Profesyonel gazeteciliğin “straw man fallacy” meselesi

Yurttaş Haberciliği (ya da Vatandaş Gazeteciliği) Türkiye’deki gazeteciler arasında neden böyle büyük bir öfkeye neden oluyor?

ERKAN SAKA

11.11.2019

Geçtiğimiz haftalar içinde profesyonel gazetecilerin bulunduğu iki ayrı ortamda vatandaş gazeteciliği (citizen journalism) konusu, gazeteciler tarafından durup dururken dile getirildi ve kelimenin tam anlamıyla bir öfke kusması yaşandı. Türkiye’de gazeteciliğin hâli üzerine sunulan birçok haklı argümandan sonra konu bir şekilde vatandaş gazeteciliğine geliyor ve zaten haklı olarak öfkeli olan gazeteci arkadaşlarımız büsbütün bir öfke nöbetine giriyor. Nedense aklıma straw man fallacy geldi ama tam olarak da bunu kullanmak doğru olabilir mi, emin değilim. “Korkuluk safsatası” olarak çevrilebilecek (eminim daha iyi çevirisi de vardır) bu kavramla kastedilen şey, aslında varolmayan ya da pek de etkisi olmayan bir unsur hedefe alınarak karşı tarafın argümanlarını zayıflatmaktır. Aktroller neredeyse hiç etkisi olmayan bazı Twitter hesaplarının içeriğini kullanarak muhaliflerin ne kadar kötü olduğunu ispat etmeye çalışırken bu yönteme sık sık başvuruyorlar. Tabii ki tersi de oluyor ama muhaliflerin genelde buna başvurmasına gerek kalmıyor. Zaten eleştirilecek yeterince malzeme olduğu için… 
 
Beni şaşırtan ise gazeteci arkadaşlar arasında vatandaş haberciliğine karşı bu kadar öfkenin birikmiş olması. Beş-altı yıl öncesinde bu öfke daha anlamlı olabilirdi ama şu anda vatandaş gazeteciliğini profesyonel gazetecilik karşısına konumlayan, birbirinin yerini alacakmış gibi sunan bir akademik literatür yok. Aynı şekilde vatandaş haberciliği kolektifleri de en azından yurtdışı örneklerde gazetecilerle birlikte çalışıyor çoğunlukla. Hattâ gazeteciliğin varolma mücadelesinde “aynı gemide” olunduğu inancı yaygınlaşmış gibi görünüyor. 
 
Dahası, Türkiye’de vatandaş gazeteciliği yaptığı iddiasında olan bir kolektif yok! Belki de buna en yakın olan Dokuz8HABER bir süredir bu kavramı terketmiş durumda. Bu arada kendileri geçenlerde beşinci yıllarını kutladılar. Tebrik ederim. Bu alanda en ünlü olan 140Journos ise şiddetle gazetecilik yapmadıklarını iddia ediyor. Tabii ki onların inkâr etmesi yaptıklarının “vatandaş gazeteciliği” olduğu gerçeğini değiştirmiyor (en azından bazı dönemlerinde). Bu ve benzeri oluşumların eleştirilen birçok yönü oldu, ki ben de bu eleştirilerin içinde oldum. Ancak mesele şu: Nihaî olarak bu oluşumlar ya da vatandaş gazeteciliğinin kendisi Türkiye’de gazeteciliğin içine düştüğü hâlin sorumlusu değillerdir. Olumsuz itibara ve sektörün zayıflamasına neredeyse hiçbir etkileri olmamıştır.
 
Genelde eleştiriler iki yönde toplanıyor: a) Alınan fonların şeffaf olmayan bir şekilde verimsizce harcanması b) Gazetecilik ilkelerine sahip olmayan vatandaşların dezenformasyon yapmaları. Daha içeriden eleştiriler de var. Üretilen içeriğe telif ödenip ödenmeyeceği meseleleri gibi. Ayrıca bu kolektifler hukukî destek sağlayabiliyor mu gibi sorular gelebilir. Özellikle kurumsal bir oluşuma gidilmişse ve bir marka değeri yaratılıp gelir getirici faaliyetlere girişilmişse, sondaki sorular daha da çok haklılık içeriyor. 
 
Gazetecilerden duyduğum —yukarıdaki— iki ana eleştiriye gelince; özellikle ilk noktada haklılık payları yüksek. Bu konuda çok da iyi sınav verilemedi gibi gözüküyor. Bununla birlikte gözlemlediğim kadarıyla fon bulmada giderek daralan vatandaş haberciliği platformlarının bırakın tekel kurmayı hâkim bir konumda olduklarını bile söylemek zor. Belki bir an böyle oldu ama birçok profesyonel gazeteci, dijital iletişim platformlarına kaydı ve bahsedilen fonlardan fazlasıyla faydalananlar oldu/oluyor. Finansal etik dışı tutumlar söz konusu olduğunda, bence bu alana yönelen profesyonel gazetecilik platformlarının adı daha çok geçecek. Gazeteci arkadaşlarımızın öfkelerini kanalize edecekleri mecraları gözden geçirmeleri gerek. 
 
Başından beri vatandaş haberciliğine yönelik dezenformasyon/ eksik ve yanlış haber suçlamalarını da epey yersiz buluyorum. “Önüne gelen her vatandaş” haber içeriği taşıyan içerik sunsa bile zaten habercilik yaptığını iddia etmiyor. Uzun zamandır böyle bir iddiada bulunanı da görmedim. Böyle bir iddiada bulunsalar bile artık dijital mecraları kolonize eden profesyonel gazeteciler kadar etkileri de yok. Son zamanlarda yayılan haber hatalarına bakılırsa, ana akımdan dijitale kayan medyacıların bazı olumsuz özellikleri buraya da taşıdığı görülüyor. 
 
Gazeteci arkadaşlarımızın hayalî düşmanlara kin kusmak yerine, odaklarına dijital platformların hızla ana-akımlaşmaya başlamasını almaları sanki iyi olacak. Dijital araçların ve mecraların doğası gereği zaten vatandaşın içerik üretmesine engel olunamayacak ama bunların bir süzgeçten geçirilmesi gazetecilerin işi olacak. Vatandaş haberciliği gazeteciliğin yerini alacak değil, ona destek olacak bir pratikler bütünü. Böyle konumlandıkça herkes kazanacak gibi gözüküyor. Gazeteciler nitelikli işler yapmaya başladığı anda zaten kamuoyunun önünde daha merkezî bir rol oynamaya başlıyorlar; itibar kazanıyorlar. Son zamanlarda haber değeri taşıyan önemli içeriğin neredeyse hepsini gazeteciler yaptı; onların önemi hiç eksilmeyecek. 
 
Çoğu profesyonel gazeteci dijital platformlara ve araçlara üstten bakarken ve ancak işlerinden olduktan sonra dijitale geçerken, dijital okuryazarlığın artmasını ve kapasite artırımını sağlayan aktivistler vardı. Keşke işbirlikleri artsa da daha güçlü ve demokratik bir medya düzeni doğabilse…