Solcuların gözünden Belarus – 1

Devlet yanlısı “halk uzmanları” üniversitelerde ve her türlü “halk teşkilatı”nda istihdam ediliyorlar. Medya organlarıyla hep bunlar muhatap oluyorlar

ÜMİT KIVANÇ

29.08.2020

Belarus’ta olan bitene dair “içeriden” kaynak bulmak kolay değil. Bulsak da, hiç tanımadığımız ülkeye dair her konuşana nasıl güveneceğiz? Arkadaşım Ahmet İnsel’in dikkatimi çektiği bir görüşme, bana aktarılmaya değer göründü.

Jacobin dergisinin sitesinde yayımlanan görüşmeyi, Sovyet-sonrası toplumların ekonomi politiği alanında çalışan sosyolog, sosyal antropolog Volodimir Artiuh yapmış. Konuştuğu kişiler, Belaruslu solcular. Görüşmeyi okuyunca, umuyorum ki, siz de aynı izlenimi edineceksiniz, olan bitene siyasî-toplumsal içerik hassasiyetini elden bırakmaksızın, nesnel gözle bakabilen, eğip bükmeyen insanlar. Belarus’taki gösterilerin barışçıllığının uyandırdığı yumuşak hava izleniminin aksine, örtünün altında bolca sopa bulunduğundan olmalı, adlarının yayımlanmasını istememişler. Ksenia Kunitskaya takma adlı olanı, internet dergisi Poligraf ekibinden. Vitaly Shkurin adıyla konuşan ise, Sovyet-sonrası âlemle ilgilenen medya platformu September’ın mensubu.

Soruları ve cevapları kaynaştırdım, tek bir metne dönüştürdüm. Yer yer harfiyen, yer yer serbest çeviri halinde, yer yer kısaltarak, toparlayarak, aktaracağım.

Son yılların ortamı

2004’te, Belarus’ta işçilerle toplu değil tek tek sözleşme yapılmasına geçildi, “esnek işgücü politikası” yürütülmeye başlandı. 2017’de “işsizlik vergisi” diye bir şey (işsizlik ödeneği alanlardan kesilecek vergi) kondu. Askerlikte, hamilelik-loğusa izninde ve üniversitede-lisede geçirdiğin süre emeklilik için doldurulması gereken çalışma süresinden düşülmeye başlandı. Yaklaşık beş yıldır da sıkı kemer sıkma politikası sonucu, fiyatlar hızla artarken ücretler olduğu yerde kaldı.

2010’da, konuşur, söz söylerlerse tutuklanacaklarından korktuklarından, ahalinin sokaklarda alkışla yürüttüğü seçim öncesi protestolar, örgütlü muhaliflere yönelik baskılara yolaçtı.

“İşsizlik vergisi”, 2017’da, yalnız başkent Minsk’le sınırlı kalmayan, birçok küçük taşra kasabasına da yayılan protesto eylemlerine neden oldu. 2017’den beri ilk defa böyle bir kitlesel hareket görüldü. Vergi ertelendi.

Muhalefet partileri ve muhalif hareketlerin ezilmesinden, dağıtılmasından sonra, şimdi Lukaşenko’ya muhalefet artık kendini “Belaruslular” olarak tanımlıyor.

Lukaşenko’ya destek

Belarus ekonomisinin önemli kısmı devlet denetiminde. Lukaşenko’nun geleneksel destekçileri, devlet işletmelerinin işçileri, öğretmenler ve doktorlar. Kamu sektörü paraya sıkışıp daraldıkça işçi çıkarmalar görülüyor, ücretler düşüyor, ücretsiz izne çıkarmalar artıyor, emeklilik yaşı yükseltiliyor. Bu, Lukaşenko destekçisi kesimlerde de memnuniyetsizliğe sebep oldu.

Yöneticilerin halkın gözüne nasıl göründüklerine dikkat etmez hale gelişleri, anlaşılan, önemli bir kopuş-yabancılaştırma etkisi yaratmış. Devlet propagandası fazla zayıf ve yer yer saçma. “Hiç bugünkü kadar iyi yaşamamıştık” diyorlar, bu kimseyi ikna etmiyor.

Buna karşılık, neoliberal reformlar isteyen, milliyetçi geçmişe dayalı siyaset oluşturan muhalifler tıkır tıkır işleyen, profesyonel, modern elektronik medya kurdular. Liberal-milliyetçi muhalefet böylece seçimlerden önce destekçilerini harekete geçirebildi. Ve birçok yerde yöneticilerin yaptığı oy dalaveralarını tesbit edip insanları sokağa dökebildi.

1994’teki ilk seçim zaferinin ertesinde Lukaşenko’nun desteği çok genişti. Sovyetler Birliği’nin canlandırılmasını, Rusya ile birliği savunanlar da buna dahildi, serbest piyasa yanlısı sert reformlara karşı olanlar da, “Belaruslulaştırma” politikalarından muzdarip Rusça konuşanlar da. Kırsal kesim halkı Lukaşenko’yu “bizim oğlan” olarak görüyordu. 

2000’lerde Lukaşenko destekçilerini sürekli ücret artışı vaadiyle cezbediyordu. Aylık ortalama ücreti 500 dolardan 1000 dolara çıkarmayı vaat ediyordu. Ardarda gelen ekonomik krizler bu rüyanın gerçekleşmesini önledi. Rusya ile birlik projesi de Rus ve Belarus elitleri arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden sallantıda kaldı. Ücret artışı vaatlerinin yerini, IMF önerilerinin ruhuna uygun sıkı para politikaları aldı.

Belarus’ta bağımsız sosyolojik çalışmalar yapmak yasak. Devlete bağlı sosyologlar da veri yayımlamaz. Bu yüzden, başkanın halk arasındaki desteğinin gerçekte ne oranda olduğunu saptamak zor. 1990’lardakinden, 2000’lerdekinden daha az olduğu ortada. Şu son haşin polis baskıları popülerliğini daha da azaltmıştır. Ama Lukaşenko’yu halkın yalnız yüzde üçünün desteklediğine dair muhalefet saflarında dolaşan görüş de kesinlikle uyduruk.

Lukaşenko’nun, Rusya petrolünü alıp satmaya dayalı ekonomik modeli kendini tüketti. Çünkü petrol fiyatları bütün dünyada düşerken Rusya Belarus’a sattığı petrolün fiyatını artırdı. Halkın refah düzeyini korumak imkânsızlaştı. Böylece Lukaşenko için tek çıkış yolu kaldı: neoliberalizm.

Kamu sektörü

Çalışanların önemli bölümünün kamu sektöründe yeralması, aynı zamanda siyasî denetim için elverişli zemin sağlıyor. Gayriresmî işsizlik oranı yüzde 10. Devletin verdiği işsizlik aylığı yaklaşık on (10) dolar. Kamu sektöründe çalışanlar, işlerini kaybetmemek için bir sürü faaliyete katılmak zorundalar. Cumartesi mesaileri diye bir şey var, meselâ. Hilelerin yapıldığı ön-seçimler var. Genel seçimlerde de sandık kurullarında, seçim kurullarında görev alıp oy hilelerini gerçekleştirmek zorundalar. Sözleşmeleri, belirtilen süreden önce işten ayrılmalarına imkân tanımıyor. Ama yönetici isterse işçiyi atabilir. Bu durumda, kamu sektörü çalışanıysanız tek seçeneğiniz en ufak muhalif fikirden uzak durmak.

Lukaşenko’nun destekçileri arasında bir kategori de ideoloji ve iktidar alanında çalışanlar. Devlet yanlısı “halk uzmanları” var. Bunlar üniversitelerde ve her türlü “halk teşkilatı”nda istihdam ediliyorlar. Devlete ait ya da bağımsız medya organlarıyla, dış basınla hep bunlar muhatap oluyor, devlet yanlısı propaganda yapıyorlar. Sovyet stili eski kurulu düzen elemanları gibi sıkıcı değiller, aksine, gösterişli edâlarıyla, güzel konuşan insanlar bunlar. Sovyet stili eski kurulu düzenin elemanları da ama yine Lukaşenko’yu destekliyorlar, çünkü onun düzeni dışında varolma şansları yok.

Polis ve gizli servisler, Lukaşenko iktidarının bir başka dayanağı. Çeşitli maddî ayrıcalıkları var. Ev kredisi desteği, erken emeklilik, özel kliniklerde sağlık hizmeti, sanatoryumlarda tatil, vs.. Polisin mevcudu kaç, halk bilmiyor. 2016’da içişleri bakanlığı, yüz bin yurttaşa 405 polis memuru düştüğünü açıklamıştı; Birleşmiş Milletler’in 2013’teki tahminine göreyse bu oran yüz bin kişiye 1442’ydi. 

Polis teşkilatı özellikle taşradaki işsiz gençler için çekim merkezi. Büyükşehirlere gelip polis oluyorlar. Tabiî bu onları koşulsuz itaate mecbur bırakan bir varoluş tarzı. Gösterilerin hemen başında görüldü ki, silahsız, barışçıl, ufak gösterici gruplarına bile ses bombaları, biber gazı atmakta en ufak tereddüt göstermediler. Polis ve gizli servisler halkın denetimi dışında ve bu yeni “ideoloji insanları”nın onlarla bağlantıları var.

Muhalefet

Öncelikle, 1990’lardan bu yana süren geleneksel muhalefet var: milliyetçiler, liberaller, bunlara sempati duyan aydınlar. İkinci olarak, büyükşehir gençliği, iş insanları, bilgi işlem uzmanları gibi insanlar. Bunlar kendilerini ilerici, Batı yanlısı ve Sovyet karşıtı olarak nitelendiriyorlar. Seçim kampanları sırasında muhalefet biraz daha geniş kesimi seferber etmeyi başarabildi. En azından büyükşehirlerde. Seçim öncesinde toplumda politikleşme çok yüksekti. Birçok hoşnutsuz insan sandık gözlemcisi olmak için başvurdu.

Şimdi, beklenmedik polis şiddeti ve seçimde apaçık hile yapılmasından ötürü şoka uğrayan toplumun çok daha geniş kesimleri protestolara katılıyor. Bu insanların bir bölümü, bugüne kadar Lukaşenko’yu sağ muhalefetle kıyasladıklarında kötünün iyisi görüp onu desteklemiş olanlar. Ulusal liberaller şimdiye kadar siyasî programları hakkında bir şey söylemediler. Yalnız önce dürüst seçim, sonra da polis şiddetine son vermekten sözettiler şimdilik.

Birçok ortodoks komünistin “hipster ve bilgisayar programcısı devrimi” yaşadığımıza inanmalarına rağmen, genç protestocuların çoğu fabrika işçisi, taksi şöförü, öğrenci… Bu kendiliğinden harekete herhangi bir özgün ideoloji atfedilebilmesi zor. Protestocular arasında, 1991-1994 arası ulusal simge muamelesi gören kırmızı-beyaz bayrağın yanısıra şu andaki yeşil-kırmızı Belarus bayrağı taşıyanlar da var. Kırmızı-beyazlar fazla olduğu için protestocuların milliyetçi olduğu sanısına varılıyor. Fakat geleneksel milliyetçi muhalefetin liderleri hapiste ve protestocular arasında şu ana kadar taşınan semboller konusunda hiçbir anlaşmazlık çıkmadı. Polisle çatışmaya giren protestocuların futbol taraftarları olması ihtimali güçlü. Ufak gruplar bunlar.

Başka hareketlerle karşılaştırma

2010’dan önceki bütün protesto hareketleri sıkı milliyetçi siyasetler güdüyorlardı. 2011’deki “alkış devrimi”nde böyle bir gündem yoktu. 2014’te Ukrayna’da yaşanan Maydan hareketiyle milliyetçilik protestocular arasında yeniden gözde oldu. Yeni, başarılı ve daha “Avrupalı” bir Belaruslu tipi bunu benimsedi. Şu andaki protestolar yine milliyetçilikten uzaklaşmış görünüyor ve daha çok 2017’de, Belarus’un her tarafında kalabalık kitlelerin “işsizlik vergisi”ni protesto ettikleri hareketi andırıyor. 

Bu protesto hareketlerinin iki özelliği var: seçim sonuçlarına itiraz dışında siyasî ve toplumsal programları yok ve bütün Belarus’a yayılmış durumdalar. 2017 öncesinde hemen bütün büyük gösteriler Minsk’de olur ve aşağı yukarı aynı senaryoyu izlerdi: şehir merkezinde büyük kortej, büyük meydanda toplanma, polisin sert saldırısı. Yalnız 2006’da ana meydana bir çadır kurulmuş, birkaç gün varkalabilmişti. Bu yeni gösteriler dört gün boyunca sürdü; ve sadece Minsk’te değil. Başkentte bile göstericiler sadece bir tek yeri işgal etmediler. Biraz da şehir merkezi akşama doğru sıkı polis denetimine girdiğinden. Akşam ve gece boyunca birçok değişik semtte gösteriler yapıldı, polis gelince protestocular kaçtı, polis çekilince geri geldiler.