Dincilik yükselirken dindarlık neden geriliyor?
Dünya zevklerinden uzak durmak için bekaret yemini eden Katolik papazlar yüzlerce çocuğa tecavüz edince Katolik ülkelerde de din geriledi.
18.08.2020
Ortada bir paradoks, çözülmesi zor bir problem varmış gibi görünüyor.
Dini yaygınlaştırmak için elinden geleni ardına koymayan bir partinin çeyrek asırlık iktidarında, sanki “dindarlık” geriliyor.
Anketler durumu böyle tarif ediyorlar. Kendini dindar olarak tarif edenlerin sayılarında ciddi bir azalma varmış.
Mesela KONDA geçen yıl yaptığı bir araştırmanın ardından, kendini ateist olarak tanımlayanların yüzde 1’den yüzde 3’e yükseldiğini, kendini dindar olarak tarif edenlerin oranının yüzde 55’den 51’e gerilediğini belirtiyordu. Oruç tutanların oranı da yüzde 77’den 65’e gerilemiş.
Bu anket bugün yapılsa sonuçların daha da keskin olabileceğini düşünüyorum. AK Parti iktidarda kalmaya devam ettikçe de, “şaşırtıcı” gibi görünen bu tür anketlerin sonuçları, daha belirgin, daha elle tutulur hâle gelecektir.
AK Partinin yazarları çizerleri, önde gelenleri de bu durumun farkındalar aslında.
O yüzden ikide bir “Deizm tehlikesine” dikkat çekiyor; gençlerin “nasıl kurtarılacağı” üzerine fikir beyan ediyorlar.
Belki de İstanbul Sözleşmesi gibi metinlerin durup dururken gündeme getirilmesinin müsebbiplerinden bir tanesi de bu.
Dinci, her tarafa camiler yapılırken, kurdukları vakıflar sonsuz bir destekle, Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yurtlar açarken, her mahallede bir İmam-Hatip okulu peyda olmuşken, nasıl olup da, insanların dinden uzaklaştıklarını bir türlü anlayamıyor. Bunun için bir müsebbip arıyor. Bu müsebbibi bulmak için kendisi dışında her yere, her şeye bakıyor.
Aslında anlayamadıkları şey, insanoğlunun yaman çelişkilerinden bir tanesi sadece.
Dinciler kendilerini nasıl görüyorlarsa, dışarıdan da öyle göründüklerini zannediyorlar.
Kendi gözlerinde, namaz kılan, oruç tutan, hacca giden dindarlar onlar. Hâşâ alkol içmezler, eşleri örtülü, kendileri her daim abdestli…
Bütün bunlar, dışarıdan bakan insanlar için, kişinin kendini sözle tarif etmesinden farksız. “Sözleri” dindar olduklarını söylüyor. Ama bu dindarlıkta, merhamet diye bir şey yok, bir aşkınlık yok, manevî bir yanı yok, alçak gönüllülük yok, hoşgörü yok…
Diyanet İşleri Başkanı ikide bir “fakirlerin Allah’a yakın olduğunu” söylüyor, ama bu hutbeyi verdikten sonra, milyon dolarlık makam aracına binip gidiyor.
Hesapta bütün adımlarını ahiret için atan bu insanlar, dünyadaki mala mülke, paraya, herkesten daha çok tamah ediyorlar.
Dincilik yükselirken, dindarlığın gerilemesi sadece Türkiye’ye ya da Müslüman ülkelere de özgü değil üstelik.
Amerika’da ne zaman Evangelistler iktidarda güçlenseler, orada da “dindarlık” geriliyor. Sözde dünya zevklerinden uzak durmak için yaşam boyu bakir kalmaya yemin eden Katolik papazlar yüzlerce küçük çocuğa tecavüz edince Katolik ülkelerde din geriledi. Sosyalist ülkelerde rejim çökünce, yıllarca baskı altında tutulduğu için semirmiş olan din, güçleneceğine zayıfladı.
Dinciliğin yükseldiği her yerde dindarlık geriliyor. Trump elinde İncil’le propaganda yapınca, geçici bir şekilde inananlar üzerinde bir etki yaratıyor belki ama, toplumun geniş kesimlerinin dini sorgulamasına da yol açıyor.
Bizim dinciler de, Türkiye’de “dindarlıkta” meydana gelen gerilemede kendi rollerini sorgulayacakları yerde, merasimlerden müteşekkil din anlayışlarını daha da fazla dayatmak istiyorlar.
Tek başına yaşayan insanlar daha fazla gözlerine batıyor; cinsel azınlıklardan duydukları rahatsızlık daha da artıyor; daha fazla din dersi koymak, daha fazla imam hatip okulu açmak istiyorlar. Daha fazla cami yaparlarsa, daha çok insanın namaz kılacağını zannediyorlar. İnsanların neden dinden uzaklaştığını anlamak için, altına bakmadıkları taş, insanları dindar yapmak için seferber etmedikleri hiçbir kaynağı bırakmadılar.
Ama bir tek dönüp kendilerine bakmıyorlar.
Halbuki, sonradan Müslüman olan Yusuf İslam (Cat Stevens) dincilerin bir türlü anlamadığı meseleyi bir tek veciz cümleyle anlatmıştı: “Eğer Kur’an’dan önce Müslümanları tanısaydım asla Müslüman olmazdım.”
Son 20 yıldır Türkiye’de dünyaya gelen insanlar, cemaatçileriyle, siyasileriyle, tam da Yusuf İslam’ın sözünü ettiği bu Müslümanları tanıdılar.
Dincilik yükseldikçe dindarlık gerilemeye devam edecek.