Harun Reşit’in gizli seferleri / 3 • Tsunami
TC Büyükelçiliği Aydın’ın “temiz işadamı” olduğunu bildirmişken onu teröristlikle suçlamak şüphesiz siyasî hamle sayılmalıydı
21.08.2021
Uganda’nın bizdeki MASAK benzeri resmî örgütü FIA (Mâlî İstihbarat Kurumu), tesis açılışından bir hafta önce “DEI Şirketler Grubu” bünyesindeki DEI Pharma’nın hesaplarını dondurmuştu. Şirketin “parasının nereden geldiği ve ne iş yaptığı belli değil” gerekçesiyle! Kara para aklama işleri ve terör finansmanını önlemekle görevli kurum, Kenya bankasından gelecek paraya ve aşı üretimine dair atılacak iddialı nutuklara aldırış etmeyip şaibeli şirketin yakasına yapışmıştı. Başkan Museveni köpürmüş, “hesap soracağım!” tehditleri savurmaktaydı. Tam ülkeye para geliyorken birileri baltalamaya kalkmışlardı! Öfkeli devlet başkanı, kara para aklamayla mücadele eden devlet görevlilerine ateş püskürmekle yetinmeyip DEI Pharma’yı ziyaret etti, firmanın kendisinin adını vereceği laboratuvarın temelini attı.
DEI “şirketler grubu” 🙂
Sözkonusu “şirketler grubu”nun sitesinde, faaliyet gösterdikleri “sanayi kolları” kısmında un ve mısır unu çuvalları, paketleri görülüyor. “İlaçlar” bölümünde uyduruk üç boyutlu bir-iki fabrika maketi ve ne yaptıklarına dair somut tek kelime içermeyen sloganlar, büyük büyük laflar yeralıyor. “Biyofarma” ya da “biyo-teknoloji” kısmı, kezâ. Tarımla ilgili bölümde belki şu bahsedilen meyve bahçesi hakkında birşeyler bulabiliriz dediğinizde de eli boş dönüyorsunuz. Orada “sayfa yakında yenilenecek” notu dışında sadece güzel bir kamyon fotoğrafı var.
Peki beyaz un ve mısır unu dışında hiç mi ürün yok ortada? Var. “DEI Group, Kovit-19 virüsünü de öldüren dezenfektanı piyasaya sunuyor” başlığı altında, anlaşılan bir ABD firmasının ürettiği CovaNill dezenfektanının Uganda’daki bayiliği gibi bir işe girmişler, onu sunuyorlar. “Bunun rakibi yok, buna hiçbir virüs dayanmaz!” havalarında. İlaveten, -dünyanın otoritesi en yüksek sağlık kuruluşlarından FDA’nın (ABD’nin İlaç İdaresi Ajansı) “danışmanı” olduğunu başka vesileyle ileri sürdükleri- Prof. Sarfaraz K. Niazi’nin bu müthiş dezenfektanı geliştirdiğini ve formülünü devlete bağışlamak üzere Başkan Museveni ile biraraya geldiğini iddia ediyorlar. Basbayağı oyun sahneleniyor yani.
Yine de, Uganda’nın başkenti Kampala’nın 16 km kuzeyindeki Matugga/Wakiso’daki aşı fabrikası için yapılan törene, yapılanların ciddiyetine inanmak istediğinden ya da oyunun parçası olduğundan, Dünya Sağlık Örgütü Uganda Temsilcisi Yonas Tegega Woldemariam da katıldı. Bazı davetli TC vatandaşlarıyla birlikte! Kenya bankasından kredi alıp Uganda şirketine aktaran Türk yatırımcı Harun Aydın’ın bunların arasında bulunmayışı ilginçti.
Ruto’nun, komşu ülke devlet başkanı ve Ugandalı bakanlarla birlikte törende gözüküp fotoğraflarda yeraldıktan sonra neredeyse bütün günü beraber toplantı halinde geçirdiği üç Türk “iş insanı” arasında da Harun Aydın yoktu. Bu iki erkekle bir kadın, Kenya polisinin ne zamandır izlediği yedi kişi arasındaydı. Son aylarda İstanbul, Nairobi, Entebbe arasında mekik dokuyan altı erkek ve bir kadın TC vatandaşı fazlasıyla dikkat çekmişti. 6 Temmuz’da Nairobi’nin Jomo Kenyatta Uluslararası Havalimanına gelip oradan Uganda’ya, Entebbe Havalimanına uçan TC vatandaşlarından ikisi, Hamit Demir ile Mehmet Akif Bağlı’ydı. İkisinin pasaport numaralarının da açıkça verildiği haberde, İstanbul-Entebbe (Uganda) arasında doğrudan uçuş olmadığından, iki işadamının mecburen Nairobi aktarmalı seyahat ettikleri, Uganda vizesini Kenya’dayken aldıkları, sabah 08.30’da Nairobi Jomo Kenyatta Havalimanı’ndan hareket edip 09.50’de Entebbe Uluslararası Havalimanına indikleri belirtiliyordu.
Harun Reşit’in dönüşü
Yine bir yıl sonrasına, bu ayın başına dönelim. 8 Ağustos 2021 gecesi Harun Aydın, Kenya Anti-Terör polisi ATPU’nun karargâhında tutulduğu odada -hücrede?-, yasal gözaltı süresi dolacağı için ertesi sabah mahkemeye çıkarılmayı bekliyordu. Polisin talebi üzerine mahkemenin bu süreyi 14 güne kadar uzatması ihtimali vardı. Ancak beklenmedik şekilde Aydın sabahın köründe THY uçağına konup Türkiye’ye gönderildi.
Böylece Harun Aydın’ı “terörle iltisaklı” gösterip başkan yardımcısı Ruto’yu lekeleme hamlesi, deyim yerindeyse, tadında bırakılmış oldu, bu işi tezgâhlayanlar açısından. Öte yandan, büyükelçiliğin yakın ilgisinden anlaşılacağı üzere, Ankara vatandaşının Kenya’nın iç siyasetinde bu şekilde malzeme edilmesinden -ya da adının ortalıkta böyle dolaşmasından- pek hoşlanmamıştı. Kenya’nın kıdemli avukatlarından Ahmednasır Abdullahi, Aydın’ın serbest bırakılıvermesini “Türk hükümetinin dayanılmaz baskısı”na bağladı. (Daha sonra aksini söyleyecek, “Türk hükümetinin Kenya hükümeti nezdinde müvekkili Bay Harun Aydın’la ilgili herhangi bir girişimde bulunmadığını” iddia edecek ve büyük tepki çekecekti.) Aydın usûlüne uygun şekilde sınırdışı edilmemiş, düpedüz serbest bırakılmıştı, ona göre. Bu işin Aydın mahkemeye çıkarılmadan yapılmasıysa, tezgâhı kuranların elinde hiçbir delil olmayışından, “teröre destek” iddiasının mesnetsizliğinden ötürüydü.
Aydın Kenya’da herhangi biri muamelesi görmedi. Onun adına Abdullahi dahil üç avukat gazetecilere bilgi verdi. İlaveten, Harun Aydın uçağa konup Türkiye’ye gönderildikten sonra, etrafındakiler “neyse, adamımızı kurtardık” havasına girip seslerini alçaltmadılar. Avukat Abdullahi, bütün bu gözaltına alma hikâyesinin siyasî maksatlı olduğunu yineledi, Aydın’ın herhangi bir suçu olmadığını ortaya koyacaklarını, kendisinin en geç gelecek yıl yine Kenya’ya gelip gitmesini sağlayacaklarını ileri sürdü. Nasıl bir bulunmaz Türk kumaşıydı bu adam!..
Uhuru Kenyatta yönetimi, Harun Aydın’ın apar topar gönderilişini izah edebilmek izin, onun bir vakitler Almanya’da cihatçı terörist olduğu suçlamasıyla tutuklanan Harun Aydın’la aynı kişi olmadığını, yanlışlık yapıldığını bildirdi.
Türkiye’ye varmış “iş ortağı”nı telefonla arayan Başkan Yardımcısı Ruto ise, siyasî sebeplerle gözaltına alınan, “eziyet edilen”, “terörist” diye damgalanmaya çalışılan Aydın’dan Kenya hükümeti adına özür dilediğini açıkladı. Bu özürün “hükümet adına” dilenip dilenmediği meselesi de büyük gürültü kopardı.
Kenya siyasî kamuoyunu ayağa kaldıran hadise üzerine yapılan yorumlarda, “Türk yatırımcı”ya gösterilen muamelenin amacının sırf başkan yardımcısı Ruto’ya zarar vermekle sınırlı olmadığı, Türkiye’nin Somali politikasını tasvip etmeyen Kenyatta’nın Ankara’nın bölgedeki hareket serbestliğini kısıtlamaya yönelik bir jesti de olduğu ortaya atıldı.
Bu sınırdışı edildiydi-kendi gittiydi kargaşası arasında, önümüze bir kaya daha yuvarlandı. Siyasî danışmanlık, seçim danışmanlığı türü zamâne işleri yapan, kendini “dijital stratejist”, “fikir satıcısı” olarak sunan, Ruto yanlısı Denis İtumbi’nin, tweet’inde iddia ettiğine göre, Harun Reşit Aydın, Kazakistan’ın eski başbakanlarından birinin kardeşiydi! Biraz eşeleyip en ufak iz bulamadığım için gerilip gerilip, içi boş izlenimi veren bu kayanın üzerinden atladım.
Kenyalıların çıkardığı bilanço
Harun Aydın Türkiye’ye gönderildikten sonra Kenya’daki tartışma alevlendi. Başkan yardımcısı Ruto’nun yurtdışına çıkışının engellenmesi şüphesiz skandaldı ve Ruto yandaşları bundan siyasî yarar sağlamak için uğraştılar. Ama Ruto’ya karşı, Başkan Kenyatta’dan yana olanlar da görünen köye dair isabetli sorular sordular. Her şeyin odağında bizim Harun Reşit Bey vardı.
The Nation’da Macharia Gaitho, önce başkan yardımcısının havalimanında gördüğü muamelenin tamamen gazete manşetlerine yönelik gösteri olduğunu ileri sürdü, sonra sözü Harun Aydın’a getirip, madem bu adam terörist, bu kadar senedir Kenya’ya nasıl elini kolunu sallayarak girip çıkabildi, diye sordu. TC Büyükelçiliği Aydın’ın “temiz işadamı” olduğunu bildirmişken onu teröristlikle suçlamak şüphesiz doğrudan siyasî hamle sayılmalıydı. Öte yandan, başkan yardımcısı Ruto sık sık birtakım karanlık tiplerle şüpheli ilişkilere giriyordu, bu yüzden, Aydın’ı sırf kendisiyle ilişkisinden ötürü suçladıklarına dair itirazının geçerliliği yoktu. Harun Aydın’ın şirketi ortalıkta -ve internette- yoktu, kendisi oturma-iş yapma izin belgesinde e-posta adresi olarak gmail hesabı vermişti ki, ciddî bir işadamının kendi şirket e-posta adresinin bulunmayışı acayipti.
Ruto’nun yandaşlarından, “dijital stratejist” Dennis Itumbi, başkan yardımcısı ve Türk “iş ortağı”nı savunmak üzere, “olgular ve hakikatin her zamanki gibi üstün geldiği” iddiasıyla sonuçlandırdığı bir açıklama yaptı. Madde madde. Harun Aydın’ın kişisel eşyası arasında polisin eline geçen iki cep telefonundaki kayıtlardan anlaşılmıştı ki, Aydın’ın, “kendi ülkesindekiler dahil”, çeşitli ülkelerdeki birçok devlet başkanıyla, bakanlarla iletişimi vardı. Çantasından çıkan iki belge de, Kenyalılarla yaptığı iş anlaşmalarına ilişkindi. Biri, Harun Aydın’ın “yatırım portfolyosu oluşturmak üzere” Kenya’da “inşa ettireceği” ofisle ilgiliydi, öbürüyse ofisinde “idarî rol” vermeyi düşündüğü Kenyalı muhatabıyla. Itumbi, “Terör suçlaması çöktü. Para aklama gündemden düştü,” diye şişiniyordu.
Ancak insanlar haliyle sordular: Kenya’da hazır ofis mi yoktu da bu adam kendine ofis inşa ettirecekti? Ofis inşa ettirmeden “yatırım portfolyosu oluşturmak” mümkün değil miydi? Ruto yanlısı halkla ilişkilerci, çocuk kandırma seferberliğine kalkışmış gibiydi.
Karşı cenahtan George Bob Mandellah, Kenya Today’de, “Bu adam yatırımcıysa para getirmesi gerekmez mi?” [ https://cutt.ly/HQOXN38 ] diye sordu. “Oysa o buradaki parayı götürdü!” Mandellah, şunları derken şüphesiz haklıydı: “Ankara ya da Türkiye’nin başka şehrinde ofisi bile bulunmayan bu yatırımcı kimdir? Kenya’ya geliyor, oturma-çalışma izni alıyor, sonra Equity Bank’tan 15 milyar Şilin çekip geride hiçbir kayıt kuyut bırakmadan gidiyor.” Gazeteci, Kenya’da bankadan bir gün içinde en fazla 1 milyon Şilin çekilebileceğini hatırlatıp, şöyle yazdı: “Oysa bu adam 15 milyar çekebiliyor. Parayı ve Kenya’da yatırım yapma iznini yanına alıp, Kenya Başkan Yardımcısı ile birlikte ilaç fabrikası kurmaya Uganda’ya gidiyor!” Sahiden pek tuhaf görünüyordu. Mandellah’nın yargısı kesindi: “Ortada yatırımcılık falan yok, Harun Aydın, kara para aklama işlerinde ortaya sürülen bir eleman.”
Bu yazıda ortaya atılan sorulardan biriyse, Harun Aydın’ı bambaşka bağlamlara oturma ihtimaline ışık tutuyor. Şöyle sordu Mandellah: “Türk yetkililer neden Nairobi bölgesi polis binasının bahçe duvarlarını yıkacakmışçasına paniklediler? Bu adam Doğu Afrika’da başka kimlerle bağlantılıydı?” Kabul edelim ki, kritik soru. Mandellah peşine şunları ekledi: “Aynı Harun Aydın ve öbürleri, gelecek meçhul bazı mallara nezaret etmek üzere Zanzibar’a uçuyorlar ve bu yük şimdi Tanzanya istihbaratı tarafından araştırma konusu yapılıyor. Orada geçirdikleri iki gün fırtınayı hazırlıyor ve tsunami yolda.” Buyurun bakalım! Nedir bu “tsunami”?
Son aşamada gazeteci, kredi meselesini falan kenara itip, Harun Aydın’ı Türkiye’yi “temsil eden” bir figür saydı ve daha etraflı sorunların varlığından bizi haberdar etti: “Türkiye, Afrika ülkelerini tahrip eden bir devlet olarak biliniyor. Somali’de durumu değiştirmekle Kenya’ya dostça davranmadılar.”
—
Ümit Kıvanç'ın yazı dizisinin bir önceki bölümünü burada okuyabilirsiniz.