Sokağa çıkma kaosu, istifa ve sistem

İnsanlara maske takmak zorunlu ama bunları satın alamazsınız dedikten sonra, ortada hiçbir maske bulunamaması sistemin ta kendisi aslında

ORHAN KEMAL CENGİZ

13.04.2020

T24’den Mehmet Tezcan 2009 yılında yazdığı bir yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masasında imza bekleyen 4000-4500 evrak olduğunu aktarmıştı. 

Nasıl olmasın ki?

Rektör atamalarından, öğrenim ücretlerine, Kamu İktisadi Teşekküllerinin yöneticilerinin maaşlarının belirlenmesinden, Anayasa Mahkemesi üyelerini atamaya, aklınıza gelecek binlerce işe kadar hemen her şey Cumhurbaşkanının yetkisi içinde yer alıyor artık…

Cumhurbaşkanlığı sistemi, hesapta parlamenter sistemin kusurlarını ortadan kaldıracak, çok daha hızlı ve etkili karar alınmasını ve yürütülmesini sağlayacaktı.

Ama hiçbir şekilde öyle olmadı.

Prof. Kemal Gözler’in, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin Uygulamadaki Değeri-Bir Buçuk Yıllık Bir Bilanço” isimli önemli bir makalesi var, fırsat bulursanız mutlaka okuyun.

Gözler bu makalede, sistemin nasıl işlemediğini son derece çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Ben hocanın makalesinden sadece küçük bir alıntı ile yetineceğim:

“Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yürürlüğe girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinden bu yana (26 Aralık 2019) toplam 55 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmıştır. Bu 55 Cumhurbaşkanı kararnamesinden 31’i diğer Cumhurbaşkanı kararnamelerinde değişiklik yapılması hakkında Cumhurbaşkanı kararnameleridir…Yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde bir buçuk yılda gerçekte 24 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmış, çıkarılan bu 24 kararnamede değişiklik yapmak için ise 31 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılmıştır! Tüm bunlar ise sadece bir buçuk yıl içinde yapılmıştır. Yani Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yapmaktan çok, kendi yaptığı şeyleri değiştirmek ve düzeltmekle zaman harcamıştır.”

Yani bu derme çatma sistem hiçbir şekilde işlemiyor aslında…

Kemal Gözler hoca, bu uzun makalesinde, daha önce bakanlar kurulları tarafından hiç aksamadan yapılan pek çok rutin işin bu gün nasıl aksar hale geldiğini çarpıcı örneklerle anlatıyor.

Peki ben bunları neden anlatıyorum? Şunun için: Covid-19 günlerinde yaşadığımız krizlerin bizzat bu sistemle ilişkisini gösterebilmek için.

Tıpkı bu kanun hükmünde kararnameleri yine başka kanun hükmünde kararnamelerle düzeltme işinde olduğu gibi, “kervan yolda düzülür” mantığı devlet işleyişinin mihenk taşı hâline gelmiş durumda.

İnsanlara maske takmak zorunlu ama bunları satın alamazsınız dedikten sonra, ortada hiçbir maske bulunamaması sistemin ta kendisi aslında.

Tıpkı sadece iki saat mühlet verip sokağa çıkma yasağında olduğu gibi…

Ve bu sistemde, kötü giden her şeyin sorumlusu başkaları.

Devâsâ bir troller ordusu, muazzam bir medya ağı, bizi sokağa çıkma yasağına iki saat kala panik hâlinde sokaklara fırlayan insanların aptal olduğuna inandırmaya çalışıyorlar.

Dönüp, dünyanın neresinde iki saat mühlet verilip, sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz diye hesap soramayacakları için sokağa çıkan insanlara beyinsiz diyorlar.

Baktılar ki, iş çığırından çıkıyor, insanların beyinsizliğiyle açıklanamayacak bir yönetim zaafı inkâr edilemez şekilde ortaya çıkıyor, o zaman da, gazın alınması için bir kurban verilmesi gerekiyor, İçişleri Bakanı istifa ettiğini açıklıyor.

Sanki Cumhurbaşkanının izni ve onayı olmadan, sokağa çıkma yasağı gibi bir düzenleme yapılabilirmiş gibi…

Cuma günü gördüğümüz yönetim zaafı bir kaza, bir istisna, bir tesadüf değil. Sistem böyle işliyor.

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve diğer tüm CHP’li belediye başkanlarının “sokağa çıkma yasağını” televizyonlardan öğrenmeleri de bir tesadüf değil.

Belediyelerin hesaplarının dondurulması da…

Bu sistemde, hiç kimsenin inisiyatif alabilmesi, kendi başına bir işe kalkışabilmesi mümkün değil.

Zaten bir iyilik yapılacaksa da bunu sadece Cumhurbaşkanı yapabilir. Belediye başkanlarının hesaplarının dondurulmasının Türkiye’deki yeni yönetim tarzının kaçınılmaz bir sonucu olduğunu daha önce Al-Monitor’da yazmıştım.

İçişleri bakanı görevine devam eder veya yerine başkası gelir, bunların bu yeni sistemde hiçbir önemi yok.

Sistemin temeli, gerçekte hiçbir yetkisi olmayanların bütün hataların sorumlusu olacaklarıdır.

Herhalde hepimiz, Bilim Kurulu ve Sağlık Bakanı’nın Cumhurbaşkanına en az birkaç haftalık sokağa çıkma yasağı önerdiğini tahmin edebiliyoruz.

Ama, bütün koparabildikleri, bir haftasonu için, geç saatlerde gelen, büyük bir panik yaratan bir karantina oldu.

Eğer Türkiye Covid-19’u yenme ve geriletme konusunda bir başarı gösterirse, bu başarı, etkin ve hızlı kararlar alan sayın Cumhurbaşkanına ve yürütmeyi güçlendiren Cumhurbaşkanlığı sistemine ait olacaktır.

İşler çığırından çıkar da, hasta sayıları katlanarak büyürse, bunun sorumlusu, Bilim Kurulu’dur; Sağlık Bakanıdır; sokağa çıkma yasağını doğru düzgün bir şekilde getiremeyen İçişleri Bakanıdır…

Kervan yolda düzülür…