Kim Jong-un’un artan popülaritesi

Donald Trump Kim Jong-un ile ilgili olarak “Bana güzel mektuplar yazdı. Âşık olduk” demişti

HAZAR GÖKÇEN ÖNEY

20.05.2019

 
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, son dönemde dünya genelinde hakkında en çok konuşulan liderlerden biri. Komşuları Çin, Güney Kore ve Rusya olan, yaklaşık 25 milyon nüfuslu ve yıllık Gayri Safi Milli Hasılası yaklaşık 1000 dolar olan “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti”nin lideri neden bu kadar “popüler” bir aktör hâline geldi?
 
T-shirtlerden mayolara, peçetelerden silgilere, türlü eşyada Kim Jong-un'un yüzünü ve ismini görmek mümkün. Kuzey Kore liderinin, bir tür "pop-ikonuna" dönüştüğünü söyleyebiliriz. 
 
Ama, bir popüler kültür simgesine dönüşen Kim Jong-un’un, diplomatik popülaritesi de var. Örneğin, Kim'in Güney Kore’deki onay oranı, Mayıs 2018’de, yaklaşık yüzde 80 oranındaydı. Güney Kore’nin başkenti Seul’de bulunan Korea Research Center (Kore Araştırma Merkezi) verilerine göre, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un, Kore’nin öteki yarısındaki onay oranı, Mayıs 2018’de yüzde 78 seviyesinde çıkmıştı. Oysa Gallup Korea Poll’un (Gallup Kore Araştırmaları) iki ay önceki araştırma verilerine göre, Güney Korelilerin Kim Jong-un’a onayı, yaklaşık yüzde 10 oranındaydı.  Aradaki büyük değişimde, Kim Jong-un ile Güney Kore lideri Moon Jae-in ile görüşmesi etkili olmuşa benziyor. Hatırlanacağı gibi, 27 Nisan 2018’de Kim ve Moon, iki Kore’yi ayıran askerî sınırda buluştular. Bu buluşmada Kim, 1953’teki Kore Savaşı’ndan sonra sınırı geçen ilk Kuzey Kore lideri oldu. Kim’in Güney Kore Devlet Başkanı Moon ile Askerden Arındırılmış Bölge’de Moon ile verdiği görüntüler, yaşanan algı değişikliğine sebep olmuş gibi gözüküyor.
 
Ancak, Kim’in “şeytan tüyünden” etkilenenler sadece Güney Kore halkı değil. ABD Başkanı Donald Trump da Kim Jong-un ile ilgili, “Bana güzel mektuplar yazdı. Âşık olduk” demişti. Bu da bir ABD Başkanı’nın, Kore Savaşı’ndan herhangi bir Kuzey Koreli ile ilgili söylediği en sıcak sözlerdi. Washington Post’un bir haberine göre de Beyaz Saray’da Kim’in Trump’a hitaben yolladığı altı adet belge, “aşk mektupları” olarak anılıyor. Bunun sebebi, Kim'in mektuplarda çok süslü bir dil kullanması gibi gözüküyor. Ancak, Trump açısından bakıldığında, Kim'in kendisini ve liderlik enerjisini övmesi arada doğan "aşk"ta daha etkili olmuş olabilir.
 
Birbirleri hakkındaki pozitif görüşlere rağmen, Trump ve Kim'in 12 Haziran 2018'de Singapur'da ve 27-28 Şubat 2019'da Vietnam'ın başkenti Hanoi'de gerçekleşen zirvelerinden somut bir sonuç çıkmadı.
           
Kim Jong-un’un yakın diplomatik ilişki geliştirdiği bir diğer lider de Vladimir Putin oldu.  Ancak, yakın zamana kadar bu ilişki, sadece uzaktan sürüyordu; iki lider hiç yüz yüze gelmemişti. Kim, 24-26  Nisan'da Rusya'ya iki günlük bir ziyaret gerçekleştirerek, ülkenin en kuzeyindeki Vladivostok’ta Rusya lideri Putin ile görüştü. Babası Kim Jong-il’de ayrıca Rusya'ya 2011’de gitmişti ve ölmeden önceki son başka resmi ziyaretiydi. Putin ile bir Kuzey Kore liderinin görüşmesi de son 2002’de olmuştu; 2011’de babası Kim Jong-il, o zamanki Rusya başbakanı Dimitri Medvedev ile görüşmüştü.
 
Tahmin edilebileceği gibi, Kim çok seyahat eden bir lider değil. Hattâ, ne kadar az ziyaret gerçekleştirdiği şaşırtıcı bile sayılabilir. Kim, 2011'de başa geçtikten sonra ilk resmî ziyaretini, 2018'de Çin'e gerçekleştirmişti. Kim'in toplam sekiz resmî ziyaretinden dördü de Çin'e oldu. Diğer bir deyişle, Kim'in en çok görüştüğü dış ülke lideri, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping; ikinci sırada ise iki görüşme ile Trump var. Kim, Nisan'daki Rusya ziyaretiyle de, Şubat'ta Trump ile Vietnam’da görüştüğünden beri ilk kez Kuzey Kore sınırları dışına çıkmış oldu. Kim, seyahat için tercih ettiği başlıca ulaşım yolu olan trenle Rusya-Kuzey Kore sınırına geldiğinde, “Ülkeniz hakkında çok güzel şeyler duydum ve uzun zamandır ziyaret etmek istedim” dedi.         Ancak, Kim'in Rusya ziyareti, komşusunu görmekten çok, Trump ile gerçekleştirdiği zirvelerin, Kremlin yarattığı etkiden dolayı gördüğü ilgiden kaynaklanıyor gibi gözüküyor. 
 
Trump-Kim zirveleri aksine, Putin ile görüşmelerinde ne konuşulduğu dışarı fazla yansımadı. Öne sürülen, iki liderin konuşmalarının, çoğunlukla Kuzey Kore’nin nükleer programı hakkında olduğu. Şu da söz konusu olabilir: Kremlin, Kuzey Kore konusunda bir "arabulucu" rolü üstlenmek istiyor. Putin'in, görüşmelerden sonra “Başkan Kim Jong-un, Amerikan tarafını konumu hakkında bilgilendirmemizi istedi, burada sır yok. Bunu Amerikalılar ve Çinli ortaklarımızla tartışacağız” dedi. Putin ayrıca Amerika gibi Kuzey Kore’nin "nükleer silahlardan" uzaklaşmak istediğini, ama bunun için bağımsızlığını koruyacak güvenlik garantileri olması gerektiğini söyledi. Bu iki ifade de Putin'in, arabulucuk tavrı sergilediğini düşündürüyor.
 
Rusya ve Kuzey Kore’nin uzun zamanlık iyi ilişkileri var. Bu ilişkiler çoğunlukla Sovyetler Birliğinin Kuzey Kore’ye uzun bir geçmişi olan desteğinden kaynaklanıyor. Eski Sovyet lideri Jozef Stalin, Kuzey Kore'nin kurucusu, dede Kim Il-sung’e büyük yardım vermişti. Hatta, Kim ailesi iktidarını ve Kuzey Kore'de varlığını, Stalin'e borçlu diyebiliriz. Ayrıca, Sovyetler Birliği, Kuzey Kore'ye Kore Savaşı sırasında askeri ve ertesinde de büyük ekonomi destek vermişti. Bu ekonomik destek yüzden, uzun zaman Kuzey Kore, bugün ekonomik mucize olarak anılan Güney Kore’den daha zengindi.  Rusya-Kuzey Kore ilişkileri, Rusya lideri Boris Yeltsin döneminde kötüye gitmişti; ama Putin güce geçince, iyileşmeye başladı.
 
Kim Jong-un, dünya çapında olumlu ve olumsuz bakışla pop ikonuna dönüşmüş bir lider ve görüldüğü gibi, Donald Trump-Vladimir Putin-Xi Jinping arasında mekik dokuyan da bir "diplomatik yıldıza" dönüştü.  Tüm bunlar yaşanırken, Kim'in kendi ülkesinde de, "ilk sayılan" gelişmeler yaşanıyor.  Bir yandan, ülkenin siyasi kadrolarında ve iktidar yapısında değişim yaşanırken, öte yandan Kuzey Kore'nin son 40 yılın en ciddi "kuraklığı" ve dolayısıyla kıtlık tehdidi ile karşı karşıya olduğu iddia ediliyor. Bunları da başka bir yazının konusu yapalım.