alandaki en etkili olma (belki de tekel olma) ajandasının bir parçası olduğunu görmeliyiz.
Gerçekten yerel platformlar için Facebook ve benzeri platformların desteğini almak hayat öpücüğü anlamına geliyor. Ancak, günümüzün haber ekosisteminde, yerel yayıncıları hiyerarşinin belki de en altına iten ve etkilerini kıran faktörlerin başında da platformlar ve algoritmaları var. Yani Facebook’un katil mi yoksa kurtarıcı mı olduğu sorusu, Facebook’un ve benzeri medya platformlarının yayıncılıktaki rolüne ilişkin her tartışmada olduğu gibi burada da kilit bir önem taşıyor. Ancak bu tartışma, mevcut şartlar altında bu tür işbirliklerinin Türkiye sınırları içerisinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin ya da bunun imkanının sorgulanmasının önüne geçmemeli. Bu nedenle bu tartışmayı, önemini asla gözardı etmesem de, bir kenara bırakıp “acaba” diyerek Facebook ve yerel haber platformları meselesini Türkiye özelinde ele almaya çalışacağım.
Bunun için, şimdi Türkiye’ye dönelim ve yerel seçimler öncesinde “hareketlenecek” yerel habercilik alanında Facebook’un ya da diğer platformların yaratabileceği etkiyi ele alalım. Her şeyden önce, Türkiye’de Facebook ve yerel yayıncılar arasında kısa vadede geniş çaplı ve yazıda bahsettiğim örneklerdeki yenilikçi karaktere sahip teknolojik bir işbirliği ufukta görünmüyor, en azından tarama yaptığımızda karşımıza bu özellikler bağlamında bir işbirliği haberiyle karşılaşmıyoruz. Mevcut durumda Facebook’un partnerleriyle haber endüstrisine dahil yaptığı çalışmalara baktığımızda öne çıkan projeler çoğunlukla dezenformasyonu engelleme gibi temel gündemlere sahip. Yani amaç çoğunlukla standardı tamamen belirsiz, etik ilkelerden ziyade yerel siyasî dinamiklere dayalı bu yayınların oluşturabilecekleri kirlilikle kavga etmek olacak gibi. Ki bu, aslında Facebook’un dünyanın birçok bölgesinde sürdürdüğü yalan haber ve dezenformasyon karşıtı operasyonun olağan bir parçası.
Peki laboratuvar koşullarında düşündüğümüzde ABD’de bile kısıtlı sayıda platformu içeren Facebook’un yeni destek fonuna benzer bir fonun ve ABD’de bazı haber odalarına sağladığı teknolojik desteğin Türkiye’ye gelme olasılığı var mı? Böyle bir birlikteliğin işlemesinin altyapısı hazır mı?
Aslında cevap belli: Hayır. Türkiye’de yerel habercilik altyapısı, özellikle dijitalleşme bağlamında incelendiğinde içeriksel sıkıntılarının yanı sıra ciddi bir altyapı sıkıntısı içerisinde. Başta içerik yönetim sistemleri ve barındırma hizmetleri olmak üzere birçok haber sitesi, güvenliksiz, sürdürülmesi güç, arama motoru optimizasyonu standartlarından uzak ve daha da önemlisi teknolojik olarak adaptasyona uygun olmayan bir yapıya sahip. Algoritmik yapıya ilişkin bilinci bir yana bırakalım, teknolojik düzeyde Facebook’un ya da bir başka platformun sunduğu ya da sebep olduğu imkân ve problemlere dair bir algı geliştirebilecek bir işgücünden bahsetmek güç. Dil bariyerinin yanı sıra teknolojik okuryazarlık sıkıntısı da bu problemi derinleştiriyor. Yani ne insan kaynağı düzeyinde, ne teknik düzeyde yerel medyanın büyük platformlarla entegre çalışması kısa vadede mümkün değil. Bir de yerel haber odalarının yalan haber konusundaki hassasiyet yoksunlukları düşünüldüğünde meselenin imkânsızlığı iyice su yüzüne çıkıyor.
Burada bir çözüm önermek gerekirse, Türkiye’deki Facebook haber ortaklıkları operasyonu başta olmak üzere platformların yerel haberlerle deneysel düzeyde de olsa kapasite geliştirme çalışmalarına başlamaları şart. Bu da maddî destekten öte teknolojik destek ve personel eğitimiyle başlamalı. Facebook’un “kendi yereli” diyebileceğimiz ABD pazarında sağladığı teknolojileri gelecekte sağlayabileceği bir pazar olarak Türkiye haber endüstrisini küçükten büyüğe çalışılabilir bulduğu aktörleriyle bir hedef bölge olarak tanımlaması şart. Kısa vadede ve mevcut politik koşullarda bunun bir açıdan hayalcilik olduğunun ben de farkındayım. Ancak platformların yaptırım güçleri ve stratejileri bağlamında hayalci olmak, yerel gazetelerin düşük bütçeye dayanan ekonomileri ve teknolojik yetersizlikleri göz önüne alındığında kısmen de olsa daha rasyonel bir seçenek olarak öne çıkıyor. Platformlarla yerel yayıncıların buluşturulması görevi ise gazetecilik örgütlerine ve akademiye düşüyor. Bunun etik ve âdil koşullarını oluşturmak da öyle. Ancak bu konuda mevcut durumda ne bir irade ne de bir fikir birliğinden bahsetmek mümkün. Yani şimdilik tünelin ucunu görmek imkânsız.