Havlu, Kürtler ve demokrasi

Havludan müteessir olanından sırf Kürtlere yapılıyor diye haksızlıklara gözünü kapatanlara kadar ülkücüsünden ulusalcısına hepsi bu iksirden içmiş…

ORHAN KEMAL CENGİZ

21.05.2020

Bir havlu neden bir türlü bu ülkeye demokrasi gelmediğini anlatabilir mi?

Havlunun dili olsa anlatırdı.

Kayseri’deki o havlu konuşabilse, bize “benim gibi on binlerce, yüz binlerce havlu var dünyada ama hiç birisi benim gördüklerime tanık omadı,” derdi.

Bu konuşan, Kayseri’de linçe uğramaktan kıl payı kurtulan İranlı’nın havlusu.

Üzerinde Britanya bayrağının desenleri var.

Adam havluyu balkona asınca, etraftan gelen şikayetler üzerine gözaltına alındı.

Bu havlu yüzünden Kayseri Valiliği birkaç defa açıklama yaptı.

Bir “art niyeti olmadığı” anlaşılınca adamı bıraktılar.

Nasıl bir art niyeti olabilirdi ki?

Velev ki olsun; adam balkona Britanya bayrağı asarak kendince bir protestoda bulunsun veya bir şey demek istiyor olsun!

Neden bir ülkenin insanları, başka bir ülkenin bayrağını görmekten bu kadar gocunurlar?

Nasıl olur da bayrağa benzeyen bir havlu böylesine hezeyan yaratabilir?

Neden insanlar bir başka ülkenin bayrağına benzeyen bir havlu karşısında kendilerini tehdit altında hissederler?

Kendi kimlikleri küçücük bir eleştiriyle darma duman olan, küçücük bir meydan okumada savunma mekanizmaları teyakkuza geçen bireylere “nevrotik” deniyor.

Bu tür tepkiler ulusal düzeyde verildiğinde buna ne ad vereceğiz?

Tıpkı o nevrotik bireyin ki gibi, bir ulusun onuru, gururu çarçabuk kırılıyor, kendini tehdit altında hissediyorsa, oradaki ulusal kimlikte bir sorun yok mudur?

Bana sorarsanız, bu küçücük havlu, bu ülkenin içinde boğuştuğu muazzam büyüklükteki meseleleri, kıssadan hisse babında anlatıyor.

Sayrılı bir milliyetçiliğin elinde kıvranıyoruz.

Bu öyle bir milliyetçilik ki, en küçük bir meydan okumada tehdit hissediyor; en küçük bir farklılığa tahammül edemiyor; ancak herkes tornadan çıkmış gibi yeknesak olursa huzur bulabiliyor.

Bu öyle bir milliyetçilik ki, onu ortaya atıverdiğinizde, akan sular duruyor, onu ortaya atanlar size dilediği her şeyi yaptırabiliyor.

Bu ülkenin diğer bir açmazı olan “dincilik” gibi, bu “milliyetçilik” de devreye girdiği anda gözlerin üzerine bir perde çekiyor ve onun ardına saklanarak her şeyi yapabiliyorsunuz.

Bunları ortaya atıverdiğinizde, demokrasi, hukuk gibi ulvi amaçlar için bir araya geldiklerini söyleyenler darmaduman oluveriyorlar.

Meral Akşener “memleket masası,” kuruyor ama HDP’yi kapı dışarı koyuveriyor.

Milliyetçi argümanlar ileri sürülünce CHP, Suriye konusunda suspus oluyor.

Milliyetçi argümanlar ileri sürülünce, Kürt milletvekillerini apar topar alıp derdest edebiliyorsunuz.

Daha dün HDP’nin Ankara il binası basıldı, il başkanı yaka paça alınıp götürüldü; bu kaçıncı baskın, bu kaçıncı gözaltı…

HDP’li kaçıncı belediyeye, kaçıncı kez kayyum atanıyor.

Bunların karşısında duramayan bir muhalefet; bu anti demokratik uygulamaları, kendilerine bölücü denecek korkusuyla eleştiremeyen bir muhalefet, nasıl olacak da bu ülkeye demokrasi getirecek?

Kayseri’deki havludan müteessir olanından, Kürdistan yazılı atkı takan turisti linç edene, belgesel çekerken kale burçlarına Bizans bayrağı diktiler diye insanları linç etmeye kalkanlara, Kürtçe konuşuyor diye insanların kafasını gözünü yaranlara, sırf Kürtlerin başı ezilecek diye, bu ülkenin ordusunun cihatçılarla birlikte operasyon yapmasına göz yumanlarına, sırf Kürtlere yapılıyor diye bütün haksızlıklara gözünü kapatanlara kadar, ülkücüsünden, ulusalcısına hepsi, şu ya da bu oranda, bilinci bulandıran bu iksirden içmiş durumdalar.

Hâl böyle olunca, bu iksirleri ellerinde bulunduranlar, iktidarlarını sürdürmek için çok büyük bir çaba göstermeye bile gerek duymuyorlar.

Verelim şuradan biraz dincilik iksiri, şunları susturalım.

Verelim şuradan biraz milliyetçilik iksiri bunları susturalım.

Hattâ krizler çok derinleştiğinde, “Ayasofya’yı açalım” deyip, iki iksirden güzel bir terkip sunuverelim.

Kayseri’deki Britanya bayrağı motifli havlu bize neyin içine sıkıştığımızı çok güzel bir şekilde anlatıyor.

Dinciliğin işe yaramadığı kitlelere, demokrasi ve hukuktan vazgeçmeleri için verilen iksirin cisimleşmiş hâli o…