Keşke AK Parti iktidar olsa
Siyasî iktidar, Türkiye’nin herhangi bir adalet veya insan hakları sorunu karşısında nedamet mi getiriyor?
16.11.2020
Siyasi iktidarın ara sıra kafasına esip adalet ve yargı reformundan söz etmesi, ikide bir karılarını döven adamların “nedamet etmelerini” getiriyor benim aklıma.
Adam, artık karısını dövmeyeceğini söylüyor, ama kadın bir şekilde tekrar dayak yiyeceğini de biliyor. Çünkü adamın sözlerinden, ses tonundan, vücut dilinden, ortada gerçek anlamda bir nedamet etmenin bile olmadığını anlıyor. Adamda değişen bir şey yok; sadece eski düzene geri dönmek istiyor aslında…
İktidarın adalet reformunu tekrar diline dolamasının kesin nedenlerini bilemiyoruz tabii. Biden’ın iktidara gelmesiyle birlikte dünyada dengelerin değişeceğini, eski tas eski hamam işleri olduğu gibi götüremeyeceklerini mi düşündüler? Birileri kulaklarına “hukukî güvenliğin olmadığı yere yatırım gelmez,” diye fısıldadı da, bu sefer döviz krizinin de etkisiyle o sözler azıcık etki mi yarattı? Bir de bunların üzerine Osman Kavala’nın yerine getirilmeyen AİHM kararının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi önüne taşınması mı etkili oldu bilinmez…
Yargı reformu yapacağız diyorlar ama işlerin Türkiye’de ne kadar kötüye gittiğine dair samimi bir itiraf, gerçek bir nedamet görebiliyor musunuz ortada?
Daha geçenlerde İnsan Hakları Derneği bir rapor yayınlandı, son zamanlarda binlerce kişinin kayıt dışı şekilde gözaltına alınıp kendilerine ajanlık teklif edildiğini açıkladı. Hükümet buna mı son verecekmiş mesela? İnsan hakları örgütleri, 90’lardaki beyaz torosların yerini bugün siyah transporter’ların aldığını, Ankara’nın göbeğinde insanların kaçırlıp altı ay sonra perperişan peydah olduklarını, bu süre zarfında korkunç koşullarda alıkonup işkenceye uğradıklarını söylüyor. Siz iktidar tarafında böylesi korkunç uygulamalara yönelik bir itiraf, bir kınama, bunları yapanların adalet önüne çıkarılacağına dair bir kelam duyuyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etti diye 63 bin kişiye dava açılmış, 9 bin 554 kişi mahkûm olmuş. Bu 9 bin 554 kişiye af mı çıkarıyorlar, demokratik bir toplumda böyle mahkûmiyetler olmaz deyip tazminat mı ödüyorlar? KHK adı altında insanlara zulüm yapıldığı kabul mu ediliyor?
Siyasî iktidar, Türkiye’nin herhangi bir adalet veya insan hakları sorunu karşısında nedamet mi getiriyor? Gerçekten hata yaptıklarını kabul mu ediyorlar? Türkiye’nin yeniden bir işkence sorunu olduğunu, mahkemelerin bağımsız olmadığını, ifade hürriyetinin köküne kibrit suyu döküldüğünü kabul mu ediyorlar?
Gerçekten reform yapmak isteyen varsa, ne yapacaklarını ben onlara söyleyeyim. Yapacakları şeyler çok basit. Filmi geri saracaklar. Ekranda görüntüler geriye doğru akacak; HSYK’nın yapısına yönelik değişiklikleri geri alacaklar, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçilme biçimine ilişkin değişiklikleri geri alacaklar, Sulh Ceza Hâkimliklerini ortadan kaldıracaklar, Olağanüstü Hâl’i kalıcı hale getiren 7145 sayılı kanunu kaldıracaklar; başkanlık rejimi sevdasından vazgeçecekler… Film sürekli geriye saracak.
Eski Roma’da, askerlere, geçilmemesi gereken bir sınır olarak Rubikon nehri gösterilirdi. O nehir geçilirse eğer, askerler Roma’ya girmiş ve geri dönüşü olmayan bir sınırı aşmış olurlardı. Rubikon’dan önce şanlı bir Roma askeriyken, Rubikon’dan sonra bir darbeciye dönüşürdünüz. Siyasi iktidar mensuplarının kendilerine sormaları gereken soru, demokrasi ve hukuku zedeleme konusunda Rubikon nehrini aşıp aşmadıklarıdır. Ancak böyle yakıcı sorularla, verilen tahribatla yüzleşebilecek bir halet-i ruhiye ortaya çıkabilir.
Aksi takdirde durum Adalet Bakanının reform sözlerine ilişkin sosyal medyada sürekli tekrarlanan mizahî yanıttaki gibidir: “Sayın Abdülhamit Gül ne kadar güzel sözler söylüyor; keşke adalet bakanı o olsa…”
Adalet ve hukuk reformundan söz edenler ne kadar güzel konuşuyorlar gerçekten, keşke onlar iktidar olsa! O zaman hiçbir sorunumuz kalmayacak gibi görünüyor.